Kriter > Ekonomi |

Dolar Neden 10 TL Olmadı?


Hükümet olağandışı bir yoğunlukta geçen yerel seçim maratonuna rağmen mali disiplinden aşırı derecede taviz vermeden iç talep daralmasını en fazla yaşayan sektörlere destek oldu.

Dolar Neden 10 TL Olmadı

Türkiye ekonomisi geçtiğimiz yılın Ağustos’unda tarihinin en büyük spekülatif ataklarından birini yaşadı. Kur şokunun ardından bir yıl geçti. Bazıları bu süreç zarfında dolar kurunun 10 TL olacağını, önce reel sektörün sonra da bankacılık sisteminin çökeceğini ve hatta Türkiye’nin yeniden IMF’ye muhtaç kalacağını öngörüyordu.

Evet, bu bir yıllık süreçte bazı ekonomik göstergeler kötüleşti; ekonomik büyüme yavaşlarken faiz, enflasyon ve işsizlik arttı. Ancak bütün bu tahribata rağmen Türkiye ekonomisi direncini korudu. Ekonomik dengelenme sürecinde enflasyonu ve cari açığı düşürme konusunda önemli mesafeler katedildi. Halen ABD’nin yaptırım kartının masadan tamamen kalkmaması ve olası bir küresel resesyon gibi meselelerden kaynaklı bazı riskler devam etse de Türkiye kolay kolay her ülkenin altından kalkamayacağı ekonomik baskıyı üzerinden atma yolunda emin adımlarla ilerlemeye devam ediyor.

Peki, neden bazılarının öngördüğü en karamsar tablo gerçekleşmedi? Bu soruyu farklı açılardan masaya yatıralım

İlk olarak kur şokunun Türkiye ekonomisinin kendi iç yapısındaki çözümü zor sorunlardan ziyade büyük oranda siyasete ve dış politikaya dayalı risklerden kaynaklandığını vurgulamak gerekiyor. Türkiye ekonomisi dinamik bir ekonomidir. Son altı yılda yaşanan onca iç ve dış şoka rağmen yatırım iştahını korumaya çalışan güçlü bir reel sektöre sahiptir. Genç nüfusun vermiş olduğu canlı bir iç piyasası var. Yeri geldi bunlar da tıkandı ancak devreye bu sefer de ihracat girdi. İç tüketim ve yatırım harcamalarının daraldığı yerde kur şokunu rekabet avantajına dönüştürmeye çalışan imalat sanayii ekonomik büyümeyi ihracat kanalıyla ayakta tutmaya çalıştı.

Türkiye, bütçe açığı ve kamu borcu açısından birçok G20 ülkesinden daha iyi bir pozisyonda olduğu için gerektiğinde ekonomiyi destekleyici maliye politikalarını devreye sokabiliyor. Daralma dönemlerinde ekonominin çarklarının dönmesine destek olmak için çok önemli bir avantaj bu. Örneğin bazı AB ülkeleri 2008’deki küresel finans krizi sonrasında kemer sıkma politikası uygulamak zorunda kaldığı için Avrupa’da krizin etkileri daha da derinleşmiştir. Hükümet olağandışı bir yoğunlukta geçen yerel seçim maratonuna rağmen mali disiplinden aşırı derecede taviz vermeden iç talep daralmasını en fazla yaşayan sektörlere destek olmuştur.

 

IMF’ye Muhtaç Olmadan

Halkbank davası, Suriye iç savaşı ve S-400 meselesinde olduğu gibi uzunca bir süre jeopolitik gelişmeler ve dış politikaya dair riskler en kötü senaryolar baz alınarak fiyatlandı. Ancak Türkiye’nin dış politikaya dair kazandığı önemli deneyimlerle birlikte son yıllarda kendisine diplomasi masasında açtığı hareket alanları göz ardı edildi. Diplomatik hamlelerle bazı risklerin –tamamen ortadan kalkmasa da– yönetilebilir hale getirilmesi zamanla finans piyasalarındaki kara bulutların dağılmasını sağladı.

Bu bir yıllık süreçte küresel ekonomiye yönelik bazı gelişmeler de Türkiye’nin lehine çalıştı. Birçok karavanacı ekonomist Fed ve Avrupa Merkez Bankasının 2019’da faiz artıracağını ve dolayısıyla bu durumun Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışını hızlandıracağını öngörüyordu. Ancak ticaret savaşlarının da etkisiyle küresel ekonominin yavaşlama sinyali vermesi faiz indirim sürecinin startını verdi. Gelişmiş ülke merkez bankalarının para politikasını yeniden genişletmeye başlayacağı beklentisinin ağırlık kazanması kur ve faiz cephelerinde Türkiye’nin elini rahatlattı.

Tarihte Türkiye gibi küresel siyasi ve ekonomik sistemin içinde olup da üzerinde bu denli ekonomik baskı oluşturulmaya çalışılan çok fazla ülke yok. Bu zorlu süreçte politikalar anlamında zaman zaman bazı aksak adımlar atılmış olabilir. Aslında bu da gayet normal. Bir taraftan Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişle birlikte ekonomi yönetişiminde ciddi değişiklikler yapmaya çalışırken bir taraftan da ekonomiyi ayakta tutmak için hızlı hamleler yapılması gerekti. Zamana karşı yapılan bu yarışta acele karar verme zorunluluğundan dolayı bazı aksaklıklar yaşanmış olsa da ekonomi yönetimi Türkiye’yi IMF’nin rehberliğine muhtaç bırakmadan ülke ekonomisini rotasında tutmaya çalıştı.

Bu denli büyük bir kur şoku sonrasında yaraya gerekli müdahaleyi yapmadan önce kanı durdurmak gerekiyordu. Bu bir yıllık süreçte kan durduruldu, yaranın etrafı da temizlendi. Ancak şimdi ekonomideki sorunlu alanlara neşter vurulabilir. Bu aşamadan sonra daha koordineli ve bütüncül bir yaklaşımla sorunlara çözüm üretilmeye başlanacaktır. Yeni Ekonomi Programı ve 11. Kalkınma Planı’nda yer alan reformların hayata geçirilmesi için daha uygun bir ortam oluştuğu söylenebilir. Sorunlu kredilerin yapılandırılması, hal yasası, kıdem tazminatı, tarım ve sanayi politikaları kapsamında teşvik sistemi ve vergi reformu önümüzdeki dönemin en kritik konu başlıkları olacaktır.

Türkiye bu alanlardaki gerekli reformları devreye aldıkça zamanla ekonomik büyümeyi daha istikrarlı bir yola sokmayı başaracaktır. Enflasyon, cari açık ve işsizlik de ancak bu şekilde yapısal olarak düşebilir. Önümüzde bütün bunları gerçekleştirmek için ekonomik açıdan hayati öneme sahip dört yıllık bir periyot var.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası