ABD’de 5 Kasım’da yapılacak 60. başkanlık seçimleri için geri sayımın son haftasına girilirken Demokrat Kamala Harris ile Cumhuriyetçi Donald Trump arasındaki yarış da kıyasıya sürüyor. Ülke geneli ve salıncak eyaletlerdeki güncel anketlerde Trump’ın burun farkıyla önde olduğu gözükse de sürecin bütününe bakıldığında iki rakibin de halen kazanma şansının olduğu söylenebilir. Bu seçimlerin sadece Amerikan halkını ilgilendirmediğini, ABD’nin bölgesel ve küresel meselelerdeki dahli dolayısıyla neredeyse tüm dünyayı ilgilendirdiğini söylemeye gerek yok. Kamala Harris ile Donald Trump arasındaki politika, yaklaşım ve kişilik farkları dolayısıyla da önceki başkanlık seçimlerinden daha fazla merak edilen bir yarış olduğunu da belirtmek gerekiyor. 2020’deki tartışmalı seçimler için “ABD tarihinin en kritik seçimleri” ifadesini kullanan çok isim olmuştu; benzer şekilde bu seçimler için de ABD’nin en önemli seçimlerinden biri olduğu konusunda herkes hemfikir.
Anketler Ne Diyor?
Seçime günler kala ülke geneli anketlerde, Trump yüzde 48.5, Harris ise yüzde 48.4 desteğe sahip gözüküyor. Anketlerdeki trende bakıldığında Joe Biden ile yarıştığı dönemde Trump’ın 5-6 puanla önde olduğu, Harris’in aday olmasının ardından bu farkı hızla kapatarak Trump’ın önüne geçtiği ve Ağustos, Eylül ve Ekim’in önemli bölümünde Trump’ın 1 ila 2 puan arasında önünde yarışı götürdüğü görülüyor. Ancak Ekim’in son iki haftasına girilirken Harris’in biraz kan kaybettiği ve yüzde 49 bandının altına düşerek Trump’la kafa kafaya geldiği gözlemleniyor. Hatta birçok ankette Trump ile Harris’in aynı oy oranında çıktığını belirtmek faydalı olacaktır. Ancak ülke geneli 11 anketin ortalamasına bakıldığında Trump’ın sadece 0,1 puan farkıyla önde olduğu gözüküyor.
Öte yandan seçimlerin sonucunu belirleyecek 7 salıncak eyaletteki anket sonuçlarına bakıldığında orada da hararetli bir yarışın olduğunu söylemek mümkün. Ekim’in son haftasında yapılan anketlerde, bu eyaletlerin tamamında Trump’ın 1’in altında puan farkıyla önde olduğu gözükse de esasen bu da, aynı ülke geneli anketler gibi, iki rakibin kafa kafaya olduğunu gösteriyor. Buna göre Trump; Arizona’da 1.5, Nevada’da 0.7, Wisconsin’de 0.3, Michigan’da 0.1, Pennsylvania’da 0.5, Kuzey Carolina’da 0.8 ve en büyük farkın olduğu Georgia’da ise 2.3 puan önde gözüküyor.
Seçim Günü Ne Bekleniyor?
ABD’de en çok oyu alan adayın değil, en fazla delegeyi alan adayın başkan olduğu “Seçiciler Kurulu” (Electoral College) adlı bir sistem uygulanıyor. Bu sistemde başkan olmak için, eyaletlere dağıtılmış toplam 538 delegenin yarısından bir fazlası olan 270 delegeye ulaşmak gerekiyor. Bu da özellikle çekişmeli eyaletleri kimin kazanacağını çok daha önemli hale getiriyor. 2016’da rakibi Hillary Clinton’dan 2,5 milyon daha az oy almış olmasına rağmen Trump, salıncak eyaletlerden Pennsylvania, Wisconsin, Georgia, Michigan ve Arizona’yı kazanarak öngörülmeyen bir başarı elde etmiş, 302 delegeye ulaşmıştı. 2020 seçimlerinde ise bu sefer Biden; Michigan, Wisconsin, Pennsylvania, Arizona, Georgia ve Nevada’yı kazanarak 306 delegeye ulaşmıştı. Dolayısıyla iki adayın birbirine bu kadar yakın olduğu başkanlık seçimlerinde, 5 Kasım akşamı bu kritik eyaletlerden gelecek sonuçlar dikkatle izlenecek.
Bahis şirketlerinin neredeyse tamamının Trump’ın kazanacağına oynaması bir yana, güncel anketler Trump’ın burun farkıyla önde olduğunu gösteriyor. 5 Kasım akşamı Trump’ın yeniden başkan olabilmesi için en olası senaryo; Pennsylvania, Georgia, Kuzey Carolina, Arizona ve Nevada’yı kazanması olarak gözüküyor. Bu durumda Harris, Michigan ve Wisconsin’i kazansa bile delege sayısında açık bir farkla Trump’a kaybediyor. Buna mukabil Harris’in Michigan ve Wisconsin’in yanı sıra Pennsylvania’yı kazanması durumunda Trump kalan salıncak eyaletleri kazansa dahi Harris başkan oluyor. Bu yönüyle bakıldığında 20 delegesi bulunan Pennsylvania bu seçimlerde oldukça kritik bir yerde duruyor.
Trump’ın seçimleri kaybetmesi durumunda, yenilgiyi kabul edip etmeyeceği ise merakla bekleniyor. 2020 seçim sonuçlarını kabul etmeyen Trump’ın açıklamaları ve daha sonra 6 Ocak’ta yaşanan Kongre baskını, Amerikan siyasi tarihinin sıcak sayfalarında halen büyük puntolarla duruyor. Bu yönüyle tartışmalı bir şekilde sonuçlanabilecek ve Trump’ın kaybedeceği bir seçim, zaten siyaseten iyice ayrışmış ve kutuplaşmış olan ülke içinde yüksek bir baskı hissettirebilir.
Seçim sonuçlarının, 2020 seçimlerinde olduğu gibi, 5 Kasım gecesi belli olmaması ve birkaç günlük gecikme de ülkedeki toplumsal tansiyonu artırabilir. Özellikle Trump’ın aleyhine işleyen bir gecikme sürecinin nasıl bir sürece evrilebileceği tartışması, Amerikan kamuoyunun gündeminde.
Amerikalı Müslümanlar ve Araplar, Michigan’da “Tarih” Yazabilir mi?
Son bir yıldır tüm dünyanın odağında yer alan İsrail’in Gazze soykırımının Amerikan seçimlerine yansımaları da yakından takip edilen bir konu başlığı. Amerikalı Müslümanların ve Arapların en yoğun yaşadığı eyalet olan Michigan, bu yönüyle seçimlerin kaderine etki edebilir. Normalde Demokratların güçlü olduğu ve 15 delegesi olan Michigan eyaletini Harris’in kaybetmesi, Trump’ın başkanlık koltuğuna oturmasına neden olabilir. İsrail’e koşulsuz desteği dolayısıyla güçlü ve haklı bir şekilde eleştirilen Demokrat Biden-Harris yönetiminin seçimleri kaybetmesi, İsrail’e aynı şekilde güçlü destek veren Trump’ın kazanması, Amerikalı Müslümanların sıkışıp kaldığı bir ikilem olarak görülüyor. Bir yanda Gazze’deki soykırıma askeri destek sağlayan Biden-Harris yönetimi, öte yandan İsrail-Filistin konusundaki tutumuyla bilinen Trump. Sahadan gelen bilgi ve anketler, Amerikalı Müslümanların ve Arapların, Biden ile Harris’e çok öfkeli olduğunu ve büyük bölümünün Trump’a oy vermeseler bile ya sandığa gitmeyerek ya da 3. aday olarak Jill Stein’a oy vererek tepkilerini ortaya koyacakları yönünde. Böyle bir senaryoda eğer Harris, Michigan’ı kaybeder ve bu eyaleti kaybettiği için seçimleri de kaybederse Gazze konusu ABD başkanlık seçimlerinin kaderini tayin etmiş olacak.
Dünya Trump’ın Yeniden Başkanlığına Hazır mı?
Kamala Harris’in başkan olması durumunda Biden yönetiminin mevcut dış politika önceliklerinin korunması ve bazı düzenlemelerle devam etmesi bekleniyor. Ukrayna’ya güçlü desteğin sürmesi, Gazze’deki soykırımı bitirecek ancak İsrail’e İran ve Hizbullah karşısında tam desteği süren “eli yükseltilmiş” bir politika, Çin’le küresel rekabette tam gaz giden bir yaklaşım ve benzeri ana başlıklar, Harris’in başkanlığını betimleyen dış politika kodları olabilir. Öte yandan Trump’ın yeniden başkanlık koltuğuna oturması, özellikle Amerikan dış politikasında “istikamet düzeltmesi” anlamına gelecektir. Ukrayna’ya daha fazla desteğin verilmemesi ve oradaki savaşın bitirilmesine yönelik somut adımlar, İsrail’e güçlü desteğin devam edeceği ancak İsrail’in bölgedeki “savaşlarının” bitirilmesini önceleyen bir yaklaşım, İran’a yeniden yüksek baskının kurulacağı bir senaryo, Çin’le yeniden ticaret savaşları gibi ana başlıklar, dış politika gündemini belirleyecek. 2016-2020 döneminde BM, NATO ve DTÖ gibi uluslararası kurum ve kuruluşlarla “kavga eden” Trump’ın olası ikinci döneminde bu kurumlarla ne yapacağı da merak konusu. Klasik “kim seçilirse onunla çalışırız” söylemini bir kenara bırakırsak hem ABD’nin hem de dünyanın aklındaki soru şu: Tüm yönleriyle dünya, Trump’ın yeniden başkanlığına hazır mı?