Kriter > Ekonomi |

2019’da Türkiye Ekonomisi


2019, Türkiye ekonomisinin 2018’deki finansal saldırının etkilerinden kendisini arındırma yılı olacak. Türkiye ekonomisi 2019’un başarılı bir şekilde atlatılması durumunda da kendi normaline 2020 ile dönecektir.

2019 da Türkiye Ekonomisi

2019’da bizi nasıl bir ekonomik görünüm bekliyor? Türkiye ekonomisi içinde bulunduğu sıkıntılı durumdan ne zaman çıkacak? Bu sorulara anlamlı cevaplar verebilmek için en başta Türkiye ekonomisinin neden sıkıntılı bir duruma düştüğünü “anlamak” gerekiyor. Dolar/TL kuru geçtiğimiz yılda ciddi şekilde yükseldi. Fakat kurda yaşanan bu dalgalanma oldukça anormal bir niteliğe sahipti. Türkiye yaşanan dalgalanmanın gerektireceği ölçüde ekonomik zayıflıklara sahip olmayı bir kenara bırakın oldukça sağlam bir ekonomik/finansal altyapıya ve göreceli olarak iyi bir ekonomik görünüme sahip bulunuyordu.

Dahası kurda benzer bir sıçrama daha önce sadece 1994 ve 2001 krizlerinde görülmüştü ki bugün Türkiye ekonomisi bu kriz yıllarıyla karşılaştırılamayacak ölçüde sağlam bir ekonomik/finansal altyapıya sahip. O zaman kurda yaşanan ciddi sıçramanın arka planında ancak siyasi gerekçeler olabilir ki böyle olduğunu düşünmemiz için de elimizde tonla kanıt bulunuyor. Şu halde 2018 daha önce bu şekilde ve bu şiddette bir “finansal saldırı” yaşamamış olmamız hasebiyle oldukça olağan dışı bir yıl oldu.

Türkiye ekonomisinde son birkaç ayda yaşanan sıkıntıların arkasında neredeyse sadece kurda yaşanan sıçrama ve onun artçı etkileri bulunuyor. Bu durumda Türkiye ekonomisinin göreceli olarak hızlı bir şekilde toparlanması en makul senaryo olarak karşımıza çıkıyor.

Üçüncü Çeyrekte Büyüme

Türkiye ekonomisi 2017’de yüzde 7,4 büyüdükten sonra 2018’de ancak yüzde 2,6 büyüyebildi. Aslında 2018’e pek de kötü başlanmamıştı. İlk iki çeyrekteki büyüme oranları sırasıyla yüzde 7,4 ve yüzde 5,3 idi. Fakat kur saldırısının Türkiye ekonomisini hatırı sayılır ölçüde hırpalamasıyla yılın üçüncü çeyreğinde ekonomik büyüme oranı yüzde 1,8’e kadar geriledi. Son açıklanan verilere göre de yılın dördüncü çeyreğinde ise ekonomi yüzde 3 düzeyinde küçüldü. Eğer söz konusu finansal saldırı yaşanmasaydı 2018’de ekonomik büyüme yüzde 2,6 yerine yüzde 4,5 düzeyinde gerçekleşebilirdi ki yılın başında da beklentiler bu yöndeydi.

Peki ekonomik büyüme oranları yeni yılda nasıl olacak? En başta söylememiz gerekir ki 2018 sonu itibarıyla ekonomik yavaşlamada dibi gördük. Bu açıdan 2018’in ikinci yarısı ile 2019’un ilk yarısı hatırı sayılır ölçüde birbirlerinin aynadaki yansıması gibi olacak. Yani Türkiye ekonomisi 2019’un ilk çeyreğinde de (yüzde 2-3 düzeyinde) küçüldükten sonra ikinci çeyrekten itibaren büyümeye (veya en azından küçülmemeye) başlayacak gibi görünüyor. Asıl iyileşmenin de üçüncü çeyrekten itibaren gerçekleşeceği söylenebilir. 2019’da yıllık ekonomik büyümenin ise yüzde 1,0-1,5 aralığında olması beklenebilir.

Kurda yaşanan sıçramanın ilk etkilerini oldukça hızlı bir şekilde yüzde 25’in üzerine çıkan enflasyonda hissetmiştik. Yine ilk iyileşmeleri de Şubat 2019 itibarıyla yüzde 20’nin altına düşen enflasyonda görüyoruz. Herhangi bir arz şoku yaşanmaması durumunda –ki yaşanma ihtimali oldukça düşük görünüyor– enflasyondaki düşüşün ilerleyen aylarda devam edeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Baz etkisinden dolayı (yani geçen yılın aynı dönemlerinde enflasyonda yaşananlardan dolayı) enflasyonun özellikle Nisan-Ekim arasında düşüş göstereceği ve yıl sonu itibarıyla de yüzde 12 ila yüzde 15 aralığına kadar gerileyeceğini ifade edebiliriz.

Enflasyonda ilerleyen aylarda yaşanacak gerilemeler halihazırda oldukça sıkı bir para politikası uygulayan Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasının (TCMB) yüzde 24 düzeyinde bulunan politika faiz oranını önemli ölçüde düşürme noktasında elini rahatlatacaktır. Şu halde TCMB’nin Haziran ile birlikte faiz oranında indirime gitmeye başlaması en olası senaryodur. Böylece halihazırda özellikle kamu bankalarının öncülük etmesiyle belirli ölçüde gerileyen kredi faizlerinde yılın ikinci yarısından itibaren önemli düşüşlerin görülmesini bekleyebiliriz ki bu durum hem tüketicileri hem de ekonomiyi ferahlatacaktır.

İşsizlik oranı özellikle istihdama dönük teşviklerin de yardımıyla geçtiğimiz yılda yüzde 10’un altına inmişti. Ekonomik aktivitede yaşanan yavaşlama daha sonraki süreçte işsizlik oranında da ciddi bir artışın yaşanmasına neden oldu ve işsizlik oranı Aralık 2018 itibarıyla yüzde 13,5’e kadar yükseldi. Belirtmek gerekir ki mevsimsel etkilerden arındırılmış işsizlik oranı (yüzde 12,7) daha az yükseldi. İşsizlik oranının Ocak-Şubat 2019 sürecinde zirvesini göreceğini ve daha sonra inişe geçeceğini söyleyebiliriz. 2019 sonu itibarıyla da işsizlik oranında yüzde 12 düzeylerine inilmesi şaşırtıcı olmayacaktır.

Cari Açık Kapanıyor

Öte yandan 2019 Türkiye’nin cari açık probleminin hatırı sayılır ölçüde ortadan kalktığı bir yıl olacak. Türkiye ekonomisi 2010-2017 sürecinde yılda ortalama 48,4 milyar dolar cari açık verdi. Cari açıkta zirveyi ise 2011’de 74 milyar dolarla gördük. Cari açığın GSYH’ye oranı ise aynı süreçte yüzde 5,6 olarak gerçekleşti. Cari açıkta resim 2018’de önemli ölçüde değişti ve 27,8 milyar dolara kadar geriledi. Hatta Ocak 2019’da yıllık cari açık 21,6 milyar dolara kadar düştü. Cari açığın GSYH’ye oranı da yüzde 2,8 düzeyine kadar geriledi. Cari açığın bu kadar gerilemesinin arka planında ise hem ekonominin yavaşlaması hem de TL’nin değer kaybetmesi dolayısıyla Türk ihracatçısının küresel ölçekteki rekabet gücünün artması bulunuyor. Fakat ekonomi 2019 içerisinde peyderpey normal haline döndükçe ithalatın da ritim yakalamasını ve cari açığı artırıcı yönde bir etkiye sahip olmasını bekleyebiliriz. Öte yandan yeni kur seviyelerine uyum sağlama düzeyinin artmasıyla bu yıl ihracatta daha ciddi artışlar görmeyi bekleyebiliriz ki bu durum da cari açığı azaltıcı yönde bir etkiye sahip olacaktır. Böylece cari açığın GSYH’ye oranının 2019 sonu itibarıyla yüzde 2,5 düzeylerinde gerçekleşmesi oldukça makul bir senaryo olarak karşımıza çıkmaktadır.

Son zamanlarda oldukça sık merak edilen konulardan biri de dolar kurunun 2019’da nasıl bir yönelim içinde olacağıdır. Söz konusu merakın önemli ölçüde suistimal edildiğini ve ortada ciddi düzeyde bir “tahmin kirliliği”nin olduğunu da rahatlıkla söyleyebiliriz. Kurda son birkaç ayda dalgalanmanın ciddi şekilde azaldığı ve kurun önemli ölçüde stabil hale geldiğini görüyoruz. Bundan sonraki süreçte de kurun dar bir bant etrafında dalgalanması ve istikrarlı bir seyir izlemesi en olası senaryo olarak karşımıza çıkıyor. TL’nin dolar karşısında kısmi ölçüde değer kazanmasının da aksi duruma göre daha olası olduğunu söyleyebiliriz.

Sonuç olarak 2019, Türkiye ekonomisinin 2018’deki finansal saldırının etkilerinden kendisini arındırma yılı olacak gibi görünüyor. Türkiye ekonomisi 2019’un başarılı bir şekilde atlatılması durumunda da kendi normaline 2020 ile dönecektir. Oldukça makul görünen bu senaryonun gerçekleşmesi dileğiyle…


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası