Kriter > Siyaset |

Türkiye Bir Kez Daha Vatan Oldu


Türkiye 15 Temmuz akşamı tarihinde ilk diyebileceğimiz dehşette ve önemde bir olay yaşadı. Dünya tarihinde de eşi benzeri görülmemiş bir olaydı bu.

Türkiye Bir Kez Daha Vatan Oldu

Türkiye 15 Temmuz akşamı tarihinde ilk diyebileceğimiz dehşette ve önemde bir olay yaşadı. Dünya tarihinde de eşi benzeri görülmemiş bir olaydı bu. Akşam saat 22 sularında Boğaziçi Köprüsü’nün askerler tarafından tutulmasıyla başlayan ve ilk etapta “Terör tehdidi mi söz konusu acaba?” dedirten hadisenin kısa süre sonra bir darbe girişimi olduğu anlaşıldı. Terörle mücadele etmesi ve halkı koruması gereken askerler halka darbe yapmaya kalktı.

Gece boyunca özellikle İstanbul ve Ankara sokaklarında darbecilere karşı vatandaş ve emniyet güçleri destansı bir mücadele verdi. Tanklar halkın üzerine sürüldü. F-16’lar taciz uçuşları yaptı. Başta TBMM olmak üzere kritik yerler bombalandı. Halkın üzerine ateş açıldı.

Sabahın ilk ışıklarında millet darbe girişimini püskürtmüştü. Yaşananların çok boyutlu analizi mutlaka yapılacaktır ancak olayın sıcaklığıyla yaşananlar, halkın sokakları terk etmemesi ve o gece verilen mücadele üzerinden de söylenebilecek çok şey var. Türkiye tüm dünyanın gözü önünde 15 Temmuz’u 16 Temmuz’a bağlayan gece ordu içindeki cuntanın darbe girişimini sivil kuvvetlerle, yani halkın sokaklara dökülmesi sayesinde püskürtebildi.

Halk Kendi İradesine Sahip Çıktı

O gece, milletin vatanseverliğinin, demokrasi bilincinin ve tabii ki cesaretinin yüksekliğini gösteren emsalsiz bir örnek olarak tarihe geçti.

Tam da bu yüzden 15 Temmuz, Meclisteki tüm partilerin ortak kararıyla Demokrasi Günü olarak kabul edildi. Daha Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmamışken, darbecilere karşı halkı sokağa çağırmamışken, sağ olup olmadığı dahi belli değilken halkı evlerinden dışarıya çıkartan şey demokrasi bilinciydi. 27 Mayıs 1960’da Başbakan Adnan Menderes ve arkadaşlarının idam edilmesiyle başlayan darbeler tarihine karşı duyduğu utanç ve travma, halkı kendi iradesine sahip çıkmaya sevk etti.

Bir kadının, “Babam Menderes’e, ben Özal’a ağladım. Çocuklarım Erdoğan’a ağlamayacak” feryadı tam da bunu anlatıyordu. Halk Menderes’in, Özal’ın, Erbakan’ın intikamını alırcasına darbelerin sembolü olan tanklara karşı sopalarla hücum etti. Adeta kurşunlara göğüs gerdi.

İşgal yıllarında bile bombalanmamış, bugüne değin gerçekleştirilmiş darbelerin hiçbirinde tahrip edilmemiş, demokrasimizin ve bağımsızlığımızın sembolü olan TBMM, 15 Temmuz gecesi TSK içine çöreklenen cuntacıların denetimindeki F-16’larla bombalandı.

Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ), Balyoz Darbe Planı adı altında yayımladığı ve sonrasında Türk Silahlı Kuvvetleri’nde (TSK) tasfiyenin önünü açtığı “Fatih Camii Bombalanacaktı” manşetlerini plan olmaktan çıkardı ve uygulamaya koydu. Çarşaf ve Sakal kodlu eylem planlarına göre darbe ortamı yaratmak amacıyla Fatih ve Beyazıt camilerinin bombalanması planlanmıştı. Öfkeli kalabalığın cami avlusuna toplanması ve halkın taşkınlık yapması amaçlanıyor, bu vesileyle de halkın kanının akıtılması planlanıyordu. FETÖ’nün yayın organı olan Taraf gazetesi böyle yayınlar yapıyor, bütün Türkiye dehşet içinde bunları izliyordu. Bugün bu haberlerde plan olarak yer alan şeylerin çok benzerlerinin FETÖ tarafından gerçekleştirildiğine şahit olduk.

Bir Varlık Yokluk Meselesi

Halk Başbakan ve Cumhurbaşkanı’nın sesini duyduktan ve işin rengini daha net bir şekilde anladıktan sona olayın seyri de değişti. Sokağa çıkan vatandaşlar emniyet güçleriyle birlikte FETÖ cuntasına karşı adeta savaş verdi.

FETÖ cuntası, İstanbul ve Ankara başta olmak üzere ülkeyi tüm kurumlarıyla işgal etmeye kalkıştı. Asker üniformalı FETÖ cuntası sivil halka ateş açtı. 17-25 Aralık’tan, hatta Gezi kalkışmasından bu yana bir türlü başaramadıkları şeyi yapacak ve ülkeyi teslim alacaklardı. Fakat gazeteci Mustafa Cambaz, muhtar Mete Sertbaş, reklamcı Erol Olçok ve oğlu, Prof. Dr. İlhan Varank, sivil toplum kurumları, ağzı dualı teyzeler, yüreklerini alıp sokağa fırlayan herkes darbenin püskürtülmesinde rol oynadı. Müslümanlığımıza şehadet eden ezanlar, demokrasinin olmazsa olmazı olan medya, hiç tereddüt etmeden darbeye karşı duran siyasetçiler ve “Bu yola kefenimizi giyip çıktık” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dirayetli duruşu darbeyi engelledi. Kanlı planları boşa çıktı.

15 Temmuz gecesi yaşananlar halkın özgüvenini pekiştirdi. Millet olma vasfına katkı yapacak ehemmiyette bir badire atlattı Türkiye. Bu badireyi atlatabilmiş olmak Türkiye halkınca bağımsızlık mücadelesi mesabesinde algılandı ve kolektif hafızaya bu şekilde kaydedildi. Kolektif hafızaya bu denli yer edebilmiş her olay aynı zamanda geleceğe dönük birlik beraberlik ülküsünü de besler. Millet olma bilincini sağlamlaştırır.

Türkiye’nin dört bir yanında halkın siyasi görüş ayırt etmeksizin sadece Türk bayraklarıyla sokaklara akması, başına gelen hadiseyi bir varlık yokluk meselesi olarak algıladığını ortaya koymuştur.

Kürtler ve 15 Temmuz

15 Temmuz, PKK terörü dolayısıyla mağdur olan Kürtlerin Türkiye’ye olan bağlılığını da bir kez daha gözler önüne serdi. Diyarbakır’da, Batman’da, Urfa’da ve bütün bölge illerinde günlerce meydanlarda demokrasi nöbeti tutan Kürtler “tek devlet, tek vatan, tek bayrak, tek millet” düsturuyla bir sorunu olmadığını PKK’ya ve onun eliyle Türkiye’yi iç savaşa sokmaya çalışan güçlere gösterdi. 15 Temmuz demokrasi direnişi tıpkı Çanakkale ve Kurtuluş savaşlarında olduğu gibi Kürtlerin Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesinin temel unsurlarından biri olduğunu ortaya koydu. Bu anlamıyla 15 Temmuz direnişi millet olma vasfımıza pozitif bir katkı sağlamış oldu.

Son üç dört yıldır mütemadiyen “Toplum kutuplaştı”, “Muhalefet ve iktidar en hayati konularda bile bir araya gelemiyor” denilerek yapılan negatif propagandanın esasta üretilmiş bir algı olduğu da ortaya çıktı.

2013’ten bu yana Batılı aktörlerin Türkiye’yi devamlı surette hedefe koymasına, demokrasi ve insan hakları söylemleriyle terbiye etmeye çalışmasına karşın ülkede darbe girişimi marifetiyle sivil katliamı yapılmışken, Meclis bombalanmışken bu çevrelerden doğru düzgün tek bir eleştiri gelmedi. Türkiye’yi Batı aksında tutmaya çalışan çevrelerin güvenilirliği tümden sıfırlanmış oldu ve Türkiye’nin önüne bağımsızlıkçı yeni bir yol açıldı.

Bu yönüyle baktığımızda da 15 Temmuz, Türkiye için hem iç siyasette hem dış siyasette yeni gelişmelere gebe bir sürecin başlangıcı olacaktır. Halk bu girişimi bir darbe olarak değil ülkeyi iç savaşa sürükleyecek bir işgal girişimi olarak algıladı ve FETÖ’ye ve onunla işbirliği yapmak suretiyle Türkiye’yi istikrarsızlaştırmaya çalışan tüm yapılara karşı bilendi. Şu dakikadan sonra devlet içine sızmış bu örgütün tüm kurumlardan temizlenmesi hayati önemdedir. Ve bu darbe girişimi temizlik için çok önemli bir fırsattır.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası