Kriter > Dosya > Dosya / Deprem ve Afet Yönetimi |

Afet Sürecinde Dezenformasyonla Mücadele


Türkiye’de yaşanan büyük deprem felaketinin ardından çoğunluğu sosyal medya kaynaklı olmak üzere medyada dezenformasyon örneklerine sıklıkla rastlandı. Üretilen yalan haberler ve bunların içerikleri genel olarak değerlendirildiğinde, organize biçimde çeşitli söylemler ürettikleri ve bu faaliyetlerinin belli bazı hedefleri olduğu görülüyor.

Afet Sürecinde Dezenformasyonla Mücadele

Türkiye’yi derinden yaralayan deprem felaketinin dördüncü gününde Türkiye’de yayın yapan bir ulusal televizyon kanalındaki tartışma programının moderatörü, kutuların üzerinde bira resmi olan mont yardımının AFAD tarafından engellendiği iddiasını dile getiriyordu. Programdaki katılımcıların bu iddianın doğrulanmadığı yönündeki ifadelerine karşılık moderatör, “Doğrulanıp doğrulanmadığını bilmiyorum ama kafa bu kafa. Yaparlar mı yaparlar, inanmaz mısın? Sürpriz olur mu” şeklinde cevap veriyordu. Oysa bu bilginin doğru olmadığı daha öncesinde resmi kaynaklar tarafından duyurulmuştu ve biliniyordu.

Gazeteciler tarafından üretilen bu diyalog kesiti, medyada dezenformasyonun üretimine ve dolaşımına ilişkin birçok soruyu içinde barındırması açısından önemli bir örnek olarak öne çıkmaktadır. Bazı kişiler, yanlış olduğunu bildikleri bilgiyi neden paylaşmaktadırlar?

Bireyler ve gazeteciler bilginin doğruluğunu teyit etmekten neden kaçınmaktadır? Yanlış bilgiyi paylaşmak bireylere ne yarar sağlamaktadır? En önemlisi de yanlış bilgiyi paylaşmak, özellikle afet süreçlerinde ne tür zararlara sebebiyet vermektedir?

 

Dezenformasyonun Dinamiği

Dezenformasyon, kasıtlı olarak kamuya zarar vermek veya fayda sağlamak amacıyla tasarlanan, sunulan ve dolaşıma sokulan yanlış, hatalı veya yanıltıcı bilgi olarak tanımlanmaktadır. Dezenformasyon bireyleri manipüle etmeyi hedefler. Bireylerin gerçekle olan ilişkisini kopararak, onların özgür ve bilinçli karar verme yetilerine saldırır. Özellikle doğal afet gibi kriz süreçlerinde doğru bilgiye ulaşmak daha kritik hale gelmektedir. Arama-kurtarma ve yardım faaliyetlerinin yoğun şekilde devam ettiği ve tüm ülkenin tek yürek olarak bu faaliyetlere sahadan ya da uzaktan katıldığı bir dönemde, afet hakkında üretilen bilginin içeriği ve doğruluğu, bu faaliyetlerin gidişatını da etkileme ihtimaline sahiptir.

Araştırmalar, yanlış bilginin diğer herhangi bir bilgi türünden daha hızlı, daha uzağa ve daha derine yayıldığını göstermektedir. İç ya da dış aktörler tarafından organize edilen dezenformasyon kampanyaları, daha geniş kitlelere ulaşabilmek için dijital platformların ve kullanıcıların zayıflıklarından faydalanmaktadır. Bilginin hızlı, kolay ve düşük maliyetle üretildiği dijital ortamlarda özellikle olağanüstü dönemlerde infodemi adı verilen bilgi bombardımanlarına rastlanmaktadır. Bu ortamlarda yanlış bilgi çok hızlı şekilde tüketilen, teyit edilmesi mümkün olmayan ya da teyit etmek için gerekli zaman bulunamayan bir salgın haline dönüşmektedir. Çarpıtılmış bilgiler, manipülatif veriler, komplo teorileri vb. içerikler infodeminin birer parçasıdır.

Sosyal medya platformlarının kendilerine özgü yapısı, yanlış bilginin yayılımını teşvik etmektedir. Algoritmalar daha fazla etkileşim alan içerikleri daha fazla ön plana çıkararak yanlış bilginin daha geniş kitlelere ulaşmasına neden olmaktadır. Kendi haber kaynaklarını ve haber akışlarını belirleyen kullanıcılar ise çoğunlukla karşılaştıkları bilgiyi teyit etmekten kaçınmaktadır. Bazen bilginin yanlış olduğunun farkında olsa dahi -televizyon programının moderatörü gibi- ideolojik ya da başka tutumlar sebebiyle bunu yaymaktadır. Kendi paylaşımları daha çok etkileşim aldıkça sıradan kullanıcılar dezenformasyon kampanyasının gönüllü bir parçası olmaya devam etmektedir.

 

Dezenformasyonun Hedefi: Toplumsal Direnci Kırmak

Kriz dönemleri, doğası gereği olağanüstü bilgi akışının hakim olduğu süreçlerdir ve bu nedenle dezenformasyon faaliyetlerinin de yükselişe geçtiği dönemlerdir. Yapılan araştırmalar dezenformasyon faaliyetlerinin yabancı ülkeler tarafından yürütülebileceği gibi sosyal medyanın hızlı ve kontrolsüz bilgi akışının neticesinde de ortaya çıkabileceğini göstermektedir. Türkiye’de yaşanan büyük deprem felaketinin ardından çoğunluğu sosyal medya kaynaklı olmak üzere medyada dezenformasyon örneklerine rastlanmıştır. Üretilen yalan haberler ve bunların içeriklerine bakıldığında organize biçimde çeşitli söylemler ürettikleri ve bazı hedeflere yöneldikleri görülmektedir.

İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi periyodik olarak yayınladığı dezenformasyon bültenine afet sürecinde de devam ederek dezenformasyon faaliyetlerini ortaya koymuştur. İletişim Başkanlığı tarafından yayınlanan ve 6-20 Şubat 2023 tarihleri arasında yayınlanan yalan haberleri kapsayan bülten çalışmasında toplam 110 haber örneğine yer verilmiştir. Bu haberler genel olarak değerlendirildiğinde afet sonrasında dezenformasyon faaliyetlerinin belli bazı hedefleri olduğu görülmektedir. Bu hedefler şu şekilde sınıflandırılabilir:

  • Afet sürecinde insanların korkularını ve endişelerini sömürerek, bireyleri yanlış yönlendirmek
  • Bireylerin, afetin gerçek boyutu ve kapsamı hakkında doğru bilgiye erişmesini engellemek
  • Doğru bilgiye erişimi engelleyerek, bireylerin özgür şekilde karar almalarını engellemek
  • Devletin krize müdahalede yetersiz kaldığı algısını oluşturarak, kamuoyunda devlete ve resmi kurumlara karşı güvensizlik hissiyatı oluşturmak
  • Yanlış bilgiyi dolaşıma sokarak, arama-kurtarma ve yardım faaliyetlerini sekteye uğratmak
  • Toplumda kaos ve korku oluşturarak, toplumsal direnci kırmak, bireyleri yanlış yönlendirmek

ağ analizleri

Güven Zedelemek ve Faaliyetleri Sekteye Uğratmak

Sosyal medya üzerinden ve bazı medya kanalları yoluyla milyonlarca kişiye iletilen yalan haberlerde, bazı devlet kurumlarının hedef haline getirildiği ve toplumda güvensizlik hissiyatının hedeflendiği görülmektedir. “Deprem sonrası Malatya’da Kızılay bölge kan merkezi tamamıyla yıkıldı” iddiası, “Kızılay’ın afet bölgesinde hiç çadırı olmadığı, Kızılay Başkanı’nın afet/yardım tecrübesi olmadığı ve ilahiyat mezunu olduğu” iddiaları, “Elektrik Mühendisleri Odası’nın destek verme talebinin AFAD tarafından reddedildiği” iddiası, “AFAD’a ‘kişinin yaşadığına’ dair ihbar gelmedikçe arama kurtarma çalışması yapılmıyor” iddiası gibi örnekler, doğrudan vatandaşların bu kurumlara karşı güvensizlik hissiyatı geliştirmelerini hedeflemektedir. Bu kurumların afet sürecinde sahada arama-kurtarma ve yardım faaliyetlerinden birincil derecede sorumlu resmi kuruluşlar olarak dezenformasyon faaliyetlerine konu olmaları, bu kurumların sahadaki faaliyetlerini de olumsuz etkileme ihtimaline sahiptir. Bu nedenle dezenformasyon faaliyetleri sadece kamuoyunun yanlış bilgilendirilmesi olarak değerlendirilmek yerine afet sürecinin yürütülmesini aksatacak derecede tehlikeli sonuçlar doğurabilmektedir.

 

Mağdur Vatandaşların Zayıflıklarından Faydalanmak

Dezenformasyon faaliyetlerinde kullanılan diğer bir yöntem ise bireylerin afet sonrası duygusal ve stresli oldukları bir dönemde onların korkularından ve endişelerinden faydalanarak dirençlerini kırmaktır. “Malatya Özel Güvenim Bakım Merkezi’ndeki engelli bireyler sokakta kalıyor” iddiası, “Deprem bölgesinde millet cenazelerini toprağa veremiyor, savcılar mesai bitti diye işlem yapmıyor” iddiası, “Gaziantep’te kız öğrenci yurdu yıkıldı ve tek bir kişi kurtuldu” iddiası, “Şiddet uygulanan çocuğun depremzede olduğu” iddiası gibi yalan haber örneklerine bakıldığında özellikle çocuklar, engelliler, kızlar ve depremde hayatını kaybeden vatandaşların konu edildiği dikkat çekmektedir. Bu tür yalan içerikler, deprem haberinden etkilenmiş stresli bireylerde büyük bir duygu ve öfke patlamasına neden olabilir. Bireyler bu tür yanlış bilgilerle karşılaştıklarında bu haberleri teyit etmek ve araştırmak yerine hızlı ve şiddetli bir reaksiyon geliştirme eğilimi içerisine girebilir. Bu dezenformasyon faaliyetlerinin, kamuoyunda öfke ve tepki üreterek bunu devlete karşı yönlendirme amacı taşıdığı ve toplumsal direnci zayıflatmayı hedeflediği görülmektedir.

 

Aşırılıkçılık ve Nefret Söylemi

Dezenformasyon faaliyetlerinin bazı siyasi aktörler tarafından siyasi hedeflerini gerçekleştirmek üzere kullanıldığı da görülmektedir. Özellikle Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın “İtfaiye erinin telefonunu çalan Suriyeli” tezviratı ve “13-14 yaşındaki depremzedeler istismar edildi” iddiası, bu partinin sığınmacı karşıtı aşırılıkçı söylemlerinin bir parçası olarak işlev görmektedir. Bu iddiaların doğru olmadığı ortaya konulmasına rağmen ilgili siyasi tarafından özür dilenmemesi, dezenformasyon faaliyetlerinin belli hedefler doğrultusunda yürütülen bilinçli faaliyetler olduğunu teyit etmektedir. Bu yalan haberlerin amacı da toplumda yabancı karşıtlığını destekleyerek bu afet döneminde kamuoyunda öfke doğurmak ve bu öfkeyi oy desteğine dönüştürmektir.

Deprem bölgesinden yanlış bilgi aktaran televizyon kanalları

Afet sürecinde yüzlerce yalan haberin sosyal medya başta olmak üzere iletişim kanalları yoluyla binlerce kullanıcı tarafından paylaşıldığı düşünüldüğünde, milyonlarca kişiye ulaşmış olduğu tahmin edilmektedir. Dolayısıyla kriz yönetiminde, arama-kurtarma ve yardım faaliyetleri kadar dezenformasyonla mücadele faaliyetleri de toplumun sağlığını ve dayanıklılığını korumak üzere önemli yer tutmaktadır.

 

Dezenformasyona Karşı Etkin Mücadele

Sosyal medyanın; yanlış bilginin kolayca dolaşıma girmesi, dezenformasyon faaliyetlerine sahne olması, toplumda kutuplaşmayı arttırması ve nefret söylemini yaygınlaştırması gibi zararları gözlemlenmektedir. Bu tür tehditlere karşı öncelikle kriz yöneticileri, önlemler geliştirmektedir. İletişim Başkanlığı’nın düzenli yayınladığı dezenformasyon bültenleri ve Anadolu Ajansı’nın yayınlamakta olduğu Teyit Hattı, sosyal medyada ve televizyonlarda dolaşıma giren yanlış bilgilerin düzeltilmesi konusunda önemli bir rol oynamaktadır. Medyada karşılaşılan bir yanlış bilgi, dakikalar içerisinde bu merkezler tarafından teyit mekanizmasından geçirilerek, doğru bilgi kısa sürede paylaşılmaktadır. Bu sürecin hızlı şekilde işletilmesi, dezenformasyonla mücadelede daha etkin olunduğunu göstermektedir.

Dezenformasyonla mücadelede diğer önemli husus ise kamuoyunun yaşanan gelişmeler hakkında güncel ve doğru bilgiyle şeffaf biçimde beslenmesidir. Dezenformasyon üreticileri, kamuoyundaki bilgi boşluklarından, endişelerden ve beklentilerden faydalanma yolunu kullanabilir. Buna karşın olayların manipüle edilmesinin önüne geçmek için kamuoyunun verilerle, görsellerle, kanıtlar ve şahitlerle birlikte sürekli bilgilendirilmesi önem taşımaktadır.

Diğer bir önemli konu ise sosyal medyanın artık kriz yönetiminde önemli bir rol oynadığıdır. Dezenformasyonun birincil kaynağı sosyal medyadır. Bu nedenle resmi kurumlar, bu platformlarda aktif görünürlük sergilemeli, platformun kendine özgü dilini ve kurallarını benimsemeli ve o platforma uygun içerikler geliştirmelidir. Örneğin tüm sosyal medya kullanıcılarının dezenformasyon faaliyetlerine karşı dirençli olmalarını sağlayacak faaliyetlerin yürütülmesi etkili olacaktır. Afet döneminde birlik ve beraberliği vurgulayan içerikleri zenginleştirmek üzere hashtag kampanyalarının düzenlenmesi buna örnek olarak gösterilebilir.

 

Dezenformasyon örneği

 

Dezenformasyonla Mücadelede Kullanıcıların Rolü

Son olarak bütün bu süreçte afetzedelerin içerisinde bulunduğu zor durum hakkında tüm izleyicilerin/kullanıcıların farkındalık sahibi olması beklenmektedir. Sosyal medya konusunda daha dezavantajlı konumda olan yaşlılar, engelliler ve çocuklar gibi gruplara yönelik özel kampanyaların da planlanması önemlidir. Zira bu gruplar sosyal medyada kendi seslerini yeterince duyuramadıkları gibi, bu mecralardaki dezenformatif içeriklerin de parçası haline gelebilmektedir. Tüm kullanıcıların, bu zor süreçte gerekli hassasiyeti göstermesi beklenmektedir. Kullanıcılar afet hakkında bilgi paylaşırken olabildiğince resmi kaynakların bağlantılarını paylaşmaya özen göstermelidir. Mesaj gruplarında paylaşılan kaynağı belli olmayan ses kayıtları gibi içeriklere özellikle temkinli yaklaşılmalıdır. Yanlış bilgiye karşı doğru bilginin dolaşımına destek olmaları beklenmektedir.

 

Afet Sürecinde Influencer Tartışması

Bu afet sürecinde sosyal medyada etkili olan bazı isimlerin daha fazla ön plana çıkarak arama-kurtarma ve yardım faaliyetlerinde rol oynadıkları gözlemlenmiştir. AFAD ve Kızılay başta olmak üzere resmi kurumların dışında bu tür oluşumların sahada oynadıkları rol kamuoyunda bazı tartışmalara da neden olmuştur. Şarkıcı, yayıncı, oyuncu ya da vasıfsız olan sosyal medya influencerlarının doğal afet sürecinde sosyal sorumluluk refleksi göstererek faaliyetlere katılması kamuoyunun büyük bölümünün takdirini toplamıştır. Özellikle de AFAD ile koordinasyon halinde çalışan gruplar yerel ağlar oluşturarak faaliyetlerin daha etkili yürütülmesine de katkı sunmuştur. Ancak doğal afet gibi kriz dönemlerinde süreçlerin uzmanlık ve hassasiyet içerisinde yürütülmesi daha önemli hale gelmektedir. Böyle durumlarda herhangi bir uzmanlığı olmayan ya da yeterli eğitime/bilgiye/kapasiteye sahip olmayan influencerların sosyal medya üzerinden kamuoyunu yanlış şekilde yönlendirme ihtimaline sahip oldukları gözlemlenmiştir. Örneğin depremzedelere yardım götüren bazı sosyal medya infleuncerların, yardımların çok fazla reklamını yaparak depremzedelerin acılarını istismar ettiği ve sahada olumsuz etkiler meydana getirdiği görülmüştür. Ya da bazı influencerların sosyal medyada daha fazla etkileşim alabilmek için yanlış bilgiyi yaydığı ve dezenformasyonun bir parçası haline geldiği görülmüştür. Bu tür durumlara karşı kamuoyunun farkındalık geliştirmesi beklenmektedir.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası