Kriter > Dosya > Dosya / 15 Temmuz |

Bir Soğuk Savaş Örgütü Olarak FETÖ’nün Yurt Dışı Eğitim Yapılanması ve Türkiye Maarif Vakfı


Kuruluştaki siyasi atmosfere rağmen Türkiye Maarif Vakfı kendi misyonunu sadece FETÖ ile mücadeleyle sınırlandıran bir kurum değildir. FETÖ tehdidinin bertaraf edilmesi sonrasında da Türkiye adına yurt dışında eğitim faaliyetlerini uzun yıllar boyunca gerçekleştirecek olan ve uluslararası eğitimde Türkiye’nin markası olmayı hedeflemiş bir kamu vakfı olarak hareket etmektedir.

Bir Soğuk Savaş Örgütü Olarak FETÖ nün Yurt Dışı Eğitim
(Abukar Mohamed Muhudin/AA, 21 Mayıs 2022)

FETÖ’nün yükselişi ve düşüşü özünde bir Soğuk Savaş hikayesidir. ABD ve Sovyetler Birliği arasındaki mücadele, sadece NATO ve Varşova Paktı arasındaki askeri ve stratejik nitelikli bir kutuplaşmadan ibaret değildi; siyasi, ekonomik, ideolojik ve kültürel boyutları da olan çok yönlü bir rekabete dayanıyordu. Komünist sistemin totaliter bir ideolojiye dayandığı ve güçlü bir propaganda mekanizmasının toplumu kontrol etmek ve dönüştürmek için temel araç olarak kullanıldığı bilinen bir gerçektir. Ancak liberal değerler etrafında birleşen Batı blokunun kendi iç dayanışmasının üye ülkelerin kendi iç siyasi toplumsal sistemlerinin doğal işleyişine bırakıldığının düşünülmesi de yanlıştır. Toplumların antikomünist bir çizgide tutulması için NATO ülkelerinde de açık veya kapalı yöntemlerle pek çok toplum mühendisliği projesinin hayata geçirildiği, siyasi manipülasyonlar yapıldığı ve hatta askeri darbelere destek olunduğu, bugünden düne bakıldığında çok daha iyi anlaşılıyor.

FETÖ üzerine yapılan araştırmalar, başta örgüt elebaşı Fetullah Gülen olmak üzere etrafında oluşan halkanın aslında baştan beri kurmaca olduğunu; dini cemaat adı altında nihai amacının ne olduğu kestirilemeyen ezoterik ve mesiyanik bir kült yapı olduğunu gösteriyor. Bu örgütün oluşumu muhtemelen 1960 darbesi sonrasında Türkiye’nin siyasi, ekonomik ve askeri yapılanmasının yeniden tasarlanması sürecine tekabül ediyor. Ateşli, genç bir vaizin Edirne ve İzmir gibi nispeten dini yönden daha zayıf olduğu düşünülen illere atanması ve eğitim-öğretim alanında özellikle gençlerle buluşturulacak imkanlar sunulması tesadüf olmasa gerek. Nitekim ileriki yıllarda bu strateji, ülkenin dört bir yanında özel okul zincirleri, dershaneler ve hatta zamanla üniversiteleri olan bir yapıya dönüşmüş; bu eğitim yapıları üzerinden şehirleşen mütedeyyin alt sınıflar için farklı sosyalleşme imkanları ve toplumsal mobilizasyon fırsatları sunulmuştur. Böylece periferiden merkeze gelen gençler, bu yapının hem faydalanıcıları olmuş hem de endoktrinasyon yoluyla son derece kullanışlı örgüt elemanlarına dönüşmüşlerdir. Siyasal sistemin katı laik yapısının ve dışlayıcı politikalarının da böyle bir kült yapının 15 Temmuz gecesi robot canavarlara dönüşen militan mahrem yapısının oluşturulması için fazlaca güçlü bir meşruiyet temeli sağladığı söylenebilir.

 

Okullar Önce Orta Asya’da Açıldı

Bu yazının konusunu oluşturan FETÖ’nün yurt dışı okullarının kurulması ise Türkiye’de kendi stratejileri bağlamında başarı elde eden modellemenin Soğuk Savaş sonrası dönemde tedrici olarak diğer ülkelere aktarılması yoluyla sağlanmıştır. Soğuk Savaş’ta Batı dünyasının komünizme karşı savunulmasında bir cephe ülkesi olarak görev yapan Türkiye’nin uluslararası rolü yeniden tanımlanmış, Türkiye’ye jeopolitik rolü kadar önemli olan jeokültürel bir rol yüklenmiştir. Ian Lesser ve Graham Fuller’in 1993’te yazdığı “Türkiye’nin Yeni Jeopolitik Konumu” başlıklı kitap, Türkiye’ye özellikle bağımsızlığını yeni kazanmış Orta Asya’da Müslüman Türk dünyasının ekonomik ve politik dönüşümünde rol model olmayı öneriyordu. Türkiye’nin izlediği piyasa ekonomisine dayalı kalkınma politikaları ve arızalı da olsa işleyen çok partili demokrasisinin önemli bir tecrübe olarak bu kardeş Türk Cumhuriyetleri için öğretici olacağı varsayılıyordu. Bu amaçla ilgili ülkelerin toplumsal dönüşümü için Türkiye’deki iş adamları kadar eğitim kurumlarının da öncü rol oynaması önerilmekteydi. Bu bağlamda ABD’nin Türkiye’de iyi tanıdığı FETÖ yapılanmasının 1992’den itibaren Kafkasya ve Orta Asya ülkelerine yönlendirilmesi bir tesadüf değil, stratejik bir operasyondan ibarettir. Nitekim FETÖ’nün yurt dışında açtığı okullar kendisine yakın iş adamları vasıtasıyla önce Orta Asya’da hızla yayıldı, sonra da bu tecrübe 2000’lerde Balkanlar, Güney Asya (Pakistan, Afganistan ve diğerleri) ve nihayet Afrika kıtasına yayılarak zamanla küresel bir ticaret ve eğitim ağına dönüştü.

SSCB’nin dağılması ile FETÖ’nün okul açtığı ilk ülke Azerbaycan olmuştu. 1992’de açılan Nahçıvan Türk Lisesi’ni diğer ülkelerde açılan okullar takip etti. FETÖ’nün okullaşma faaliyetlerinin en yoğun olduğu ülke ise 1992’de 29 okul sayısına eriştiği Kazakistan oldu. Türk Cumhuriyetlerde başlayan okullaşma süreci, kısa zamanda önce Türkiye’nin siyasi ve kültürel etki alanı olan yakın coğrafyası Balkanlar, Ortadoğu, Afrika ve Asya’da, ardından Amerika, Avrupa ve Avustralya gibi kıtalarda da devam etti. Bu yayılma hızıyla kısa zamanda FETÖ, yüzü aşkın ülkede okullar açtı.

Türkiye’de kendisini toplumsal meşruiyet açısından dini temelli sivil bir cemaat olarak tanımlayan, açtığı “evler, dershaneler, yurtlar ve eğitim kurumları” etrafındaki yarı açık, yarı gizli yapılar üzerinden kurgulayan örgüt, yurt dışı okul faaliyetlerinde ise kendisini Türkiye menşeli, kaliteli eğitim veren modern bir sosyal dayanışma hareketi olarak tanımlamıştır. Açtığı okullarında modern eğitime öncelik vermesi, yabancı dil olarak İngilizcenin öğretilmesi ve başarılı öğrencilerin öncelikle ABD ve Avrupa üniversitelerine gönderilmesi ev sahibi ülkeler için oldukça çekici motivasyonlardı. Orta Asya ülkelerindeki yöneticiler için bu okullar, aynı zamanda Rusçu olmayan, zamanın küreselleşme söylemine son derece uygun ve Batı tipi liberal yeni siyasi/toplumsal elit yetiştirme (devşirme) kaynağı olarak görülüyordu. Bu okullar esasen FETÖ’nün yurt dışındaki iş adamları örgütleri, sosyal yardım kuruluşları ve eğitim faaliyetlerinden oluşan yapılanmasının bir parçasıydı. Okulların beşeri ve mali kaynakları ise büyük ölçüde Anadolu insanından sağlıyordu. İş adamlarından topladıkları himmet adı verilen bir nevi örgüt vergisi; kurban faaliyetleri ve kurdukları insani yardım derneklerine yapılan bağışlar bu yapının temel finans kaynağını oluşturmaktaydı. Her yıl dünyanın farklı bölgelerinde ve Türkiye’de düzenledikleri Türkçe olimpiyatları, okulların abartılmış başarı hikayeleri ve örgüt içindeki insani fedakarlıkları anlatan hikayeler, bu yapının Türk toplumu nezdindeki meşruiyetini sağlamaya yönelik anlatılardı. Pek çok gözlemci ise böyle bir küresel yapının sadece himmet gelirleriyle sürdürülmesinin mümkün olmadığını düşünmekte ve yabancı ülkelerce fonlandıklarına ilişkin güçlü şüpheler dile getirilmekteydi.

Örgüt elebaşı Gülen’in 1999’da bir daha geri dönmemek üzere ABD’ye göç etmesi, aslında bu yapının küresel düzeydeki faaliyetlerinin hangi merkezlere hizmet ettiğinin açık bir göstergesidir. Nitekim 15 Temmuz sonrasında Türkiye’den kaçan pek çok örgüt elemanının doğrudan veya dolaylı olarak ABD, Kanada, İngiltere ve Almanya gibi ülkelere gitmesi ve Türkiye’nin tüm taleplerine rağmen örgütün lider kadrosunun hiçbir şekilde ülkemize iade edilmemesi de FETÖ konusundaki bu iddiaları desteklemektedir.

Uluslararası Eğitim Markası Maarif Vakfı, İNFO

Okulların FETÖ İçin Oynadığı Rol ve Önem

FETÖ’nün kurucularının başlangıçtaki amaçları ne olursa olsun, bu yapının küresel ticari ağları güçlendiren, eğitim vasıtasıyla Batı’nın neoliberal küreselleşmeci ideolojisini taşıyan yeni nesiller yetiştirerek nihai analizde ABD merkezli Anglosakson küresel hegemonyasının sürdürülmesini sağlayan bir fonksiyon üstlendiği söylenebilir. Okullar bu anlamda farklı coğrafyalarda yaşayan toplumların kılcal damarlarına ulaşmayı kolaylaştıran, o ülkelerin siyasi-bürokratik ve ekonomik elitlerine nüfuz etmeye yarayan çok güçlü bir imkandır. Özellikle küresel sistemin taşıyıcısı olacak küreselleşmeci yeni elitleri yetiştirmek, bu anlamda FETÖ okullarının temel işlevleri olarak görülmektedir.

Pratikteyse FETÖ ve arkasındakiler için bu eğitim kurumları örtülü bir şekilde her türlü siyasi, ekonomik ve diğer gizli faaliyetler için çok kullanışlı yapılar olarak hizmet vermekteydi. Menşe ülke olarak Türkiye’nin bu okulların rollerine ilişkin algısı ise elitler nazarında 17-25 Aralık süreciyle, kitleler nezdindeyse ancak 15 Temmuz sonrasında radikal biçimde değişmiştir. Dünyadaki FETÖ algısı değişimi ise darbe girişimi sonrası Türkiye’nin gerek medya gerekse tüm kurumlarıyla birlikte yürüttüğü etkin ve koordineli mücadele ile büyük ölçüde başarılmış görünmektedir.

 

Türkiye Maarif Vakfı’nın Çalışmaları ve Etkileri

FETÖ’nün Türkiye’deki terör faaliyetlerinin ve paralel bir devlet yapılanması oluşturmasının tespit edilmesi sonrasında, örgütün Türkiye’deki eğitim kurumları takibe alınmış, çeşitli kısıtlamalar ve kapatmalarla örgütün Türkiye’de genç nesillere erişimi, örgüte eleman devşirme süreci, finansal hareketliliği ciddi anlamda kısıtlanmıştır. Bu süreçte FETÖ’nün yurt dışındaki eğitim kurumları da mercek altına alınmış, örgütün “Türk Okulları” ismiyle kendisini Türkiye’nin meşru temsilcisiymiş gibi gösterme politikası engellenmek istenmiş; devletin uzun zamandır göz ardı ettiği bir alanda, yurt dışında bizzat devletin kurduğu ve devletin denetiminde uluslararası eğitim kurumları zinciri oluşturulması sürecine hız verilmiştir. Bu amaçla 17 Haziran 2016’da TBMM tarafından kabul edilen 6721 sayılı kanunla Türkiye Maarif Vakfı (TMV) kurulmuştur.

Kuruluştaki siyasi atmosfere rağmen TMV kendi misyonunu sadece FETÖ ile mücadeleyle sınırlandıran bir kurum değildir. FETÖ tehdidinin bertaraf edilmesi sonrasında da Türkiye adına yurt dışında eğitim faaliyetlerini uzun yıllar boyunca gerçekleştirecek olan ve uluslararası eğitimde Türkiye’nin markası olmayı hedeflemiş bir kamu vakfı olarak hareket etmektedir.

Haziran 2022 itibarıyla TMV dünya genelinde 104 ülkeyle resmi temas sağlamış olup 55 ülkedeki temsilcilikleri vasıtasıyla 67 ülkede faaliyetler gerçekleştirmektedir. Bu 67 ülkenin 49’unda ise açmış olduğu eğitim kurumlarında örgün ve yaygın eğitim hizmeti vermektedir. Bu eğitim kurumlarının 406’sı okul öncesi, ilk ve orta öğretim (K-12) düzeyinde eğitim veren okullar, biri üniversite, 21’i ise yaygın eğitim hizmeti veren Eğitim Merkezlerinden oluşmaktadır. Toplamda 428 eğitim kurumunun 234’ü eskiden FETÖ iltisaklı olup, TMV’nin ilgili ülkelerle gerçekleştirdiği diplomatik müzakereler neticesinde kapattırılmış, ardından Vakfın uhdesine devredilmiştir. Geri kalan 194 eğitim kurumu ise TMV tarafından doğrudan açılmıştır. TMV’nin yurt dışındaki eğitim kurumlarında 50 bini aşkın öğrenci eğitim almaktadır.

 

Türkiye’nin ilgili kurumlarının ve Türkiye Maarif Vakfı’nın ortak girişimleriyle yurt dışındaki FETÖ iltisaklı okulların kapatılmasında dört farklı süreç işlemektedir:

Bazı ülkeler FETÖ iltisaklı okulları kapatmıştır. Bu ülkelerin başında Özbekistan ve Rusya gelmektedir. Özbekistan 2000, Rusya 2008’te FETÖ iltisaklı okulları kapatma kararı almıştır. Bu iki ülkenin FETÖ’yü bir casusluk ağı olarak tanımlamaları ve özellikle Rusya’nın FETÖ’yü ABD ile ilişkilendirmesi bu kapatma kararlarında etkili olmuştur. Fas, Cezayir ve Sırbistan gibi ülkeler de Türkiye’nin uyarısı üzerine bu okulları tamamen kapatmıştır.

Bazı ülkeler FETÖ iltisaklı okulları kapatıp devletleştirmiştir. Bu ülkelerden Türkmenistan 2011, Tacikistan 2013, Azerbaycan 2018’de FETÖ iltisaklı okulları tasfiye ederken, Kazakistan kendi eğitim bakanlığına bağlı devlet okulları statüsüne çevirmiştir.

Bazı ülkeler FETÖ iltisaklı okulları kapatıp TMV’ye devretmiştir. Haziran 2022 itibarıyla TMV’nin yurtdışındaki eğitim kurumlarının 234’ü daha önce FETÖ iltisaklı olup, ilgili ülkelerin kapatıp Vakfa devrettiği okullardan oluşmaktadır. FETÖ iltisaklı okulların kapatılıp TMV’ye devri uluslararası hukuka uygun prosedürlerle gerçekleşmektedir. Örneğin, Afganistan’daki FETÖ iltisaklı okulların kapatılıp TMV’ye devredilmesini sağlayan “Afgan-Türk Okullarının Türkiye Maarif Vakfı’na Devrine Dair Mutabakat Zaptı (2018)” 3 Ocak 2019’da BM Sekretaryası tarafından tescil edilerek tescil sertifikası imzalanmıştır. Pakistan’da ise okullar, Anayasa Mahkemesinin FETÖ’yü terör örgütü ilan ederek bu okulların TMV’ye devredilmesi kararıyla devralınmıştır.

Bazı ülkeler FETÖ iltisaklı okullar konusunda işlem yapmamakla birlikte, TMV’nin okul açmasına da izin vermektedirler. Haziran 2020 itibarıyla TMV 29 ülkede 172 yeni eğitim kurumu açmıştır. Bu ülkelerin çoğunda FETÖ iltisaklı okullar belli ölçüde faaliyetlerine devam etmektedir. Ancak “Türk Okulu” ismini kullanamayan ve Türk bayrağını binalarına asamayan FETÖ iltisaklı okullar, TMV’nin açmış olduğu modern okullar karşısında rekabette geriye düşmeye başlamıştır. TMV’nin okul açtığı ülkelerde FETÖ iltisaklı okullara olan rağbet azaltmakta, zamanla kendiliğinden kapanmaya başlamaktadır. TMV Türk bayrağını dalgalandırdığı eğitim kurumlarıyla “Türk Okulları” markasını dünyanın dört bir köşesine yaymaktadır. Böylece FETÖ iltisaklı okullarda Türkiye aleyhine yürütülen kara propaganda faaliyetleri engellenmekte, FETÖ’nün genç zihinleri bulandırmasına mani olunmaktadır.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası