Kriter > Dosya > Dosya / Partilerin Karnesi |

SP 2014’ün Altına Düştü


Saadet Partisi 31 Mart’ta 2014 yerel seçiminde aldığı oyun 0,13 puan gerisinde kaldı ve giderek düşen performansına bir yenisini daha ekledi.

SP 2014 ün Altına Düştü
Saadet Partisi’nin 31 Mart seçimlerinde aday gösterdiği İdris Naim Şahin FETÖ operasyonu kapsamında kapatılan Zaman gazetesine destek olmaya gitmişti.

Türkiye demokratik olgunluk içerisinde ve yüksek bir katılım oranıyla 31 Mart yerel seçimlerini tamamladı. Seçimin ardından partilerin oyu ve siyasal ağırlığı ortaya çıkmaya başladı. Demokrasi yarışı milletin iradesinin tecelli etmesiyle sonuçlandı. AK Parti ve Cumhur İttifakı’nın diğer bileşeni MHP toplumun tüm kesimlerinden oy alarak bir kez daha Türkiye partisi olma hüviyetine sahip olduklarını tescilledi. Böylece Akdeniz ve Ege bölgeleri hariç Türkiye’nin her bölgesinde üstünlük sağlayan AK Parti ve Başkan Recep Tayyip Erdoğan başarı hikayesine bir yenisini daha eklemiş oldu.

31 Mart yerel seçiminin birbirinden farklı birçok özelliği içinde barındıran bir ayrıcalığa sahip olduğunu ifade etmek gerekir. Öncelikle 2018’de hayata geçirilen yeni sistemin ilk sınavı olma özelliğine sahip bir seçimdir. Bu anlamda ortaya çıkan tablo zaman zaman parlamenter sisteme dönüş naraları atan muhalefet partilerinin tüm olumsuz yakarışlarına rağmen yeni sistemin adım adım kalıcı hale gelmeye ve kök salmaya başladığını göstermiştir. Böylece başarılı bir biçimde ilk sınavını veren Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi önemli bir eşiği aşmış ve demokratik konsolidasyonu inşa edecek biçimde kurumsallaşma için yeni bir imkan elde etmiştir.

Bu yerel seçimin tartışılan konularından birisi de Saadet Partisi’nin (SP) alacağı oy ve onun genel başkanı Temel Karamollaoğlu’nun siyasal geleceğiydi. Çünkü SP 30 Mart 2014 yerel seçimleri ve 10 Ağustos cumhurbaşkanı seçimi başta olmak üzere sonraki seçimlerin tümünde toplumsal tabanının aksine ana muhalefet partisi CHP’nin yanında pozisyon almıştı. Süreç içinde de facto Millet İttifakı’nın bileşenlerinden birisi olarak sürekli parlatıldı. Farklı güç odakları veya politika mühendislerinin bu “politik yatırım”ının nasıl sonuç vereceği merak konusuydu. Resmi olmayan sonuçlara göre Türkiye genelinde yüzde 2,63 oy alabilen SP “sadece” 9 ilçede başkanlık yarışını birincilikle tamamlayabildi. Bu oran 2014’ün bile gerisindeydi. Genel başkan Karamollaoğlu aksini açıklamış olsa da 0,13 puanlık oy kaybıyla tamamlanan yarış ortada başarıdan öte büyük bir hezimetin olduğunu gösteriyor. Yani seçimin temel kaybedenlerinden biri de SP olmuştur.

Yanlış Yol Haritası

Her şeyden önce şu noktanın altını çizelim: SP sahiciliğini, inandırıcılığını ve gerçek sorunlara temas eden politik dilini kaybetti. Aslında Erbakan tarafından teorize edilen Milli Görüş fikriyatı Türk toplumunun gerçek sorunlarına temas eden, haksızlık ve adaletsizliklere karşı çözüm önerisinde bulunan kapsamlı bir boyuta sahipti. Ancak Erbakan’ın vefatıyla bu hareket yaşamış olduğu akıl tutulmasının etkisiyle siyasal perspektifini, yerliliğini ve milliliğini kaybetmeye başladı. Bir şekilde Türkiye’nin bekasını hedef alan odakların hizasına savruldu. Bunun etkisiyle bir önceki genel başkan Mustafa Kamalak ve mevcut genel başkan Temel Karamollaoğlu döneminde partinin rotası tamamen değişti.

2011-2016 arasında SP’nin kaptan koltuğunda oturan Kamalak FETÖ’ye yakın durarak, FETÖ’nün terör örgütü olmadığını söylüyordu. FETÖ’cü medya organlarında sık sık boy gösteriyordu. Karamollaoğlu’nun da CHP ve HDP’ye yakın durması, CHP ile dirsek temasında bulunması, Millet İttifakı’nın bileşenlerinden birisi olması ve politik söylemini gittikçe radikalleştirmesi aslında bu “siyasi rota” değişiminin yeni tezahürüdür. 30 Mart 2014’teki yerel seçimde alınan yüzde 2’lik oy veya 7 Haziran 2015 genel seçiminde alınan yüzde 2,1’lik oy bu negatif dönüşümün sonucu ve Türkiye’nin toplumsal sorunlarından uzaklaşan bir siyasetin ödediği faturadır.

SP’nin politik arenada varlık gösterememesinin belki de en dikkat çeken nedeni muhafazakar bir parti olan AK Parti’den oy devşirme aracına dönüşmüş olması ve bu rolü yerine getirmesidir. Siyaset mühendisleri ortak seçmen tabanına sahip olduğu AK Parti’nin muhafazakar-dindar seçmeninin bir kısmının oyunu SP’ye kaydırmayı hedeflemiştir. Türkiye karşıtı farklı güç odakları, siyaset mühendisleri ve hatta CHP açısından SP’yi anlamlı kılan temel özellik AK Parti’den az da olsa oy koparma ihtimalidir. Çünkü AK Parti ve Erdoğan’ın politik manevralarını zayıflatmanın yolu AK Parti’ye oy veren seçmenlerden bir kısmının oyunu SP’ye kaydırma stratejisinden geçmektedir. Fakat toplum AK Parti’ye ve dindar-muhafazakar seçmene kurulan tuzağı her dönem olduğu gibi bu dönem de boşa çıkarmıştır. Karamollaoğlu’nun 31 Mart seçimlerinde patlama yapacaklarını savunarak “Halkımızın büyük bir kısmının teveccühü bizden yana olacak” iddiasında bulunmasına rağmen yüzde 2 bandında kalması muhafazakar seçmenin kurulan tuzağın farkında olduğunun göstergesidir. Kısacası SP toplumun sorunlarını, beklentilerini ve arzularını parlamentoya taşıyan bir araç olmaktan ziyade AK Parti’ye oy veren seçmenin küçük bir kısmını kendine veya ittifak içinde bulunduğu CHP’ye kaydırmaya çalışan bir operasyon üssüne dönüşmüştür. Bu durum da millet nazarında SP’nin sahiciliğini hızlıca buharlaştırmıştır.

HDP İttifakı

SP’yi kaybedenler kulübüne yazdıran diğer bir gerekçe ise HDP ile belli bölgelerde yapılan örtülü ittifaklardır. Şanlıurfa ve Adıyaman’da yapılan bu ittifak neticesinde HDP aday çıkartmamış fakat buna rağmen SP yüzde 30’larda kalarak seçimi kaybetmiştir. Burada SP açısından en sorunlu durum PKK ile yakınlığı bilinen HDP ile yan yana gelmesidir. Siyaseten sıkıntılı bir tablodur bu. Kamuoyuna yansıyan bir örnekte SP Şanlıurfa adayı Sabahattin Cevheri terör örgütü PKK’nın üst yapılanmasıyla görüştüğünü ve dağın kendisini desteklediğini belirtmesi siyaseten meşru zeminin dışına çıkıldığını göstermektedir. Bu bağlamda AK Parti ve Erdoğan terör örgütü PKK’nın kökünü kurutmak için mücadele ederken SP adayının “Dağdan, geçen görüştüm destek veriyorlar” ifadesini kullanması oldukça problemlidir.

SP’nin kaybetmesinin bir diğer nedeni de hakkında FETÖ’cü olma iddiası bulunan “şaibeli” insanları aday göstermesi veya onlarla ittifak yapmasıdır. 15 Temmuz gecesi bu ülkeyi işgale kalkışan FETÖ ile bu ülkenin mücadelesi tüm alanlarda devam etmektedir. Her gün devletin farklı kurumlarında FETÖ ile iltisaklı insanlar yakalanmaya devam ediyor. Dahası FETÖ’nün devletin tüm katmanlarından temizlendiğini söylemek için henüz erkendir. Bu çerçevede İdris Naim Şahin gibi şaibeli bir ismin Ordu’dan aday gösterilmesi SP’yi seçmen nazarında itibarsızlaştırmıştır. Çünkü Şahin 17-25 Aralık sürecinde FETÖ’nün yayın organı olan Zaman gazetesine el konulması ve FETÖ mensuplarının adliyeye sevki aşamasında hep FETÖ’cülerin yanında bulunmuş ve yapmış olduğu açıklamalarla onlara destek vermişti.

Ancak Türk seçmeni bu stratejiye prim vermemenin yanı sıra Ordu’da AK Parti adayına güçlü bir biçimde destek olmuştur. AK Parti’nin adayı Mehmet Hilmi Güler’in yüzde 56,9 oranında oy aldığı Ordu’da İdris Naim Şahin’in yüzde 26,1 oranında kalması seçmenin hem devletin bekasını tehdit eden FETÖ’ye hem de SP’ye ve partinin belediye başkanı adayına prim vermediğini göstermiştir.

SP’nin yapmış olduğu tüm bu yanlışlıklar ve almış olduğu hatalı kararların cezası sandıkta kesilmiştir. Bundan sonra çanlar Temel Karamollaoğlu’nun siyasi ömrünün sınırları için çalacaktır. SP’nin derin bir muhasebe yapması gerekmektedir.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası