Kriter > Dosya > Dosya / Ukrayna Krizi |

Ukrayna-Rusya Savaşı Işığında Almanya’nın Dönüşümü


Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik işgal girişiminin Alman kamuoyunda ciddi bir güvenlik tehdidi olarak algılanması, yeni Alman hükümetini harekete geçirdi. Ancak devreye sokulan yaptırımlar, sadece Rusya’yı değil aynı zamanda AB ülkelerini de zorlayacak.

Ukrayna-Rusya Savaşı Işığında Almanya nın Dönüşümü
Berlin’deki Potsdamer Platz meydanında Berlin Duvarın’ın bir kalıntısının üzerinde Ukrayna bayrağı ve barış işaretinin çizilmiş olduğu görülüyor. (John Macdougall/AFP-Getty Images, 13 Mart 2022)

Rusya’nın 24 Şubat 2022’de Ukrayna’ya yönelik askeri işgal harekatını başlatması, Almanya’nın dış ve güvenlik politikasındaki yıllardır süregelen yapısal dönüşümünü hızlandırdı. Bu olağanüstü değişimin en son halkası ise yeni Federal Hükümet adına Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock’un (Yeşiller) 18 Mart 2022’de Almanya’nın Ulusal Güvenlik Stratejisi'nin (UGS) güvenlik alanını genişleten temel ilkelerini açıklaması oldu. Daha önce 27 Şubat’ta Şansölye Olaf Scholz (SPD), Federal Meclis’te gerçekleştirdiği tarihi konuşmasında dış ve güvenlik politikasında devrimsel nitelikteki jeopolitik dönüşümün somut adımlarını açıklamıştı. Buna göre, Avrupa Birliği (AB) dahilinde devasa ekonomik yaptırımların uygulanması, Ukrayna’ya silah ve mühimmat yardımı yapılması ve Almanya’nın savunma harcamalarının daha önce görülmemiş boyutta arttırılması kararları, Alman kamuoyu ile paylaşılmıştı. Halbuki, Ukrayna krizinin henüz savaşa dönüşmesinin ilk günlerinde çekimser bir çizgiyi benimseyen Alman hükümeti, Rusya’ya yönelik sert yaptırımlardan uzak durması ve Ukrayna’ya yönelik silah sevkiyatı yapmaması nedeniyle özellikle ABD, İngiltere, Doğu Avrupa ülkeleri ve kendi kamuoyu tarafından eleştiriliyordu. Anlaşılan Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik işgal girişiminin Alman kamuoyunda ciddi bir güvenlik tehdidi olarak algılanması, yeni Alman hükümetini harekete geçirmiştir. Ancak devreye sokulan yaptırımlar, sadece Rusya’yı değil aynı zamanda AB ülkelerini de zorlayacaktır. Rusya’nın ekonomik ve finansal olarak dışlanması ve ticaretin büyük ölçüde kesilmesinin olumsuz yansımaları olacaktır. Nitekim AB Rusya’nın en büyük ticaret ortağı konumundadır.

 

Alman Dış ve Güvenlik Politikasının Evrim Süreci

İkinci Dünya Savaşı'ndan itibaren geleneksel Alman dış ve güvenlik politikası, askeri gücün boyutunu ulusal savunma kapsamında sınırlı tutma, ittifak ilişkilerini kuvvetlendirme ve uluslararası ilişkileri karşılıklı siyasi ve ekonomik bağımlılık düzleminde tanzim etmeyi amaçlayan bir yol izlemiştir. Bundan mütevellit Almanya’nın dış ve güvenlik politikası anti-militarist ve “çok taraflılık” (multilateralism) geleneğine dayanmaktadır. Anti-militarist geleneği tarihsel deneyimleri ile ilişkili olduğundan askeri müdahaleyi son opsiyon olarak gören Almanya, ittifaklar bünyesinde barışa endeksli diplomatik araçlara inanmaktadır. “Çok taraflılık” ise dış ve güvenlik politikalarında komşu ülkeleri ve üye olduğu uluslararası kurumlar ile çıkar çatışmalarına mahal vermeden güvenilir bir partner olarak iş birliği içerisinde çalışması anlamını taşımaktadır. Bu yaklaşımla Almanya askeri gücünden ziyade üretim ve ihracata dayalı ticaret devleti olarak ekonomik gücüyle uluslararası arenada yer almayı benimsemiştir. Ayrıca “çek defteri diplomasisi” ile uluslararası çatışmalarda ABD’ye bağlılık politikası kapsamında, askeri birliklerle angajman yerine müttefiklerine mali destek sağlamıştır. Tıpkı 1991’de gerçekleşen Körfez Savaşı’nda olduğu gibi.

Almanya’da federal hükümetler, ilk Federal Şansölye Konrad Adenauer’den (CDU/1949-1963) Helmut Kohl’un Şansölyelik döneminin (CDU/1982-1998) sonunu kapsayan zaman diliminde (1949-1998) –bazı istisnai durumlar hariç– dış ve güvenlik politikada izlenilen düşük profilli, dengeli ve uzlaşmacı siyaset Şansölye Gerhard Schröder dönemiyle (SPD/1998-2005) birlikte sorgulanmış ve yerine daha keskin bir şekilde normalleşme sürecine girilmiştir.

Soğuk Savaş'ın bitmesi ve 3 Ekim 1990’da Almanya’nın birleşmesi ile birlikte yaklaşık kırk yıl boyunca sürdürülen temel dış ve güvenlik politika arayışı günümüze kadar evrimsel dönüşüm dinamiğini korumaktadır. Almanya’nın, Sovyetler Birliği’nin dağılması neticesinde bağımsızlığını kazanan Doğu Avrupa ülkelerinin Batı’ya entegre olmasına etkili desteğinin yanı sıra 1999’da Kosova Savaşı’nda BM’nin onayı olmadan NATO operasyonuna askeri boyutta dahil olması, uluslararası kamuoyunda Almanya’nın uluslararası sistemde konumu itibariyle soru işaretleri ile birlikte hissedilen bir değişimin kilometre taşlarıdır. Aynı şekilde 2011’de BM Güvenlik Konseyi’nin Libya sivil savaşı esnasında hava sahasının kapatılmasına dair kararına daimi olmayan BM Güvenlik Konseyi üyesi olarak Almanya’nın karşı çekimser oy kullanması, Afganistan’daki NATO misyonuna (ISAF) askeri birlik ile Almanya’nın dahil olması ve 2003’te ABD’nin uluslararası hukuku ihlal eden Irak işgaline Almanya’nın karşı çıkması benzer nitelikte değişim adımları olarak önem arz etmektedir.

Almanya’nın dış ve güvenlik politikasında yapısal değişim stratejisinin ismi en nihayetinde 2013’te konmuş ve “Yeni Güç, Yeni Sorumluluk” sloganı ve küreselleşmeyi şekillendirme, ortaklıkları geliştirme, sorumluluğu paylaşma konsepti olarak Federal Hükümet tarafından karara bağlanmıştır. Almanya, küresel sistemde çıkar çatışmaları vuku bulurken ve yeniden paylaşım hesapları yapılırken, ekonomik ağırlığına tekabül edecek jeostratejik etkinliğini artırma bilinciyle artık dünya politikasında daha aktif şekilde rol alacağını dünya kamuoyuna duyurmuştur. Almanya bu uğurda gerekirse askeri güce başvurma opsiyonunu da devreye sokabileceği mesajını vermiştir. Ukrayna krizinde aniden değişen Federal Hükümetin tutumu bu anlayışın tezahürüdür.

 

Almanya’nın Yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi (UGS)

Almanya’da 1969’dan beri yayınlanan UGS belgesi, uluslararası sistemde olağanüstü gelişmelerin yaşandığı dönemlerde yenilenmesini beraberinde getiriyor. Dolayısıyla UGS belgesinin yenilenmesi Almanya’nın dış ve güvenlik politikasındaki değişimler hakkında ipucu veriyor. Esasen yeni Federal Hükümet’in koalisyon anlaşmasında yeni hükümetin ilk yılında kapsamlı bir ulusal güvenlik stratejisi üzerinde çalışılacağı belirtilmişti. Ancak sene sonuna doğru uzun bir istişare süreci sonunda ve takriben gelecek sene açıklanması beklenen UGS belgesi, Ukrayna’daki savaşın başlamasıyla birlikte öncelikli gündeme alındı.

Ana hatları ile UGS belgesi güvenlik alanlarını genişleterek enerji, gıda, iklim ve adaletsizlik gibi kritik konular üzerinden güvenlik politikalarının geliştirilmesini öngörüyor. Ayrıca AB'nin güvenlik ve savunma politikasının NATO ile uyumlu hale getirilmesi ve böylece Transatlantik ittifakın Avrupa ayağının güçlendirilmesi ve genişletilmesi amaçlanıyor. Almanya’nın AB bünyesinde uluslararası ilişkilerde insan hakları ve adaletsizlik konularında tarafsız kalma opsiyonu olmadığı da vurgulanıyor. Böylelikle Alman dış ve güvenlik politikasının değerler üzerine kurgulanması başka ülkelerin iç işlerine müdahil olma alanını da açmış olacak. Müdahalenin askeri boyutu ise kategorik olarak hariç tutulmayacak ve AB kapsamında savunma askeri araçların daha etkili olmasını sağlamak adına AB’nin savunma kapasitesi güçlendirilecek.

Almanya Başbakanı Olaf Scholz
Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Federal Meclis'te düzenlenen özel oturumda yaptığı konuşmada, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısının ardından savunma harcamalarını artırma kararı aldıklarını belirterek, "Savunma harcamaları için 100 milyar avroluk özel bir fon kuruyoruz. Fonları gerekli yatırımlar ve silahlanma projeleri için kullanacağız." dedi. (Michael Kappeler/ Getty Images)

 

Alman Ordusunun Askeri Kabiliyetinin Güçlendirilmesi

İkinci Dünya Savaşı sırasında dünyanın en güçlü askeri gücüne sahip olan Almanya’nın kayıtsız şartsız teslimiyetiyle yeniden bir tehdit olmasını engellemek isteyen Batılı ülkeler, Alman ordusunun küçülmeye gitmesini sağlamıştı. Bu bağlamda Alman askeri zamanla üniformalı yurttaş (Staatsbürger in Uniform) ve “iç yönetim” (Innere Führung) konsepti ile aldığı emirlere körü körüne bağlı bir emir kulu olmaktan ziyade insanlık suçu teşkil edebilecek emirlere itaat etme mecburiyeti olmayan fertler gibi yetiştirilmektedir. Soğuk Savaş’ın ilk yıllarında Almanya, Batı ittifak ülkelerinin kontrolünde yeniden silahlandırılmış ve NATO’ya dahil edilmesiyle birlikte Batı güvenlik cephesinin sadık bir üyesi olmuştur. Şansölye Adenauer hükümetleri ile başlayan bu değişimin dünyayı tedirgin etmemesi için savunma harcamaları düşük tutulmuş ve Alman silahlı güçlerinden bahsederken “Federal Savunma” (Bundeswehr) tanımlaması getirilmiştir. Almanya’nın dış tehditlere yönelik savunması, büyük ölçüde ABD tarafından sağlanmıştır. Daha önce belirtildiği üzere, Alman dış ve güvenlik politikasında ittifaklar bünyesinde barışa endeksli diplomatik araçların öncelenmesinden dolayı savunma harcamaları, Soğuk Savaş’ın bitmesi ve Doğu ve Batı Almanya’nın yeniden birleşmesinden sonra düşük tutulmaya devam edilmiştir. Son yıllarda savunma harcamalarında bir artış olsa da toplam kamu harcamalarının içerisindeki payı, Doğu ve Batı Almanya'nın birleştiği 1990’dan bu yana neredeyse yarı yarıya azalmıştır. Bununla birlikte yeniden birleşme sırasında 500 bin olan asker gücünün bugün yaklaşık 200 binin altına düştüğü belirtilmelidir.

Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik işgal girişimi Almanya’nın savunma harcamalarında devasa bir dönüşümü tetiklemiştir. Şansölye Scholz Alman ordusunu güçlü, modern ve ilerici bir formasyona getirmek adına silahlanma projeleri ve gerekli yatırımlar için 2022 bütçesinin dışında 100 milyar avroluk özel bir fonun borçlanmaya giderek oluşturulacağını açıklamıştır. Ayrıca Almanya'nın bundan sonra NATO'nun gayri safi yurt içi hasılanın (GSYİH) yüzde 2'sinin savunmaya ayrılması kriterini karşılayacaklarını da belirtmiştir. Bugüne kadar Almanya’nın yıllık ortalama katkısı yüzde 1,3 civarında gerçekleşiyordu.

Alman ordusu için öngörülen modernizasyon atılımının detayları gelecek haftalarda somutlaştırılacak. Lakin Alman Savunma Bakanlığı’nın 2021 raporuna göre mevcut envanterde bulunan özellikle ağır silah sistemlerinde (savaş uçakları, tanklar, helikopterler ve gemiler) devasa bakım eksikliklerinin olduğu belirtiliyor. Ayrıca yeterince yelek, kışlık giysi ve çadırın olmadığı da tespit edildi. Modernizasyonun dışında yeni silah sistemlerinin envantere dahil edilmesi de öngörülüyor. Bu bağlamda başta ABD'den F-35 savaş uçakları ve İsrail’den Heron Siha’ları olmak üzere farklı silah sistemlerinin alınması karara bağlandı.

Alman ordusunun dışarıdan hizmet alma yetkisi yasal şartların dikte ettiği ihale yoluyla olacağından, ordu içi nasırlaşmış bürokratik engeller basit ihale prosedürlerini bile yokuşa sürmektedir. Dolayısıyla böyle bir dönemde ordunun modernizasyona tabi tutulması, beklenen takriben 200 milyar avroya tekabül eden silah ve teçhizat sistemindeki yenilenme süreci uzun, maliyetli ve sancılı olacaktır.

 Alman ordusunun gelecek yıllarda Almanya’nın ulusal güvenliğini savunabilecek askeri kabiliyetini geliştirmekte zorlanacağını tahmin etmek zor olmayacaktır. Yeni Alman hükümetinin yeni Ulusal Güvenlik Stratejisinde gelecek yıllar için hedeflediği iddialı dış ve güvenlik politika vizyonu söz konusudur. Ancak hükümetin, bu vizyonu gelecek yıllarda hayata geçirme sürecinde personel ve silah sistemleri bağlamında kapasitesi ve imkanları zayıf olan Alman ordusunu ancak kısmen askeri güç olarak devreye sokma opsiyonu olacaktır.

İki Alman asker, Wildflecken'deki NATO savaş tatbikatında görülüyor.
İki Alman asker, Wildflecken'deki NATO savaş tatbikatında görülüyor. Almanya Federal Silahlı Kuvvetleri Bundeswehr'e göre, Almanya gelecek yıl 37 zırhlı piyade tugayı ile NATO'nun Mukabele Kuvveti’nin liderliğini devralacak. (Daniel Vogl/Getty Images, 7 Mart 2022)

 

 

Avrupa Birliği’nin Yeni Güvenlik Doktrini: Stratejik Pusula

Almanya ve Fransa’nın öncülüğünde AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell tarafından hazırlanan Stratejik Pusula olarak adlandırılan ve AB’nin savunma ve güvenlik politikalarında ortak stratejik vizyonunu belirlemede operasyonel rehber konumunda olacak belge, AB Liderler Zirvesi’nde geçen hafta onaylandı.

AB'nin stratejik özerkliğini hedefleyen bu belge, gelecek 10 yıl içinde olası kriz, tehdit ve savaşlara karşı alınacak önlemleri sıralıyor. AB’nin nihai hedefi olarak, uluslararası sistemde küresel aktör konumuna gelmesini sağlaması beklenen operasyonel rehber, dört ana unsur içeriyor: AB'nin kriz yönetimindeki rolünü güçlendirmek, savunma kabiliyetlerinin geliştirilmesi, krizlere mukavemet göstermesinin sağlanması ve üçüncü ülkelerle ortaklıklar kurulması.

Güvenlik boyutundan bakıldığında belgenin muhtemelen en çok tartışılacak içeriği ise beş bin askerden oluşan bir “hızlı intikal kuvveti”nin oluşturulması olacaktır. Farklı AB ülkelerin kara, hava ve deniz kuvvetlerinden gönderilecek askerlerin ilk başta Alman komutasında düzenli tatbikatlar yapması hedeflenmektedir.

Rusya’nın Ukrayna işgal girişimi ve bundan ötürü Avrupa kamuoyunda belirginleşen tehdit algısı AB’nin güvenlik doktrin belgesinin karara bağlanmasını hızlandırmıştır. Özellikle AB’nin savunma ve güvenlik kapasitesinin güçlendirilmesinde AB’nin iki kurumu kilit konumdadır: PESCO (Kalıcı Yapılandırılmış İşbirliği) ve EDF (Avrupa Savunma Fonu). Bu iki kurum AB'nin kritik savunma projelerinin koordinasyonunu ve finansmanını sağlayarak Avrupa savunma sanayiinin yenilikçi, endüstriyel ve bilimsel temelini güçlendirmektir.

Lakin, Almanya PESCO ve EDF’den bağımsız, tek taraflı olarak ABD ve İsrail’den silah sistemleri tedarik etmiş ve AB’nin ortak güvenlik ve savunma stratejisini göz ardı etmiş durumuna düşmüştür. Bu durum, özellikle Fransa ve diğer AB ülkelerin ortaklığında PESCO ve EDF kapsamında başlatılan yeni nesil savaş uçağı ve İHA projesinin sekteye uğrayabileceği riskini beraberinde getirmektedir.

AB’nin uluslararası sistemde başat aktör konumuna gelebilmesi AB’nin savunma ve güvenlik alanlarında özerklik sağlamasıyla ancak mümkün olabileceğini savunan Fransa, şimdiden Almanya’ya yönelik rahatsızlığını ifade etmiştir. Önümüzdeki süreçte Fransa ve Almanya arasında mevcut ayrışmalara yeni bir faslın eklenmesi muhtemeldir.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası