Kriter > Dosya > Dosya / CHP İttifakının Bileşenleri |

İYİ Parti: Millet İttifakı’nın Maymuncuğu


İYİ Parti’nin kurucuları, üyeleri ve milletvekillerinin üzerinde ortaklaştıkları bir kimliği yok. Süregelen istifalar açıkça partiye dair bir kimlik ve aidiyet sorununu işaret ediyor.

İYİ Parti Millet İttifakı nın Maymuncuğu
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener

İYİ Parti 25 Ekim 2017’de Ankara’da kurulduğundan bu yana kamuoyuna iki farklı süreç haberleriyle yansıyor ve bu durum bir buçuk yıldır neredeyse hiç değişmiyor. İlki parti kurulmadan ilan edilen iddialar süreci. Bu süreç Meral Akşener’in aday gösterilmediği 1 Kasım 2017 seçimleri sonrasında MHP içinde başlattığı gösterişli isyanı, kurultay çağrısı ve partiden ihracıyla başlıyor. İYİ Parti’nin sancılı kuruluşunu, siyasi arenada hızla yer buluşunu, CHP’den İYİ Parti’ye milletvekili transferlerini ve seçimlerden birinci olarak çıkma iddialarını kapsıyor.

Diğeri de ilkinin aksine İYİ Parti’nin oluşamadan dağılan teşkilat yapısını, peş peşe gelen istifaları, parti içinden taşan zehir zemberek açıklamaları ve iddiasının altında kalan genel başkanın istifa resti sonrasında varoluşsal bir tehditle karşı karşıya kalmasını konu alıyor.

 

Ne için, Kimin için Var?

Her istifa edenin “Zannettiğim gibi değilmiş, yanılmışım” manasına gelen gerekçelerle ayrıldığı bir parti hüviyeti artık iyice yerleşti İYİ Parti’ye. Kurulurken anlaşılamayan İYİ Parti kimliği, siyasi gereği ve hedefi istifa edenler üzerinden de anlaşılabilmiş değil.

Müstafi partililerin bazıları FETÖ’nün İYİ Parti’ye ilgisini ya da terör örgütüne yakın kimi isimlerin parti içindeki elini/gücünü gerekçe gösterirken bazıları da PKK ile ilişkisinden kuşku duymadıkları HDP’ye İYİ Parti yönetiminin gösterdiği müsamahayı kendine sorun ediyor. Kimi isimler İYİ Parti’yi yeterince laik ve seküler bulmazken kimileri de modernizm, Kemalizm, sekülerizm dozunu aşırı buluyor. Anlaşılan o ki İYİ Parti’nin kurucuları, üyeleri ve milletvekillerinin üzerinde ortaklaştıkları bir kimliği yok. Süregelen istifalar açıkça partiye dair bir kimlik ve aidiyet sorununu işaret ediyor.

“İYİ Parti niçin kuruldu? Hangi toplumsal kesimin oyuna talip? Türkiye siyasetinde hangi boşluğu doldurmak istiyor? Birbirinden farklı siyasi geleneklerden gelen kurucular kadrosu hangi idealde birleşecek ve birlikte hareket edecek?” gibi soruların cevapları bilinmiyor. Kamuoyu için netleşmeyen bu durum muhtemeldir ki partililere de flu görünüyor. İYİ Parti ile ilgili hayal kırıklıkları parti bünyesinde de son bulmuyor.

 

Çiçek Açmadan Yaprak Döküyor

31 Mart seçimlerine sayılı günler kala İYİ Parti’de yaprak dökümü daha çok açıklanan ya da desteklenen adaylar sebebiyle sürüyor. Kamuoyunda FETÖ’ye verdiği açık destek nedeniyle eleştirilen, görevde olduğu süre zarfında seveni olmayan eski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in İYİ Parti Ordu büyükşehir belediye başkan adayı ilan edilmesi İYİ Parti’nin FETÖ ile ilişkisi olmadığına inananları çok sarstı. Eski TÜBİTAK uzmanı Umut Barış Erdoğan “Adı FETÖ ile anılan bir şahsın ısrarla belediye başkan adayı yapılmak istenmesini kabul etmem mümkün değildir” diyerek kurucusu olduğu İYİ Parti’den istifa etti.

Şahin’in adaylığı partinin önde gelen isimlerinden Ümit Özdağ ve Aytun Çıray’ın itirazlarına rağmen kesinleşmişti ama peş peşe gelen istifalar ve itirazlar o kadar yükseldi ki Genel Merkez Şahin’i adaylıktan çekmek zorunda kaldı. Öte yandan Manisa Milletvekili Tamer Akkal’ı istifaya götüren sebep de İYİ Parti ve CHP arasında İzmir’de yapılan ittifakın HDP dayanışmasını da kapsıyor olmasıydı. Sonraki gelişmeler Akkal’ı haklı çıkardı çünkü HDP’den yapılan tüm açıklamalar Millet İttifakı bileşenlerini destekleyerek Cumhur İttifakı’na kaybettirmek üzerineydi.

Akkal “Bir Türk milliyetçisi olarak terör örgütü PKK’nın siyasi uzantısı olan partinin birçok büyükşehirde aday çıkarmayarak İYİ Parti-CHP ittifakına destek olacağını açıklaması ve genel merkezin buna sessiz kalması istifa kararımı netleştirmeme sebep olmuştur. Böyle bir oluşumun içinde olmam mümkün değildir” diyerek İYİ Parti içindeki karmaşanın sanıldığından büyük olduğunu ortaya serdi.

 

Merkez Parti İllüzyonu

Milletvekili ve cumhurbaşkanı seçimleri için büyük iddialar ortaya koyan İYİ Parti ve Meral Akşener ilk sınavından büyük bir hezimetle çıktı. Geçici süreyle CHP’den transfer edilen on beş “adet” milletvekili sayesinde seçimlere girerek CHP’ye borçlanan İYİ Parti altı yüz sandalyeli Mecliste ancak kırk üç milletvekiliyle temsil imkanı bulabildi. Aralık 2015’te henüz MHP sıralarındayken “Ben başbakan olacağım” iddiasını ortaya koyan, İYİ Parti sonrası iddiasını da “Ben cumhurbaşkanı olacağım” diyerek güncelleyen Meral Akşener ise 24 Haziran seçimlerinde partisinin oyunun da gerisinde kalarak yüzde 7,29 oranında oy alabildi.

Seçimlerden iki gün sonra kameraların karşısına geçtiğinde ilk değerlendirmesi yaşanan çifte hezimet üzerine değildi, yine iddialıydı. “İYİ Parti, Türkiye siyasetindeki merkez parti boşluğunu dolduruyor!” dedi Meral Akşener. Ama parti içindeki tartışmalar bir türlü son bulmadı. Akşener de istifa kartını sürdü ortaya. Gözyaşlarıyla ıslanan bir krizin neticesinde partinin genel idare kurulu Akşener’e “tam güven” bildirince Akşener liderliğini tartışma dışına itebildi ama çalkantılar ve kopuşlar son bulmadı. Zira Akşener’in “merkez” olarak tanımladığı partinin içindeki fraksiyonlar ortak bir “ülkü” etrafında birleşmiş, güdülen siyaset konusunda ikna olmuş görünmüyor. İYİ Parti mayası tutmuş görünmüyor.

 

Maya Neden Tutmadı?

Aslında kuruluş gayesinden işleyişine kadar bütün mesele burada düğümlü gibi… Kendini “merkez parti” olarak tanımlayan İYİ Parti kendi içinde çeşitlilik arz ediyor. Uzun yıllar MHP’de siyaset yapan ve bir nedenle kopan isimlerin parti içinde belli bir ağırlığı var ama CHP’de iken istifa edip gelenler, epeydir siyasetten uzak duran eski DYP’li ve ANAP’lılar, FETÖ kumpasıyla mağdur olmuş ulusalcı eski askerler ve ulusolcular da var.

Kuruluşta bu çeşitlilik vardı ve İYİ Parti bir çeşitlilik görüntüsü vermeyi de başardı. Lakin bu çeşitlilikten bir beden oluştu mu, bir ruh doğdu mu? Hayır. Çeşitlilik hızla dağıldı, giden gitti; kalanlar arasında homurdananlar, bir kenara çekilip 31 Mart’ı bekleyenler var. İYİ Parti’nin akıbeti belirsizliğini sürdürüyor.

Tepkiler üzerine İYİ Parti’nin Ordu büyükşehir belediye başkan adaylığından çektiği İdris Naim Şahin Saadet Partisi adayı olarak açıklandı.

 

Karşı İttifak için Var

Merkeze talip her parti için makul ve mümkün olan durum İYİ Parti için iyi gitmiyor. Fakat Cumhur İttifakı karşısına konuşlandırılması noktasında mevcut durum “Millet İttifakı” için başarısız değil. Bilakis çok lüzumlu bir yer tutuyor. Çünkü tutmayan mayaya, tutturulamayan iddiaya rağmen bu çeşitlilik görünümü İYİ Parti’yi işlevsel kılıyor. Bu sayede İYİ Parti yerine talip olduğu AK Parti tabanına ulaşmayı deniyor. “Hayır” kampanyasına katılırken, Millet İttifakı’nda yerini alırken kendi siyasi iddiasını ortaya koymak ve kendi sözünü söylemek yerine hep karşı çıkarak siyasi alan tutuyor.

Çeşitlilik sayesinde AK Parti kadar dindar-muhafazakar kesimlerin, MHP kadar ülkücülerin, CHP kadar laik-Kemalist çevrelerin temsilcisi olduğunu ileri sürebiliyor. CHP-HDP iş birliğinden doğan tepkiselliği “Türk milliyetçisi” iddiasıyla anlamsız kılıyor. FETÖ kumpasıyla mağdur edilmiş isimleri kurucular arasına katmış olmanın garantisiyle içindeki FETÖ’ye yakın yahut iletişimetkileşim halindeki isimlerin hesabını vermekten kurtuluyor. Irkçılığa varan boyutta seyreden Türk milliyetçiliğinin İYİ Parti’ye sağladığı “konfor”la üç seçimdir Kandil’den gelen “AK Parti karşıtı partiler demokrasi bloku kursun” talimatıyla aynı frekansa düşmüş olmasının ve HDP ile sandıkta dayanışmaya girmesinin hesabından kurtuluyor. İYİ Parti bu sayede 12 Eylül döneminde ülkücüleri idamla yargılayıp işkence eden bir babanın oğlu olmaktan gurur duyduğunu belirten CHP İzmir büyükşehir belediye başkan adayı Tunç Soyer’i –üstelik parti içindeki büyük itirazlara rağmen– desteklerken demokratlıktan bahsedebiliyor.

Öte yandan Kemal Kılıçdaroğlu CHP’yi HDP’ye yaklaştırma, partiyi 10 Aralık Hareketi’ne cömertçe açma, marjinal solu kuşatarak kapsama gibi açılımlarla CHP’nin ana omurgasını zedeliyor. Bunun bir sonucu olarak küskün, kızgın Kemalistler çareyi CHP’yi terk edip DSP’ye geçmekte buluyor. CHP’den DSP’ye geçişlerin bir kısmı –en azından kamuoyu önünde olan isimlerden bir kısmı– CHP’den aday gösterilmediği için, kişisel ikbal kaygısıyla bu tercihte bulunmuş olabilir ama tekil durumlar yaygın tercihi değiştirmiyor.

DSP şaşırtıcı biçimde her gün büyüyor. Bir süredir yaşam fonksiyonları olmayan bir parti iken şimdilerde bünyesine zerk edilen canlı organizmalarla ufak ufak kıpırdanmaya, şişmeye başladı. CHP’deki kronik umutsuzluk ve çaresizlik 1 Nisan’da da devam ederse DSP bahar aylarında küllerinden doğabilir.

Tabii İYİ Parti de bir seçenek olabilir. “CHP Atatürk’ün evidir, terk edilemez” kesin inancına şeksiz şüphesiz bağlı olanlar hariç Kılıçdaroğlu yönetimine ve CHP’nin HDP’lileşmesine tahammül edemeyen seküler milliyetçi partililer için İYİ Parti’ye yöneliş olacaktır. Kesin olan şu ki AK Parti ve MHP’ye kaybettirmek stratejisiyle HDP ile güç birliği etmekten de çekinmeyen CHP her halükarda kaybeden parti olacaktır. Seçime giderken teşkilatlarının terk ettiği CHP’yi sandıkta tabanın kucaklamasını beklemek olmaz.

Şakacı 1 Nisan bize ne sürprizler hazırlıyor henüz bilmiyoruz. Karşı ittifak bileşenleri biraz daha pekişecek mi yoksa dar bir kapta tutulan küçük renkli kağıtlar vakti gelince patlatılan konfetiler gibi gösterişli biçimde dağılıp uçuşacak mı hep birlikte göreceğiz.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası