Kriter > Siyaset |

Yeni Eğitim Dönemine Başlarken Sistem


Mevcut okul yapısı –süreç içerisinde yaşadığı tüm değişimlere rağmen– hala “tarım toplumu” ve “sanayi toplumu” ihtiyaçlarını barındıran bir tasarımın ürünüdür. Fakat günümüz öğrencileri eski öğrencilerden çok farklı olarak teknolojiye meraklı, daha karmaşık ve daha enerjik.

Yeni Eğitim Dönemine Başlarken Sistem

Modern dünyada eğitim sistemleri trajik denilebilecek bir sorunla karşı karşıyadır: Ne olacağı kestirilemeyen yani henüz var olmayan bir dünyaya çocuk hazırlamak. Yaşamın tüm boyutlarına etki eden değişimler yaşıyoruz. Böyle bir dünyaya çocuk hazırlamak bir okul ve öğretmen için kolay değildir.

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bu zorluğun üstesinden gelebilmek için, “Çağın ve geleceğin becerileriyle donanmış ve bu donanımı insanlık hayrına sarf edebilen, bilime sevdalı, kültüre meraklı ve duyarlı, nitelikli, ahlaklı bireyler yetiştirmek” amacıyla “2023 Eğitim Vizyonu” belgesini yayımladı. Bilim ve kültür temelli, beceri ve ahlak eksenli, yerli, milli ve aynı zamanda evrensel vizyonlu olarak belirlenmiş bu hedeflere ulaşabilmek için bir de takvim sunuldu. Geçen bir yıllık süre içerisinde MEB’in eğitim sistemiyle ilgili yaptıkları ve yapamadıkları hakkında önemli tartışmalar yapılıyor. MEB’in temel olarak getirdiği yenilikleri başlıklar halinde inceleyelim:

 

Yeni Eğitim Öğretim Takvimi

MEB bu yıl uygulamaya geçilecek yeni bir çalışma takvimi açıkladı. Eğitim öğretim takvimi mevcut yüz seksen çalışma günü korunarak 18-22 Kasım 2019, 20-31 Ocak 2020 ve 6-10 Nisan 2020 dönemlerinde üç ara tatil olacak şekilde yeniden yapılandırıldı. Yaz tatili süresi de iki hafta kısaltılarak on bir hafta oldu (Şekil 1). Değişimin gerekçesi olarak şunlar sunuldu:

 

  • Türkiye dünyanın en uzun yaz tatili yapan ülkelerinden biridir. Yeni takvim verimlilik ve denge temeline dayanarak yüz seksen iş günü olan çalışma günlerinin verimliliğini artırmayı amaçlamaktadır.
  • Ara tatillerde çocuklara ve öğretmenlere dinlenme ve etkinliklere katılma fırsatı verilecektir.
  • Her ana tatilin bir ana teması olacak ve öğrenciler için çalışmalar bu temalar üzerinden yapılacaktır.
  • Öğretmenlerin hizmet içi seminerleri ara tatil dönemlerine kaydırılacaktır.

 

Yeni uygulamanın olumlu etkileri olarak şunlar sayılabilir:

  • Eğitim sürecinin uzunluğu öğrencilerde bıkkınlık oluşturabilmektedir. Yorgunluk dönemlerine denk getirilen bu rahatlama tatilleri öğrenciler için olumlu motivasyon kaynağı olabilir.
  • Dönem başı/sonu öğretmen seminerlerinin sürecin içine alınması öğretmen motivasyonunu artırma ve etkinliklerin eğitim sürecine yansıması açısından olumlu etki oluşturabilir.
  • Okul yönetiminin ara tatillerde yönetsel yeniliklere yönelmesini sağlayabilir.

 

2019-2020 Eğitim Öğretim Yılı Çalışma Takvimi

 

Yeni eğitim takviminin etkili ve verimli uygulanabilmesi için şu hususlara dikkat edilmelidir:

  • Ara tatillerde hem öğretmen hizmet içi eğitimleri hem de telafi eğitimleri, bilim, kültür, sanat, spor ve dinlenme etkinlikleri planlanmaktadır. Öğrenci ve öğretmen için tasarlanan etkinliklerin beş günlük ara tatillerde gerçekleştirilmesi kolay olmayabilir. Ara tatil etkinlikleri planlanırken uygulanabilirlik ilkesi ihmal edilmemelidir.
  • Bu etkinlikler bölgeler arası eşitsizliğe yol açmayacak şekilde planlanmalıdır.
  • Öğretmenlere yönelik etkinlikler nitelikli ve uygulama temelli olmalıdır. Faydadan çok zarar veren “seminer” anlayışı artık terk edilmelidir.
  • İklim koşulları, mevsimlik işler gibi nedenlerle oluşan bölgeler arası farklılıklar dikkate alınarak esnek planlamalar yapılmalıdır.

 

Yeni Ortaöğretim Tasarımı

Mevcut okul yapısı –süreç içerisinde yaşadığı tüm değişimlere rağmen– hala “tarım toplumu” ve “sanayi toplumu” ihtiyaçlarını barındıran bir tasarımın ürünüdür. Fakat günümüz öğrencileri eski öğrencilerden çok farklı olarak teknolojiye meraklı, daha karmaşık ve daha enerjik. Öğrenmede inisiyatif almayı, zorlanmayı, ilham almayı, iş birliği yapmayı, sevdikleri teknoloji veya yeteneklerini sınıf deneyimlerine dahil etmeyi istiyorlar. Kısacası mutlu olmayı, okulda bireysel olarak var olmayı ve varlığını görünür kılmayı önemsiyorlar.

Böyle bir bağlamda hem iş dünyasının beklentilerini hem de her bir öğrencinin beklenti ve başarısını sağlayabilmek zor bir iştir. Bu nedenle eğitim alanında öğrencilerin ihtiyaç duyduğu yeni kritik becerilere odaklanılmaktadır. MEB de zamanın ruhu bağlamında “Gençleri nasıl bir geleceğe hazırlıyoruz?” sorusu üzerinden yeni bir ortaöğretim modeli hazırlamıştır. Yeni tasarımda şu özellikler öne çıkmaktadır:

 

  1. Öğrencilerin öğrendiklerini içselleştirememeleri sorununa yönelik “öğretmen” kaygılarını giderebilmek amacıyla “eğitimde sadelik ve derinleşme”
  2. Çocukların sürekli soru çözmesine karşın günlük hayatta karşılaştıkları sorunları çözememe sorununa yönelik “veli” kaygılarını giderebilmek amacıyla “hayal, etkinlik, yaşam” (HEY)
  3. Lise mezunlarında benlik, meslek ve gelecek algısı oluşmaması sorununa yönelik “uzman” kaygılarını giderebilmek amacıyla “çocuğu kendisiyle buluşturma”
  4. Çocukların ezbere dayalı ve sınav odaklı bir sistemde olmaları sorununa yönelik “eğitimci” kaygılarını giderebilmek amacıyla “bilginin değere dönüşümü”
  5. Öğrencilerin kazandığı yükseköğretim bölümlerini sevmemesi sorununa yönelik “yükseköğretim kurumları”nın kaygılarını giderebilmek amacıyla “etkin yönlendirme”
  6. Üniversiteye gidemeyen gençlerle iş hayatında buluşulamaması sorununa yönelik “işveren” kaygılarını giderebilmek amacıyla “yetkin mezun”

 

Bu modelle ders sayıları azaltılmış, öğrencilere ders seçme özgürlüğü, yaparak öğrenme, portfolyo değerlendirme sistemi, sertifika sistemi, etkin rehberlik ve yeni dersler getirilmiştir.

Yeni modelin bir kaldıraç olarak eğitim sistemimizi dönüştürmesi entelektüel düzeyi yüksek birey (öğretmen, yönetici vb.) ve ekonomik gelişmişliği yüksek bir çevre gerektirmektedir. Yeni dersler ve ders içerikleri, birey/özgürlük temelli ders seçimi, etkinlik temelli okul gibi yenilikler entelektüel düzeyi yüksek bir okul iklimi ve uygun ekonomik altyapı ister. Yani bu modelin gelişmiş şehir merkezlerinde uygulanması nispeten kolay olmakla birlikte Anadolu’nun küçük bölgelerinde yürütülmesi zor olabilir. Bu da eğitimde fırsat eşitliğini bozabilir ve okullar arası farkları daha da açabilir. Bundan dolayı dezavantajlı okullarla ilgili özenle çalışılmalıdır.

Yeni sistemin yürütülmesinin temel sorumluluğu yine öğretmenlere yüklenecektir. Öğretmenlerin sürekli desteklenmesi zor, hassas ve masraflı bir süreçtir. Sadece öğretmenlerin değil okul yöneticilerinin ve okul yönetim sisteminin de yeni programa uygun olarak dönüştürülmesi, MEB’in, il yöneticilerinin ve yönetim sistemlerinin de programı destekler şekilde dönüştürülmesi gerekecektir. Diğer bir ifadeyle yeni programın asıl zorluğu uygulama sürecinde ortaya çıkacaktır.

Yeni modelin gerekçesi olarak sunulan “öğrencileri üniversite sınavına değil üniversiteye hazırlama” söylemi bu programın hem en güçlü hem de en kırılgan yanıdır. Yeni modelin başarısı yükseköğretime geçiş sisteminin değiştirilmesine, meslek liselerine yönelimin artırılmasına, okullar ve üniversiteler arasındaki derin farklılığın azaltılmasına bağlıdır. Nitelikli üniversite ve bölümlere yönelik arz-talep dengesizliği üniversite giriş sınavlarının önemini artırmaktadır. Ayrıca yeni modelin farklı okul programlarında (fen, imam hatip lisesi) nasıl uygulanacağı tasarlanmalı ve sınav sistemi de bu farklılığı kapsayacak şekilde dönüştürülmelidir. Tüm bu değişkenlerin eş güdümsel olarak yönetilmesi gerekir. Bu sürecin yönetilememesi ise yeni programı amacı dışına saptırabilir.

Değişimin yönetilmesinde en önemli etkenler esneklik, sahayla uyum ve stratejik yönetim olacaktır. MEB’i çok zorlu bir uygulama süreci beklemektedir. Başarı programın benimsenmesi ve tüm paydaşlarca uygulanma becerisine bağlıdır.

 

Meslek Liseleri

Ortaöğretime devam eden toplam öğrenci sayılarının yaklaşık yüzde 35’i meslek liselerinde eğitim almaktadır. 2023 Eğitim Vizyonu belgesinin meslek liseleri meselesine iş sektörünün yeni ihtiyaçlarını karşılayacak kalifiye eleman yetiştirmeye yönelik yaklaşımı önemlidir. Mesleki eğitimin daha pahalı olması MEB’i meslek liselerinin finansal sorunlarını çözmek için döner sermaye işletmeleri kapsamında belirli sanayi kurumlarıyla iş birliği protokolleri yapmaya, bazı organize sanayi bölgelerinin ve şirketlerinin kendi eleman ihtiyacını karşılayacak meslek liseleri kurmasına destek vermeye yöneltmiştir.

Bu kapsamda iş dünyasıyla imzalanan çeşitli protokoller gereği iş yerinde uygulamalı eğitime ağırlık verilmesi, meslek liselerinin cazip hale getirilmesi için öğrencilere burs verilmesi, meslek garantili eğitime (ASELSAN Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nin açılması, Mikro-Mekanik Eğitimi, Et ve Et Üretimi Meslek Lisesi) geçilmesi önemlidir.

MEB verileri incelendiğinde meslek liseleriyle ilgili önemli bir planlama sorunu açıkça görülmektedir. Bölümler ile bulunduğu bölgenin ve iş kollarının ihtiyaç duyduğu kalifiye eleman arasındaki ilişki zayıftır.

Örneğin Konya’da sanayi ve iş sektörleri ve çalışan sayıları şu şekildedir:

  • Gıda sektöründe; 20 bin 28 kişi
  • Motorlu araçlar teknolojisinde; 10 bin 616 kişi
  • Tarım sektöründe; 4 bin 965 kişi

 

Ancak Konya’da mesleki eğitim verilen alanlar bu sektörleri destekler şekilde değildir:

  • Bilişim teknolojileri; 3 bin 699 öğrenci
  • Elektrik-elektronik teknolojisi; 2 bin 705 öğrenci
  • Makine teknolojisi; bin 846 öğrenci

 

Yani iş dünyasının ihtiyaç duyduğu alanlara yönelik meslek eğitimleri yapılmamaktadır. Bu uyumsuzluk hemen hemen tüm illerde bulunmaktadır. Bölgesel olarak arz-talep dengesi ve yeniliklere duyarlı olunmalıdır.

Modern dünyada yaşanan temel eğitim sorunları bizim de sorunlarımızdır. Geleceğe yönelik eğitim çalışmalarında şu alanlara yoğunlaşmamız eğitim sistemimizi güçlendirebilir:

 

  • Okulların yetkinlik temelli modellere geçişini engelleyen alışkanlık ve politikaları değiştirmek
  • Toplumun –teknoloji temelli değişim dahil– değişimlere dirençli olması nedeniyle değişimi sürükleyebilmek için yöneticilerin ve öğretmenlerin liderlik becerilerini geliştirmek, tüm okul paydaşlarını değişime motive etmek
  • Yeniliklerin maliyeti, sürdürülebilirliği veya ölçeklenebilirliğini destekleyecek esnek eğitim bütçeleri geliştirmek (yerel yönetimler ve iş sektörünü eğitimin önemli paydaşlarına dönüştürmek)
  • Etkililiği bitmiş, modası geçmiş mesleki eğitimde dönüşümsel değişimlere gitmek
  • Dijital içerik üzerinden eğitim içeriğini ve yöntemlerini yeniden tasarlamaya yönelmek (big data, yapay zeka vb.)
  • Öğrencileri kendi öğrenmelerini yönetebilecek düzeyde daha yoğun ve anlamlı meşgul edebilecek öğretim tasarımlarına yönelmek

 

Eğitimle ilgili yapılacak tüm çabalar Tolstoy’un vurguladığı yönde olmalıdır: “İnsana okul, dertlerinden kurtulmak için verilmiştir.”


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası