Kriter > Dış Politika |

Bölgede Patlak Veren Çatışmalar ve Suriye Üzerindeki Olası Etkileri


Esad, "direniş ekseni" ve "cephelerin birliği" sloganlarına rağmen, kendisini İsrail’in Gazze ve Hizbullah’a karşı yürüttüğü savaşlardan uzak tutmaya özen gösteriyor ve şu anda, Hizbullah ve İran'a karşı savaşın sonuçlarını bekliyor. İsrail'in Hizbullah'a karşı yürüttüğü savaş, Hizbullah’ın gücünü kırar, onu silah bırakmaya ve milislerini dağıtmaya zorlar ve İran sessiz kalmayı tercih ederse, bu durum Esad’ın Suriye'deki iktidarını ve gücünü de etkileyecektir.

Bölgede Patlak Veren Çatışmalar ve Suriye Üzerindeki Olası Etkileri
İsrail ordusu, Suriye’nin başkenti Şam’ın batısındaki Mezzah bölgesinde İran Büyükelçiliği yakınlarında yer alan bir binaya hava saldırısı düzenledi. Saldırı sonucu ölü ve yaralıların olduğu bildirildi. (Stringer / AA, 8 Ekim 2024)

Bölgede onlarca yıl süren kontrollü çatışmaların ardından, 7 Ekim 2023'teki El Aksa Tufanı operasyonu, bir tarafta İsrail, diğer tarafta ise İran ve çeşitli vekillerinin başını çektiği sözde "Direniş Ekseni" arasındaki örtülü angajman kurallarını bozdu. Çatışmaların yoğunluğu ve ölçeği, her biri kendi hedef ve hesaplarına sahip bölgesel ve uluslararası güçlerin hem doğrudan hem de dolaylı olarak dahil olduğu bölgenin jeopolitiğinde potansiyel bir değişime işaret etmektedir. Bu çatışmanın sonucunun Şam'daki Esad rejimi üzerinde etkileri olacaktır. Ancak çatışma halen devam ediyor ve hangi senaryonun gerçekleşeceği henüz kesinleşmiş değil.

 

İsrail’in Suriye Hamleleri

İsrail herhangi bir operasyonda, Esad rejiminin ordusunu hedef almadı; bunun yerine Suriye'deki saldırıları, İran'ın silah üretimi ve depolaması için kullandığı tesisler ve bunların Lübnan'daki Hizbullah'a aktarıldığı güzergahlarla sınırlı kaldı. İsrail, şu ana kadar Suriye'de 11 İranlı lideri hedef aldı ve bu da geri kalan İranlı liderlerin ülkeyi terk etmesine neden oldu. Ancak İsrail, son zamanlarda Golan cephesinde bazı askeri hazırlıklar yaptı, Suriye topraklarında yaklaşık 200 metre ilerledi ve koruyucu siperler ve dikenli tellerle çevrili tesisler kurdu. İsrail ayrıca Suriye topraklarında sınırlı ilerleme kaydettiği bölgelerdeki mayınları temizledi ve 1967'den beri işgal altında tuttuğu Suriye'ye ait Golan Tepeleri'ndeki dikenli tel örgülerin yanından geçen "Sufa 53" adlı bir yolu tamamlıyor. Bu yol, Kuneytra şehrinin güneyinden başlayarak güneye doğru ilerliyor ve İsrail'in olası askeri operasyonları için lojistik bir güzergâh görevi görüyor. Bu hazırlıklara rağmen, bu satırların yazıldığı sırada Golan cephesinde herhangi bir İsrail askeri yığınağı gözlenmemişti.

İsrail, son dönemde Suriye topraklarındaki İran ve Hizbullah mevzilerini hedef alma faaliyetlerini yoğunlaştırdı. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşının başlamasından bu yana Suriye topraklarında 125'i hava, 37'si kara saldırısı olmak üzere 162 İsrail saldırısı gerçekleştirildiğini belgelemiştir. Bu saldırılar; silah ve mühimmat depoları, karargahlar, merkezler ve araçlar da dahil olmak üzere yaklaşık 278 hedefin imha edilmesiyle sonuçlanmıştır. İsrail'in şu ana kadarki hedefi, İran'ın Suriye'deki varlığını doğrudan hedef almaktan ziyade İran'ın Suriye'deki askeri altyapısını dağıtmak, Lübnan'daki Hizbullah'a gelişmiş silahların aktarılmasını engellemek, Hizbullah'ın operasyonel kabiliyetlerini zayıflatmak ve İsrail'in caydırıcılık gücünü ve etkinliğini güçlendirmek olmuştur.

Öte yandan, İsrail'in Hizbullah'a karşı yürüttüğü savaş, Lübnan güneyinden gelen göç dalgasına yol açmış ve göçmenlerin bir kısmı Suriye'ye yönelmiştir. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin 13 Ekim 2024 tarihinde yayımladığı Lübnan’dan Suriye’ye göçmenlerin durumuna ilişkin rapora göre, Lübnan’da artan saldırıların ardından yaklaşık 276 bin kişi (Lübnanlılar ve Suriyeliler) Suriye’ye geçmiştir. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği tahminlerine göre, bu kişilerin yaklaşık yüzde 70’inin Suriyeli, yüzde 30’unun ise Lübnan vatandaşı olduğu düşünülmektedir. Rejim, Lübnanlı göçmenler için barınma yerleri ve hizmetler sağlamakla ilgilenirken geri dönen Suriyelilere ise hiçbir hizmet sunmamakta ve onları evlerine dönmekten alıkoymaya devam etmektedir. Bu kişilerin bir kısmı, nüfus olarak yoğun olan Suriye kuzeyindeki Suriye Milli Ordusu ve Heyet Tahrir el-Şam'ın kontrolündeki bölgelere, bir kısmı ise Fırat’ın doğusunda PYD/YPG kontrolündeki bölgelere yönelmiştir.

İsrail’in Gazze ve Hizbullah’a karşı yürüttüğü savaşlar, ABD ve Avrupa Birliği’nin Suriye’deki çatışmayla ilgili tutumlarında somut bir değişikliğe yol açmamıştır. Avrupa'nın kararı, Suriye rejimiyle normalleşmeme yönünde kalmaya devam etse de Avrupa Birliği’ndeki bazı ülkeler, normalleşme yolunda adımlar atmıştır ancak ABD yaptırımlarından dolayı bu adımlar, ekonomik ilişkiler kurma veya destek sağlama anlamına gelmemektedir. Bununla birlikte, Suriyelilerin yaşam koşullarını iyileştirerek Avrupa'ya göç etmelerini önlemek amacıyla Avrupa, erken toparlanma (Early Recovery) süreciyle ilgilenmektedir.

Lübnan'dan ayrılanlar, İNFO
İsrail ordusunun Lübnan'a düzenlediği saldırılar nedeniyle aralarında Hizbullah mensuplarının da bulunduğu 100 binden fazla kişi, Suriye'de Beşşar Esed rejiminin saldırıları nedeniyle boşaltılan bazı bölgelere yerleşiyor. (Murat Usubali / AA, 11 Ekim 2024)

 

Normalleşme ve ABD Seçimlerinin Etkisi

Yaşanan olaylar, Esad'ın Türkiye ile normalleşme konusundaki tutumunda bir değişikliğe yol açmamıştır. Esad, Türkiye'nin Suriye topraklarından tamamen çekilmesi şartını öne sürmeye devam etse de Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin normalleşmeye tamamen hazır olduğuna dair olumlu açıklamalarını yinelemiştir. Bu bağlamda dikkat çeken bir nokta, Erdoğan'ın yakın zamanda yaptığı ve İsrail'in Suriye'nin başkentinde kontrol sağlamasının ülkenin jeopolitik haritasında büyük değişikliklere yol açabileceği uyarısıdır. Erdoğan’a göre Suriye’de tehditlerin artması, Şam’ı ve müttefikleri olan Rusya ile İran'ı Türkiye ile normalleşme sürecini hızlandırmaya teşvik etmelidir. Erdoğan’ın bu açıklamasının amacı, Esad’ı normalleşme yönüne çekmek istemesi olabilir. Şüphesiz ki Türkiye ile Suriye arasındaki diplomatik süreç zor olacaktır ve Türkiye ile Esad rejimi arasında bir normalleşme olsa bile hiçbir taraf sorunların hızla çözüleceğini beklememektedir.

Görünüşe göre çatışma, ABD seçimlerinden sonrasına kadar şiddet dozunu koruyacak ve ABD seçim sonuçları bölgedeki savaş senaryolarını etkileyecek ve bu etki Suriye'ye de yansıyacaktır. Trump'ın seçimleri kazanmasının, Suriye'deki İran’ı zayıflatacağı, Moskova’nın Şam'daki rolünü güçlendireceği, rejimin Türkiye ve Avrupa ile normalleşme yolunu açacağı düşünülüyor. Trump'ın zaferinin, İran ve kollarının aleyhine olacağı, Türkiye’nin rolüne ise alan açacağı öngörülüyor.

Esad, İsrail’in Gazze ve Hizbullah’a karşı yürüttüğü savaşların sonuçlarının kendisine de yansıyacağını düşünüyor ve İsrail’i kızdırmak istemiyor. Zira İsrail, ayaklanmanın ilk aylarından itibaren Esad’ın iktidarda kalmasına destek verdiğine dair kendisine güvence mesajları göndermiş ve Esad’ın devrilmemesi konusunda ABD’nin tutumunu şekillendirmede rol oynamıştır. Bu nedenle Esad, "direniş ekseni" ve "cephelerin birliği" sloganlarına rağmen, kendisini İsrail’in Gazze ve Hizbullah’a karşı yürüttüğü savaşlardan uzak tutmaya özen gösteriyor ve şu anda, Hizbullah ve İran'a karşı savaşın sonuçlarını bekliyor.

İsrail'in Hizbullah'a karşı yürüttüğü savaş, Hizbullah’ın gücünü kırar, onu silah bırakmaya ve milislerini dağıtmaya zorlar ve İran sessiz kalmayı tercih ederse, bu durum Esad’ın Suriye'deki iktidarını ve gücünü de etkileyecektir. Hatta Hizbullah, şimdiden milislerinin bir kısmını Suriye'den Lübnan'a çekmeye başlamıştır. Harmoon Araştırma Merkezi’nin sahadaki gözlemcilerine göre, Hizbullah şu ana kadar Şam kırsalında beş, Dera'da iki, Kuneytra’da iki ve Deyrizor’daki tüm noktalarını boşaltmıştır. Bu durumda Esad, Arap Birliği’nin normalleşme koşullarını yerine getirmeye daha hazır hale gelecek ve Türkiye ile normalleşmeye daha fazla eğilim gösterecektir. Ancak o zaman da İran'ın Suriye’deki nüfuzunun zayıflaması ve varlığının azalması gibi bir zorlukla karşı karşıya kalacaktır. İran’ın Suriye’deki varlığı, askeri, dini ve sivil kolları olan bir ahtapot gibi çok yönlüdür. Bu nedenle İran’ı zayıflatmak zor olacaktır. Beşar Esad’ın ve Rusya’nın iş birliğini, ayrıca İran ve destekçilerine karşı olan Suriyeli toplumun desteğini gerektirecektir.

Öte yandan, eğer Hizbullah direnebilir ve İsrail onu zayıflatmayı başaramazsa, İran’ın Suriye’deki güçlü varlığı devam ederse, İran Esad’ı inatçı tutumunu sürdürmeye zorlayacaktır ve Suriye’deki durum daha da kötüleşmeye meyilli olacaktır.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası