Kriter > Dosya > Dosya / Enerjide Dönüşüm |

Çin’in Enerji Güvenliği Ekseninde Uyguladığı Enerji Politikasını Anlamak: Geleceğe Bakış-Geçmişe Dönüş


Çin kendisini küresel arenada, karbonsuzlaştırma hareketinin ön saflarında konumlandırmak için mücadele ederken, temel amacının enerji güvenliği ve bağımsızlığı olduğu aşikardır. Küresel bir enerji arzı krizi, enerji ihracat devi Rusya'nın Ukrayna'daki savaşı ve değişken bir ekonominin mevcut durumu sebebiyle kömür, Çin için kaçış rampası görevi görüyor.

Çin in Enerji Güvenliği Ekseninde Uyguladığı Enerji Politikasını Anlamak Geleceğe

Küresel enerjinin konuşulduğu bir düzlemde Çin Halk Cumhuriyeti’ne yer verilmemesi imkansızdır; hatta dünyanın geri kalanından farklı bir yere oturtulması bile mümkündür. Çünkü Çin, pek çok parametrede eriştiği liderlik makamını enerjide de farklı açılardan korumaktadır. Bu kapsamda dünyanın en kalabalık nüfusuna ve en hızlı büyüyen ekonomisine sahip olan Çin, 2020 verilerine göre yaklaşık 145,46 exajoule ile dünyadaki en büyük birincil enerji tüketicisi ve paralel biçimde küresel karbondioksit emisyonlarının üçte birini oluşturan dünyanın en büyük karbon yayıcısıdır. Benzer şekilde Çin, dünya petrol tüketiminin yaklaşık yüzde 20’sini oluşturan ABD'den sonra en büyük ikinci petrol tüketicisi, en büyük petrol ithalatçısı ve ABD, Suudi Arabistan, Rusya, Kanada ve Irak'tan sonra altıncı en büyük petrol üreticisidir. Doğal gaz noktasında Rusya, ABD ve İran'ın ardından dünyanın dördüncü gaz üreticisi, ABD ve Rusya’nın ardından üçüncü gaz tüketicisi ve yurt içi ihtiyacının yüzde 40’tan fazlasını ithalatla karşıladığı için aynı zamanda dünyanın en büyük doğal gaz ithalatçılarından da birisidir. Tüm bu göstergelere ek olarak, her biri küresel toplamın yaklaşık yarısını oluşturan tüketimi ve üretimi ile dünyanın en büyük kömür tüketicisi, üreticisi ve aynı zamanda da ithalatçısı olduğu gibi dünyadaki yenilenebilir enerji yatırımlarında da lider ülkedir.

 

Çin Rüyası Anlatısı

Bu göstergelerin geneli küresel enerji pastasından devasa bir dilim alan Çin’i yansıttığı kadar, aslında bu pastanın oluşturulmasında yüksek katkıları bulunan bir Çin portresini de ortaya çıkarmaktadır. 21. yüzyılın yükselen gücü olarak görülen Çin, özellikle 70’lerin sonlarına doğru kapılarını tüm dünyaya açmasının ardından ucuz toprak ve iş gücünün getirdiği sanayi yatırımlarıyla emtia-mamul arasındaki hassas dengenin merkezine oturmuş ve küresel tedarik zincirinin atardamarının geçtiği bir dünya fabrikası haline gelmiştir. Bu fabrika büyüdükçe içerisinde bulunan çarkları döndürecek enerji kendi içinde yetmemeye başlamış ve özellikle 2000’lerin ikinci çeyreğiyle, “yükselen küresel güç” rolünün paralelinde enerji bağlamında dışa bağımlılıkta artış yaşanmaya başlamıştır.

Klasik “Çin Rüyası” anlatısının üç bileşeni olan refah, ulusal yenilenme ve halkın mutluluğu hedeflerine giden yollardan biri olan yoksulluğun azaltılması, kişi başına düşen gelirin artırılması, ekonomik parametrelerin yükselmesi vb. ölçütlerin genelinin sağlanması için Çin’de işleyen fabrikanın dişlilerinin sürekli dönmesi gerekmektedir. Bu durum, öz kaynakların yetmemesiyle ortaya çıkan arz-talep dengesizlikleri sebebiyle sürekli bir enerji krizini doğurmaktadır. Çin’in bu krizle mücadele etmek üzere sarıldığı en temel enerji kaynağı kuşkusuz kömürdür. Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in de ifade ettiği gibi Çin, kömür açısından zengin, petrol açısından fakir, doğal gaz açısından düşük kaynağa sahip bir ülkedir. Bu durum, Çin’i dünyanın en büyük kömür üreticisi ve tüketicisi olmaya yönlendirdiği gibi aynı zamanda ülkenin elektrik sisteminin neredeyse tamamını kömür enerjisine bağlayarak dünyanın en büyük kömürle çalışan elektrik santrali filosunun ev sahibi koltuğuna da oturtmuştur. Bu bağlamda Çin ihtiyacı olan petrolün yüzde 70’ini ve doğal gazın yüzde 50’si ithal ederken, ihtiyacı olan kömürün bizzat yüzde 90’ını kendisi üretmektedir.

Kömürün Çin için taşıdığı anlam “güven” kelimesinin ardında aranabilir. Özellikle 1949’da Çin Komünist Partisi’nin iktidara gelişinin ardından uzunca bir süre hem ABD hem de Sovyetler Birliği’nin eş zamanlı yaptırımlarına maruz kalan Çin için o dönemde kömür bir bakıma sığınılacak liman olmuştur. Geçmişte uluslararası toplumdan izole olmanın yaşattığı deneyimlerin yanı sıra; bugün, enerji arz güvenliğini aynı zamanda bir ulusal güvenlik meselesi olarak tanımlayan Çin için kendi kendine yetmenin anahtarlarından birisi de kömürde gizlidir. Diğer taraftan son yıllarda 21. yüzyılın küresel liderliğine oynayan ve “Sosyalist Modernleşme” hedefine sahip bir Çin için kendi deyimiyle “Kömür bir kahramandır ancak kömürün azaltılması ilerlemedir” görüşünün ağır bastığı görülüyor. Nitekim, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in 22 Nisan 2021’de İklim Liderler Zirvesi'nde gerçekleştirdiği; 2030’dan önce karbon emisyonunda pik seviyesini görme ve 2060’a kadar bunu sıfıra indirme hedefini vurgulayan konuşması, özellikle küresel karbon emisyonunun 1/3’ünden sorumlu olan bir ülke için atılmış büyük ve önemli bir adım olarak değerlendirilebilir. Bu kapsamda dünyadaki yenilenebilir enerji yatırımlarının lideri olan Çin için aslında bu enerji türü, kömür dışında kendi kendine yeterliği sağlayabilecek başka bir enerji kaynağı olması açısından da oldukça önemlidir.

Lianyungang Limanı, Çin
Çin’in Lianyungang Limanında görülen termal kömür yığını (Wang Chun/VCG-Getty Images)

 

Çin’in Enerji Kasesi Kömür

Bu doğrultuda geçtiğimiz Nisan ayında yayınlanan 14. Beş Yıllık Kalkınma Planında son iki yılda yenilenebilir enerji ve karbon sıfır konusunda açıklanan taahhütlerle benzer eksendeki ifadelere yer verilmiştir. Enerji verimliliğini artırmak ve emisyonları azaltmak için gerçekleştirilmesi planlanan yeni hedefler özetlenmiş ve yol haritaları vurgulanmıştır. Bu doğrultuda aslında Çin için yenilenebilir enerji; kendine yeten bir Çin için araç olduğu kadar, kendini uluslararası topluma her yönüyle tanıtmayı amaçlayan bir aktör için aynı zamanda amaçtır. Ancak diğer taraftan pek çok uzman tarafından Çin’in yenilenebilir enerji politikalarının bazı ikilemler içerdiği iddia ediliyor. Bu noktada uyguladığı yenilenebilir enerji politikasıyla Çin’in hem bir iklim kahramanı hem de bir iklim kötü adamı rolüne büründüğü savunuluyor. Bu durum, temelde yenilenebilir enerji yatırımlarının yurt içinden yurt dışına farklılık göstermesinden kaynaklanıyor. Bu doğrultuda Çin, yurt içinde hem yenilenebilir hem de fosil enerji üretimine yatırım yaparken, denizaşırı yatırımların çoğunluğunu, devlete bağlı şirketlerin liderliğindeki fosil yakıta bağlı enerji üretimi oluşturuyor. Örneğin, Çin'in elektrik üretim yatırımındaki yenilenebilir kaynakların oranı yurt içinde yüzde 77 iken, denizaşırı ülkelerde sadece yüzde 22'dir. Bu durum, Çin olmadan küresel sıcaklık artışını 1,5 °C ile sınırlamanın mümkün olmadığı hususunun gerçekliği kadar, Çin devlet yönetiminin yenilenebilir enerjiye geçişte bazı pürüzler barındırdığını da gösteriyor.

Diğer taraftan içinde bulunduğumuz konjonktür paralelinde Çin’in enerji politikalarında bir ikilem yaşadığı ve her ne kadar son zamanlarda söylem bazında tıpkı 14. Beş Yıllık Plan gibi taahhütlere bağlı kalınacağı, denizaşırı ülkelerde yeni santrallerin yasaklanacağı vurgulansa da uygulamada enerji güvenliğini önceliklendiren stratejilerin uygulamaya koyulduğu görülmektedir. Bu durumun kökeninde yatan nedenler, geçtiğimiz aylarda Çin’deki büyük sanayi şehirlerinde yaşanan yıkıcı elektrik kesintileri kadar Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmesinin getirdiği jeopolitik belirsizlikler gölgesinde ortaya çıkan enerji krizidir. Ukrayna’nın işgali sonrasında görülen enerji fiyatlarındaki artış ve ardından gelen enflasyonist baskı; özellikle yeşil geçiş, sürdürülebilirlik vb. konularda yüksek motivasyona sahip Avrupa ülkelerinin bile kendi enerji önceliklerini yeniden gözden geçirmesine sebep olurken, Çin için kömür, güvenilir ve hazır bir geri dönüş noktası olarak görülmüştür. Bu doğrultuda, Çin’in uluslararası toplumla paylaştığı iklim taahhütlerini gerçekleştirmesinin önündeki en büyük engel olan kömür tüketimi ve kömüre olan bağımlılığa yeniden bir dönüş yaşanmış ve Mart 2022’de günlük kömür üretimi tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaşmıştır.

Çin’in uluslararası sistemdeki gelişmeler paralelinde enerji politikasında gerçekleştirdiği bu yönelim, Çinli yöneticilere göre aslında bir geri dönüşü değil, yenilenebilir enerjiye geçişte bir basamağı teşkil etmektedir. Bu kapsamda geçiş sürecinin birdenbire olması imkansızdır ve Xi Jinping’in tabiriyle Çin kendi enerji kasesini elinde tutmalıdır. Bu doğrultuda kömürün temiz ve verimli kullanımı mümkündür ve bu karbon nötr hedefine giden yolda önemli bir aşamadır. Enerji güvenliğinin Çin açısından öneminin anlaşılması noktasında Xi’nin ifadeleri oldukça önemlidir. Tarih boyu kendi kendine yeten ve bunu bir güç olarak addeden Çin Medeniyeti açısından kriz anında Çin tarzı bir “Monroe Doktrini” ilan edilmesi için garanti altına alınması gereken unsurların başında elbette enerji gelmektedir.

Tüm bu gelişmeler çerçevesinde, Çin’in enerji politikalarının planlandığı gibi 2030’a kadar karbon emisyonlarının pik seviyesine ulaşması ve 2060’da tamamen sıfırlanması hedeflerinin paralelinde yenilenebilir enerji önceliğinde sürdürüldüğü görülmektedir. Ancak Çin’de devam eden inşaat atılımı ve endüstri projeleri bu hedefin önünde yer alan önemli bir engeldir. Aynı zamanda Ukrayna işgali küresel enerji güvenliğini huzursuz ettikçe; kendi enerji güvenliğini sağlamak, küresel enerji krizinden korunmak ve ikincil yaptırımlardan korunma adına Rus gazından uzak durmak için Çin’in ibresini yurt içinde ucuz biçimde üretilen kömüre yönlendireceği öngörülmektedir.

Diğer taraftan Çin, halihazırda dünyanın en büyük hidroelektrik ve yenilenebilir enerji üreticisidir; çünkü fosil olmayan yakıtlara geçiş için zorlayıcı bir ekonomik ve ulusal güvenlik durumu mevcuttur. Aynı zamanda son yıllarda rüzgar, güneş, hidroelektrik ve nükleer kaynaklı sıfır emisyonlu enerjinin yanı sıra enerji ve ulaşım sistemlerinin elektrifikasyonuna yoğun biçimde eğilim gösterdiği görülmektedir; çünkü elektrikli araçlar ithal petrole bağımlılığı artırmadan kömüre olan bağımlılığı azaltma şansı sunmaktadır. Ancak Çin’in elektrik şebekelerinin kömürle çalışacak sistemlere sahip olması devasa bir elden geçirme projesi gerektirmektedir ya da dolaylı yoldan kömüre bağımlılığı saklı tutmaktadır. Bu kapsamda Çin’in, temiz enerji üretimini kömür kapasitesinin yerini alacak kadar hızlı bir şekilde artırabilse bile, ülkenin enerji şebekelerinin şu anda kömürden yenilenebilir enerjilere aceleyle geçiş yapacak kadar esnek olmadığı görülmektedir. Diğer taraftan Çin’in “Asrın Projesi” olarak nitelediği Kuşak Yol İnisiyatifi’nde yer alan yatırımların sürdürülebilir, ekolojik dengeyi gözeten ve çevreye zararı düşük olacak şekilde yönlendirildiği, bu amaçla Kuşak Yol İnisiyatifi’nin yeşil dönüşümünün hedeflendiği bilinmektedir. Bu kapsamda 2021’de Xi Jinping’in, Çin'in artık yurt dışında yeni kömür yakıtlı enerji projeleri inşa etmeyeceğini duyurması önemli bir beyan niteliği taşımaktadır.

Çin kendisini küresel arenada, karbonsuzlaştırma hareketinin ön saflarında konumlandırmak için mücadele ederken Çin’in temel amacının enerji güvenliği ve bağımsızlığı olduğu aşikardır. Küresel bir enerji arzı krizi, enerji ihracat devi Rusya'nın Ukrayna'daki savaşı ve değişken bir ekonominin mevcut durumu sebebiyle kömür, Çin için kaçış rampası görevi görmüştür. Günümüzde Çin ekonomisi, artan Covid-19 vakaları ve "Sıfır Covid" politikası nedeniyle ciddi bir sınamadan geçmektedir. Ülke çapındaki kapanmaların sebep olduğu hareket kısıtlanması sebebiyle yerel ekonomiler ciddi sıkıntılar yaşamaktadır. Tüm bu yıpratıcı küresel ve ulusal gelişmelere rağmen Çin'in görünümü hala genişleyen bir ekonomi ve artan enerji kullanımını göstermektedir. Bu durum, Pekin'in aynı anda ekonomisinin devasa enerji talebini karşılama, enerji tüketimini hızlı bir şekilde karbondan arındırma ve enerji ithalatına daha az bağımlı hale gelmek için yerli enerji üretimini artırma konusundaki stratejisini hassas biçimde dengelemesi gerekeceği anlamına gelmektedir. Nitekim bu süreçte Çin’in tercihi, iklim hedefleri yerine enerji güvenliğini ve bağımsızlığını korumak yönünde olmuştur. Şüphesiz ki kömür bu tercihteki en belirleyici role sahip aktördür. Gelecekte Çin’in yenilenebilir enerji yol haritasına bağlı biçimde ilerleyeceği düşünülmektedir ancak jeopolitik krizlerin getirdiği sarsıntılardan mümkün olan en az seviyede etkilenmek için sıfır karbon hedefine ulaşmanın, planlanandan biraz daha fazla zaman alacağı öngörülmektedir.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası