Kriter > Dosya > Dosya / İsrail Sorunu |

Filistin’de Direniş


İsrail’in yayılmacı politikalar ve işgali karşısında Filistinli grupların direnişlerini tek bir çatı altında sürdürmesi ve bölgedeki Müslüman ülkelerin bu çabalara destek olması İsrail işgalinin sonlandırılması için hayati öneme sahiptir.

Filistin de Direniş
Anadolu Ajansı'nın (AA) Filistinli foto muhabiri Mustafa Kharouf, Müslümanların ilk kıblesi Kudüs’teki Mescid-i Aksa'da Filistinlilerin cuma namazını kılmalarını fotoğrafladı. 07.05.2019

Filistin’deki İsrail meselesinin başlangıcından bu yana Filistinliler meşru ulusal ve sivil haklarını elde etmek için mücadele vermektedir. Filistinliler İsrail işgalinin yayılmacı politikaları karşısında çok sayıda farklı cephelerde farklı metotlara başvurarak direniş sergilemektedir. Arap ülkeleri ile İsrail arasında üç savaş yaşanırken Camp David Anlaşması’nı izleyen dönemde Filistinliler İsrail’e karşı direnişini Arap yönetimlerinin desteği olmadan yürütmek zorunda kalmıştır. 1987’de patlak veren Filistin ayaklanmasında halk o güne dek görülmemiş bir direniş örneği sergileyerek İsrail’in “Demir Yumruk” politikasına karşı artan protestolarla gösteriler düzenlemiştir. Filistinli gençler İsrail askerleri tarafından vurulmuş, sivil yerleşim birimleri yıkılmış, okullar kapatılmış ve işçiler geniş katılımlı grevler gerçekleştirmiştir. İsrail’in devlet şiddeti ve dünya kamuoyunun tepkisizliğine rağmen Filistinliler özellikle gençlerin öncülüğünde bağımsızlıkları ve ana vatanları için mücadeleye devam etmiştir.

 

Filistin direnişi henüz İsrail devleti kurulmadan, bölgedeki Yahudi nüfusunun artmaya başladığı dönemlerden itibaren devam etmektedir. 1928’de bölgede yaşayan Yahudiler ve Filistinliler arasında yaşanan çatışmaların akabinde İngiliz sömürgecileri tarafından Filistinlilere karşı uygulanan sert politikalar karşısında giderek büyüyen ekonomik yoksulluk ve siyasi umutsuzluğun bir sonucu olarak şiddet eylemleri artmıştır. Filistin’in birçok mahallesinde gençlik örgütleri oluşmaya başlamıştır. Protestolara katılan gençler şehirlerin varoşlarında yaşayan yoksul kesimle birleşerek güçlü bir isyan dalgası oluşturmuştur. Bu olayların akabinde 1936’da ülke çapında manda yönetimine karşı yapılan ayaklanmalar zirve noktalara ulaşmıştır.

Filistinlileri harekete geçiren bu güç büyük oranda Kudüs meselesiyle ilgiliydi. 1929’da Yahudilerin bulundukları bölgeleri Müslümanlar için kutsal sayılan Mescid-i Aksa’nın bulunduğu sınırları ihlal ederek Ağlama Duvarı’na kadar genişletmeye çalışmaları sonucunda Kudüs’te gerginlik artmıştı. Bu öfke Kudüs’ten kırsal alanlara ve oradan da diğer bölgelere yayılmıştı. Bu siyasi hareketlilik ve örgütlenme durumu İsrail’deki dinamik gelişimlerle kıyaslandığında yavaş bir tempodaydı. Liderlik konusunda yaşanan boşluk ve bu boşluğun doldurulmasına yönelik girişimler de neticesiz kalmıştı.

Bu noktada girişimlerden biri de İzzettin Kassam tarafından gerçekleştirildi. 1933’te gerilla savaşının öncüsü olan Kassam’ın başlattığı başkaldırı ülkedeki birçok çevre üzerinde etkili olmuştu. Kassam’ın İngiliz ordusu tarafından öldürülmesinin ardından onun bu kısa mücadelesinin simgesel bir önemi oldu. Ölümünün ardından devam ettirilen protestolarda aralarında kadınların da yer aldığı genç Filistinlilerin çoğu yaşamını yitirdi. Bu mücadelede hayatta kalanlar İkinci Dünya Savaşı’nı izleyen dönemde Filistin direnişinde etkili olan birçok yapının omurgasını oluşturdu.

 

İhvan Kıvılcımı

1928’de Mısır’da kurulan Müslüman Kardeşler teşkilatı ümmet bilincini önceleyerek Arap-İsrail savaşında Filistinlilere destek olmuştur. Ancak bu mücadeleler İsrail devletinin 1948’de kurulmasını engellemeye yetmemiştir.

Filistinliler 1948’den beri kendi kaderleri hakkında bağımsız bir yol çizememiş ancak devletleşme yolundaki mücadeleden de vazgeçmemiştir. Filistinli Araplar kendi yurtlarının bir Yahudi devletine dönüştürülmesine karşı çıkarak bu duruma direnmiştir. Yeni kurulan İsrail devletiyle yaklaşık 1 milyon Filistinli mülteci konumuna düşmüştür. Kendi topraklarından zorla tehcir edilen bu insanlar büyük oranda dış yardımlarla varlıklarını sürdürebilmiştir. Zamanla bölgeye dağılan Filistinliler kamplarda hayat kurmuştur. Küçük birer kasaba görüntüsünde olan bu kamplarda yoksulluk ve güç koşullar içinde yaşayan Filistinliler gerilla faaliyetlerinde bulunmuştur.

Bu yıllarda Filistin halkı özgürlük mücadelesini yürütürken Arap ülkelerinden beklediği desteği alamamıştır. Bununla birlikte bölgesel düzeyde en ciddi destek Mısır’daki Müslüman Kardeşler hareketinden gelmiştir. Batılı güçlerin bölgedeki etkisi ve İsrail’in varlığına tepkisiyle bilinen hareket Filistinlilere mücadelelerinin ilk dönemlerinde ciddi biçimde destek olmuştur. Müslüman Kardeşler üyelerinden Filistin davasına destek olmak isteyen gönüllüler tarafından fida’i (fedai) birlikleri kurulmuştur. Filistin mücadelesinde hayati öneme sahip Yaser Arafat ve Ebu Cihad gibi şahsiyetler bu oluşum içerisinde yetişirken varlığını halen devam ettiren Fetih hareketinin temelleri de bu dönemde atılmıştır. Müslüman Kardeşler hareketinin de desteğiyle Fetih İsrail’e karşı sabotaj eylemlerine girişmiştir. Fetih’in faaliyetleri Mısır, Gazze, Ürdün, Suriye, Lübnan, Suudi Arabistan, Katar ve Kuveyt gibi ülkelerde de toplumsal anlamda destek bulmuştur. Fetih’in askeri kolu olan Asifa (Kasırga) ilk eylemini 1965’te yaparak silahlı mücadelenin de artık bir yöntem olarak benimsendiğini göstermiştir. Bu yıllardan itibaren Filistinliler mücadelelerini sistematik bir düzlem üzerinden yürütmeye çalışmıştır.

1967’de Marksist-Leninist ideolojiyi benimseyen ve uçak kaçırma eylemleriyle Filistin meselesini dünya gündemine taşıyan Filistin Kurtuluş Halk Cephesi (FKHC) George Habbaş tarafından kurulmuştur. Her iki grubun kendi içinde bölünmesiyle ortaya çıkan örgütler Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) birer parçasıdır. FKÖ’nün dışındaki parti ve gruplar 1987’ye gelinceye kadar çok fazla taban ve temsil alanı bulamamıştır.

 

İntifada Hareketleri

1980’lerin sonuna doğru Filistinliler yeni bir isyan tarzı olarak “intifada”yı benimsemiştir. 1987’de İsrail işgali altında doğup büyümüş, sıkıntılar içinde yaşamış bir neslin katlanılması imkansız olan bu duruma karşı isyanları başlamıştır. Bu isyan işgalin başlamasından bu yana yapılan pek çok ayaklanmadan farklı olacaktır. Gazze’de bir grup genç tarafından başlatılan protestolarda İsrail güçlerinin ateşli silah kullanması karşısında gençler taş atarak karşılık vermiştir. Gençler düzenledikleri barışçıl kitlesel gösteriler ve sınırlı şiddet eylemleriyle İsrail işgalinin sona erdirilmesini hedeflemiştir. Filistin mücadelesinin sembolik lideri Yaser Arafat siyasi söylemleri ve güçlü mesajlarıyla intifadanın başlıca aktörü haline gelmiştir. Yerel inisiyatiflerden oluşan 1987 İntifadası’nda Batı Şeria ve Gazze’de sivil itaatsizlik yönünde bir hareketlenme vardır. İsrail ürünleri boykot edilmiştir.

Öte yandan intifada devam ederken Filistin siyasetinde dengeleri sarsacak yeni bir örgüt ortaya çıkmıştır. Arap milliyetçiliğinin düşünsel ve pratikte düşüşe geçtiği ve İslami hareketlerin toplumsal düzeyde daha fazla destek bulduğu bir dönemde gerçekleşen intifada hareketi daha güçlü bir direniş örgütünün kurulmasını tetiklemiştir. İslami Direniş Hareketi (Hamas) Şeyh Ahmet Yasin önderliğinde Müslüman Kardeşler geleneğinden etkilenerek intifadanın uzantısı olarak bir aktör haline gelmiştir. Hamas sıkıntı içindeki Filistin halkına bir taraftan finansal ve sosyal anlamda destek olurken bir taraftan da Filistin direnişinde yeni bir umut ışığı olarak görülmüştür. Faaliyetleri ve etkisiyle Hamas hareketi kısa sürede Gazze’de direnişin temel aktörü haline gelmiştir. Hamas intifada yılları içinde Filistin halkı arasında geniş taban bulmuştur. Hamas bu konumuyla Filistin direnişinde başlıca aktör olan FKÖ’ye de bir alternatif oluşturmaya başlamıştır.

2000’de dönemin İsrail Başbakanı Ariel Şaron’un askerler eşliğinde Mescid-i Aksa’yı ziyaret etmesiyle İkinci İntifada patlak vermiş ve Hamas’ın bu süreçteki etkinliği daha da artmıştır. Bir saat süren bu ziyaret Ortadoğu’da çatışmanın fitilini ateşlemiştir. Şaron’un ziyaretiyle başlayan çatışmalar kısa sürede Filistin’e yayılmıştır. Mescid-i Aksa önünde eylemler artmış ve halk tepkisini ortaya koymuştur. Filistinli çocuklar on yıl aradan sonra yeniden tanklara taşlarla karşı koymuştur. İsrail yönetiminin daha da sertleşen müdahaleleri karşında Filistinliler yeniden fedai eylemlerine başlamıştır. Bir direniş stratejisi olan ve ilk intifadayla başlayan intihar saldırıları ikinci intifadaya da damgasını vurmuştur. İsrail saldırılarına misilleme olarak gerçekleştirilen bu saldırılar Hamas’ın ve Filistin direnişinin en önemli enstrümanlarından birisi haline gelmiştir.

İsrail’in silahlarına karşı Filistinlilerin silahı da buydu. İsrail bu eylemleri durdurabilmek için örgüt liderlerine suikast yapıyordu. Bu suikastlarda İsrail, şehirleri bombalayarak kaos ve belirsizlik ortamı yaratıyordu. Öte yandan bu dönemde Hamas’ın askeri kanadı olan İzzettin Kassam Tugayı’nın da güçlü bir liderlik kadrosu bulunmamaktaydı. Bu nedenle gerçekleştirilen eylemler organize olmamakla birlikte İsrail’e önemli kayıplar verdirdiğinden Tel Aviv yönetiminin ciddi tepkisine neden olmaktaydı. İkinci İntifada ve 2004’te Yaser Arafat’ın ölümünün ardından Fetih hareketinin karizmatik bir lider çıkartamayışıyla Hamas’ın Filistin direnişindeki yeri artmıştı.

İlk intifadada tabana yayılmış topyekun bir direniş sergilenmişken İkinci İntifada’da direniş mücadele grupları üzerinden sürmüştü. Birinci İntifada sürecinde Filistin halkı kendi çözümünü üretmiş, evlerde eğitime devam etmiş ve gıda dağıtım ağları kurmuştu. İkinci İntifada’da bu süreci kontrol etmek daha zor olmuştu.

Gelinen noktada Filistin’de işgalin sona ereceğine dair umutlar iyice tükenmesine rağmen Filistinliler direnişlerini sürdürmektedir. Gazze ablukası, Mescid-i Aksa ihlalleri ve yerleşke sorununa karşı Filistinliler protestolar düzenlemeye devam etmektedir. Nekbe’nin (Büyük Felaket) yıl dönümünde başlayan “milyonluk geri dönüş” yürüyüşüyle Filistinliler, İsrail işgaline karşı direnişe devam edeceklerini göstermektedir. Ancak İsrail’in yayılmacı politikaları ve işgali karşısında Filistin halkının direnişi önemli fakat işgalin sonlandırılması bakımından yeterli sonucu üretememektedir. Filistinli tarafların direnişlerini tek bir çatı altında sürdürmesi ve bölgedeki Müslüman ülkelerin bu çabalara destek olması İsrail işgalinin sonlandırılması için hayati önemdedir.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası