Kriter > Dosya > Dosya / Yeniden Trump |

Trump’ın İkinci Dönemi ve Suriye’nin Geleceği


Suriye’deki durumun yakın gelecekteki gelişim senaryolarını belirleyebilecek üç temel faktör öne çıkıyor; ABD ve İsrail’in, bölgede ve özellikle Suriye’de İran’ın varlığını ve rolünü sınırlama konusundaki kararlılığı, Türkiye’nin Trump liderliğindeki yeni Amerikan yönetimiyle olası anlaşmaları veya ABD’nin Fırat’ın doğusundan çekilmesi. Bu durum, Suriye meselesindeki en kritik düğüm noktası olarak görünüyor.

Trump ın İkinci Dönemi ve Suriye nin Geleceği

Birçok dünya lideri gibi, İran ve Esad da Trump’ın yeniden seçilmesinden ve oluşturduğu ekipten memnun değildi. Özellikle bu ekipte, İran’a düşmanlıkları ve İsrail’e destekleriyle bilinen isimler yer alıyordu. Trump bu kez halk desteği, Kongre, Senato ve Anayasa Mahkemesi’nde sahip olduğu çoğunlukla donanmış bir şekilde geldi. Etrafında kişisel olarak kendisine sadık danışmanlar ve aynı düşünceleri paylaşan iş insanlarından oluşan bir grup bulunuyor.

Trump; narsist, dengesiz ruh haline sahip, faşist eğilimleri olan, intikamdan hoşlanan, uluslararası politika bilgisi sınırlı, "Önce Amerika" sloganını benimseyen ve maddi çıkarlar söz konusu olduğunda son derece pragmatik bir kişiliğe sahip olarak bilinse de son yıllarda Amerikan muhafazakar sağının yükselişini temsil ediyor. Bu yükselişin, İkinci Dünya Savaşı sonrası şekillenen dünya politikalarına çelişen yönleriyle, küresel siyasette olumsuz etkiler oluşturacağı ve bu etkilerin bölgemizde de hissedileceği öngörülüyor.

Trump’ın Amerikan başkanlığına yeniden dönüşüyle ABD’nin dış politikası, daha da belirsiz ve karmaşık bir tablo çiziyor. Bu durum, gelecekteki politikalarına, özellikle Ortadoğu ve Suriye üzerindeki yaklaşımlarına dair bir takım spekülasyonu beraberinde getiriyor. Trump’ın Suriye’deki savaşa yönelik politikası, Ortadoğu’ya ilişkin genel stratejisinin bir parçasını oluşturacaktır. Bu strateji, aynı zamanda dünya üzerindeki diğer güçlerle, özellikle Çin ve Rusya ile ilişkileri ve çıkarlarıyla doğrudan bağlantılı olacaktır.

Ekim 2023’te gerçekleşen "Aksa Tufanı" operasyonundan bu yana bölgede yaşanan gelişmeler, Suriye meselesini ve gelecekteki yönelimini şekillendiren bir dizi karmaşık faktörü ortaya çıkardı. Bu süreçte, Trump ve İsrail’in, İran’ın Ortadoğu’daki rolüne yönelik tutumları belirleyici bir konumda. Aksa Tufanı Operasyonu, daha önceki kırılgan istikrarı alt üst ederek çatışma kurallarını değiştirmiş ve İran’ın 1979’dan bu yana kendisi için tasarlanan rolden daha büyük bir rol oynamaya başladığını gözler önüne sermiştir. Dolayısıyla İsrail ve ABD’nin, İran’ın bölgedeki nüfuzunu ne ölçüde sınırlamaya çalışacağı, Suriye’nin yakın geleceğine dair senaryolar üzerinde büyük bir etkide bulunacak.

İran, bölgede sahip olduğu varlığını ve rolünü büyük ölçüde korumak ve kayıplarını minimize etmek amacıyla ABD ve İsrail’e karşı esneklik gösterme ve taviz verme eğiliminde. Bu bağlamda, İran’ın, Trump ile bir anlaşma yaparak askeri nükleer programından ve uzun menzilli füze projelerinden vazgeçmesi karşılığında Suriye ve Irak’taki nüfuzunu sürdürmeyi hedefleyebileceği öngörülüyor. Ancak İran, bu süreçte “stratejik sabır” göstererek Trump’ın dört yıl sürecek endişeli başkanlık döneminin sona ermesini beklemeyi tercih edebilir. Zira İran, Trump’ın kendisini Rusya ve Çin ile derin bir ittifaka sürükleyecek ölçüde baskı yapmak istemediğini ve ABD’nin açık bir savaş istemediğini biliyor ve aynı zamanda İsrail’in tek başına bu savaşı yürütebilecek kapasitede olmadığının da farkındadır.

Ayrıca İsrail ve ABD’nin, İran’ın zayıf pozisyonundan ve Trump’ın yeniden başkan seçilmesinden yararlanarak, İran’ın bölgedeki etkisini azaltmak ve geniş bir coğrafi alandaki kontrolünü sınırlamak amacıyla harekete geçebilmesi, İran’ı tehdit eden bir başka senaryo olabilir. Bu senaryoda, başta Lübnan’daki Hizbullah olmak üzere İran destekli milis gruplar hedef alınabilir ve bu durum, Suriye’de siyasi bir çözüm ihtimallerine olumlu yansıyacaktır.

Trump ve Erdoğan
İngiltere'deki NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi kapsamında Londra'da bulunan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan (sağda), ABD Başkanı Donald Trump (solda) ile bir araya geldi. (Cumhurbaşkanlığı / AA, 4 Aralık 2019)

 

İki Liderin İletişim Tecrübesi

Trump’ın Erdoğan ile Türkiye’nin bölgedeki rolü ve çıkarlarına, özellikle Suriye’deki çıkarlarına dair yapacağı anlaşmalar, Suriye’nin yakın gelecekteki senaryolarını belirlemede önemli bir rol oynayacaktır. Trump’ın bireyselci tarzı ve kurumlar ile gelenekleri rahatlıkla aşabilme yeteneği, Erdoğan ile Trump arasındaki kişisel ilişkinin etkisini artıracaktır. Trump’ın ilk başkanlık döneminde zaman zaman gerilimler yaşanmış olsa da iki lider arasındaki ilişkiler dostaneydi. Trump yönetimi, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeybatısında PYD güçlerine karşı gerçekleştirdiği iki askeri harekata (Ocak 2018’deki Zeytin Dalı Harekatı ve Ekim 2019’daki Barış Pınarı Harekatı) anlayışla yaklaşmıştı.

Trump’ın yeniden başkan seçilmesi, ABD ile Türkiye arasında yeni anlaşmaların önünü açabilecektir. Trump, Erdoğan’ın Putin’e olan yakınlaşmasını dizginlemek için çaba gösterecektir. Ayrıca, Türkiye NATO’nun önemli bir üyesi ve iki ülke arasında çok boyutlu ikili ilişkiler bulunmaktadır. Ancak Türkiye, ABD açısından zorlu bir ortak olarak değerlendirilmektedir. Öte yandan, İsrail’in Gazze’ye yönelik savaşı, iki lider arasındaki olası anlaşmazlık konularından biri olabilir.

Türkiye, iki lider arasındaki anlaşma konuları arasında Suriye’nin yer almasına büyük önem vermektedir. Özellikle ABD tarafından terör örgütü olarak sınıflandırılmış olan PKK’nın Suriye kolu PYD’nin Türkiye ile Suriye sınırında yarı bağımsız bir yapı oluşturma girişimi, ön plandadır. ABD, Türkiye’nin ulusal güvenliğini tehdit eden PYD’ye koruma ve destek sağlamakta ve Türkiye’nin sınırındaki bu tehdidi uzaklaştırmak amacıyla yeni bir askeri operasyon gerçekleştirmesini engellemektedir.

ABD’nin Fırat’ın doğusundan çekilme ihtimali, Suriye’deki durum üzerinde geniş kapsamlı etkileri olan önemli bir mesele olarak öne çıkmaktadır. Trump’ın zaferinin açıklanmasıyla birlikte hem Beşar Esad hem de Recep Tayyip Erdoğan, ABD’nin bu bölgeden çekilme fikrine daha yakın olduğu konusunda umutlanmıştır. Trump’ın muhalifleri, 2019’daki çekilme girişimini engellemiş olsalar da bu kez, Trump’ın başarılı olma ihtimali daha yüksek görünmektedir. Özellikle Robert F. Kennedy Jr., Trump’ın medya kampanyası sırasında Suriye’den çekilme niyetinde olduğunu ifade ettiğini açıklamıştır.

Elbette Erdoğan ve Trump arasındaki ilişki, Türkiye ile ABD arasındaki çıkarların tek belirleyicisi olmayacaktır. Zira ABD’de, kurumlar, lobiler, çeşitli çıkarlara sahip gruplar ve büyük toplumsal blokların etkisi, önemli bir yer tutmaktadır. Trump, kendisini başkanlık koltuğuna taşıyan Amerikan toplumundaki geleneksel muhafazakar çevreler, Cumhuriyetçi Parti'nin mensupları ve destekçilerinden oluşan bu grupların çıkarlarını göz önünde bulundurmak zorunda kalacaktır. Trump, Cumhuriyetçi Parti’nin destekçilerinin yanı sıra kendisi de bir iş insanı olduğu için başta “Elon Musk” olmak üzere büyük iş insanlarının da desteğini kazanmıştır.

 

Suriye Meselesinde ABD Faktörü

ABD’nin Suriye’nin doğusundan çekilmesi karmaşık bir meseledir ve Türkiye, Rusya ve rejimle koordinasyonu olmadan gerçekleşmesi mümkün değildir. Erdoğan’ın, ABD’nin Fırat’ın doğusundan çekilmesine yönelik bir planı, Trump’a sunması beklenmektedir. Bu plan, rejim ve Rusya’nın bölgedeki kontrolünü yeniden sağlamasını ve Türkiye’nin de sürece katılımıyla DEAŞ’ın bölgede yeniden ortaya çıkmasını engellemeyi hedeflemektedir.

Diğer taraftan PYD, Trump’ın bölgeden çekilmesini engellemek için İsrail ve AIPAC (Amerikan-İsrail Halkla İlişkiler Komitesi) gibi Yahudi lobilerinden destek isteyecektir. İsrail, Fırat’ın doğusunda bir Kürt yapısının kurulmasını güçlü bir şekilde desteklemektedir. Trump’ın çekilme kararı alması durumunda, PYD’nin önünde yalnızca rejim ve Rusya ile anlaşmak kalacaktır. Zira bu, olası bir geniş çaplı Türkiye’nin askeri operasyonundan kaçınmanın tek yolu olacaktır. PYD, mümkün olduğunca fazla özerklik elde etmeye çalışacaktır. Ancak bu kez zayıf bir pozisyonda müzakere edeceği için Beşar Esad’ın fazla taviz vermesi beklenmemektedir.

İran, ABD’nin Fırat’ın doğusundan çekilmesini ve rejimin Rusya ile bu bölge üzerinde yeniden kontrol sağlamasını destekleyecek ancak, Türkiye’nin varlığını memnuniyetle karşılamayacak ve kendi güçlerinin orada bulunmasını sağlamaya çalışacaktır. Çekilme sürecinin gerçekleşmesi, İsrail ve ABD’nin İran’ın bölgedeki rolünü ve varlığını sınırlama konusundaki kararlılığına bağlıdır. Ayrıca, Rusya’nın da bu süreçteki tutumu etkili olacaktır. Zira Rusya, İran’ın Fırat’ın doğusunda kendisine rakip olmasından memnun değildir. Türkiye açısından bakıldığında, İran’ın Fırat’ın doğusunda, Türkiye sınırına yakın bölgelerdeki rolünün sınırlandırılması, ülkenin çıkarına olacaktır.

Suriye’nin kuzeybatı ve kuzeydoğu bölgeleri için böyle bir çözüm, Suriye’deki durumu son derece karmaşık ve istikrarsız bir hale getirecektir. Ancak 2254 sayılı karar çerçevesinde kapsamlı bir siyasi çözümün geliştirilmesine zemin hazırlayabilir. Bu süreçte, İran rejiminin güvenlik açısından tehdit oluşturduğu Körfez İşbirliği Konseyi’nin (KİK) katılımı, kritik bir rol oynayabilir. KİK, Suriye’yi İran’ın etkisinden kurtarmayı hedeflemektedir.

Aynı zamanda KİK ülkeleriyle yakınlaşma, Beşar Esad için cazip bir seçenek olabilir. Bu ülkeler, maddi yardım ve yatırım desteği sunan, ancak Suriye toplumuna doğrudan müdahale etmeyen aktörlerdir. Suriye toplumu da bu ülkeleri, İran’ın aksine, daha olumlu karşılamaktadır. İran ise, ABD ile ilişkilerinde daha fazla gerginlikten ve bölgedeki rollerine yönelik baskılardan kaçınmak için böyle bir çözümü, belirli bir esneklik çerçevesinde kabul etmek zorunda kalabilir.

Sonuç olarak, Suriye’deki durumun yakın gelecekteki gelişim senaryolarını belirleyebilecek üç temel faktör öne çıkmaktadır. Birinci faktör, ABD ve İsrail’in, bölgede ve özellikle Suriye’de İran’ın varlığını ve rolünü sınırlama konusundaki kararlılığıdır. İkinci faktör, Türkiye’nin Trump liderliğindeki yeni Amerikan yönetimiyle olası anlaşmalarıdır. Üçüncü faktör ise ABD’nin Fırat’ın doğusundan çekilmesidir. Bu durum, Suriye meselesindeki en kritik düğüm noktasıdır ve bu meselenin bölgesel ve uluslararası düzeyde hareketlendirilmesinin anahtarıdır.

Trump’ın Beyaz Saray’a girmesinin ardından, bu konuyla ilgili belirsizliklerin ilk aylarda netleşmeye başlaması beklenebilir. Trump, hızlı bir hamleyle şaşırtabilir. Ancak hareketsiz kalırsa, bu da şaşırtıcı olmayacaktır.

Not: Bu yazı Suriye’deki Esad karşıtı grupların 27 Kasım’daki sürpriz saldırıları öncesinde kaleme alınmıştır.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası