Kriter > Dosya > Dosya / Küresel Ekonomideki Dönüşüm |

Kapitalizmin “Ara Faz” Açmazı ve Küresel Rekabet


Bir yanda ölmeyi reddeden çürümüş eski dünya ilişkileri diğer yanda taze fikirlerin yönlendiremediği ve bir türlü doğmayı beceremeyen yeni dünya. Çok uzun sürecek gibi duran bu ara fazın en önemli özelliği küresel kapitalizmin tarihinde olmadığı kadar ekonomik alanın belirleyiciliğinde süregidecek olması.

Kapitalizmin Ara Faz Açmazı ve Küresel Rekabet

Küresel ölçekte tehlikeli bir ara faz yaşıyoruz. Bir yanda ölmeyi reddeden çürümüş eski dünya ilişkileri diğer yanda taze fikirlerin yönlendiremediği ve bir türlü doğmayı beceremeyen yeni dünya. Çok uzun sürecek gibi duran bu ara fazın en önemli özelliği küresel kapitalizmin tarihinde olmadığı kadar ekonomik alanın belirleyiciliğinde süregidecek olması. Bu yüzden, küresel ekonominin gelecek projeksiyonlarını, kapitalizmin yakın geçmişte geçirdiği finans çekişli dönüşümün ana unsuru olarak devletin aldığı pozisyonu analiz etmeden anlamlı bir şekilde yapabilmek mümkün değil.

Küresel ölçekte sorunlar, enflasyonist baskı, çevre sorunları, cinsiyet, göç, güvenlik, iş güvenliği, satın alma gücünde erime, eğitim, sağlık gibi alanlarda sosyal provizyon eksikliği olarak boy gösteriyor. Genelde bu sorunlarla bağlantılı olarak tartışma, fiyatlar genel seviyesi, kurlar, ücretler, karlar, faizlerin gerçekleştiği/gerçekleşeceği seviyelerin “doğru” bilinmesi üzerinden yürütülüyor. Oysa faizler, kurlar, enflasyon gibi fiyat oynaklıkları bağlantılı konular, bunlar hangi seviyede olursa olsun kendi ardında çok ciddi sınıfsal çıkar çatışmalarını barındırıyor. O çıkar çatışmalarını yönetebilmek ise devletin açık veya zımni müdahalesini gerektiriyor. Bu noktada faiz, kar, fiyat vs. oranların “doğru” bilinmesinden ziyade devleti genel dengeleri yönetebilecek donanıma ulaştıracak biçimde bu değişkenlerin çatışan çıkarlar üzerindeki etkilerinin neler olabileceğinin açığa çıkartılması daha çok önem arz ediyor.

O halde konuşulması gereken asıl konu, faiz seviyesinin, fiyatın veya kurun, şirketler kesimini, üretici sermayeyi nasıl etkilediği, finans kesimi karları için ne anlam ifade ettiği ve/veya çalışanların satın alma gücüne nasıl yansıdığı olmalı. Bugün bu kesimler arasındaki çıkar çekişmelerinin ancak ve ancak yüksek fiyat, kur, faiz seviyelerinde gerçekleşeceğinin ortaya çıkardığı küresel iktisadi bir konjonktürü yaşıyoruz. Bu değişkenlerin oynaklığı, eriştikleri seviyeler, “ara faz” açmazının da belirleyicileri olarak ön plana çıkıyor.

 

Kapitalizmin Covid Savaşı

Covid-19 bağlantılı iktisadi daralma, pandemi ortamının oluşturduğu iktisadi ilişkiler özü itibariyle kapitalizmin işleyişine içerlek olan bir durumu göstermiyordu. Gerçi pandemi sonrası dünyada neoliberalizmin sona erip ermediği konusu iştahla tartışılıyordu ancak salgının kapitalist ekonominin, sermaye birikim süreçlerinin üzerinde ciddi değişiklikler meydana getirmediği de ortaya çıkmıştı. Salgın, kapitalist üretimin besleyicisi olan toplumsal ilişkiler açısından önemli sonuçlar ortaya çıkardı ama kapitalizmin temel işleyiş mekanizmalarını değiştirecek bir çıktı üremesini sağlayamadı.

Dahası, toplumsal ilişkiler açısından salgın, sağlık sisteminin nasıl çalıştığını veya insanların doğa ile kurdukları ilişkileri incelerken kapitalizmin temel mekanizmaları hakkında değişiklik önerecek fikirleri açığa çıkartamadı. Pandemi döneminin neoliberalizmin geleceği ile ilgili olarak ortaya çıkarttığı en önemli husus ise devletin hiç beklenmedik bir şekilde daha önceleri hiç görülmediği haliyle sahneye çıkmasıydı.

Devletin rolünün kapitalizmin merkantilist döneminden bugüne kadar olan süre içinde ilk kez bu kadar güçlü bir şekilde ortaya çıkması ancak ve ancak “parasal mekanizmaların” kontrolü üzerinden mümkündü. Devletin paranın kontrolü üzerinden güçlü bir şekilde sahneye çıkması, bir başka boyutuyla da küresel hegemonya savaşları ile özellikle Çin ve ABD arasındaki hegemonya rekabeti ile ilgilidir. Bu konuyu aşağıda daha detaylı ele alıyoruz.

finans

Küresel Kapitalist Hegemonik

Birinci Dünya Savaşı’nın başladığı 1914’ten bugüne kadar ilk kez kapitalist hegemonik mücadele doğrudan ekonomik nedenlerden kaynaklanıyor. Yakın geçmişte hegemonik çekişmeler daha çok askeri ve siyasi nedenlerle oluyordu. Geçmişte, Soğuk Savaş döneminde, Batı emperyalizmi ile Sovyetler Birliği arasındaki çekişmenin kökünde askeri ve siyasi etki alanları oluşturmak bulunuyordu. Ekonomik etkiden bağımsız olan bir yarış, çekişme söz konusu idi. Bugün ise Çin’le olan hegemonik yarış doğrudan ekonomik alandaki gelişmelere göre şekilleniyor. Sovyetler Birliği’nin ABD ile iktisadi alanda rekabet etmesi düşünülemezdi. Bugün hegemonik çekişmenin “diğer” tarafını oluşturan Çin ise ekonomik olarak rekabet ediyor, askeri ve siyasi etki alanı oluşturma itkisi ekonomi alanındaki rekabeti takip ediyor.

Bu farklı sistemlerin birbirleriyle küresel hegemonya çekişmesinin temelinde, daha doğrusu, kapitalist hegemonik savaş stratejisinin sürdürücüsünün bugün doğrudan iktisadi alan olduğunu ortaya çıkarıyor. Küresel hegemonik çekişmelerin yoğunlaşması devam edeceğe benziyor. Bu çekişmelerin sonlandırılabileceği bir coğrafi mekan göstermek de an itibariyle mümkün değil.

Bir yandan bu ekonomik sorunların ortaya çıkışı diğer yandan küresel rekabet durumu kapitalist ekonominin finansallaşma ile birlikte yaşadığı dönüşüm ile ilgili. Şimdi bugüne ışık tutması açısından bu dönüşümü irdeleyelim.

 

Gölge Finansın Doğuşu

2007-2009 sonrası dönem görece iktisadi durağanlık (stagflasyon) dönemiydi. Bu dönemde yatırımlar zayıf, tüm dünyada ama özellikle merkez ülkelerde emek verimliliği düşük kaldı. Kapitalizm doğası gereği emek üretkenliği artışı sağlayan, bu artış olmazsa olmaz bir iktisadi yapı. Etrafında oluşan tüm sosyal, kültürel ilişkilerin belirleyicisi bu emek verimliliği artışının sağlanması, meta fetişizmi.

Ama son on yıllık dönemde zayıf üretkenlik artışı arz cephesindeki gelişmeleri de etkiledi. Miktar Genişlemesi (Quantitative Easing) olarak bilinen dönemde büyük şirketler, tekeller, küresel piyasalara hükmeden büyük girişimler paraya boğuldular. Küresel ölçekte bir likit kaynak patlaması yaşandı. Ancak ilginç olan durum, bu likiditenin yatırımlara yönelmemesiydi. Bir yerde para bolluğu ile finansallaşmış kapitalizm, 2007-2009 krizi sonrası bulunduğu yeri yeni duruma ayarlamaya çalışıyormuş görünüyordu.

Finans sektöründe gözlemlenen en ilginç gelişme ise son on yılda bankacılığın gerilemesi, karlarının düşmesi, zayıflamalarıydı. ABD’de büyük bankalar karlılıklarını yitirdiler. Bankalar için finansal karların altın çağı olan 1990’lar ve 2000’lerdeki durum sona erdi. Banka kredileri eskisi kadar hızlı büyümüyordu. Finansallaşma tam anlamıyla bir kavşakta idi. Büyük bankalar bir şekilde gerilerken gölge bankacılığın, gölge finansın payı genişledi. Bu da finansal sistemin kendisini yeni duruma uyarlamasını getirdi. Gölge finans daha az regüle edilen ama büyük oranda finansal aracılık yapan kurumları ön plana taşıdı. Bugünkü kapitalizmin en önemli özelliğinin bu gölge finansal kurumlarının, hedge fonların, karşılıklı fonların yaygınlık kazanması olduğunu söyleyebiliriz.

Gölge finans kuruluşları çağdaş kapitalizmin en belirgin özelliğini oluşturdu. Gölge bankacılığın önemi geleneksel mevduat bankacılığına rakip olacak şekilde arttı ve 2007-2008'deki yüksek faizli ipotek krizinde ve ardından gelen küresel durgunlukta en önemli nedendiler. Bunlar kısaca başka kurumlardan para toplayıp borsaya yatırım yapan, portföy yöneten kuruluşlar. BlackRock, Berkshire Hathaway gibi gölge bankacılık kurumları son derece karmaşık ve finans regülatörleri ve siyasiler için hala son derece gizemli kurumlar. Bugünkü boyutu itibariyle 20 trilyon doların üstünde bir büyüklükle geleneksel bankacılık sisteminden iki kat fazla büyüklüğe ulaşmış durumdalar. Gölge bankacılık, genelde geleneksel bankacılık işlevlerini yerine getiren ancak bunu hukuki olarak düzenlenen mevduat kurumları sisteminin dışında veya yalnızca gevşek bir şekilde yapan kurumlar ve piyasalar. Bu kurumlar hızla büyüyerek finansal akımları kontrol etmeye başladılar. Gölge bankacılık sisteminin bileşenleri arasında menkul kıymetleştirme araçları, varlığa dayalı ticari senet kanalları, para piyasası fonları, geri alım anlaşmaları için piyasalar, yatırım bankaları ve ipotek şirketleri yer alır.

New York Borsası
New York Borsası (Atılgan Özdil/AA)

 

Pandemi Sonrası Sarsıntı

Aslında devletin bir şekilde dahli olmadan bunların hiçbiri olamazdı. Uygulanan para politikaları bu oluşumları büyük ölçüde destekledi. Merkez bankaları piyasalara likidite sağlarken devletlerin uyguladığı “tasarruf tedbirleri” üzerinden daraltıcı maliye politikaları uygulamaya kondu. Üretim cephesi zayıf kalırken, finans kesimi ise gölge bankacılık sayesinde genişliyordu.

Devletin rolü tam da bu dönemde pandemi tarafından sınanmaya başlandı. Ekonomiler, şehir merkezleri, pazarlar kapandı, üretim yavaşladı. Sağlık sistemlerini destekleyecek şekilde devletin kaynak aktarım mekanizmaları harekete geçirilerek yoksulların, işçilerin, ücretlilerin hayatlarını korumak yerine metropolleri kapatma yolu seçildi. Krizin doğası açığa çıkmaya başlayınca bu durum felaketin büyüklüğünü de göstermeye başladı. Sonuçta ABD, İngiltere gibi ülkeler büyük can kayıpları ile karşılaştı.

Başta ABD, İngiltere gibi devletler takip ettikleri salgın politikalarını değiştirme yolunu seçtiler. Gerçi para politikaları uygulamalarında daha önce yapılanlar yapılmaya devam edildi ama maliye politikasında tasarruf tedbirleri yavaş yavaş terkedilerek daha genişletici politikalar uygulanmaya başlandı. Devletler bazı alanlarda para harcamaya başladı. Ücretlerin kısmi desteklenmesi, hane halkının, tüketicilerin kısmen de olsa desteklenmeleri, insanlara bir nevi evrensel temel gelir sağladı. Şirketler kesiminin gelirleri de kısmen desteklendi. Toplam talebi artıracak büyük destekler verilmeye başlandı. Bütün bunlar büyük işletmeleri destekledi. Çalışan kesimlere verilen destek ise krizin boyutunu idare edilebilir düzeyde tutmaya yetecek kadardı. Kamu borç yükü özellikle ABD, İngiltere, Japonya, Almanya, Fransa gibi büyük kapitalist ekonomilerde süratle arttı.

Likidite genişlemesi, kamu ve özel borçların süratli artışı, merkez bankalarını çağdaş kapitalizmin en önemli kurumları haline getirdi. Bunlar para piyasalarına hükmetmeye başladılar. Finansal sistem merkez bankası müdahalesi olmadan çalışamaz hale geldi. Bu da kamu kesiminin iktidarını kuvvetlendirdi. Krediler kamu cephesinden gelmeye başladı. Bu durum Batılı kapitalizmin karşılaştığı en önemli sorunların başında geliyor, tüm sorunların kökü aslında burada yatıyor ve sermaye için birikim krizi doğuruyor. Kısaca “ara faz” açmazının ana nedenlerinden bir diğeri bu.

Salgın döneminde devlet bugüne kadar olduğundan çok daha güçlü bir şekilde ortaya çıktı. Bugüne değin neoliberal politikaların serbestleştirici yaklaşımı şimdi devlet güvencesinde, New York ve Londra borsalarındaki finans elitinin çıkarları açısından garantiye alınıyordu. Artık devlet çekişli bir neoliberal finansallaşmadan bahsedilebilirdi. Aslında özel mülkiyeti tehdit eden hiçbir karşı alternatif yokken devletin bu kadar yakından küresel finans elitinin çıkarlarını koruması biricik bir durumdu. Batı’da devletin bu kadar yoğun müdahalesine rağmen kamu yatırımlarının hala çok sınırlı kaldığını da vurgulayalım. Sermaye ve emek arasındaki çelişkiler emek lehine değişmedi. Devlet gücü sermayeyi kurtarmaya ve küresel elitin dünyayı yönetebilme kabiliyetini güçlendirmeye yönelik devreye girdi. Bu politikalar değişinceye kadar “ara faz” dönemi sonlanmayacak.

Şirketler kesimi açısından arz cephesindeki, üretim ve emek verimliliği sorunları devam edecek gibi duruyor. İşin aslı şu ki bahsedilen tüm sorunların temelinde emek verimliliği düşüklüğü ve sermaye karlılığının azlığı bulunuyor. Arz cephesinden bu kadar zayıf tepkilerin gelmesinin nedeni de bu. Şirketler kesiminde karlılık çok düşük. Bu durumda, şirketler kaçınılmaz olarak daha çok yeşil ekonomiye açılacaklar ve yeşil ekonomi daha çok gündeme gelecek. Dijitalleşme ve elektronik alan daha fazla açılacak. Ancak ne yeşil ekonominin ne de dijitalleşmenin karlılık üzerine oluşturacağı etkinin ne olacağı hala belirsiz. Bu gelişmelerin arz cephesini radikal bir şekilde değiştireceği, verimlilik veya karlılık seviyesini artıracağına dair yeni bir delil henüz yok. Bu kendi içinde tek başına ele almayı gerektirecek kadar önemli bir konu.

Talep cephesinin ise devletlerin borç seviyesinde bağlı olarak belirleneceği çok belli. ABD’nin borç seviyesi hayli yüksek. Bunun ana nedeni içerideki çıkar çatışmasının yönetilmesi. Para arzının çok yüksek olması ile enflasyon tehdidinin sürekli olması artık bir gerçeklik. Çalışanların satın alma güçlerini korumak ve ücretleri artırmak için dayatacakları ve bu konuda taviz vermeyecekleri, uzlaşmaya yanaşmayacakları çok açık. İşçiler açısından kapitalizmin bu dönüşümü çok ağır şartlar dayatıyor. Tüm bu gelişmelerin siyasi yaşama ve demokratikleşmeye etkisi çok da olumlu olmayacak. Bir yandan da bu durumun ve özellikle popülerleşen göç teması üzerinden düşmanca söylemlerin getirdiği ırkçılık ve faşizm tehdidi bulunuyor. Toplumsal bir kaos ortamının tüm unsurları yavaş yavaş şekil alıyor.

Çin’e bakıldığında Çin’in daha başarılı olarak krizi idare ettiğini görüyoruz. Burada rejimin otoriteryen doğası veya insan hakları ihlalleri bizi bu analiz düzeyinde şimdilik ilgilendirmiyor. Çin farklı iktisadi yöntemleri kullanarak kamu yatırımlarını destekledi. Çin’in daha başarılı olmasının nedeni devletin iktisadi kaynaklara hem üretici kaynaklara hem de bankalara sahip olmasıydı. Çin’in Batı’dan farkı, Batı’daki devletin kaynak kullanımı kontrolünü para ve finans piyasaları mekanizmaları üzerindeki hakimiyeti ile yapma özelliğinin çok farklı bir durum meydana getirdiğini vurgulayalım.

Oysa Çin’de Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) ekonomik süreçler üzerinde mutlak hakimiyeti bulunmaktadır. Büyük bir kontrol mekanizmasının sahibidir. ÇKP sadece iktisadi kaynakları değil bu kaynakları yöneten insan malzemesini de kontrol ediyor. Çin’in karşılaştığı sorunlar Batı’dakinden çok farklı sorunlar. Bu şekilde yukarıda çizilen resim, bizim yakın gelecekte, geçmişten gelen sorunlarla gelecekteki çözümsüzlükler arasında çabalayacağımız bir ara faz içinde bulunacağımızı teyit ediyor.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası