Kriter > Dış Politika |

Doğu Akdeniz Kararlılığı


Türkiye Doğu Akdeniz’de kararlılığını ve hukuki haklılığını bir kere daha dillendirdikten sonra Yavuz’u Akdeniz’e uğurladı. Yavuz sondaj gemisine Akdeniz yolculuğunda TCG Fatih firkateyninin eşlik etmesi de Ankara’nın olası her tür tehdide karşı hazırlıklı olduğunu gösteriyor.

Doğu Akdeniz Kararlılığı

Türkiye 20 Haziran’da Yavuz sondaj gemisini Kocaeli Dilovası’ndan törenle Doğu Akdeniz’e, Fatih sondaj gemisinin yanına uğurlamıştır. Böylelikle Ankara bir kez daha Türkiye ve KKTC’nin Akdeniz’de uluslararası hukuktan doğan haklarını kullanıp savunacağını dostlarına ve rakiplerine açıkça ilan etmiştir. Ankara’nın sismik araştırma gemilerinin yanı sıra iki sondaj gemisiyle komşu denizlerde enerji mücadelesi üzerinden gerçekleşen deniz yetki alanları mücadelesinde varım ve gerekli kabiliyetlere haizim demesi, bir süredir Doğu Akdeniz’de KKTC’nin ve Türkiye’nin haklarını yok sayan demeçler veren Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) yetkililerini oldukça rahatsız etmiş görünüyor.

 

Bilindiği üzere GKRY, AB’nin üyesi olma avantajını da kullanarak Türkiye’nin Akdeniz’deki kendi kıta sahanlığında ve KKTC’nin Ankara’ya verdiği ruhsat alanlarında gerçekleştirdiği ve gerçekleştireceği sondajları engellemek için ciddi gayret gösteriyor. GKRY, Kıbrıs Adası adına tek taraflı hareket ederek aslında Kıbrıs enerji kaynaklarını KKTC ve Kıbrıs Türk toplumunun ekonomik var olma hakkını dışlayan bir siyasi duruşun parçası haline getiriyor. Üstelik GKRY’nin bu politikası yeni de değil. GKRY ilk olarak 2003’te Mısır’la ve 2009’da da İsrail’le tek taraflı sözde münhasır ekonomik bölge (MEB) ilan etmiştir. Akabinde KKTC’nin izni ve onayı alınmadan yani gayri hukuki olarak yabancı enerji şirketleriyle Kıbrıs Adası etrafında sondaj yapılmasına izin veren çeşitli anlaşmalar yapmıştır. Bu girişimleriyle GKRY sadece KKTC’nin ve Ada’daki Türk toplumunun varlığını yok saymıyor ayrıca Akdeniz’de en uzun kıyı şeridine sahip Türkiye’yi dışlayan yeni oluşumlara ön açıyor. Enerji kaynaklarının bulunma, çıkarılma ve paylaşılma süreçlerinde bir aktör olarak Türkiye izole edilmek isteniyor ve bir diğer aktör olarak KKTC ise yok sayılmak isteniyor. Bu ekonomik parametrelerin siyasi amaçlar için kullanılması konusundaki son örnekleri hatırlatmamız konunun anlaşılması için yeterli olacaktır.

GKRY bir yandan Mısır, İsrail, Yunanistan, İtalya, Ürdün ve Filistin ile Akdeniz Gaz Forumu’nu kurmuş diğer yandan da Fransa, İtalya, Malta, Portekiz, Yunanistan ile hareket ederek MED 7 zirvesinde AB’nin Türkiye’ye karşı Birlik politikaları çerçevesinde karşı duracağını ifade eden açıklamaların Avrupalı liderler tarafından yapılmasını cesaretlendirmiştir. Nitekim 21 Haziran’da Brüksel’de toplanan 28 AB üyesi ülkenin devlet ve hükümet başkanları GKRY ve Yunanistan’ın propagandaları sonucunda Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki doğal gaz ve petrol arama çalışmalarını kınadıklarını açıkladılar. Hatta AB Konseyi yazılı olarak yaptığı açıklamada önceden alınan kararlara referans vererek Türkiye’nin Doğu Akdeniz ve Ege’de sürdürdüğü faaliyetlerini yasa dışı olarak ilan etmiştir. Tüm bu gayretler sonucunda siyasi olarak GKRY-ABD’nin desteklediği enerji ekseni ve AB hattı somut olarak Akdeniz’de siyasi hedeflerini, Türkiye’nin izolasyonu ve KKTC’nin yok sayılması üzerinde kurmuş durumda. Fakat bunun kendi beklentileri doğrultusunda başarılıp başarılamadığını sormak gerekir. Cevabımız Türkiye’nin bölgede KKTC’den ve uluslararası hukuktan aldığı yetkiyle kullandığı kabiliyetlere baktığımızda kolayca anladığımız üzere, hayır. Tüm “çok ciddi” açıklamalara rağmen AB-ABD destekli yeni enerji iş birliği kuşağı Akdeniz’deki hidrokarbon kaynaklarının tek taraflı sahiplenilmesi adına sürdürdüğü politikada başarısız olmuştur. Fatih ve Yavuz gemilerinin faaliyetleri Türkiye karşıtı enerji kuşağının başarısızlığının en önemli kanıtıdır.

 

Yavuz ve Fatih

GKRY’nin hakkı olmayan bir şekilde tüm Ada’yı temsil ederek 2003’te Mısır’la, hemen akabinde Lübnan ve İsrail’le MEB anlaşması imzaladığını belirtmiştik. Türkiye bu anlaşmaları tanımadığını açıklamasına rağmen Rum yönetimi ilerleyen tarihlerde –Türkiye ve KKTC’nin tüm itirazlarına rağmen– Akdeniz’de sondaj faaliyetlerinde bulunma ve kıyıdaş ülkelerle çeşitli enerji ve güvenlik iş birliği anlaşmaları yapmayı sürdürmüştür. Ankara bölgedeki enerji kaynaklarını sahiplenme ve paylaşma meselesinin ekonomik bir oyun olarak kurgulanmadığını, KKTC ve Türkiye’nin dışlanması için bir araç haline dönüştürülmeye çalışıldığını fark ederek bir dizi tedbir almıştır. Bu bağlamda Ankara bir yandan Akdeniz’de 2004’ten itibaren BM’ye kaydettirdiği kıta sahanlığının dış sınır limitleri doğrultusunda doğal hukuki haklarını kullanıyor diğer yandan 2009 ve 2012’de TPAO’ya KKTC tarafından verilen “off shore” lisans garantisi çerçevesinde hareket ediyor. Zaten Ankara, Kıbrıs Rum yönetiminin tek taraflı MEB ilanlarına karşı 2011’de KKTC ile ruhsat anlaşması yaparak kendisini Kıbrıs Adası çevresindeki deniz yetki alanlarında hidrokarbon araştırmaları yapmakla yetkilendirmiştir. Fatih sondaj gemisinin Akdeniz yolculuğu işte bu hukuki çerçeve içinde –KKTC tarafından Türkiye’ye verilen ruhsat anlaşması kapsamında– devam etmektedir. Aynı şekilde Yavuz gemisinin sondaj faaliyeti de ilan edildiği üzere Temmuz başında bu doğrultuda gerçekleşecektir.

Diğer taraftan Türkiye Akdeniz’de tartışmalı hale getirilmiş olan deniz yetki alanlarının korunması adına askeri alanda da A2/ AD (alan kapatma) kabiliyetlerini geliştirme konusunda ciddi bir irade göstermiş ve bu konuda bir hayli yol katetmiştir. Günümüz koşullarında Türkiye’nin S-400 tedarik etme girişimi Ankara’nın alan kapatma kabiliyetleri içerisinde büyük önem arz etmektedir. Zira Ankara bu imkana kavuştuğunda söz konusu hava savunma sistemlerini gerekli yerlere konuşlandırmak suretiyle Akdeniz’de özellikle Kıbrıs Adası üzerindeki ciddi bir alanı rakip ya da düşmanlarına kapatma imkanına sahip olacaktır. Sonuçta Türkiye’nin Akdeniz’de alan kapatma imkanları arttıkça enerji alanında sismik araştırma-sondaj faaliyetlerini daha özgür sürdürmesi de mümkün olacaktır. Kısaca Ankara’nın alan kapatma imkanları donanma doktrini doğrultusunda geliştikçe Türkiye ve KKTC’nin dışlandığı projeler –kim tarafından desteklenirse desteklensin– başarısız olmaya mahkum olacaktır. Nabucco rüyası çok uzun sürmüştü, Türkiye’nin aldığı tedbirler ve geliştirdiği kabiliyetler düşünüldüğünde East-Med rüyasının daha kısa süreceğini tahmin etmek zor değil.

Ankara Akdeniz’de Kıbrıs Adası etrafında Yavuz gemisiyle 12 bin 200 metreye kadar sondaj yapabilme kabiliyetine kavuşmuştur. Bu bağlamda Yavuz gemisinin ilk görev alanında yani Gazimağusa-Maraş açıklarındaki Karpaz-1 noktasında 3 bin 300 metre derinliğe ulaşması bekleniyor. Benzer bir şekilde Fatih derin sondaj gemisi de Baf şehrinin 80 kilometre batısında GKRY’nin ilan ettiği sözde MEB içerisinde faaliyetlerini sürdürmektedir. Türkiye dünyada sadece on altı adet olan derin sondaj gemilerinden ikisini (Yavuz ve Fatih) edinerek ve bu gemilerin güvenliğini koruyabilecek donanma kabiliyetlerine sahip olduğunu komşu denizlerde gerçekleştirdiği tatbikatlarda göstererek sadece Akdeniz enerji denkleminde var olduğunu göstermiyor. Aynı zamanda bu kabiliyetleri kullanma kararlılığıyla Akdeniz’deki ekonomik oyunun Türkiye’nin ve KKTC’nin haklarının hiçe sayılacağı uluslararası bir siyasi oyuna dönüştürülmesine izin vermeyeceğini de gösteriyor.

Hukuka Uygunluk

Bilindiği gibi Ankara Kıbrıs sorunu çözüme kavuşturulmadan Ada’nın çevresindeki doğal zenginliklerin tek taraflı olarak sahiplenilmesine karşı çıkıyor ve bu kaynaklara Kıbrıs Türk toplumunun ortak olduğunun hiçbir zaman unutulmaması gerektiğini savunuyor. Tabii uluslararası hukukun ve sağduyunun çiğnenmesi sadece KKTC söz konusu olduğunda geçerli değil. Henüz kesinlik kazanmamış ve tartışmalı deniz yetki alanları üzerinden Ankara sözde “Sevilla Haritası” üzerinden Akdeniz’de oldukça sınırlı bir alana kapatılmak isteniyor. Halihazırda Rum yönetimi deniz yetki alanlarının paylaşılmasında “ortay hat metodu”nu öngören Sevilla Haritası üzerinde ısrar etmeye devam ediyor. Oysa uluslararası hukuk uzmanları örneğin Dr. Emete Gözügüzelli Akdeniz’in yarı kapalı bir deniz olması itibarıyla tüm kıyı devletleri arasında eşit paylaşımın değil hakça bir paylaşımın ilke edinilmesi gerektiğini söylüyor. Yine Gözügüzelli’ye göre BM Deniz Hukuku Sözleşmesi 74 (1) ve 83 (1) maddesi ortay hat ilkesini zorunlu kılmakla beraber sınırlandırılacak alanın hakkaniyet temelinde hakça sonuç öngörmesi şartını da getirmektedir.  

Kıbrıs Adası çevresinde GKRY tarafından hukuka aykırı bir biçimde sürdürülen doğal gaz arama faaliyetleri ve KKTC’nin haklarının gasp edilmesi girişimleri Akdeniz bölgesinde tansiyonun yükselmesine neden olmuştur. Bu çerçeve içinde Türkiye’nin Yavuz sondaj gemisini Akdeniz’e uğurlanmasından hemen önce Rum yönetiminin Fatih Türk gemi mürettebatına yönelik tutuklama emri çıkarması bardağı taşıran son damlalardan biridir. Türkiye duruma sert tepki göstererek gerektiğinde kendisinin de her türlü hukuki tedbire başvuracağını ifade etmiştir. Bu tartışmalar sürerken Yavuz gemisinin uğurlanma töreninde konuşan TC Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Fatih ve Yavuz gemilerinin faaliyetlerinin uluslararası kural ve düzenlemelere göre gerçekleşeceğini ilan etti. Ayrıca Türkiye’nin Akdeniz’de KKTC’nin hak ve menfaatlerini desteklemekten asla geri adım atmayacağını, Ankara’yı durdurmak için hukuki bahaneler ardına sığınmanın geçersiz bir strateji olduğunu açıkça ifade etti.

Sözün özü Türkiye kararlılığını ve hukuki haklılığını bir kere daha dillendirdikten sonra Yavuz’u Akdeniz’e uğurlamıştır. Yavuz sondaj gemisine Akdeniz yolculuğunda TCG Fatih firkateyninin eşlik etmesi de Ankara’nın olası her tür tehdide karşı hazırlıklı olduğunu göstermektedir. Türkiye, kabiliyetleri ve hukuki tezleriyle Akdeniz’deki mücadeleye hazır ve “Akdeniz’de varım” diyor. Akdeniz daha küresel jeopolitik kapışmaların eşiğindeyken Akdeniz’de Ankara ve Lefkoşa’yı yok sayma rüyası görenleri uyandırmak için aslında Fatih ve Yavuz’un sirenleri alarm zilleri gibi çalıyor.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası