Kriter > Medya Kritik |

Hürriyet’in Genlerindeki Darbecilik


Hürriyet gazetesinde 25 Şubat 2017 tarihinde “Karargah Rahatsız” başlığıyla yayınlanan haber, 15 Temmuz darbe girişimini henüz tecrübe etmiş bir topluma medyanın darbelerle ilişkisini hatırlatması açısından önemliydi.

Hürriyet in Genlerindeki Darbecilik

Hürriyet gazetesinde 25 Şubat 2017 tarihinde “Karargah Rahatsız” başlığıyla yayınlanan haber, 15 Temmuz darbe girişimini henüz tecrübe etmiş bir topluma medyanın darbelerle ilişkisini hatırlatması açısından önemliydi. 15 Temmuz darbe girişimi sekiz ay önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısı üzerine meydanlara çıkan kahraman milletin destansı direnişiyle püskürtülmüştü. Bu süreçte FETÖ üyesi cuntacılara karşı medya organları milli iradenin yanında yer almış ve aralarında Hürriyet’in de bulunduğu Doğan Grubu yayın organları da milli iradeyi savunan bir yayın politikası izlemişti.

15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın canlı yayında ilk bağlandığı televizyon kanalı olan CNN Türk de Hürriyet’in içinde yer aldığı Doğan Grubu’na aittir. Ayrıca Hürriyet’te yer alan “Karargah Rahatsız” başlıklı haberde imzası bulunan gazetenin Ankara Temsilcisi Hande Fırat o gece programı sunan isimdi. Fakat hafızalarda çok taze olan 15 Temmuz askeri darbe girişimi ihanetine rağmen Hürriyet gazetesi kısa bir zaman sonra böylesine militarist bir başlıkla okuyucunun karşısına çıkabildi. Çıkmaya cesaret etti. Burada anlaşılamayan veya daha çok tartışılan konu ise Hürriyet’in milli iradeden nasıl bu kadar hızlı dönüş yapabildiği noktasında yoğunlaşıyor. Cevabı aranan soru bu aslında; ne oldu da Hürriyet gazetesi bu kadar kısa süre içinde darbecilik pozisyonuna direksiyon kırdı?

İlk bakışta anlaşılması zor gibi görünen bir tablo olduğu varsayılabilir. Fakat kişilerden ziyade kurumların hafızası üzerinden mesele irdelendiğinde Hürriyet gazetesinde böyle bir haberin yer alması şaşırtıcı değildir. Hatta bu haberin öylesine hazırlanmış bir içerik olarak düşünülmesi, tesadüfe bağlanması da büyük bir hata olur. Mutlaka ciddiye alınması ve üzerine gidilmesi gerekir. Çünkü 27 Mayıs 1960’la başlayıp 27 Nisan 2007 e-muhtırasına uzanan sivil hükümete askeri müdahale silsilesine bakıldığında Hürriyet’in günah defteri epeyce kabarıktır.

Bilinçli Bir Tercih

Hürriyet’in bünyesindeki darbecilik genlerini geçmişe dönük şekilde irdelemeden önce ilgili haberin kısa analizini yapmak gerekir.

Hürriyet, Hande Fırat imzasıyla yayınladığı haberi birinci sayfa ve iç sayfada farklı başlıklarla aktardı. Gazetenin birinci sayfasında “7 Eleştiriye 7 Yanıt” başlığı tercih edilerek kamuoyunun ilk bakışta dikkatini çekmeyecek daha düz bir anlama vurgu yapıldı. Metnin esasında bize ne söylemek istediği ise gazetenin 25. sayfasında kullanılan “Karargah Rahatsız” başlığıyla kendini belli etti.

Başlıktaki “rahatsız” kelimesi koyu renkle sert anlam ihtiva edecek şekilde yazılırken, “karargah” kelimesinde düşük yoğunluklu bir punto kullanılmış. Bu tür tercihler haberi hazırlayanların içerikle ilgili planlı bir çalışma yaptığını, anlamı hangi açıdan kuvvetlendirmek istedikleri konusunda titiz bir tutum içinde olduklarını gösteriyor.

Haberde karargah olarak atıf yapılan ve rahatsız olduğu belirtilen kaynak aslında belirsiz. Tam olarak kimi veya kimleri kastettiği belli değil. Genelkurmay Başkanı mı, bazı komutanlar mı, yoksa askerin içindeki belli bir grup mu? Haberi tasarlayanlar vermek istedikleri mesajın genele hitap ederek gündem oluşturması için muallak kalmayı tercih etmişler. Bu muallak kalmaya sığınmanın arkasında ise Hürriyet’in geçmişteki benzeri manşetlerinin oluşturduğu arka plan var. Aynı manşetlerin geçmişte ürettiği kamuoyu gücünü bildiklerinden dolayı eski alışkanlık yeniden tedavüle sokulmuş. İbrahim Altay’in ifadesiyle söylersek tam da “genç subaylar“, “Genelkurmay kaynakları“ gibi kimliği belirsiz gazetecilik heveslilerinden kurtulduk diye düşünürken Hürriyet'in o eski "amiral"lik günlerine duyduğu özlem hortladı ve şimdi de başımıza bir de karargah çıktı.

Ayrıca haberin birinci sayfa ve iç sayfada farklı başlıklarla verilmesi, başlığı oluşturan iki kelime için kullanılan puntonun da vurguya göre ayarlanmış olması stratejik bakımdan metin üzerinde çalışıldığı ve yapılan şeyin ne olduğu konusunda yazı işlerinin bilinçli bir tercihte bulunduğuna işaret ediyor. Bir yandan hedeflenen amaç yerine getirilirken diğer yandan bunun biraz da örtülerek verilmesi yönünde utangaç bir tercihin varlığı dikkat çekiyor.

Hürriyet’in önceki darbe süreçleri ve sivil siyasetin darbe mekaniği ile tehdit edildiği koalisyon dönemlerindeki yayın politikasıyla kıyaslandığında bu durum hakkında yine de sivil siyaset lehine gelişme olduğu yönünde iyimser bir yaklaşımda bulunulabilir. Çünkü eğer milli iradeyi temsil eden Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti hükümeti toplum nezdinde bu kadar güçlü ve itibar sahibi olmasaydı, Hürriyet gazetesi bu haberini muhtemelen çok daha pervasız, sert ve üst perdeden bir başlıkla birinci sayfadan verirdi. Haberdeki esas mesajın birinci sayfadan değil de 25. sayfadan verilmek zorunda kalınmış olması Türkiye’nin millet lehine epeyce yol aldığını fakat sürecin henüz tamamlanmadığını gösteriyor. Bu açıdan bakıldığında 16 Nisan’daki Cumhurbaşkanlığı sistemi referandumundan “evet” çıkması bir yönüyle medyanın bünyesindeki darbecilik hastalığı için de en kestirme bir tedavi yöntemini hayata geçirecek. Yine de Hürriyet’in geçmişi ile kıyaslandığında 25 Şubat’taki haberin oldukça yumuşatılmış olduğu söylenebilir. Gazetenin arşivinde bunu ispatlayacak bolca örnek var.

 “27 Mayıs Darbesini Basından Aldığımız İlhamla Yaptık”

27 Mayıs 1960 Darbesi’nde İstanbul’u teslim alan cuntacılardan Orhan Erkanlı, yıllar sonra Hürriyet gazetesinin patronu Erol Simavi’ye “27 Mayıs Darbesi’ni Ulus gazetesi ve Akis dergisi okuyarak yaptık” itirafında bulunmuştu. 27 Mayıs Darbesi sırasında Haldun Simavi ile birlikte Hürriyet’in iki patronundan biri olan Erol Simavi o gece yıldırım baskı yaparak darbeciler lehine yayın yapmıştı. Erol Simavi, darbeci Orhan Erkanlı ile olan ilişkilerini geliştirmiş ve 1960’ların sonunda onu Hürriyet’in tepe yönetiminde bulundurmuştu.

Erol Simavi’nin Hürriyet’in başında iken tecrübe ettiği 27 Mayıs Darbesi ve darbecilerden biri olan Orhan Erkanlı ile yakın ilişkileri hem Simavi’nin Türkiye’deki güç merkezlerine bakışına hem de Hürriyet’in genel yayın politikasına yansıyordu. 12 Eylül öncesinde neredeyse açıktan askeri darbe çağrısı yapan Hürriyet gazetesi, darbe sürecinden sonra yapılan ilk seçimde millet tarafından başbakan seçilen Turgut Özal’a yönelik yıldırma kampanyalarında da öncüydü. Özal’ın değişim odaklı politika önerilerine ilk saldırılar genellikle Hürriyet’ten geliyordu.

“Askeri, Darbe Yapmaya Basın Teşvik Eder”

Hürriyet gazetesinin 19 Nisan 1988 tarihli sayısının sürmanşetinde yer alan “Basın Birinci Kuvvettir” ifadesiyle başlayan mektup Simavi yönetimindeki Hürriyet’in Özal’a açıktan ateş ettiğini gösteriyordu. Bu mektubunda Simavi aşağılayıcı pek çok ifadesinden sonra sözü basının pozisyonuna getirmiş ve basının birinci kuvvet olduğunu belirtmişti. Simavi bu mektubunda üç nokta koyarak eksik bıraktığı kısımları ise 19 Mayıs 1988’de Emin Çölaşan’a verdiği söyleşide doldurmuştu. Simavi o söyleşisinde, Basın için, “dünyada, ‘Beş büyük kuvvetten biridir… Dördüncü kuvvettir’ derler. Bu söz Türkiye için geçerli değil… Hakimiyet elbette ‘kayıtsız şartsız milletindir’… O, başka… Ama birinci kuvvet Türkiye’de ordu mu? Hayır… Basındır… İkincisi ordudur… Çünkü orduyu ihtilallere basın hazırlar” ifadelerini kullanarak bir yandan çoğulcu siyasal sistemlerdeki hiyerarşinin dışına çıkmış diğer taraftan da medyanın toplumsal işlevini kendi çıkarları lehine konumlandırarak Hürriyet’in operasyon gazeteciliği geleneğindeki duvarına bir tuğla daha koymuştur.

Hürriyet’te Erol Simavi döneminde yerli yerine oturan darbecilik hastalığı gazetenin 1994 yılında Aydın Doğan tarafından satın alınmasından sonra da devam etti. Darbecilik, gazetenin genel yayın politikasında değişmeyen olgulardan birisi olarak siyaset-ordu ilişkilerinde askerin içindeki cuntacıların yanında yer almayı tercih etme veya doğrudan ordu içinde cuntaları sivil hükümetler aleyhine kışkırtacak şekilde haber yapma şeklinde tezahür etti.

Hürriyet 28 Şubat’ta Operasyon Merkeziydi

Bu yaklaşımın en açık dönemlerinden biri olarak yaşanan 28 Şubat postmodern darbesinde Hürriyet gazetesi darbenin mutfağı işlevini gördü. Karargahta hazırlanan içerik Hürriyet’in mutfağında pişirildi ve kamuoyunun algısını kontrol edebilmek için piyasaya sunuldu. Tıpkı “Karargah Rahatsız” başlığında olduğu gibi o dönemde kullanılan “Gerekirse Silah Bile Kullanırız” türünden onlarca manşet toplumsal manipülasyon için çalışılmış propaganda ürünleriydi. Aynı şey 27 Nisan 2007 e-muhtıra döneminde de yaşandı. 27 Nisan’ın ertesi günü Hürriyet’te yer alan “Altından Aynı Bağlantı Çıktı” manşetiyle bir Kutlu Doğum Haftası programı ile 28 Şubat sürecinin fitilinin ateşlendiği etkinlik olarak piyasaya sürülen Kudüs Günü kutlamasını organize edenlerle bağlantı kurulmuş ve e-muhtıraya meşruiyet kazandırılmaya çalışılmıştı.

Dolayısıyla 25 Şubat’ta Hürriyet gazetesinde yer alan “Karargah Rahatsız” başlıklı haberi bu arka planın ışığında okumak gerekir. Bu çerçeveden bakıldığında Hürriyet’in darbecilik genlerinin 27 Mayıs süreciyle birlikte büyümeye başladığı ve her darbe süreciyle kuvvetlenerek vücutta sağlam bir yer edindiği görülür.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası