Kriter > Dış Politika |

Avrupa’nın Çizmesindeki Taşlar


Katalonya’nın bağımsızlık konusunda referanduma gidişinin İspanya ve Avrupa açısından ne kadar önemli bir hadise olduğunu gösterecek belki de ilk işaret İspanya Kralı’nın kırk yıl aradan sonra ilk defa televizyona çıkıp görüşlerini belirtmesi ve Katalanlara uyarıda bulunmasıydı.

Avrupa nın Çizmesindeki Taşlar

Katalonya’nın bağımsızlık konusunda referanduma gidişinin İspanya ve Avrupa açısından ne kadar önemli bir hadise olduğunu gösterecek belki de ilk işaret İspanya Kralı’nın kırk yıl aradan sonra ilk defa televizyona çıkıp görüşlerini belirtmesi ve Katalanlara uyarıda bulunmasıydı. Normal şartlarda kral tarafsız olmak zorunda ve ülke adına çok önemli bir hadise olmadıkça görüş belirtmesi teamüllere uygun değil. Ancak ülkenin bölünme ihtimalini de içeren bu olay İspanya açısından önemli olduğu kadar Avrupa Birliği (AB) ve başta Fransa, Birleşik Krallık, Belçika ve İtalya olmak üzere üye devletlerini de etkileyecek potansiyele sahipti. Bağımsızlık ilanı askıya alınmış olsa da halen öyle. Bununla birlikte hem AB’nin hem de üye devletlerin Katalonya referandumu, İspanyolların referanduma sert müdahalesi konusundaki sessizlikleri ve kaçamak yaklaşımları oldukça manidardı. Açıkçası İspanyol güvenlik güçlerinin referanduma katılanlara uyguladığı fiziki şiddete karşı hafifçe uyarıda bulunmakla birlikte referandumu “İspanyol Anayasası’na aykırı” olarak niteleyen ve “hukuk devletini korumanın bazen orantısız güç kullanımını gerektirebileceği”ni söyleyen AB’nin yanı sıra Avrupa’nın başkentleri -Belçika ve Slovenya hariç- ya sessiz kalmayı ya da İspanyol hükümetine destek vermeyi tercih ettiler.

Avrupa Domino Etkisinden Korkuyor

Bertelsmann Vakfı’nın Brüksel bürosu yöneticisi Stefani Weiss’ın bir röportajda yaptığı şu tespit AB’nin işleyişi ve neye ne kadar hazırlıklı olduğu kadar İspanya’nın Katalan referandumculara karşı uyguladığı şiddete karşı tepkisiz tavrı konusunda da oldukça fikir verici:

“AB mutlu zamanlar için kurulmuş bir kurum. İşler iyi gittiği sürece iyi işliyor. Ancak ortaya bir problem çıkınca tavır alma ve harekete geçme konusunda zorluklar yaşıyor. Bu meselenin geleceği çoktan belliydi. Ancak (Brüksel’den) gereken ilgiyi görmedi.”

Ne var ki dünyanın ve özellikle Ortadoğu’nun en ücra köşelerindeki gelişmelere bile derhal tepki veren Avrupa başkentlerinin bu sessizliğini sadece ilgisizlikle açıklamak haddinden fazla iyimser bir yaklaşım gibi görünüyor. Zira hem üyelerinin ulusal birliklerini ve üniter yapılarını sarsılmaz şekilde kurduğu düşüncesinden hareketle -ayrılıkçı hareketler ya da özerk bölgeleri dikkate almadan- kurulan AB hem de her biri kendi içinde görece sorunlu bölge ve hareketler barındıran Birlik ülkelerinin bu tepkisizlik ve sessizliğinin altında yatan bir başka sebebi göz ardı etmemek gerekiyor. Merkeziyetçilikten en uzak AB üyesi devletler bile Katalonya’nın bağımsızlık talebinin kendi içlerindeki ayrılmaya ya da özerkliğe meyilli bölgelere ilham vereceği ve AB’yi de yönetilemez kılacağı endişesini taşıyorlar. Daha açıkça söylemek gerekirse Katalonya referandumunun zincirleme bir reaksiyon doğurarak kendi çizmelerindeki benzer taşları tetiklemesinden endişe duyuyorlar. Sessizliklerinin ve şiddete rağmen İspanya’nın yanında durmalarının gerçek nedenini bu “Aman kimsenin aklına karpuz kabuğu düşürmeyelim” mantığında aramak gerekiyor. Bu durumu Avrupa Parlamentosu İspanyol milletvekili Esteban González Pons’un referanduma karşı çıkan sözleri çok iyi karikatürize ediyor:

“Eğer bugün Katalonya’nın İspanya birliğini yıkmasına izin verilirse bu tüm kıtada domino etkisi doğurur ve onlarca mini devletçikten oluşan bir AB’miz olur.”

Avrupa ülkelerinin Katalonya krizi konusunda en mantıklı yöntem olan arabuluculuğa yanaşmamasının altında sadece AB’nin, üyelerinin anayasal düzenine karışmama ve anlaşmaların üye ülkelerden birinin bölünmesi konusunda izlenecek prosedürü öngörmemesi yoktur. Aynı zamanda bu yöntemin ayrılık/özerklik/bağımsızlık talep eden hareketlere meşruiyet kazandıracağı endişesinin yattığını da görmek gerekiyor. Zira Avrupalı devletlerin her biri bağımsızlık için referanduma giden ve şimdilik askıya alınmış olsa da teorik olarak her an bağımsızlık ilan edebilecek durumda olan Katalonya’ya az ya da çok benzeyen çakıltaşlarını kendi çizmeleri içinde taşıyor. Neticede Katalonya referandumu Avrupa’da birçok bölgenin özerklik hatta bağımsızlık isteğini cesaretlendirecek ve dolayısıyla üniter yapısı sarsılmaz görünen Avrupa’nın büyük devletlerini özellikle bir ekonomik ya da siyasi kriz söz konusu olduğunda olumsuz etkileyebilecek bir potansiyel taşıyor.

Bask Bölgesi ve ETA Örgütü Endişesi

Bunların başında yine İspanya geliyor. İspanyol ekonomisi için önemli bir gelir kaynağı oluşturan ülkenin en zengin bölümü Katalonya’nın bağımsızlık talebini daha önce de hukuki yollarla etkisiz hale getiren İspanya’nın bir diğer endişesini de Bask Bölgesi oluşturuyor. 1959’da Franko rejimi ile mücadele sırasında kurulan ve İspanyol-Fransız Bask Bölgesi’nin bağımsızlığı için mücadele eden ETA örgütü İspanya’nın bu endişelerinin başlıca kaynağını teşkil ediyor. Kanlı şiddet eylemleri ile bilinen örgüt her ne kadar 2011’de silahlı mücadeleyi terk etmiş olsa da bu durum Bask Bölgesi’ndeki özerklik ya da bağımsızlık taleplerinin terk edildiği anlamına gelmiyor. Başka bir deyişle Bask bağımsızlıkçılarının taleplerini büyük ölçüde Katalonya’nın bağımsızlığına endekslediklerini söylemek mümkün. Bu nedenle Bask Bölgesi başkanının Katalonya referandumu yaklaşırken Madrid yönetimini Katalan ve Bask uluslarını tanımaya çağırmasını bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor. 2015’te de sembolik Katalonya referandumu sırasında kendileri için benzer bir çözümü gündeme taşıyan ayrılıkçı Baskların iki yıl sonraki bu çağrısının İspanya açısından Katalan bağımsızlık hareketinin kritiklik değerini katladığı şüphe götürmez bir gerçek. Katalonya’ya yol vermek İspanya açısından ileride Bask Bölgesi’ni de kaybetme riski anlamına geliyor.

Fransa’da Ayrılıkçılar

İspanya kadar Katalan referandumunun domino etkisinden çekinen bir diğer ülke ise komşusu Fransa. Bir bölümü Fransız yönetimi ve sınırları içinde bulunan Baskların Katalanları örnek (!) almalarından endişe eden Fransa’yı düşündüren asıl sorun ise son derece ciddi bir ayrılık talebi ile Paris’e yıllardır sıkıntı veren Korsika. Uzun yıllar Fransız resmi görevlilerine yönelik terör eylemleriyle Korsika milliyetçiliğini belli bir noktaya taşıyan Korsika Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin 2014’te silahlı mücadeleyi bırakma kararının Fransız yönetimini çok da rahatlattığı söylenemez. Zira 2015’te yapılan bölgesel seçimlerde bağımsızlık taraftarı adayların adadaki zaferi ve son seçimlerde dört bölgeden üçünü kazanmalarıyla silahlı mücadelenin ve Korsika ulusal hareketinin artık siyasi arenaya taşınarak yeni bir boyuta evrildiğini söylemek mümkün.

Gelinen noktada bu Kasım sonundaki seçimlerde Korsika milliyetçisi bir çoğunluğun seçilmesi için çağrılar yapan Korsika Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin önceliğini bağımsızlıktan ziyade adaya özerk bir statü kazandırmanın oluşturduğu görülüyor. Eğer Katalonya referandumunun vereceği olumsuz ilham olmasaydı bu kadarının Fransa’yı memnun ettiğini kolayca söyleyebilirdik. Alsace ve Bretagne bölgelerinde çok cılız olmakla birlikte bazı grupların ayrılıkçı görüşlerini de Fransa’nın bu endişeleri arasına dahil etmek mümkün. Zira dünyadaki siyasi ve ekonomik ağırlık noktalarının değişmeye başladığı mevcut küresel sürecin sonunda Avrupa’nın yüzleşmesi kaçınılmaz görünen ekonomik ve siyasi gerilimlerin şimdilik çok güçlü olmasalar bile bu bölgelerle ilgili ayrılıkçı taleplerin sesini güçlendirmesi için uygun zemin hazırlaması ihtimal dahilinde. Katalonya’nın bağımsızlığının bu gibi hareketleri özendirebileceği de bir başka ihtimal.

Birleşik Krallık’ta Yeniden İskoç Referandumu

Avrupa’da bir bağımsızlık ilanı sonucu ayrılma ile yüzleşmeye en yakın aday ise şüphesiz Birleşik Krallık. İngiltere’nin hakimiyetindeki ada krallığı son yıllarda sürekli olarak 1707’den beri Birleşik Krallık bünyesinde bulunan İskoçya’nın ayrılıp ayrılmayacağını konuşuyordu zaten. Geçmişinde bağımsız bir krallık olan İskoçya bu birleşmeden sonra ilk bağımsızlık taraftarı hükümetine ancak 2007 yılında kavuştu. İskoç Ulusal Partisi’nin (SNP) bundan birkaç yıl sonra 2011 yılında İskoç Parlamentosunda kazandığı ezici üstünlükten sonra ülkede sürekli bir bağımsızlık beklentisi oluşmuş ve nihayet bu beklenti 2014’te yapılan referandumla somutlaşmıştı. Ancak tıpkı 1979 ve 1997’de yapılan iki referandum gibi bunda da “hayır” oyu baskın çıktı. İskoç halkının yüzde 55 oranla bağımsızlığı reddettiği bu referandum Londra’ya biraz rahat nefes aldırmış olsa da İskoçlar için tercih tükenmiş değil. Nitekim SNP’nin daha birkaç hafta önce açıkladığı yeni bir referandum düzenleme niyeti Londra ne kadar istemese de bağımsızlık seçeneğinin İskoç halkının önüne düşünülenden daha kısa sürede sunulacağını gösteriyor. Nitekim büyük oranda AB içinde kalma taraftarı ve Brexit’e karşıt olan İskoçlar’ın Birleşik Krallık bünyesinde daha ne kadar kalacağı hayli şüpheli görünüyor.

Avrupa ülkelerinde Katalonya etkisi ile tahrik olabilecek özerklik, ayrılık ya da bağımsızlık peşindeki bu bölge ve hareketlere eklenebilecek başkaları da var. Belçika’da Valonlardan ayrılmak isteyen Flanders Bölgesi’ni, uzun süredir Danimarka’dan ayrılma hayalleri kuran ve 2018’de bağımsızlık referandumuna gidecek olan özerk Faroe Adaları’nı, özerklik taraftarlarının Parlamentoda güçlendiği ve milliyetçi Plaid Cymru Partisi’nin İskoçya’nın izinde gitme isteğini gizlemediği Galler’i; etnik, dini, kültürel ya da dil temelli bir uyuşmazlık söz konusu olmamasına rağmen İtalya’da zengin kuzeyvilayetlerinin daha fakir güney vilayetlerinden ayrılmasını savunan Kuzey Ligi’ni de Katalonya referandumunun muhtemel domino etkisi alanı içine sokmak mümkün görünüyor. Romanya’da Macar asıllı nüfusun ağırlıkta olduğu Şicula Bölgesi ve Sırbistan’da Voyvodina da bu kategoriye dahil edilebilir. Tüm bu bölgeler az ya da çok ayrılma, özerklik veya bağımsızlık potansiyeli taşıyor ve Avrupalı merkezi devletlerin bu nedenle Katalonya’daki gelişmelerden endişe etmesi için gayet makul bir mazeret teşkil ediyorlar.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası