Kriter > Dosya > Dosya / Tarım |

Türkiye’de Buğday Üretim Politikaları Sorunları ve Çözüm Önerileri


Niçin ülke olarak buğdayı hem ihraç hem de ithal ediyoruz? Bu sorunun iki cevabı var. Dışarıdan buğday alıp işleyip un haline getirerek, bu unu satıyor ve daha çok kar ediyoruz. Bir de elimizdeki buğdayların büyük çoğunluğunun ekmeklik ve makarnalık kalite değerleri düşük. O nedenle dışarıdan kalite değerleri yüksek buğday alıp ekmek ve makarna yapıyoruz.

Türkiye de Buğday Üretim Politikaları Sorunları ve Çözüm Önerileri
(Eşber Ayaydın/AA)

Buğday, dünyada en çok üretilen ve pek çok ülkenin beslenme, ticaret ve ekim nöbeti sistemlerinde vazgeçilemez bir kültür bitkisi. Yapılan bilimsel araştırmaların sonuçlarına göre, gen merkezi Anadolu ve MÖ 9600’lerde bugünkü Suriye ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin bir kısmını kapsayan (eski adıyla Levant) bölgede doğal olarak yetiştiğini gösteriyor. Ekmeklik (Hekzaploid) buğday için en eski kanıt ise Çatalhöyük'te bulunan ve MÖ 6400-6200’lere DNA analizi yoluyla tarihlenen buğday tohumları.

Buğday üretimi, dünya genelinde yaşanan iklim krizleri sonucu değişen doğal dengeden nasibini almaya başladı. Özellikle yıllardır gerek bitkisel ve gerekse hayvansal ürünlerin üretiminde aksayarak da olsa ayakta durmaya çalışan ülkemiz gerek pandemi şartlarından çıkıp normalleşmeye adapte olma süreci gerek Rusya-Ukrayna Savaşı ve gerekse Hindistan’ın artık buğday ihracatı yapmayacağını açıklaması ile buğday tedariki yönünden sıkıntı yaşayacak gibi gözüküyor. Tarım cenneti olarak bilinen ve zengin tarım topraklarına sahip, buğdayın anavatanı olan ülkemizde ne oldu da buğday tedariki için endişe eder duruma geldik? Bu sorunun yanıtı için buğday hakkında gerek dünyadan gerekse ülkemizden bazı bilgiler vermek gerektiğini düşünüyorum.

Lüleburgaz’da bir un değirmeni
Lüleburgaz’daki bir un değirmeninde ithal edilen buğdaylar öğütülerek un haline getiriliyor. (Burak Kara/Getty Images, 22 Mart 2022)

 

Dünyada ve Türkiye’de Buğday Üretim Verileri

Amerika Birleşik Devletleri Tarım Bakanlığı’nın (USDA) Haziran 2021/22 üretim sezonu projeksiyonlarına göre 2,8 milyar ton olan dünya toplam tahıl üretiminin yüzde 28’ini buğday üretimi oluştururken, 464 milyon ton olan dünya toplam tahıl ihracatının yüzde 41’ini buğday ihracatı oluşturuyor. 2021/22 itibariyle dünya buğday ekim alanının yüzde 54,8’ini Hindistan, Rusya, AB, Çin ve ABD teşkil ederken, bu ülkeler aynı zamanda dünya buğdayının yüzde 65,1’ini üretiyorlar. Yine USDA’nın 12 Mayıs’ta dünya tahıl piyasalarına ilişkin yayınladığı rapora göre, buğday üretiminin geçen yıla göre 4 milyon ton daha düşük olacağı tahmin ediliyor.

Ülkemizin her bölgesinde yetiştirilebilen buğday, özellikle İç Anadolu Bölgesi’nde yaygın olarak üretiliyor. Yıllara göre değişmekle beraber ekmeklik buğday üretiminde yüzde 33-35’lik pay ile ilk sırada İç Anadolu Bölgesi yer alıyor. Bunu yüzde 17-20 ile Marmara Bölgesi ve yüzde 14-16 ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi izliyor. Üretimde en az pay ise Doğu Anadolu ve Ege Bölgelerine ait. Makarnalık buğday üretiminde ise ilk sırayı yüzde 38-42 ile İç Anadolu Bölgesi, ikinci sırayı yüzde 36-39 ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve üçüncü sırayı yüzde 13-15 ile Ege Bölgesi alıyor. TÜİK verilerine göre ilk 10 il sırasıyla; Konya, Şanlıurfa, Ankara, Diyarbakır, Yozgat, Sivas, Tekirdağ, Çorum, Kayseri ve Mardin.

TUİK’in son 11 yıllık buğday üretim rakamlarına baktığımızda, ülkemizde 2000’de 9.4 milyon hektar olan ekim alanının günümüzde 6.7 milyon hektara, 21 milyon ton üretiminin 17 milyon tona düştüğü, 223 kg/da* olan verimin ise yapılan ıslah çalışmalarının bir sonucu olarak 250 kg/da’ya kadar çıktığı görülüyor. Eğer buğday ıslahçılarımız bu konuda özverili bir şekilde çalışıp, verimi yüksek çeşitler geliştirmemiş olsaydı bugün buğday tedariki konusunda gerçekten çok büyük bir sıkıntı yaşardık. Bu nedenle gerek üniversitelerimizin ziraat fakültelerine ve gerekse bakanlığa bağlı araştırma enstitülerinde çalışan ziraat mühendislerine teşekkür etmemiz hatta minnet duymamız gerekir. İthalat rakamlarına baktığımızda ise 2010’da 4.5 milyon ton 2021’de ise 11 milyon ton buğday ithal etmişiz. Buğday ithal etmemize rağmen buğday ihracatı da yapmış ve 2010’da 3.3 milyon ton buğday ihraç ederken 2021’de 9 milyon ton buğday ihraç etmişiz. Bu yıl ise yaklaşık 7 milyon ton ihraç, 10 milyon ton ise ithal etmemiz bekleniyor.

 

Hem İthalat Hem İhracat… Niçin?

Kısaca anlatmak gerekirse dünya ve ülkemizde buğdayın durumu bu. Ancak bu rakamları gördükten sonra insanın aklına şu soru gelmiyor da değil? Madem ülke olarak buğdaya ihtiyacımız var neden ihraç ediyoruz, elimizde tutsak ya… Aslında bu sorunun iki cevabı var. Birincisi dışarıdan buğday alıp işleyip un haline getirip bu unu özellikle Irak gibi ülkelere satıyor ve daha çok kar ediyoruz, ikincisi ise elimizdeki buğdayların büyük bir çoğunluğunun ekmeklik ve makarnalık kalite değerleri maalesef düşük. O nedenle dışarıdan kalite değerleri yüksek buğday alıp ekmek ve makarna yapıyoruz, kalitesiz olanı da satarak bisküvi, kraker vs. için kullanılmasını sağlıyoruz. Peki neden buğdaylarımızın kalite değerleri düşük? Çünkü, çiftçimiz 3-5 senede yenilemesi gereken buğday tohumluğunu yenilemiyor/yenileyemiyor ve belki 10 belki 20 senedir hasat ettiği buğdayın içinden kendisi için gerekli tohumu ayırdıktan sonra buğdayını satıyor. Tohumluk olarak ayrılan bu buğday 3. seneden sonra açılma gösteriyor, saflığı bozuluyor ve kalite değerleri düşmeye başlıyor. Kalite değerleri düşünce de ekmek veya makarna yapımı için gerekli kalite değerlerine (özellikle glüten miktarına ve yapısına) sahip olmayan buğdayı dışarıdan almak zorunda kalıyoruz.

Ardahan'da kavılca buğdayının üretimi yaygınlaşıyor
Ardahan'da Tarım ve Orman İl Müdürlüğü'nün çiftçilere dağıttığı 50 ton ata buğdayı kavılca tohumu ekilmeye başlandı. Yörede yüzyıllardır ekilen ancak unutulmaya yüz tutan, "Anadolu buğdayının anası" olarak da bilinen 13 bin yıllık kavılca buğdayının üretimi yaygınlaşıyor. (Ünay Nuh/AA, 23 Mayıs 2022)

 

Peki buğday ile ilgili ileride sıkıntıya düşülmemesi için hangi önlemler alınmalı? Bu önlemleri alacak tek bir kurum var ülkemizde, o da Tarım ve Orman Bakanlığı. Tarım ve Orman Bakanı Prof. Dr. Vahit Kirişci hocamız, bu konuya gerekli önemin verileceğini un, yağ ve şekerin stratejik ürünler olduğunu ve bu konuda yeni kurgulama yapacaklarını belirtmiş. Bakanımızın akademik bir altyapıya sahip olması ve işin içinden gelen biri olması açısından bu sorunların çözümüne yönelik uygulamalar yapacağına ve başarılı olacağına inanıyorum. Ancak tabii ki onun da elinde sihirli bir değnek yok diyelim ve önerilerimizi sıralayalım:

 

Üretimi İyileştirmek İçin Öneriler

  1. Üretim planlaması yapılmalı, devlet bütün tarımsal uygulamaların planlayıcısı ve uygulatıcısı olmalı

Yıllardır devletin tarım konusunda komünist yönetim şeklini uygulaması konusunu savunurum. Belki çok radikal bir düşünce ama bu kadar stratejik bir konu serbest piyasa koşulları, liberal ekonomi, özgürlük vs. gibi kavramlarla idare edilmemeli, çiftçilik yapacak kişi kafasına göre ekip biçmemeli. Bunun için de üretim planlaması yapılmalı. Öncelikle ihtiyacımız kadar sonrasında ise olası bir kriz anında stokta bulundurmak için ne kadar buğday ihtiyacımızın olduğu belirlenmeli ve ona göre üretim yapılmalı.

  1. Nadas alanları azaltılmalı

Verimli çeşitlerin devreye girmesiyle üretim miktarı çok düşmese de ekim alanlarının azaldığı ortada. Bu nedenle artan nüfusu beslemek ve hayvancılığa da destek olmak adına buğday ekim alanlarının acilen arttırılması gerekiyor. Bunu sağlamak için de öncelikle nadas alanları azaltılmalı. Türkiye’de büyük kısmı İç Anadolu ve geçit bölgelerinde olmak üzere 4,5 milyon hektar civarında nadas alanı bulunuyor. Bunun başlıca nedeni de bu alanlarda suyun yetersiz olması. Bu soruna çare olarak kuraklığa dayanıklı buğday çeşitlerinin geliştirilmesine hız verilmeli (Bu konuda geliştirilmiş çeşitler var ama sayısı artırılmalı). Ayrıca bu alanlarda “Yağmur Hasadı” uygulamaları yapılabilir. Hatta uçuk bir fikir olabilir ama insandan daha değerli olmayacağı için, düz alanlarda haşere ilaçlamasında kullanılan sprinklerin biraz daha büyüğü kullanılarak bitkinin suya ihtiyaç duyduğu kritik devrelerde küçük uçaklar, dronlar ya da helikopterle sulama yapılabilir.

  1. Buğday alım fiyatları belirlenirken kimyasal gübre ve mazot gibi temel girdi fiyatları dikkate alınmalı

Bunların altında verilecek fiyatlar çiftçiye gelir getirmiyor ve çiftçi de üretmek istemiyor. Kim, zarar edeceğini bile bile üretim yapmak, ürün yetiştirmek ister ki? Eğer bu sağlanırsa üretimi bırakan çiftçi tekrar üretmeye yönelecektir.

  1. Kooperatifçilik teşvik edilmeli o zamana kadar da küçük aile işletmeleri desteklenmeli

 Avrupa’da çok yaygın olan ama bizde nedense kötü örnekleri çok olan kooperatifçilik desteklenmeli. Eğer kooperatifleşme desteklenir, devlet tarafından sıkı şekilde kontrol edilirse üreticiden alınan mal, tüketiciye uygun fiyatla ulaşır. Aracılar ortadan kalkar, fiyatlar da bu kadar yüksek olmaz. Ama her iyi girişim kimi çevrelerce kasıtlı olarak başarısız hale getiriliyor. Çünkü üretici-tüketici arasındaki fiyat farkından beslenen ve haksız kazanç elde eden yüz binlerce insan var.

  1. Sulu/kurak koşullarda üretim ayrımı yapılarak destekler belirlenmeli

Buğday, artık kıraç alanların ürünü ya da münavebe ürünü olarak görülüyor. Bunun için buğdaya yapılan destekler, bölgesel olarak yeterli yağış altında, sulu/kurak farklılıkları dikkate alınarak artırılmalı. Tarımsal desteklerin çiftçilerin üretime başlamadan önce verilmesini sağlayacak bir sistem geliştirilmeli.

  1. Yetiştirme teknikleri hakkında çiftçi bilinçlendirilmeli

Çiftçiye kalite değerleri yüksek buğday üretimi için nelere dikkat etmesi, hangi gübreyi veya ilacı hangi oranlarda, hangi aşamada atması gerektiği, ne zaman çapa veya yabancı ot mücadelesi yapması gerektiği konularında bilgi aktarımı ve takibi düzenli olarak yapılmalı.

  1. Lisanslı depoculuk hem teşvik edilmeli hem de kontrol edilmelidir

İyi niyetle başlanan bir uygulama yavaş yavaş üreticinin aleyhine dönmeye başladı. Üreticiyi desteklemek ve arzı geniş bir zamana yayarak üreticiyi korumak amacıyla kurulan lisanslı depo uygulamasında, aracılar ucuz fiyata aldıkları ürünleri depolara koyarak fiyatı artırmakta ve buradan ciddi karlar elde etmektedirler. Sonuçta ne üretici ne de tüketici bu durumdan karlı çıkmaktadır.

  1. TMO ve Tarım Piyasasını düzenleyiciler üreticiyi ve tüketiciyi koruyacak şekilde görev yapmalıdırlar

Toprak Mahsulleri Ofisi, eskiden çiftçinin ürünü değerinde satılsın diye hasada başlamadan önce ithalatı durdururdu. 2021'de bu kuralların hiçbiri uygulanmadı. Çiftçi hasada başlamadan önce TMO ithalata başladı. Toplam ithalat miktarında rekorlar kırıldı.

     9. Cezaevlerindeki hükümlüler üretime destek olabilir

Devlet ekilip-biçilmeyen gerek kendinin gerekse kişiye ait olan arazileri muhakkak işlemeye başlamalı. Ancak burada işçilik hususunda sıkıntıya düşüleceği belli. Çünkü gençler tarımsal üretimden ayrıldı. Üretici dediğimiz kişilerin yaş ortalaması 50-80. O zaman buna nasıl bir çare bulunabilir. Mesela hapishanelerde yatan gençlerden bu konuda yararlanılamaz mı? Halihazırda açık ceza infaz kurumlarındaki 16 bin dönümü aşkın alanda, geçen yıl 6 bin tondan fazlası sebze ve meyve olmak üzere 19 bin ton tarımsal üretim yapıldı. Adalet Bakanlığı kaynaklarından alınan bilgiye göre, Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu bünyesindeki eğitimlerle çiftçilik öğrenen hükümlüler, ülke genelindeki 92 açık ceza infaz kurumunda tahıl, yem ve süs bitkileri, baklagiller, meyve, sebze yetiştiriciliği ile seracılık alanlarında üretim yapıyor. Bu uygulama kişilere ait alanlarda da yaygınlaştırılabilir. Böylece toprakla uğraşan bu insanlar pozitif bir yük de kazanmış olurlar.

Özetle, 2021 tarımsal üretim açısından oldukça zor bir yıl oldu. Kuraklığın olumsuz etkilerine dövizdeki hızlı yükseliş de eklenince, artan mazot, gübre, ilaç ve bunların yansıması olan gıda fiyatları hem çiftçileri hem de vatandaşımızı gerçekten zorladı. 2022’de de bu zorlukların devam edeceği görülüyor. Artan fiyatlar, özellikle ürün çiftçinin elinden çıktıktan sonra yaşandığı için üreticinin harcadığını yerine koyacak gücü neredeyse kalmadı ve çiftçi üretim yapamayacak noktaya geldi. Buğday gibi stratejik bir üründe dünyadaki dengeler her an değişse bile, buğdayın anavatanı olan Türkiye’nin ithalata değil üretime dayalı bir politika ile kendi ihtiyacı olan buğdayı üretmesi gerekir.

*Birim alan taze koçan verimi

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası