Kriter > Dosya > Dosya / Siyaset ve 2023 Seçimleri |

Türkiye’nin Terörizmle Mücadelesi ve 14 Mayıs Seçimleri


14 Mayıs seçimleri, terörizmle mücadelede önemli bir dönüm noktası. Böyle bir tespitin nedeni askeri kapasite veya terör örgütlerinin karşıt tedbirleri değil. Asli neden, terörün her türü ile mücadelede ön koşul olan siyasi kararlılığın 14 Mayıs seçimleri ile bir sınamaya tabi tutulacak olması. Seçimlerle Türkiye’nin terörle mücadelesinde oluşabilecek dönüşüm, bir “problem” cümlesi olarak ortaya çıkıyor.

Türkiye nin Terörizmle Mücadelesi ve 14 Mayıs Seçimleri
Suriye sınırında görev yapan Mehmetçik, yerli silah ve teçhizatlarla vatan nöbetinde (Mehmet Akif Parlak/AA, 2 Aralık 2022)

21’inci yüzyılın vebası şeklinde nitelendirilebilecek terörizm, Türkiye’nin gündemine Ermeni tedhiş hareketleri ile 1800’lerde girdi. 1980’lerden itibaren ise terör yıkıcı, bölücü ve radikallik tasnifiyle ülkenin ana gündemi oldu. Önceleri TSK’ya havale edilmiş olan terörle mücadele misyonu, 2000’lerden itibaren devlet meselesi haline geldi. Bu cihette teröristle ve terörizmle mücadele kavramları üretilerek, teröristle mücadele kolluk kuvvetlerinin ve yetki verildiğinde Milli Savunma Bakanlığı’nın (MSB), terörizmle mücadele ise devletin tüm kurumlarının sorumluluğu haline dönüştü.

15 Temmuz hain darbe girişimi ile birlikte yeniden tanımlanan terörist/terörizmle mücadele misyonunda İçişleri Bakanlığı yurt içinde, MSB yurt dışında operasyonel faaliyetlere ağırlık verirken, MİT istihbarat ve harekat fonksiyonlarını entegre etti. Devletin diğer kurumlarıysa güvenlikçi anlayışın ötesine geçerek terörün gerçek nedenlerine yönelik kapsamlı tedbirler geliştirdi. Gelinen aşamada yıkıcı, bölücü veya radikal terör örgütlerine katılımda ciddi düşüşler yaşandı. Öte yandan terör örgütlerine hayat veren dış desteğin sonlandırılması için yürütülen kamu diplomasisi faaliyetlerinde ise istenen başarı elde edilebilmiş değil. Bu eksikliğin sebebi, diğer devletlerin stratejik otonomi tercihinde bulunan Türkiye’ye karşı terör örgütleri üzerinden baskı kurma çabaları.

Öte yandan Türkiye’nin güvenliğini tehdit etme bağlamında, 1990’lara nazaran, hareket alanı bulamayan terör örgütünün bir ricat süreci yaşadığı da unutulmamalı. Türkiye artık terörü kaynağında kurutma prensibiyle önleyici ve cezalandırıcı operasyonlar düzenleyip terör örgütlerine zayiat verdirebiliyor. Psikolojik travmayı kronikleştiren terör örgütü mensupları, bulundukları ülkede rahat hareket edemiyor. Beklemedikleri anda ve yerde hedef haline gelebiliyorlar. TSK’nın icra ettiği operasyonlarda terör örgütünün yurt dışında kalıcı tertiplenmesi yok edilirken, aynı bölgenin tekrar terör yuvası haline gelmesi önlenebiliyor. Nitekim Irak kuzeyinde Pençe serisi operasyonlar, terör örgütüne hem alan hem itibar kaybettirdi.

Son kırk yıllık sürecin ikinci yarısında alınan mesafe dikkate alındığında Türkiye’nin doğru yolda olduğu rahatlıkla ifade edilebilir. Özellikle savunma sanayii ve teknolojilerinin ülke imkanlarıyla üretilmesi ve hem terör hem de konvansiyonel harp ihtiyaçlarına yönelik tasarımı, terör örgütüne hayat alanı bırakmazken, Türkiye’yi bölgesinde söz sahibi yaptı. Ancak 14 Mayıs seçimleri terörist ve terörizmle mücadelede önemli bir dönüm noktası olarak ortaya çıktı. Böyle bir tespitin nedeniyse askeri kapasite veya terör örgütlerinin karşıt tedbirleri değil. Asli neden, terörün her türü ile mücadelede ön koşul olan siyasi kararlılığın 14 Mayıs seçimleri ile bir sınamaya tabi tutulacak olması. O halde 14 Mayıs seçimleri ile Türkiye’nin terörle mücadelesinde oluşabilecek dönüşüm, bir “problem” cümlesi olarak ortaya çıkıyor.

Seçim sonrası terörle mücadele siyasasını seçim sonuçlarına endeksleyerek değerlendirme, özellikle 14 Mayıs seçimleri özelinde karmaşık. Öncelikle siyasi partilerin parti programlarının, seçim beyannamelerinin ve daha da önemlisi siyasilerin söylemleriyle eylemlerinin bir arada ele alınması gerekiyor. Diğer bir ifadeyle siyasi partiler terörle mücadele bağlamında hangi yazılı yükümlülüğü üstlenmiş, nasıl bir söylem üretmiş ve siyasetin karmaşası içerisinde nasıl bir siyasi manevrayı tercih etmiş, incelenmesi gerekiyor.

Seçim öncesi yapılacak böyle bir analizin somut parametreler üzerinden ve belirgin sınıflandırmayla ele alınması gerekir. Bu kapsamda siyasi partilerin ve adayların terörizm meselesinde terör örgütleriyle birlikte, edilgen, pasif savunma, aktif savunma ve agresif tercihlerde bulunabileceği düşünülebilir. Bu sınıflandırmada;

  • Terör örgütüyle “birlikte” olmayı, aynı zihniyete sahip olma ve onlarla iş birliği yapma,
  • “Edilgenlik”, terör örgütlerinin tehditkar taleplerine tabi olma ve taviz verme,
  • “Pasif savunma”, terör örgütlerinin varlıklarını ve eylemlerini kabullenirken etkilerine karşı sadece reaktif bir strateji izleme,
  • “Aktif savunma”, önleyici tedbirler alarak terör örgütlerinin hareket alanını kısıtlama,
  • “Agresiflik” ise terör örgütleriyle topyekun bir mücadeleyi ön plana çıkarıyor.

Her ne kadar “Türkiye’nin gerçek sorunu nedir?” sorusuyla kamuoyu yoklaması yapıldığında ekonomi, göç gibi konu başlıkları ön plana çıksa da terör, diğer tüm sorunlara ya kaynak olan ya da etkisini artıran bir olgu. Dolayısıyla Türkiye’nin binlerce vatandaşının hayatına veya yaşam kalitesine mal olan terörün “sorunlar listesinden” çıkarılması mümkün değil. Bu meyanda terörizme yönelik beyannamelerde, söylemlerde veya eylemlerde vurgu yapılan stratejiler seçmenler açısından belirleyici.

Erdoğan'dan Mehmetçiğe sürpriz ziyaret
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, beraberindeki Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve TSK komuta kademesi ile Mehmetçiğe sürpriz bir ziyaret gerçekleştirerek iftarı birlikte yaptı. (Arif Akdoğan/AA, 13 Nisan 2022)

 

Cumhurbaşkanlığı adaylarıyla siyasi partilerin seçmen nezdinde daha fazla oy alabilmek adına sayılan parametre ve tasnif çeşitlerinden hangisine kendilerini dahil edebileceği aslında sır değil. Ancak seçmen açısından önemli kıstas, adayların ve siyasi partilerin tutarlılıklarıyla ilgili. Program ve beyannamesinde terör örgütü ile kararlı mücadele mesajı veren siyasi bir hareketin, oy uğruna “aktif savunma” deseninden “iş birliği yapma” veya “edilgen” olma çizgisine kendisini çekmesi, kabul görmeyecek bir eğilim. Öte yandan siyasi partilerin kendi tabanlarının yörüngesini terk etme gibi bir seçeneklerinin bulunmadığı da bir vakıa.

Genel olarak parti programlarına bakıldığında terörle mücadele vurgusunda Cumhur İttifakı’nın aktif savunma ile agresiflik arasında kalan bir strateji tercihini yapmış olduğu görülüyor. Nitekim hem program ve seçim bildirgeleri hem de söylemler terörün kaynağında kurutulması ve kararlılıkla mücadele edilmesine işaret ediyor. Siyasilerin eylemleri de bu tercihi teyit eder nitelikte. Öte yandan atılmış adımlar özetlenirken; kalkınma, toplumsal, hukuk, ekonomi gibi asli nedenler üzerinde duruluyor. Dolayısıyla terörist ve terörizmle mücadelede bütüncül bir okuma yapıldığı görülüyor.

Millet İttifakı’nın mutabakat metninde terörle mücadele konusuna iki sayfalık bir bölüm ayrılmış. Tercih edilen yöntem istihbarat, mali kaynakların kurutulması, tüm güç unsurlarının kullanılması ve kamu diplomasisi şeklinde özetlenebilir. Beyannamede Güvenlik Şurası ve bir siyasi kurum olarak Güvenlik Komisyonu teşkili öngörülmüş. Diğer ülkeler, uluslararası örgütler veya toplumlarla uyum ve iş birliği tercihi seslendirilmiş. Bu stratejinin hassas yönü ise ifade edilen yöntemlerin zaten uygulanmakta olduğu; yeni Şura ve Komisyonun görev, sorumluluk ve yetkilerinin muğlak olması; ve üçüncü tarafların habis niyetlerine mahkum kalma olasılığı. Öte yandan PKK ve FETÖ’nün seslendirdiği sempati, İttifakın değil Türkiye’nin hassasiyete sürüklenebileceğini haber veriyor. Diğer bir ifadeyle; FETÖ’nün yargı ve askeri darbe teşebbüsü ile yapamadığını, “demokrasi darbesi”, PKK’nın kırk yıl boyunca başaramadığını, 14 Mayıs seçimleriyle bir imtiyaz şeklinde elde etmesi riski var. O halde Millet İttifakı edilgen veya pasif savunma arasında bir noktada, terörle mücadeleye eğilebilecek.

İYİ Parti’nin seçimlere kendi listesi üzerinden girmesi nedeniyle ilan ettiği seçim beyannamesi, detaylı hazırlanmış. Ancak seçim stratejilerindeki terör vurgusu, beklenenin altında. Kişiye özel beyanname iddiasıyla hazırlanan seçim bildirgesi, daha çok sosyal ve ekonomik alanlardaki düzenlemeleri kapsıyor. Öte yandan İYİ Parti’nin Millet İttifakı çatısı altında ortak mutabakat metnine tabi olduğunu unutmamak gerekiyor. Diğer bir ifadeyle CHP’nin Atatürk çizgisinden aşırı sola kayan siyasi görünümünün, İYİ Parti’yi seçim sonrasında nasıl bir istikamete evireceği belirgin değil. Geleneksel olarak milliyetçi bir duruşa sahip İYİ Parti’nin, terörist ve terörizmle mücadelede, kendini İttifakın diğer partileriyle ayrıştırması kaçınılmaz görünüyor. İYİ Parti pasif savunma ve agresiflik arasında gelgitler yaşayacak bir görünüm veriyor.

Yeşil Sol Parti ile Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) Türkiye’nin seçimlerinde, Türkiye’yi terörizm olgusu üzerinden suçlayan bir bildirge ile seçime girmesi ise şaşırtıcı değil. Marksizm çıkmazından sıyrılamayan bu iki partiden seçim yasakları ihtimaline karşı deri değiştiren HDP Marksist-etnik milliyetçilik, TİP radikal solculuk ile seçmen karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Ancak teröristle mücadelenin olmayacağı, terörizmle mücadelenin garipseneceği bir dönemi talep ediyorlar. Özellikle de terör örgütlerinin daha da güçlenme ve tehditlerinin arttığı bir dönemde. Bu iki partinin desteğini alma amacı olan siyasi parti ve ittifaklar ise Türkiye’yi terörizmle mücadelede nasıl bir yola sokabileceklerinin maliyetlerini pek dikkate almıyorlar. Bu iki parti, terör örgütleriyle sırasıyla iş birliği yapma çizgisinde kalabilir.

Günün sonunda siyasi partilerin ve Cumhurbaşkanlığı adaylarının beyannamelerinde bilinçli veya bilinçsiz, doğrudan veya dolaylı olarak işaret ettikleri çözüm tarzlarını seçmen oy vererek onaylayacak veya reddedecek. Ancak önceden ilan etmek gerekir: 14 Mayıs seçimleri terörist ve terörizmle mücadelede kritik bir eşik!

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası