Kriter > Siyaset |

Cumhur İttifakı, İstikrar ve Barış Pınarı


Ülkemizin gücüne güç katan bu başarının arkasında kararlı bir şekilde durarak siyasi istikrarı sağlayan Cumhur İttifakı’nın rolü büyüktür. Elbette ki Türkiye’nin bölgesel meseleleri bugün itibarı ile bitmedi. Büyük hesaplaşmalar bugünden sonra başlayacak.

Cumhur İttifakı İstikrar ve Barış Pınarı
MHP Lideri Devlet Bahçeli ve Başkan Recep Tayyip Erdoğan

15 Temmuz’daki hain kalkışma sonrası, iktidar partisi AK Parti ile Milliyetçi Hareket Partisi güçlü bir şekilde bir araya gelmişlerdir. Bir yönüyle darbeyi kendi iradesiyle savan Türk milleti iki partiyi ittifaka sürüklemiştir. Cumhur İttifakı mensuplarının zaman zaman kullandığı “Bu ittifakı millet kurdu” ifadeleri doğru bir tanımlamadır. Bu ifadenin yansıması şimdilerde Barış Pınarı Harekatı bağlamında net şekilde görülmektedir. Bunun detaylarını aktarmadan önce süreci tarihi bir bağlama oturtmakta fayda var.

Türkiye Cumhuriyeti bir devlet olarak kuruluşunu ilan ettiği sırada, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasından dolayı devletin kurucu unsurlarının geçirmiş olduğu travma devam ediyordu. Bu travmayı haklı çıkaracak onlarca sebep sayılabilir. Bunlardan bazıları da oldukça haklı gerekçelere dayanmaktadır. Birincisi, devleti kuran elitlerin hatırı sayılır bir zümresi Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu gibi kaybedilmiş topraklardan gelmişlerdi. Birinci Dünya Savaşı’nda şehrini, kasabasını, köyünü düşman işgaline terk etmiş olan insanlar ellerindeki son toprak parçasını kaybetmek istemiyorlardı. İkincisi, yöneticilerin dışında Türkiye Cumhuriyeti’nin nüfusunun üçte biri yine Birinci Dünya Savaşı’nda kaybedilen topraklardan göçüp gelen insanlardan oluşuyordu. Yani yalnızca kurucularda değil, halkta da gelip sığındıkları anavatan topraklarını kaybetme korkusu vardı. Her iki grubun bu ortak, haklı endişesi gerçek bir travmadır.

Sanayi Devrimi ile birlikte sürekli güçlenen Batılı devletler, savaş sonrasında da hala güçlüydüler. Türkiye, çoğu zaman eğitimden teknolojik gelişmeye, ilaçtan tarıma kadar her alanda gelişmiş Batılı devletlere dayanmak durumunda kalıyordu. Türkiye’nin bu devletlerle baş etme kabiliyeti zaman içerisinde gelişmiştir.

İkinci Dünya Savaşı’nda Batılı devletlerin birbirleri ile vermiş oldukları mücadele, genç Türkiye Cumhuriyeti’ne biraz zaman kazandırmış ve Türkiye kurulan yeni dünya düzeni ve demokrasi ikliminde yerini alabilmiştir. Çok partili hayata geçilmesi ve NATO üyeliği bir yönüyle Türkiye’ye iki kutuplu dünyanın bir tarafında yer alarak güvenlik sorununu önemli ölçüde bertaraf etme imkanı vermiştir. Böylece Türkiye, içinde bulunduğu ittifakın bilim ve teknoloji alanlarındaki birikimlerinden, sınırlı da olsa istifade etme şansı yakalanmıştır.

Demokrat Parti’nin siyasal iklime dahil olması ile birlikte Türkiye’nin siyasi yelpazesi yavaş yavaş şekillenmeye başlamış, 70’lerin çalkantılı siyasal ikliminin ardından o günler için çok değer gören sağ ve sol siyasi yelpaze, yüzde 65 sağ ve yüzde 35 sol olarak şekillenmiştir. Bugün sol, Kürt solu ve Türk solu olarak birlik görüntüsü sergilerken, sağ yelpaze daha zengin iç kırılmalara sahne olma aşamasındadır. Türkiye’deki siyasi yapılanmalar çoğu zaman değişmiş olsa da genel anlamda sağ-sol dengesi hala mevcudiyetini devam ettirmektedir.

 

Cumhur İttifakı, İstikrar ve Barış Pınarı

Partisinin İl Başkanları Toplantısı’nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sürdürülen harekatın ismine ilişkin olarak, “Barışı tesis etmek için bu adımı atıyoruz. Bizim Suriye tarafında sınırımız pınarlarla doludur. Bundan hareketle adını Barış Pınarı koyduk” dedi, 10 Ekim 2019

İttifakla Gelen Güçlenme

Barış Pınarı Harekatı’nın dünya siyasetinin birinci gündemi olduğu bu günlerde Türkiye Cumhuriyeti devleti kuruluşunun yüzüncü yılına yaklaşmaktadır. Kuruluş günlerinde Kurtuluş Savaşı’nın vermiş olduğu gurur ve motivasyonun yanı sıra tekrar işgal edilme ve yok olma korkusu yaşayan genç Cumhuriyet, bugün bölgesel bir güç olarak tekrar tarih sahnesine çıkmaktadır. Türkiye’nin tarihi misyon ve kimliği ile birlikte güçlü bir siyaset ortaya koymasında öncelikle çeyrek asra yaklaşan AK Parti iktidarının, devamında ise ülkenin en çalkantılı yıllarında ve dış destekli müdahalelerin olduğu bir dönemde ortaya çıkan Cumhur İttifakı’nın rolü büyük olmuştur.

Suriye iç savaşında, ABD ile Türkiye, iki müttefik olarak yollarını ayırdıklarında uzun yıllar devlet içerisinde mayalanan FETÖ, hükümete karşı muhalefet partilerinden ve kendi sahiplerinden daha büyük bir keskinlikle mücadele etmeye başlamıştır. Bir taraftan 17-25 Aralık hukuk darbesini yapmaya çalışırken diğer taraftan daha önceki yıllarda bazı skandallarla yıpratmaya çalıştıkları Milliyetçi Hareket Partisi’ni bölme ve yok etme girişiminde bulunmuşlardır. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun şehit edilmesini de bu sürece katacak olursak, küresel güçlere teslim edecekleri ülkede bu işgale direnecek hiçbir güç bırakmak niyetinde olmadıkları anlaşılmaktadır. Her ne kadar Türk ordusu içerisinde sürekli darbe heveslisi bir cunta eğilimi olsa da Ergenekon/Balyoz yargılamalarında potansiyel cuntacıların yanı sıra yüzlerce milli kimliğin tasfiyesinin de bu amaç için olduğu bugün kesinlik kazanmış durumdadır.

 

Dış Güçlere “Devlet” Gücüyle Cevap

15 Temmuz hain ayaklanması sonrasında AK Parti ve MHP arasında ortaya çıkan yakınlaşma Türkiye’nin terörle mücadelesinde önemli bir güç kaynağı oluşturmaktadır. Bir genel başkan olarak Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ülke ile ilgili tasarruflarına güvenmektedir. Özellikle dünyanın hercümerç olduğu küresel rekabetin ve jeopolitik dengelerin adeta kökten değiştiği, ülkelerin birçoğunun yok olmakla karşı karşıya kaldığı bir dönemde bölgemizdeki bu denli büyük belalar ve küresel risklerle baş edebileceğine inanmaktadır. Zaman zaman “beka meselesi” olarak dillendirilen ve ülke sorunlarına odaklanmış lider vizyonlu bakışlar iç siyasetteki küçük siyasal çıkarları anlamsızlaştırmaktadır.

Ne zaman gündeme Cumhur İttifakı ile ilgili tartışmalar gelse Devlet Başkanı ve AK Parti Genel Başkanı olarak Recep Tayyip Erdoğan “Milliyetçi Hareket Partisi ile güç birliğine devam edeceğiz. Türk demokrasisini güçlendirerek yeni reformlara Cumhur İttifakı olarak imza atacağız” diyerek Cumhur İttifakı’nın güçlü bir şekilde süreceğini ilan etmiştir. Kuruluşundan bugüne kadar büyük bir metanetle ülke bütünlüğünü ve Türkiye’nin beka meselesini merkeze alan Milliyetçi Hareket Partisi lideri Devlet Bahçeli, “Cumhur İttifakı Türk milletinin takdiri ve ufuk bayrağıdır. Bu ittifaka sahip çıkılmalıdır. Fitne kazısı yapanlara sırtımız dönük, kapımız örtüktür. Bu vazifeye sadığız, seve seve yerine getirmeye devam edeceğiz” şeklinde radikal sayılacak bir tavır koyarak Cumhur İttifakı’nın sonuna kadar arkasında durduğunu ilan etmiştir.

Küresel hegemonya mensupları bir devletle problem yaşadıkları zaman önce siyasal istikrasızlığa sürükleyip hükümeti yıpratmayı, ardından algı yönetimi ile seçimlerde yenilgiye uğratıp iktidarı değiştirmeyi hedeflerler. Bu bağlamda önce AK Parti ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı birbirinden ayrıma çabasına giriştikleri görüldü. Sık sık Erdoğansız AK Parti söyleminin dolaşıma sokulması ve Erdoğan’ın olmadığı bir AK Parti arayışları Türkiye karşıtı karalama kampanyalarını derinleştirdi. Darbe arayışlarına sevk etti.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bileğini bükmeye çalışan küresel güçler, Milliyetçi Hareket Partisi’nin AK Parti ile olan ittifakına karşı öfkeli bir tutum içerisindeler. Çünkü AK Parti iktidarını değiştirebilmek için, ihtilal girişimi de dahil tüm yöntemleri denediler. 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra AK Parti iktidarı Cumhur İttifakı ile birlikte gücünü pekiştirmiş Meclis’te çoğunluk olma pozisyonunu devam ettirmiş ve oy oranını yüzde 50 bandının üzerinde tutmayı başarmıştır.

 

Cumhur İttifakı, İstikrar ve Barış Pınarı

MHP lideri Devlet Bahçeli basın mensuplarına yaptığı açıklamada, “Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye üzerinde oynanan oyunu bozdu. Bu hakkı iade etmek lazım. ABD ve Rusya ile varılan anlaşmalar stratejik bir başarı, milli bir uyanışın müjdesidir” dedi, 26 Ekim 2019

Büyük Hesaplaşma

Türkiye’nin teröre karşı güvenlik gerekçesi ile giriştiği Barış Pınarı Harekatı, vatandaşların yüzde 90’ına yakınının desteğini almıştır. ABD ve Rusya ile güçlü bir mutabakat sağlaması Türkiye Cumhuriyeti’nin bölgesel güç olma özelliğini pekiştirmiş, harekat boyunca algı yönetimi yapan dünya devletleri Türkiye ile iletişim kurma çabasına girmiştir.

Ülkemizin gücüne güç katan bu başarının arkasında kararlı bir şekilde durup siyasi istikrarı sağlayan Cumhur İttifakı’nın rolü büyüktür. Elbette ki Türkiye’nin bölgesel meseleleri bugün itibari ile bitmedi. Büyük hesaplaşmalar bugünden sonra başlayacak. Ülkemizin istikrarlı bir siyasal ortama her zamankinden daha çok ihtiyacı var. Küresel rekabetin baş döndürücü bir şekil aldığı ve bölgemizin büyük riskler taşıdığı bir iklimde Türkiye’yi güvenli limanlara taşıyacak bir iktidar ve ittifaka ihtiyaç vardır. Ve bu temsil için Cumhur İttifakı’nın misyonu uygundur.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası