Kriter > Dış Politika |

ABD ve Rusya’nın Suriye Satrancı


Rusya Adana Mutabakatını gündeme getirerek Türkiye’nin bölgeye yapmayı planladığı askeri operasyonla yeni bir cephe açmasını ve sonrasında ABD ile anlaşarak Suriye içinde güvenli bir bölge oluşturmasını engellemek istemektedir.

ABD ve Rusya nın Suriye Satrancı
TSK, Suriye sınırındaki birliklere takviye amacıyla komando birliklerini ve zırhlı askeri araç yüklü konvoyu Hatay'ın Yayladağı ilçesine gönderdi, 11 Ocak 2019

ABD Başkanı Donald Trump’ın 19 Aralık’ta askerlerini Suriye’den çekeceğini açıklamasının üzerinden neredeyse üç ay geçti. Bu kararından ötürü hem bölgedeki müttefiklerinden hem de ABD içinden eleştirilere maruz kalan Trump ulusa sesleniş konuşmasında hem Suriye’den askerlerini çekeceğini hem de Afganistan’daki Amerikan askeri varlığını azaltacağını bir kez daha yineledi. Amerikan askerlerinin Ortadoğu’da neredeyse on dokuz yıldır savaştığını, Irak ve Afganistan savaşlarında yaklaşık 7 bin Amerikan askerinin hayatını kaybettiğini belirten Trump 52 bin Amerikan askerinin yaralandığını ve Ortadoğu’da gerçekleştirilen askeri maceralar için 7 trilyon doların harcandığını belirtti. Trump konuşmasında DEAŞ’a karşı Irak ve Suriye’deki savaşta elde edilen başarıyı bir kez daha teyit ederken “Büyük milletler sonu gelmeyen savaşlarda savaşmaz” sözleriyle Amerikan askerlerinin eve dönme zamanının geldiğini vurguladı.

Aslında ABD askerlerinin Suriye’den çekilmesi konusu Trump’ın seçim kampanyası süresince dile getirdiği vaatlerinden biridir. Ancak ABD içinde bu karara karşı her iki partiden de direncin olması bu düğümün ancak Senato ve Temsilciler Meclisinde çözülebileceğini gösteriyor. Geçtiğimiz günlerde “Amerika’nın Ortadoğu’daki Güvenliğini Güçlendirmek” isimli yasa tasarısı 23’e karşı 77 oyla kabul edilmişti. Tasarıya hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat partiden senatörler destek vermişti. Bu tasarı dört ayrı yasa tasarısını içermesi açısından önemlidir. Yasa tasarılarının ilk ikisi ABD’nin İsrail ve Ürdün ile bağlarının güçlendirilmesini içerirken üçüncüsü “Filistin için İsrail’i Boykot Girişimi” olarak bilinen BDS hareketine ilişkin maddeyi yani ABD’de İsrail’e karşı boykot, tecrit ve yaptırım hareketlerinin zayıflatılmasına yönelik bir tasarıyı, dördüncüsü de Suriye’de Esed rejimine ek yaptırımlar uygulanmasını öngörüyor. Söz konusu tasarıya eklenen yeni bir madde ise Suriye ve Afganistan’daki ABD varlığının sürdürülmesi ve buradaki askerlerin geri çekilmemesini amaçlıyor.

Senatodaki Cumhuriyetçi çoğunluğun lideri Mitch McConnell “Amerika’nın Ortadoğu’daki Güvenliğini Güçlendirmek” isimli yasa tasarısına Suriye ve Afganistan’daki askeri varlığın durumunu eklemeden Trump’ın açıklamalarına ters bir konuşma yaptı. Burada DEAŞ ve El-Kaide’nin henüz yenilmediğini ve radikal grupların ABD’ye tehdit oluşturmaya devam ettiğini vurguladı. Ayrıca Mitch McConnell ABD’nin çekilmesiyle ortaya çıkacak boşluğun İran ve Rusya tarafından doldurulabileceğini ve bunun da Amerikan çıkarlarıyla uyumlu olmadığını belirterek Suriye’deki misyonun devam etmesi gerektiğini öneriyor.

Ancak şunu eklemekte fayda var: ABD’nin “Suriye ve Afganistan’dan çekilmemesi” gerektiğini ifade eden maddenin eklendiği “Amerika’nın Ortadoğu’daki Güvenliğini Güçlendirmek” isimli yasa tasarısında “Filistin için İsrail’i Boykot Girişimi” yani BDS hareketine ilişkin maddenin bulunması nedeniyle Demokrat senatörler bu yasaya tepkililer. Cumhuriyetçi senatörlerin Suriye ve Afganistan’dan çekilmeyle ilgili maddeyi de eklemiş olması Demokratların çoğunlukta olduğu Temsilciler Meclisinde bu yasa tasarısının hiçbir değişiklik yapılmadan geçip kanunlaştırılması konusunda yapılmış bir hamle olarak yorumlanmaktadır. Demokrat Parti’den 2020 seçimlerinde başkan adayı olarak gösterilmesi düşünülen Bernie Sanders, Elizabeth Warren gibi isimlerin BDS hareketine ilişkin maddenin ABD’deki ifade özgürlüğüne zarar vereceği ve Filistinlilerin haklarının ihlal edileceği gerekçelerinden ötürü bu yasa tasarısının Temsilciler Meclisinden geçmesi engellenebilir.

ABD Başkanı Donald Trump Washington’da 79 ülkeden temsilcilerin yer aldığı DEAŞ Karşıtı Koalisyon Dışişleri Bakanları toplantısının açılış oturumuna katıldı.

 

Güvenli Bölge Kararsızlığı

Cumhuriyetçi Parti mensuplarının çoğunlukta olduğu Senatoda Başkan Trump’ın Suriye’den çekilme ve Afganistan’daki askeri varlığını azaltma kararlarına karşı çıkan bir maddenin bu yasa tasarısına eklenmesi ve onaylanması Başkan Trump’ın dış politika kararlarına ikinci bir meydan okuma olması sebebiyle önemli bir gelişmedir. Ancak bu kararın Temsilciler Meclisinden geçip ABD başkanının onayına sunulması gerekmektedir. Ancak Cumhuriyetçi Parti’nin çoğunluğu oluşturduğu Senatoda Trump’ın dış politikalarının iki ay içinde ikinci kez eleştirilmesi sembolik açıdan önem taşıyor. Senato Aralık’ta da Yemen’deki savaşta Suud’a olan Amerikan desteğinin geri çekilmesi ve Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesinden Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın sorumlu tutulması yönünde bir karar almıştır. Ancak bu karar Kongrenin diğer kanadı olan ve o dönem Cumhuriyetçilerin kontrolünde bulunan Temsilciler Meclisinde onaylanmamıştır.

Yasa tasarısının kanunlaşmadığı sürece bağlayıcı bir etkisi olmamasına rağmen çekilmenin zamanlamasında gecikmeye neden olabileceği söylenebilir. Zaten Aralık’ta alınan çekilme kararının ABD içinde bir dirençle karşılaşmasından ötürü bir türlü uygulanamaması da bu kapsamda yorumlanabilir. Ancak ABD medyasına yansıyan haberlere göre bu çekilmenin Nisan sonuna kadar olacağı söylenmektedir. Terör örgütü DEAŞ’ın elindeki son bölgenin de alınmasıyla ABD’nin çekilmesine giden yol –siyasi bir engel olmazsa– tamamlanacaktır. Ancak ABD’nin Suriye’den çekilmesiyle birlikte gerekli önlemler alınmazsa Türkiye’nin güvenlik kaygıları ve tehdit algılaması değişmeyecektir. Türkiye, terör örgütü PYD/YPG’ye verilen desteğin kesilmesini, daha önce verilen silahların toplanmasını ve bu terör örgütünün o bölgeden çıkarılmasını istiyor.

Öte yandan cevapsız kalan sorulardan biri de Türkiye ve ABD’nin güvenli bölgenin nasıl olacağı konusunda henüz bir uzlaşıya varamamış olmasıdır. ABD sonrası için İngiltere, Fransa ve Avustralya askerlerinin bu bölgede görevlendirilmesi gibi değişik senaryolar medyada gündeme getirilmeye başlanmıştır. Ancak Türkiye’nin güvenli bölge konusundaki tutumu çok nettir: ABD askerlerinin çekilmesi sonrası oluşturulacak bu güvenli bölge Türkiye’nin güvenlik kaygılarını gideremeyeceğinden koalisyon güçlerine devredilmemelidir. Unutulmamalıdır ki Ankara’nın istediği şekilde gerçekleştirilirse güvenli bölge oluşturulması seçeneği Türkiye’nin sadece güvenlik tehditlerini önleme açısından değil aynı zamanda topraklarında misafir ettiği 3,5 milyondan fazla Suriyelinin ve Avrupa’daki Suriyelilerin vatanlarına geri dönmesini sağlayacak önemli bir adım olacaktır.

Ancak 5 Şubat 2019’da Senatoda onaylanan ve Temsilciler Meclisinde de onaylanmayı bekleyen “Amerika’nın Ortadoğu’daki Güvenliğini Güçlendirmek” isimli yasa tasarısı yeni yaptırımları öngörüyor. Fakat hem ABD hem de AB tarafından art arda çıkarılan yeni yaptırım kararlarının Suriye’de istenilen rejim değişikliğini sağlamaya yönelik bir katkı yapma ihtimali zayıftır. Daha önce olduğu gibi yaptırımlardan en fazla etkilenecek olan yine Suriye halkıdır. Kuşkusuz bu durum Suriyeli mültecilerin kendi vatanlarına dönüşlerine olumsuz etki yapacaktır.

 

Adana Mutabakatı

Terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın Suriye’de konuşlanmasına ve teröristlerin bu ülkeden Türkiye’ye terör eylemleri gerçekleştirmesine izin veren politikaları nedeniyle Ankara ile Şam 1990’ların sonuna doğru karşı karşıya gelmişti. Suriye’nin su ve Hatay meseleleri üzerinde baskı kurmaya yönelik kullandığı kartlarından birisi PKK kartıydı. Türkiye ve Suriye’yi savaşın eşiğine kadar getiren Şam’ın bu politikasına Ankara’nın tepkisi sert olmuştu. Sonuçta Ankara’nın taleplerini karşılamayı kabul etme noktasına gelen Suriye ile 20 Ekim 1998’de Adana Mutabakatı imzalanmıştı. Mutabakata göre Suriye PKK’yı terör örgütü olarak ilan edecek ve topraklarındaki bu örgüt ve uzantılarının faaliyetlerini yasaklayacak; Suriye topraklarından Türkiye’nin güvenliğini tehlikeye atacak eylemlere izin vermeyecek; PKK’nın silah, lojistik, mali destek sağlaması, eğitim kampı kurması ve ticari faaliyetlerde bulunmasına izin vermeyecek ve PKK liderlerinin topraklarına girmesini engelleyecekti. Kısaca Adana Mutabakatı Ankara ile Şam arasında yirmi bir yıl önce 1998’de Şam yönetiminin PKK’nın Suriye topraklarını kullanarak Türkiye’ye yönelik bir tehdit olmasını önlemeye yönelik imzalanmış bir protokoldür. 2011 itibarıyla Suriye’ye de sıçrayan Arap Baharı ve sonrasındaki gelişmeler neticesinde bu mutabakat fiilen uygulanmamaktadır.

Türkiye’nin ABD ile Fırat’ın doğusunda güvenli bölge oluşturma teklifi sonrasında 23 Ocak’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Putin’in Moskova’da gerçekleştirdiği görüşmede Adana Mutabakatı Rusya tarafından gündeme getirilmiştir. Rusya’nın bu adımını birkaç yönden değerlendirmek gerekir: Birincisi Rusya kendi planlaması kapsamında Ankara ile Şam arasında üst düzeyde görüşmelerin yapılmasına giden yolu açmaya çalışmaktadır. İkincisi Rusya, Türkiye’nin bölgeye yapmayı planladığı bir askeri operasyonla yeni bir cephe açmasını ve sonrasında ABD ile anlaşarak Suriye içinde güvenli bir bölge oluşturmasını engellemek istemektedir.

ABD askerlerinin çekilmesi ve güvenli bölge teklifi sonrasında İdlib konusunun sık sık gündeme getirilmesiyle Türkiye’nin askeri olarak enerjisini Fırat’ın doğusuna değil de İdlib’e yönlendirmesini Rusya istiyor demek pek de yanlış olmaz. Türkiye’nin kontrolündeki bir güvenli bölgeye PYD/YPG kadar Suriye rejimi de karşı çıkıyor. Rusya’nın Adana Mutabakatı’nı gündeme getirmesini hem Ankara ve Şam’ı bir araya getirerek masaya oturtma çabasının bir parçası olarak hem de Suriye’nin istemediği bir güvenli bölge yapısının Fırat’ın doğusunda oluşturulmasının önüne geçme adına atılan bir adım olarak okumak mümkündür. Adana Mutabakatı’na ayrıca sadece PYD/YPG değil aynı zamanda özellikle İdlib’de ağırlıklı olarak bulunan HTŞ gibi El-Kaide bağlantılı diğer terör gruplarının da dahil edilmesi söz konusu olabileceğini de ayrıca belirtmek gerektir.

Rusya Devlet Başkanı Putin 23 Ocak’ta Kremlin’de Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı görüşmede Adana Mutabakatı’nı gündeme getirmişti.

 

Şam ve PYD Görüşmeleri

Her ne kadar bu mutabakatın hayata geçirilmesi teklifi Türkiye tarafından olumlu karşılanmış olsa da sahadaki gerçeklikler bu konuda karşı karşıya kalınabilecek zorlukları gözler önüne seriyor. Suriye Adana Mutabakatı’ndan kaynaklanan taahhütlerini nasıl yerine getirebilir? Mevcut durum göz önünde bulundurulursa Suriye Fırat’ın doğusundaki topraklarını kontrol etse bile bu mutabakattan doğan taahhütlerini yerine getirmeyi ister mi?

Şam yönetimi de, PYD/YPG de Türkiye’nin istediği gibi bir güvenli bölge oluşturulması konusuna karşı bir duruş sergiliyor. ABD’nin çekilme kararı sonrası Şam yönetimiyle görüşmelerini sıklaştıran PYD/YPG Türkiye’den kendisini koruyacak bir liman arayışındadır. Sadece kendi güvenliği değil otonom bölge kazanımlarını da koruma amacıyla Şam yönetimiyle görüşmelerini sürdürmektedir. Ancak bu taleplere Şam yönetimi nasıl bir cevap verecektir, bu kısım halen muammadır. Fakat Suriye’nin artık PKK-PYD kartını sadece komşularına karşı kullanabileceği bir dış politika enstrümanı olarak görmediği söylenebilir. Hem bölgedeki demografik değişim hem de silah ve lojistik destek alabileceği dış yardımın mevcudiyeti PYD/YPG’nin Suriye toprak bütünlüğüne de tehdit olarak algılanmasına neden olmaktadır.

Ancak Suriye’nin PYD/YPG ile görüşmelerinin sonucunda farklı bir anlaşma yolunu seçerek Türkiye’nin tehdit algılamalarını göz ardı etmesi senaryosu ABD sonrası bölgede yeni çatışmaların çıkmasına engel olamayacaktır. Türkiye Adana Mutabakatı’ndan değil ama Birleşmiş Milletler Şartı’nın 51. maddesinden kaynaklanan meşru müdafaa hakkını kullanmaya devam edecektir. Oysa taraflar arasında varılacak bir anlaşma Fırat’ın batısı ve İdlib konularına olumlu katkıda bulunabileceği gibi Suriye’de normalleşmeyi sağlayarak krizin siyasi çözümüne de fayda sunabilir.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası