Kriter > Ekonomi |

ABD-Çin Ticaret Savaşı Genişliyor


Uzlaşmanın olmadığı bir durumda Washington’ın aldığı sert seri tedbirlerin yansımaları yalnız ABD ve Çin ekonomileriyle sınırlı olmayacak, ticaret savaşının küresel ekonomide oluşturduğu belirsizlik yayılarak tüm dünyayı olumsuz etkileyecektir.

ABD-Çin Ticaret Savaşı Genişliyor

Yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren yükselen Amerikan hegemonyası Washington’ın son yıllarda izlediği politikalarla ciddi sarsılmalar yaşıyor. ABD, Başkan Trump liderliğinde dünya ekonomik ve siyasi dengesini ters yüz ediyor. Washington son yıllarda dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisi Çin’e karşı küresel hegemonya mücadelesi yolunda ticaret savaşının dozunu artırmakta bir beis görmüyor.

Günümüz dünya sisteminde ABD’nin kendi çıkarlarını önceleyen izolasyonist tavrı küresel ekonomide riskleri artırıyor. ABD geçen sene Çin’in teknoloji transferi ve haksız ticaret uygulamalarıyla birlikte fikri mülkiyet haklarına riayet etmediği gerekçesiyle Çin’den ithal edilen ürünlere ek gümrük vergileri getirmişti. Çin de misilleme olarak başta tarım ürünleri olmak üzere ABD’nin çeşitli ürünlerine yönelik tarifelerini arttırmıştı. Çin ile adil bir ticaret istediğini belirten Trump özellikle kontrol edilemez bir dış ticaret açığına izin vermeyeceğini ve bu konuda sert tedbirler alacağını attığı tweetlerle gösteriyordu:

“Yıllarca ticarette bize haksız muamele eden ülkelerin hepsi Washington’a müzakere yapmaya geliyor. Bunun yıllar önce gerçekleşmesi lazımdı ama geç olsun, güç olmasın.”

Gümrük vergileri en harikası! ABD’ye haksız muamele eden bir ülke ya ticaret müzakerelerinde adil bir anlaşma sağlamalı ya da gümrük vergileriyle vurulmalı. Bu kadar basit…”

Washington-Pekin arasındaki dış ticaret hacmi toplamı 2018’de 660 milyara çıkmış ve yüzde 82’si (yani 540 milyar dolarlık kısmı) Çin’in ABD’ye olan ihracatından oluşturmuştur. Dış ticareti sıfır toplamlı bir ilişki olarak okuyan Trump başkanlığında ABD’nin Çin’e ihracatı ise sadece 120 milyar dolarla sınırlı kalmıştır. Özellikle 2000’lerde Çin’den ABD’ye ihracatın çok hızlı arttığı görülmektedir. Öte taraftan ABD’nin dış ticaret açığı 2016’da 347 milyar dolar, 2017’de de 375 milyar dolar olarak gerçekleşmiş ancak bu rakam Trump’ın 2018’deki ek gümrük vergisi uygulamalarına rağmen yüzde 11’den fazla artış göstererek 420 milyar dolara çıkmıştır. ABD’nin dış ticaret açığının üçte ikisi Çin ile gerçekleşen ticaretten kaynaklanmakta ve bu açığın kısa sürede kapatılması mümkün gözükmemektedir

Trump tarafından konulan ek gümrük vergisi Çin ile sınırlı kalmamıştır. Bu uygulama Çin’den Meksika’ya, Kanada’dan Türkiye’ye kadar birçok ülkeye karşı devreye sokulmuştur.

Uzlaşma Müzakereleri

Buna karşın Çin Başkanı Şi Jinping serbest ticareti destekleyici söylemlerde bulunarak küresel ticaretin tehlike altında olduğunu katıldığı uluslararası platformlarda vurgulamıştır. Bu süreçte karşılıklı tarife artışlarının uygulanmasından sonra özellikle Trump’ın yeni bir ek gümrük tehdidi iki ülkeyi uzlaşmak için ortak bir zeminde buluşturmuştur. Ticaret savaşlarının gölgesinde Aralık 2018’de Arjantin’de gerçekleşen G20 liderler zirvesinde bir araya gelen iki lider ticaret savaşlarına doksan gün boyunca ara vermek konusunda uzlaşarak müzakerelere başlamıştır. Böylece kendini “tarife adamı” olarak tanımlayan Trump gümrük vergilerini artırma kararını geçici olarak askıya almıştır. Çin de anlaşmaya yönelik olarak daha önce getirdiği tarifelerini geri çekerek ABD’den soya fasulyesi ve enerji ithalatını artırma taahhüdünde bulunmuştur. Bu ikili zirvede anlaşmaya dair umutla biten bir karar çıkmıştır.

Washington yönetimi başlattığı ticaret müzakerelerinde teknoloji transferi, ABD’li şirketlerin Çin piyasasına kolay erişimi ve ABD’nin ticari açığını azaltmayı amaçladıklarını açıklamıştır. Ancak ABD’nin esas amacının Çin’in rekabet gücünü artırmak için “Made in China 2025” stratejisindeki ana sektörleri engelleme olduğu bugün daha net olarak görülmektedir. Zira 2013’te ABD’yi geçerek dünyanın en büyük ekonomisi haline gelen ve gün geçtikçe teknolojik rekabet gücü artan Pekin’in yükselişi Washington’da endişeyle karşılanmaktadır. Washington-Pekin ticaret heyetleri arasında beş ayı aşkın süren müzakerelerin olumlu seyrine rağmen on birinci tur görüşmelerinden önce müzakere masasında güçlü ve tavizlere kapalı olduğunu göstermek isteyen Trump adeta bir şov yaparmışçasına Twitter üzerinden seri iletilerle görüşmelerin yavaş ilerlemesinden şikayet ederek daha önce ertelediği tarifeleri artırmıştır. Bu kararla Çin’den ithal edilen 200 milyar dolar değerindeki ürüne yönelik uygulanan gümrük vergisinin –iki kattan fazla artırılarak– yüzde 10’dan yüzde 25’e çıkarıldığı duyurmuştur. Görüşmelerin devam ettiği bu süreçte Washington’ın aldığı karar ne siyasi ne de diplomatik açıdan Pekin’in beklemediği bir gelişme olmuştur. Önceki süreçte daha sakin bir tavır takınarak anlaşma için çabalayan Çin ise bu karara sert tepki göstererek misilleme olarak 60 milyar dolar değerindeki ABD ürününe yüzde 5 ila yüzde 25 arasında değişen oranlarda ek gümrük vergisi getireceğini açıklamıştır.

Washington’ın buyurgan tavrı karşısında bugüne kadar daha sakin ve uzlaşmacı bir diplomasi yoluyla cevap veren Pekin yönetiminin artık savunma pozisyonundan çıktığı görülüyor. Anlaşmanın niye başarısız olduğu hususunda ABD, varılan bazı taahhütleri Çin yönetimini yeniden müzakere etmesinden dolayı Pekin tarafını suçluyor. Çin ise eşit ve adil bir ticaret mekanizmasının kurulması için müzakereye açık olduğunu vurguluyor. ABD-Çin arasında yükselen tansiyona rağmen Pekin heyeti Washington’da yeni tur müzakerelerini sürdürerek anlaşmaya dair umutlu olduklarını söylemiştir. ABD’nin sert ve uzlaşmadan uzak tavrına karşı Çin heyeti bir anlamda şafaktan önceki karanlık dönem olarak tanımladıkları bu süreci birbirlerinin çıkar ve endişelerine önem vermek koşulu ve eşitlik prensibiyle aşabilecekleri konusundaki tutumlarıyla devam ettirmektedir.

Esasında ABD-Çin ticaret heyetleri müzakerelerde belli bir mesafe katetmişti. Özellikle ekonomisini kontrolsüz bir şekilde serbestleştirmekten kaçınan Çin, ABD’den daha fazla ihracat yapmak ve ihracatını daha rekabetçi kılmak için yuanı devalüe etmemek, teknoloji transferi ve fikri mülkiyet haklarının korunmasına riayet etmekle piyasasını daha fazla liberalleştirmek ve Amerikan şirketlerinin Çin piyasasına girişinin önündeki kısıtlamaları kaldırmak gibi önemli adımlar atmaya yakın gözüküyordu. Ancak Washington yönetiminin Pekin’den atmasını beklediği somut adımların –ki bunlar arasında verilen taahhütlerin yasal bir altyapıya kavuşturulması ve karşılığında ek gümrük vergilerin kaldırılması bulunuyor– müzakereleri kilitlediği anlaşılıyor.

 

Teknoloji Yarışı

Öte taraftan ticaret müzakerelerinin başlamasının hemen ardından Aralık 2018’de Çinli teknoloji devi Huawei’nin kurucusunun kızı ve şirketin mali işler direktörü (CFO) Meng Wanzhou’nun Kanada’da gözaltına alınması ticari ilişkilerin büyük yara alacağına yönelik endişeleri arttırmıştı. ABD’ye iadesi gündem olan Wanzhou’nun ticari müzakerelerde bir pazarlık kozu olarak kullanılması da muhtemeldir. Ayrıca ABD bu süreçte Huawei’ye uzak durmaları konusunda müttefiklerini de uyararak 5G teknolojisinden kaçınmalarını telkin etmiştir. Nitekim Washington yönetimi arkasına aldığı devlet desteğiyle Huawei’ye karşı bugün daha sert tedbirler almış durumdadır.

Trump Mayıs 2019’da Amerikan şirketlerinin ulusal güvenlik riski gerekçesiyle bazı firmalardan telekomünikasyon ekipmanı almalarını yasaklayan bir kararname imzalamıştır. Hemen ardından da Amerikan teknoloji şirketi Google da Huawei ile olan iş birliğini askıya aldığını açıklamıştır. Böylece ABD, Huawei’nin ismini zikretmeden ürünlerini yasaklama yoluna gitmiştir. ABD daha önce de casusluk gerekçesiyle resmi devlet kurumları ve iştiraklerinde Huawei ve ZTE markalı Çin malı akıllı telefonlara yasak getirmiştir. Böylece birbirlerine karşı ekonomik ve teknolojik alanlarda üstünlük sağlamak isteyen aktörler artık sadece devlet-devlet değil devlet-şirket ve şirket-şirket rekabeti üzerinden teknolojik güç mücadelesinde birbirlerine meydan okuma yoluna gidiyor. Dolayısıyla Çinli teknoloji şirketlerini devlet destekli oldukları gerekçesiyle suçlayan ABD’nin yeri geldiğinde kendi teknoloji şirketleri üzerinden küresel çapta cezalandırmalar gerçekleştirmek için ittifak yapmaktan çekinmediği görülebiliyor.

Diğer taraftan akıllı telefon piyasasında dünyanın en büyük üçüncü ve Google’ın Android platformunu kullanan en büyük ikinci telefon olan Huawei’ye karşı Washington’ın izlediği strateji ve Google’ın kararı çok önemli değişimleri tetikleyebilir. Bu karar Çin teknoloji devinin yükselişine büyük bir darbe olabileceği gibi Huawei’nin kendi yazılım ve donanımlarını geliştirmesi için de bir fırsat sunabilir. Ancak bunun kısa sürede fırsata dönüşmesi zaman alacaktır. Hiç şüphesiz Washington’ın son kararı Pekin’i kısa sürede müzakere masasına çekmek için anlaşma yapmaya zorladığını göstermekle birlikte ticaret savaşlarının dozunu da yeniden artırmıştır.

 

Trump’ın Telaşı

Bir tarafta ABD’de 2020 sonunda gerçekleşecek başkanlık seçimlerine hazırlanan Trump’ın diğer tarafta Çin’de ülke ekonomisini yavaşlatmadan yapısal bir dönüşüm gerçekleştirme arayışında olan Jinping’in Haziran sonunda Japonya’da gerçekleşecek G20 zirvesinde bir araya gelmesi bekleniyor. ABD’nin saldırgan tavırları ve Çin’in anlaşma yapmaya hevesli görünmesi müzakerelere yeni bir boyut kazandırmakla beraber muhtemel görüşmelerden nasıl bir sonuç çıkacağını kestirmek güçtür. Ancak Washington’ın orta ve uzun vadede Pekin’e karşı izlemek istediği stratejinin asıl güç kısmını oluşturan mesele Çin’in yükselen rekabet gücü ve artan teknolojik üstünlüğünün nasıl engelleneceğidir. Burada da Washington’ın izleyeceği strateji büyük önem taşımakla birlikte Trump tarzı katı merkantilist/realist bir politikanın sürdürülebilirliği de kolay olmayacaktır. Bu bağlamda dünyada kurallara dayalı çok taraflı liberal ticaret düzeninin yerini daha korumacı politikalar alırken teknolojik üstünlük yolunda küresel güç mücadelelerinin ticaret alanında daha sık yaşandığı bir dönem yaşanıyor.

Öte taraftan Trump’ın tansiyonu yükselten hamleleri ticaret heyetlerinin ortak bir zeminde buluşmalarını hızlandırma niyeti olarak da okunabilir. Ancak Trump’ın sert söylemleri, iki ülkenin de bazı konularda taviz vermek istememesi, Çin’in anlaşmak istiyor gibi gözükmesi ama süreci uzatması iki ülke ekonomisini de olumsuz etkileyecektir. Özellikle uzlaşmanın olmadığı bir durumda Washington’ın aldığı sert seri tedbirlerin yansımaları yalnız ABD ve Çin ekonomileriyle sınırlı olmayacak, ticaret savaşının küresel ekonomide oluşturduğu belirsizlik yayılarak tüm dünyayı olumsuz etkileyecektir.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası