Kriter > Ekonomi |

Yaptırımların Gölgesinde Enerji İlişkileri


İran’dan yılda 10 milyar metreküpe yakın doğal gaz ve ortalama 10 milyon ton ham petrol ithal eden bir ülke olarak Türkiye’nin diğer yedi ülkeyle bir araya gelerek Trump yönetimiyle ilişkilerin nasıl yönetileceğini görüşmesi sürpriz olmayacaktır.

Yaptırımların Gölgesinde Enerji İlişkileri

Uluslararası sistem bir süredir ABD Başkanı Donald Trump’ın söylem ve eylemlerinin etkisiyle çalkantılı bir süreçten geçmekte. Trump daha göreve gelmeden, başkan olması halinde küresel siyaseti ve ekonomiyi etkileyecek alanlarda atacağını söylediği adımlarla zaten dikkatleri üzerine çekmişti. Ocak 2017’de başkanlık koltuğunu devralmasıyla da artık yalnızca ABD değil tüm dünya yeni ve zorlu bir döneme girdi.

Uluslararası Siyasette Trump Etkisi

Göreve gelir gelmez seçim dönemi boyunca kullandığı “Önce Amerika” ve “Amerika’yı yeniden büyük yapma” mottolarını hem iç politika hem de dış politikada yönetim anlayışı haline getiren Trump Amerikan halkının çıkarlarına aykırı olduğunu iddia ettiği teamülleri kökten sarsacak girişimlerde bulunarak işe başlamıştır.

Göçmen karşıtı söylemleri, aralarında Çin, Rusya, AB ve Türkiye’nin de bulunduğu ülkelere karşı uyguladığı yaptırımlar ve ticaret savaşları, ABD’yi Paris İklim Sözleşmesi’nden çekme kararı, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması, NATO ittifakını sorgulaması, Sovyet Rusya’sıyla imzalanmış olan nükleer anlaşmadan (INF) geri çekilme yönündeki açıklamaları… Trump’ın bugüne kadarki radikal eylemlerinin yalnızca bazılarıdır.

Trump’ın İran Yaptırımları

Trump’ın Mayıs’ta ABD’yi İran nükleer anlaşmasından (JCPOA) tek taraflı olarak geri çekmesi ve anlaşma sonrasında kaldırılan yaptırımları yeniden uygulamaya karar vermesi ise şüphesiz hem küresel siyaseti hem de ekonomiyi en çok etkileyen eylemlerinden biri olmuştur. Başta anlaşmaya taraf ülkeler ve Türkiye olmak üzere pek çok ülke bu kararı sert bir şekilde eleştirmiştir. Yaptırımlar aracılığıyla İran uluslararası sistemden izole edilmek istenmektedir. Bunun asıl nedeni de İran’ı ABD’nin belirlediği şartlar üzerinde anlaşmaya zorlamak olarak görünmektedir. Ancak son tahlilde bunu yaparken nelere neden olabileceklerini ölçüp tarttıklarında Trump yönetiminin birkaç geri adım atma ihtiyacı duyduğu açıktır.

Ağustos’taki bankacılık, otomotiv ve havacılık sektörlerine yönelik yatırımları 5 Kasım’da petrol, gemicilik, taşımacılık sektörleri ve liman işletmeciliğine yönelik ikinci aşama yaptırımlar izlemiştir. Ancak hiçbir ülkeye ayrıcalık tanınmayacağını ve İran’ın petrol ihracatını sıfıra düşürme konusunda kesin kararlı olduklarını belirten Trump yönetimi 5 Kasım’da sekiz ülkeye muafiyet tanımıştır. Bu ülkeler İran’ın en büyük petrol ithalatçıları olan Çin, Hindistan, Güney Kore, Türkiye, İtalya ve Yunanistan’dır. Muafiyet 180 günle sınırlandırılmış ve İran’ın günde maksimum 1,1 milyon varil petrol ihraç edebileceği şekilde planlanmıştır. Bu da muafiyet tanınan ülkelerin yalnızca cüzi miktarlarda petrol ithal edebileceği anlamına gelmektedir.

Türkiye-İran Enerji İlişkileri

Türkiye artan nüfusu ve gelişmekte olan ekonomisiyle dünyada enerji talep hızı en fazla artış gösteren ülkeler arasında yer almaktadır. Birincil enerji tüketimi içerisinde en fazla paya sahip olan petrol ve doğal gaza sınırlı ölçüde sahip olması nedeniyle de ihtiyaç duyduğu enerjinin oldukça büyük bir kısmını coğrafi konumunun sağladığı avantajı kullanarak komşu ülkelerden ithal etmektedir. Petrol ve doğal gazıyla dünyanın en kaliteli rezervleri arasında ilk sıralarda yer alan İran bu komşu ülkeler arasında ayrı bir yere sahiptir. Türkiye, İran’dan hem ham petrol hem de doğal gaz ithal etmektedir. Aynı durum Rusya için de geçerli olsa da toplam ham petrol ithalatının içinde İran petrolünün önemi yadsınamaz düzeydedir. Trump’ın yaptırımları Tahran yönetiminin doğal gaz sektörü üzerinde doğrudan bir etkiye sahip değildir ancak direkt olarak petrol endüstrisini hedef almaktadır.

İran on yıldan fazla süredir Türkiye’nin en fazla ham petrol ithal ettiği ülkelerden biridir. Zaman içerisinde enerji talebi daha çok artan Türkiye, İran’dan da daha yüksek miktarlarda ham petrol ithal eder hale gelmiştir. 2005’te İran, Türkiye’nin yaptığı toplam ham petrol ithalatında yüzde 29,4’lük bir paya sahipken iken bu rakam 2017’de yüzde 44,6’ya kadar çıkmıştır. Başka bir ifadeyle Türkiye’nin 2017’de ithal ettiği toplam ham petrolün neredeyse yarısını tek başına İran karşılamıştır. 2010-2015 arasında AB ve BM Güvenlik Konseyi’nin de desteğiyle İran’a uygulanan yaptırımlar uluslararası nitelik kazanmış fakat Türkiye o zaman da bu yaptırımlara itirazını belirtmiştir. O dönemde de gerçekleştirdiği görüşmeler sonrası yaptırımlardan muaf tutulmuş ve İran’dan petrol ithal etmeyi bırakmamıştır. Yaptırımların en sert seviyede olduğu 2015’te dahi İran petrolünün toplam ham petrol ithalatındaki payı yüzde 22,3’tür. Bu sebeple Türkiye’nin muafiyet alan ülkeler arasında yer alması şaşırtıcı olmamıştır.

Türkiye’nin ham petrol ithalatının tamamını gerçekleştiren TÜPRAŞ yaptırım kararının açıklandığı Mayıs 2018’den itibaren olası bir arz sıkıntısına karşı piyasayı dengeleyebilmek adına İran’dan ithal ettiği ham petrol miktarını azaltmaya başlamıştır. Nisan’da İran’ın toplam ham petrol ithalatındaki payı yüzde 67 iken Mayıs’ta yüzde 51’e, Haziran’da da sert bir düşüşle yüzde 15’e kadar gerilemiştir. Temmuz ve Ağustos’ta ise artış göstererek sırasıyla yüzde 38 ve yüzde 31 olarak gerçekleşmiştir. Bu noktada ithalat miktarlarının üretim ve talebe göre dönemsel olarak farklılık gösterdiğini unutmamak gerekir. Zira henüz yaptırımların söz konusu dahi olmadığı Ocak’ta İran’ın söz konusu payı yine yüzde 38’dir.

İran 2011’den bu yana Türkiye’nin en fazla ham petrol ithal ettiği ilk iki ülkeden biri olmuştur. TÜPRAŞ’tan gelen açıklamalar da Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı’nın ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarına paralel olarak İran’dan petrol ithal edilmeye devam edileceği şeklindedir. Türkiye’nin 5 Kasım’dan itibaren 180 gün süreyle yaptırımlardan muaf tutulacak olması da ABD’nin herhangi bir tepkisiyle karşılaşılmadan petrol ithalatına devam edilebileceği anlamına gelmektedir.

Muafiyet Sonrası Dönem

Ancak muafiyet Türkiye’nin ithalatını yüzde 75 oranında kısmasını da öngörmektedir. Başka bir deyişle Türkiye’den yılda ortalama 10-11 milyon ton olarak gerçekleştirdiği İran ham petrolü ithalatının sadece yüzde 25’ini yani 3 milyon ton kadarını ithal etmesi beklenmektedir. 180 günlük sürenin sonunda ne olacağı ise şu an için belirsizdir. Bu bağlamda İran’dan yılda 10 milyar metreküpe yakın doğal gaz ve ortalama 10 milyon ton ham petrol ithal eden bir ülke olarak Türkiye’nin diğer yedi ülkeyle bir araya gelerek Trump yönetimiyle ilişkilerin nasıl yönetileceğini görüşmesi sürpriz olmayacaktır. 180 günün sonunda Japonya ve Güney Kore’nin İran’dan ham petrol ithal etmeyi tamamen keseceği düşünülmektedir. Fakat Türkiye, Çin ve Hindistan petrol ithalatına devam etmekte kararlı görmektedir. Muafiyet süresince de politik ve ekonomik düzeylerde yoğun diplomatik görüşmeler yürüterek İran ile ilişkileri sürdürmenin yollarını araştırmaları beklenmektedir. Yerli paralarla ticaretin ağırlık kazandığı bir dönemde Çin ve Hindistan kendi para birimlerini kullanma konusunda anlaşma sağlamışken Türkiye’nin de TL’nin ticaret hacmini artırması muhtemeldir. Bu noktadan sonra ABD ile ilişkileri zora sokma ihtimaline rağmen Türkiye’nin kendi çıkarlarını korumak adına Rusya, AB, Çin ve Hindistan ile daha yakın ilişkiler kurması sürpriz olmayacaktır.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası