Kriter > Dosya > Dosya / Afganistan |

Çin’in “Go” Tahtasındaki Yeni Hamlesi: Afganistan


Pekin yönetimi, bugün Taliban’ın en çok ihtiyaç duyduğu altyapı yatırımlarını ve ekonomik iş birliği araçlarını Afganistan’a sunma kapasitesine fazlasıyla sahip. Ancak bu sürecin yönetilememesi sonucunda oluşabilecek muhtemel bir istikrarsızlık dalgası ise Çin’in karşı karşıya kalabileceği en büyük meydan okuma olacak. Sıradaki en önemli soru ise Çin, ABD ile içinde olduğu büyük güç rekabetinde düzen kurucu bir aktör olarak yeni bir safhaya ulaşabilecek mi?

Çin in Go Tahtasındaki Yeni Hamlesi Afganistan
Taliban'ın Katar'daki siyasi bürosunun başkanı Molla Abdul Gani Birader liderliğindeki heyet, Çin Dışişleri Bakanı Vang Yi’i ziyaret etmişti. (Çin Dışişleri Bakanlığı, 28 Temmuz 2021)

Taliban’ın beklenenden ve tahminlerden daha hızlı bir şekilde Kabil’i ele geçirmesi ve Afganistan’ın hemen hemen tamamında kontrolü ele alması, bölge ülkeleri başta olmak üzere yakın ve uzak çevredeki tüm aktörlerin bu yeni gerçekliğe intibakını zorunlu kılıyor.

Çin de bu yeni durumu yakından izleyen muhtemel bir kriz, istikrarsızlık ve terör dalgasından en çok etkilenebilecek ülkelerin başında geliyor. Afganistan kaynaklı muhtemel bir kriz; bölgesel ve küresel rekabetin seyrini, Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’nin güvenliğini ve sürdürebilirliğini, yeni mülteci akınlarını, Uygur bölgesi ile bağlantılı gerilimleri ve muhtelif güvenlik tehditlerini etkileme kapasitesi barındırıyor.

 

Afganistan Çin için Neden Önemli?

Konumu ve sahip olduğu yeraltı kaynaklarıyla birlikte Çin açısından önemli bir ülke olan Afganistan, hem Kuşak ve Yol Girişimi kapsamında Çin’in yakın ve uzak havzalara ulaşımı için bir kavşak noktası hem de sahip olduğu nadir toprak elementi rezervleriyle üretim, tedarik ve teknoloji girişimleri bağlamında Çin’in göz ardı edemeyeceği kadar stratejik bir ülke.

Ayrıca Afganistan, Kuşak ve Yol Girişimi bağlamında alternatif bir hat olarak değerlendirilirken, Çin için hem sınır güvenliği hem de Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru’nun istikrarı ve güvenliği hususlarında kritik bir konumda yer almakta.

Afganistan'la 80 kilometrelik bir sınırı paylaşan Çin, aslında Afganistan’ı kimin yönettiğinden ziyade bölgede sürdürülebilir istikrarı önceliyor. Afganistan’da Taliban’ın ilerleyişinin başladığı ve Doha görüşmelerinin devam ettiği süreçte, Çin’in Afganistan hükümeti ve Taliban arasında bir diplomatik denge kurmaya çalıştığı görülüyordu. Buradan hareketle Çin’in son dönemde Taliban’ı tanıma yönünde adımlar atması, meşru temsilci olarak Taliban heyetlerinin Pekin’de ağırlanması oldukça önemli.

Çin, Afganistan’ın yeniden inşası ve kalkınması sürecinde ekonomik olarak rol alabilecek bir aktör olarak öne çıkarken, Taliban’ın bu durumda nasıl bir yol izleyeceği, politikaları, bölgesel dinamiklerle bağlantılı çatışma alanlarına nasıl yaklaşacağı da süreci şekillendirecek. Göreli bir istikrarın sağlanamaması durumunda, Çin’in Afganistan’a ekonomik olarak müdahil olması beklentiler dahilinde yer almayacaktır.

 

Güvenlik ve Ekonomi Öncelikli Çıkar Alanları

Afganistan’da oluşabilecek güvensiz ve istikrarsız bir ortam ve muhtemel terör tehditleri, Çin’in Afganistan’a bakışının güvenlik boyutunu oluşturuyor. Bu doğrudan tehdit nedeniyle, ABD’nin Afganistan’a müdahalesini destekleyen Çin, halihazırda ise yeni bir gerçeklikle karşı karşıya bulunuyor. Başta güvenlik olmak üzere inisiyatif almaya ve Taliban yönetimi ile sürdürülebilir bir ilişki metodu inşa etmeye çabalayan Pekin yönetiminin temel kaygısı, büyük güç rekabeti ve Kuşak ve Yol Girişimi kapsamındaki ekonomik ajandası hariç tutulduğunda, Afganistan’dan yayılabilecek ve coğrafyayı etkisi altına alabilecek bir istikrarsızlık dalgası ve bunun Uygur bölgelerini etkileme ihtimalidir. Çin’in bölgeye olan ilgisi ve ilişkileri sadece son dönemle sınırlı değil. 2000’de Çin’in Pakistan Büyükelçisi ile Molla Ömer arasında yapılan görüşme ile başlayan Çin-Taliban ilişkileri, 2019’da Molla Baradar’ın Çin ziyareti ve Doha görüşmelerinin devam ettiği süreçte yapılan diğer görüşmelerle ilerlemişti. Taliban’ın Afganistan’ın genelini kontrol etmesinden önce aslında Çin hem Afganistan hükümetiyle hem de Taliban ile görüşmeleri sürdürmüş ve farklı şartlara intibak edebilecek esnek bir strateji izlemişti. Kabil’in düşmesiyle birlikte Çin’in Taliban ile ilişkileri görünür bir şekilde meşru zemine doğru ilerliyor.

Bu yeni ilişki oldukça dikkat çekici. Taliban’ın Çin’e terör tehdidi ve güvenlik kaygıları ile ilgili güvence vermesi, bir anlamda Çin’in desteğinin ve ekonomik yatırımlarının garanti altına alınmasını ve devamını sağlayabilir. Bu noktada Çin, bir yandan ekonomi ve ticari kapasitesiyle öne çıkarken, diğer yandan ABD gibi başarısız ve yıkıcı bir stratejiyle değil, aksine pozitif bir gündemle bölgeye yaklaşabilir. Önümüzde süreç, bir anlamda hem Çin’in inşa edici ve düzen kurucu yeni bir safhaya ulaşıp ulaşmadığının göstergesi olacak hem de büyük güç rekabetinin seyrine etki edecektir.

 

Çin Bölgede Düzen Kuran Bir Aktör Olabilir mi?

Tüm çatışma süreci incelendiğinde, Çin’in geleneksel dış politika anlayışına uygun olarak çatışan taraflar arasında bir tercih yapmadığı ve tüm taraflarla bir şekilde ilişkili olduğu görülüyor. Mevcut Afganistan krizinde, Çin açısından yeni olan durum için şu soru sorulabilir: ABD tarafından bir anlamda kaderine terkedilen Afganistan’da hem ekonomik hem de siyasi açıdan öne çıkan Çin, düzen kuran ve düzen inşa edebilen bir aktör olabilir mi?

Bu inşa edici yaklaşım, Çin’in Taliban yönetimine iletişim ve algı desteğinde de kendisini gösteriyor. Örnek vermek gerekirse, Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Taliban heyeti ile görüşmesinde heyete olumlu bir imaj oluşturmaya çalışmalarını ve kapsayıcı bir siyaset izlemeleri gerektiğini tavsiye etmişti. Öte yandan Taliban tarafından da adeta Çin’i davet eden açıklamalara şahit olunuyor. Taliban müzakere heyeti sözcüsü Süheyl Şahin, Çin devlet televizyonuna verdiği röportajda, Çin’in Afganistan’ın gelişimine katkı sunabileceğini söylemişti. Bu durum Çin’in Taliban’a yaklaşımını, bölgeye yatırımlarını ve gelecek yönelimini etkileyecektir.

Tabii ki bu noktada Çin’in fırsat arayışında olduğunu vurgulamakla birlikte, sürecin önemli meydan okumalar ortaya çıkarabileceğini de ifade etmek gerekiyor. Çin, şu anda Kabil’de büyükelçiliği faal olan nadir ülkeler arasında yer alırken, Taliban heyetleri de Çinli yetkililerle sık sık görüşüyor. Bu durum aslında Taliban yönetiminin Çin’e ihtiyacını ve bir anlamda bağımlılığını da gösteriyor. Çin ekonomi ve ticari kapasitesi ile Afganistan’ın ihtiyaçlarını karşılayabilir ancak bunun karşılığında da Uygur bölgesine ve diğer bölgesel krizlere etki edebilecek faaliyetlerin engellenmesini ya da en azından kısıtlanmasını Taliban’dan bekleyecektir.

 

Afganistan’ın En Büyük Ticaret Ortağı Çin Fırsat Arayışında

Geçen yirmi yıllık süre boyunca Çin’in çatışmalarda aktif bir taraf olmaması ve tüm aktörlerle ilişkili olması, ekonomiyi ve ticareti öncelemesi neticesinde Çin, bugün Afganistan’ın en büyük ticaret ortağı olarak öne çıkıyor ve ülkede ABD gibi olumsuz bir algıya sahip değil.

Yine bu mevcut krizde Çin’in geleneksel dış politika kodlarına uygun hareket etmiş olduğunu da vurgulamak gerekir. Diğer ülkelerin iç işlerine müdahale etmeme ilkesiyle, çatışmalar boyunca belli bir tarafı desteklemeyen Çin, halihazırda kontrolü ele alan Taliban yönetimini tanımaya hazırlanırken, diğer dış politika aracı ekonomi ve altyapı yatırımları yoluyla bir nevi karşılıklı bağımlılık ilişkisi kurabilir.

Pekin yönetimi, bugün Taliban’ın en çok ihtiyaç duyduğu altyapı yatırımlarını ve ekonomik iş birliği araçlarını Afganistan’a sunma kapasitesine fazlasıyla sahip. Ancak bu sürecin yönetilememesi sonucunda oluşabilecek muhtemel bir istikrarsızlık dalgası ise Çin’in karşı karşıya kalabileceği en büyük meydan okuma olacak. Sıradaki en önemli soru ise Çin, ABD ile içinde olduğu büyük güç rekabetinde düzen kurucu bir aktör olarak yeni bir safhaya ulaşabilecek mi?

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası