Kriter > Siyaset |

AK Parti’de Öz Eleştiriyi Popülizme Kurban Etmemek


AK Parti İstanbul seçimini kaybetmiştir. Ancak AK Parti açısından asıl mühim olan bu kayıp değil seçim sonuçları ve seçmenlerin verdiği mesajın nasıl bir değerlendirmeye tabi tutulacağıdır. Dolayısıyla AK Parti için en büyük imtihan da bu noktada ortaya çıkmaktadır.

AK Parti de Öz Eleştiriyi Popülizme Kurban Etmemek

Yenilenen ve Türkiye’nin gündemini yaklaşık üç aydır meşgul eden İstanbul seçimi CHP adayı Ekrem İmamoğlu’nun belediye başkanı seçilmesiyle nihayete erdi. Sandıktan çıkan sonuçla birlikte her şeyden önce bazı çevreler tarafından haksız bir şekilde eleştirilen ve güvenilmeyen Türkiye demokrasisi ve sandıkta çözüm üreten seçmen feraseti kendini tekrar ve güçlü bir şekilde ispat etti.

Sonuçlar partiler açısından değerlendirildiğinde ise CHP ve çevresinde konumlanan diğer parti ve odaklar on yedi yıldır süreklilik kazanmış siyasi mağlubiyetler sonrası gelen bu “zafer” ile haklı bir şekilde sevinç gösterileri düzenledi. Yine CHP’deki tüm güçlü aktörler bu seçim galibiyetinde kendi paylarını öne çıkarmaya çalıştı. Bu aceleci ve şaşkın çabanın en ilginç örneği ise CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 23 Haziran sonuçlarının köklerini iki sene önce gerçekleştirdiği ve toplumda güçlü bir heyecan uyandırmayı başaramamış “Adalet yürüyüşü” ile ilişkilendirmesi oldu.

Öte yandan 23 Haziran seçimi her ne kadar sadece İstanbul büyükşehir belediye başkanı seçiminin tekrarı olsa da AK Parti açısından on yedi yıllık süreç içerisindeki ilk seçim mağlubiyeti olarak tarihe geçti. Bu doğrultuda söz konusu kayıp hem iki tarafın tavrı hem de tüm Türkiye’nin siyaset gündemini meşgul etmesi sebebiyle 31 Mart’tan farklı olarak özellikle algısal anlamda böyle bir nitelik kazandı. Ancak bu noktada AK Parti açısından en önemli imtihan seçimlerin kaybedilmesi değil 23 Haziran’da seçmenin verdiği mesajı doğru okuma, gerçek sorunları çözme ve öz eleştiri yapma fırsatı ve zorunluluğudur. Dolayısıyla bu fırsat özellikle muhalif çevrelerce oluşturulan ve ne yazık ki bazı AK Parti’ye yakın çevreler tarafından da sahiplenilen popülist algıya kurban edilmemelidir.

 

Popülizme Kanmamak

23 Haziran öncesi ve sonrası kendilerini “demokrat” olarak tanımlayan ancak siyasal ideolojileri yalnızca Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti karşıtlığı olan çevreler seçimleri “Erdoğan’ın sonu”, “yeni dönemin başlangıcı”, “AK Parti’nin yıkılışı” gibi oldukça abartılı, dramatik ve gerçeklikten uzak bir şekilde yorumladı. Hatta bazıları AK Parti’de çözülmenin ve artık geri dönülemez bir düşüşün başladığını iddia etti. Söz konusu bu iddia ve yorumların tek gayesi ise kitleleri AK Parti’ye karşı umutsuz kılmak, toplumun ilgisini olumsuza çekmek ve daha da önemlisi AK Parti tabanının inandıkları siyasi hareket ve davaya duydukları güveni/öz güveni yitirmesini sağlamaktır. Bu gayeyle oluşturulan ve dolaşıma sunulan algı ise ne yazık ki belli bir oranda karşılık bulmaktadır.

Bu noktada söz konusu algının ikinci ayağını da kişilerin hedef haline getirilmesi ve siyasi anlamda “kelle”lerin istenmesi popülizmi oluşturmaktadır. Yine aynı çevreler tarafından oluşturulan algının beslediği bu popülizm AK Parti’nin kurumsal değerlendirme ve öz eleştirisini yaparak doğru dersleri çıkarması yerine hedef haline getirilmiş bazı isim ve makamların cezalandırılmasını istemektedir. Böylelikle AK Parti söz konusu istekleri yerine getirme ve yalnızca bu popülizme boyun eğerek rahatsızlıkları giderebileceği mecburiyetine itilmek istenmektedir.

İşte AK Parti’nin 23 Haziran sonrası en büyük imtihanı da bu popülizmle nasıl başa çıkacağıdır. Söz konusu popülist algının onu üreten ve dolaşıma sokan çevrelerce beslenmeye devam edeceği ve bazı seçmen kitlelerinde karşılık bulacağı açıktır. Ancak AK Parti doğrudan kurumsal kimliğini ve tabanının öz güvenini hedef alan bu popülizme boyun eğmek yerine acele etmeden, sakin ve derinlemesine bir muhasebe yapmalı ve gerektiği takdirde de bu popülizme doğrudan direnmelidir. Aksi takdirde seçmenin rahatsız olduğu alanları ve verdiği mesajları doğru anlamayan bir AK Parti’nin gerek siyasi istikbali gerekse kurumsal kimliği büyük bir tehlikeyle karşı karşıya gelecektir.

Elbette ki AK Parti denetim mekanizması ve parti işleyişi içerisinde başarısız olduğu görülen aktör ve makamları yine kendi içerisinde bir yenilenmeye tabi kılacaktır. Ancak bu yenilenme dışarıdan gelen dayatma ve algıyla değil partinin kendi değerlendirmesi, gereklilikleri ve öz iradesiyle yine kendi kapsamlı muhasebesi çerçevesinde gerçekleştirilmelidir. Böylelikle hem zorunlu öz eleştiri yapılarak gerekli politika ve stratejiler hayata geçirilecek hem de parti içi yenilenme bu değişim siyasetine hizmet edecektir.

 

Öz Eleştiri Ama Nasıl?

AK Parti’yi Türk siyasal hayatında siyasi bir partiden öteye taşıyan ve on yedi yıldır seçmenin teveccühünü kazanmasını sağlayan en önemli faktör istisnai bir siyasi hareket olmasıdır. Bu noktada AK Parti’yi müstesna kılan özelliklerden biri de kendi muhalefetini yine kendi içerisinde ve en isabetli şekilde yapabilmesidir. Dolayısıyla AK Parti kendi öz eleştirisini dışarıdan gelen muhalif eleştirilerden daha iyi gerçekleştirebilmekte ve böylelikle toplumun rahatsızlık ve beklentilerini başarılı bir şekilde anlayıp ona uygun strateji ve politikalar belirleyebilmektedir. Bu noktada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir lider olarak millet iradesine ve beklentilerine gösterdiği hassasiyet büyük rol oynamaktadır.

23 Haziran sonrası için de AK Parti’nin önünde öz eleştiri bağlamında büyük bir fırsat alanı bulunmaktadır. Paniğe kapılmadan, sakin, derinlikli ve aceleci olmayan bir öz eleştiri için AK Parti’nin önünde uygun bir süre bulunmaktadır. AK Parti 2023’e kadar iktidarda olduğu dört seneye sahiptir. Bu doğrultuda Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde kendi öz eleştirisini yapacak ve bu öz eleştiri sonucunda tespit edilen sorun ve beklentileri karşılayacak yeni bir değişim stratejisini hayata geçirebilecek yeterliliğe de sahiptir.

Bu noktada sorunlar ve fırsat alanları beraber değerlendirilmelidir. 2013 yazında Gezi Parkı Şiddet Eylemleri’yle başlayan ve günümüze kadar süren altı senelik süreç içerisinde AK Parti darbe girişimleri, terör örgütlerinin saldırıları, Suriye krizi, ekonomik sorunları ve neredeyse her sene gerçekleşen seçimleri yönetmek zorunda kalmıştır. Tüm bunlara rağmen AK Parti yönetilmesi oldukça zor bu süreçte yine milletin gösterdiği teveccühle iktidarda kalmayı başarabilmiş ve hatta siyasal sistemi dahi değiştirebilmiştir. Dolayısıyla sahip olunan en büyük imkan krizleri yönetebilme ve çözebilme yeteneği ve tecrübesidir.

Öte yandan vatandaşlar nezdinde sebebi ne olursa olsun sürekli yeni bir kriz durumuyla karşılaşılması çok haklı ve doğal bir yorgunluk oluşturmuştur. Bu yorgunluk başta ekonomi olmak üzere çeşitli sorun alanlarına yönelik rahatsızlığı artırmış ve 23 Haziran’da duyulan rahatsızlıklar oldukça net bir şekilde AK Parti’ye iletilmiştir. Dolayısıyla AK Parti açısından rahatsızlıkların tam anlamıyla anlaşılması ve giderilmesi adına dört senelik bir süre bulunmaktadır. Böylelikle AK Parti krizlere harcadığı emeği ve zamanı iç siyasetin sebep olduğu huzursuzluk ve çatışma ortamının bitmesiyle birlikte yine başta ekonomi olmak üzere sorun alanlarına ayırabilecek ve çözüm üretebilecektir.

AK Parti açısından en önemli sorun ve fırsat alanlarından biri de değişen seçmen sosyolojisini anlamak, onlara yönelik strateji ve politikalar üretmektir. Bu noktada 2023 seçimlerinde 2002’ye kıyasla seçmenlerin yarısından fazlası AK Parti döneminde seçmen olmuş vatandaşlardan oluşacaktır. AK Parti dört senelik süreçte söz konusu yeni sosyolojiyi anlayabilecek tecrübe ve kabiliyete sahiptir. Öz eleştirinin bu alanda yoğunlaşması sonucu ortaya çıkacak sağlıklı sonuçların iktidar tecrübesi ve imkanlarıyla yeni bir siyaset stratejisine dönüşmesi AK Parti’yi istisna kılan değişim ve istikrarı birlikte sağlayabilme özelliğiyle önemli bir fırsat alanı olarak değerlendirilebilir.

Sonuç olarak AK Parti 23 Haziran İstanbul seçimini kaybetmiştir. Ancak AK Parti açısından asıl mühim olan bu kayıp değil seçim sonuçları ve seçmenlerin verdiği mesajın nasıl bir değerlendirmeye tabi tutulacağıdır. Dolayısıyla AK Parti için en büyük imtihan da bu noktada ortaya çıkmaktadır. İki seçeneği olan AK Parti ya bazı çevrelerce oluşturulan karamsar hava ve kasıtlı popülist algılara teslim olacak ve aynı zamanda bir fırsat alanı da olan samimi ve derinlikli öz eleştiri yerine dışarıdan gelen, kurumsallaşmadan uzak, kişi ve makam odaklı bir değişimi tercih edecektir. Ya da önünde bulunan dört yılda krizleri minimize ederek seçmenlerin memnuniyetsizlik alanlarına yönelik yeni politikalara odaklanacak ve 2023’te kendisini istisnai bir hareket kılan özelliklerini sürdürerek yeni bir sosyolojiyle birlikte geleceğin Türkiye’sini inşa etmeye devam edecektir.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası