Kriter > Dosya > Dosya / Siyaset ve 2023 Seçimleri |

Muhalefetin Seçim Beyannamelerindeki Ekonomi-Politiği: “Erdoğan Gitsin Ekonomisi”


Seçim beyannameleri, siyasi partilerin seçime giderken, millet nezdindeki kimlik kartlarıdır. Üzülerek söylüyorum ki, siyasi stratejisini “Erdoğan’ın gitmesi” gibi trajik bir unsur üzerine kurgulayanların, ekonomiye dair stratejileri de genel kavram ve söylemlerin dışına çıkamıyor. Üstelik hem tezatlarla dolu politika önerileri bulunuyor hem de aynı ekonomi politikte konsensüs sağlayamıyorlar.

Muhalefetin Seçim Beyannamelerindeki Ekonomi-Politiği Erdoğan Gitsin Ekonomisi
(Binnur Ege Gürün Koçak/AA, 28 Kasım 2022)

Mortgage krizinden bu yana bir türlü dikiş tutturamayan küresel ekonomi; pandemi ve savaşın da etkisiyle hayli zor günler geçiriyor. Çin ve Hindistan gibi ülkelerin küresel milli hasıladaki paylarının gelişmiş ülkeleri geride bırakması, yepyeni bir küresel ekonomik dengenin kurulacağına işaret ediyor. Doların tahtını sallayan, küresel ekonomik oyunun ve oyuncuların değişimine gebe olan bu zorlu süreçte, Türkiye artık masada olmak istiyor. Bunun için de ekonomi güvenliğini öncelikleri arasına almış durumda. Ekonomide kendi göbeğini kendisi kesmek isteyen bir Türkiye var. Bu bağlamda da yatırımı, üretimi, ihracatı, büyümeyi, istihdamı merkezine alan bir ekonomik anlayış benimsenmiş durumda.

Seçimlere sayılı günler kaldı... Bir tarafta Türkiye Yüzyılı vizyonu ile hayal dahi edilemeyen birçok projeyi hayata geçirmiş AK Parti iktidarının başı çektiği Cumhur İttifakı diğer tarafta ise “Erdoğan Gitsin de…” mottosunu benimsemiş bir 6 artı 1 partiden oluşan Millet İttifakı...

Küresel ekonominin son yıllardaki sorunu çok net durumda. Karnesi kırıklarla dolu olan neoliberal ekonomi politikaları, artık kendi ürettiği hastalıkları tedavi edemez oldu. Dolayısıyla ülkeler artık birbirlerinden ayrışan, hatta kendi dinamiklerine uygun olan ekonomi politikalarını tartışır hale gelmeye başladı. Daha pandemi döneminde bunu fark eden Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ekibi Türkiye Ekonomi Modeli ile istihdam, üretim ve ihracat rekorları kırarak, bu süreci en az hasarla atlatma yolunda önemli bir merhale kaydetti. Muhalefet ve onu seven iktisatçılar ise Türkiye ekonomisini daha 2 yıl önce batırdılar bile... 2 yıl önce faiz politikasının yanlış olduğunu iddia edenler, bugün minareye kılıf arama derdine düştüler. Türkiye’de politika faizi ile piyasanın ayrıştığından dert yananlar; o çok övdükleri gıpta ettikleri ABD’de oluşan 7-8 çeşit farklı faiz makasından hiç bahsetmiyorlar. Ağızlarıyla kahrolsun neoliberalizm derken, seçim beyannameleriyle sermayedarlara, neoliberalizme methiyeler düzüyorlar. Hoş kendi ülkesinin ekonomik dinamiklerini kavrayamamış, dünya ekonomisinin nereye gittiğine dair en ufak bir fikri dahi olmayanların, bu bakışa sahip olması çok anormal değil.

 

Kurmayı Vadettikleri Finans Merkezini Erdoğan Açtı Zaten

Bildiğiniz gibi 6 artı 1 masası, “Ortak Politikalar Mutabakat Metni” yayınlamıştı. Bu metnin içerisinde Millet İttifakı liderlerinin tamamının uzlaşıya vardığı ekonomi politika adımları mevcuttu. Resim orada da çok farklı değildi. Yatırım, istihdam, verimlilik ve teknoloji odaklı dönüşüm büyüme, ihracat gibi bazı hedefleri ele alan metin, tam bir paradoks yuvası... Hem enflasyonu 2 yılda tek haneye indiriyor hem ülkeyi yüzde 5 büyütüyor hem de ihracat rekorları kırıyor. Ağızlar, bina yapmakla İstanbul Finans Merkezi olmuyor derken, mutabakat metni İstanbul Finans Merkezi yapacaklarını söylüyor. Oysaki muhalefetin yapacağız dediği merkez, geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıldı bile...

Her birinin ayrı ayrı seçim bildirgelerinin ekonomi bölümleri de aslında ortak mutabakat metninden çok da farklı değil. Hatta şu soruyu sorarak da her bir siyasi partinin seçim beyannamelerinde ekonomiye ilişkin söylemlerini hayata geçirebilirler mi, geçiremezler mi kısmına geçelim.

Altı artı bir masanın tüm siyasi partileri istisnasız şekilde ekonominin önce bir güven meselesi olduğunu beyan ediyorlar. Kesinlikle katılıyorum. Seçmen de seçime bu kadar az zaman kalmışken, eğer Millet İttifakı seçimi kazanırsa ekonominin başında kim olacak, bilmek ister. İktidarı ekonomi politikaları üzerinden bu kadar ağır eleştiren muhalefetin herhalde ekonomiyi kimin yöneteceği sorusuna bir cevabı vardır. Seçmeni hayal kırıklığına uğratacak ama maalesef bu sorunun cevabı yok. Babacan’ın ekonominin başında olduğu AK Parti dönemini eleştiren İYİ Parti kurmayı Bilge Yılmaz mı? Yoksa “Ben yapmadım. Erdoğan talimat verdi öyle yaptık” diyen DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan mı? Ya da başka biri mi? Kim? Cevap yok.

Ekonomi beklentileri yönetmektir, iktidar bunu başaramıyor; liyakatsiz kadrolar iş başında söylemi ne kadar tutarsız ise Merkez Bankaları bağımsızdır cümlesi de o kadar tutarsız. Arjantin’i IMF eliyle çılgın faiz artışlarına mahkum edip küresel sermayeye peşkeş çekenler ile batma noktasına gelince de neoliberal ekonomi politikalarını çamaşır suyu ile temizlemek adına “Politikaların suçu yok, Arjantin popülist” diyenler, hep aynı zümreler. Seçmenin kuyumcu terazisi hassasiyetinde ölçüsü vardır. Cumhurbaşkanı adayını dahi belirlerken kriz üstüne kriz yaşayan Millet İttifakı’nın ekonominin başına kimin geleceğini belirleyememiş olması çok da tuhaf değil ve eminim seçmenin gözünden de kaçmayacaktır.

İstanbul Finans Merkezi
İstanbul Finans Merkezi törenle açıldı. Açılış konuşmasını Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptı. (İstanbul Finans Merkezi/AA, 17 Nisan 2023)

 

Neoliberal Politikalar ve Celladına Aşık Olan İttifak

Millet İttifakı partilerinin seçim beyannamelerinde ortak bir kavram dikkat çekiyor: Refah. Her biri bildirgelerinde adil gelir dağılımı ve refah artışını hedefliyor. Gelin görün ki önerilen politika setlerinin neredeyse tamamı neoliberal. Yani önerilen politikalar aslında dünyada gelir adaletsizliğini temin etmiş durumda. Celladına aşık olmak bu olsa gerek ki bugün dünya ekonomisini mahveden ana akım iktisat politikaları üzerinden, seçmene gelir adaleti ve refah artışı vaat edilmektedir.

Seçim beyannameleri irdelendiğinde masanın altındaki bir parti hariç hemen tüm Millet İttifakı üyesi partilerin ekonomiye ilişkin deklarasyonları benzer ilkelerden oluşmaktadır. Dengeli, sürdürülebilir, kapsayıcı, dışa bağımlılığı azaltacak bir büyüme ama enflasyonu olmayan aynı zaman da dış ticaret fazlası veren hem yatırımı hem tasarrufu artan aslında ideal olanı anlatan beyanatlar. Peki bu mümkün mü? İktisadi olarak burada sıralanan parametreleri aynı anda yapmak… Bilimde imkansız diye bir şey yoktur ama bu gerçekten hayal gibi bir durum. ABD de bugün güçlü doların yanında aynı zamanda dünyanın en borçsuz ülkesi olmayı isterdi, eminim. Ama maalesef hepsi aynı anda mümkün olmuyor. Dolayısıyla Millet İttifakı’nın seçim bildirgelerinin ekonomi bölümlerini incelediğimizde, gördüğümüz durum tam olarak budur.

Bir diğer önemli soru ise “Nasıl” sorusu olmalı. Ona ise net cevap veren hiçbir Millet İttifakı üyesi siyasi parti yok. Bazı önerileri olanların da önerilerini okuduğunuzda ya AK Parti iktidarı dönemlerinde yapılmış ya da halihazırda yapılan projeler, uygulamalar olduğu görülüyor. Mesela İYİ Parti’nin küçük yatırımcıların tasarruflarının korunması, uzmanlaşan bankaların kurulması/iyileştirilmesi, düşük ve orta gelirli vatandaşlarımıza uzun dönemli, düşük faizli konut kredi sağlaması gibi birçok önerisi zaten şu anda var olan ve uygulanan projelerdir.

Benzer bir politika setini DEVA Partisi önerileri olarak görmekteyiz. Piyasa ekonomisi, liyakat, kamu kurumlarının bağımsızlığı, rekabet, verimlilik, güçlü büyüme gibi ezber ve somut politika önerilerinden uzak kavramların yer aldığını gözlemliyoruz. Örneğin üretken olmayan sektörler ile imar rantlarına dayalı bir büyüme yaklaşımı terkedilecek deniyor. Oysaki Türkiye uzunca bir süredir yüzde 5 üstü büyürken, bahsedilen sektörler lokomotif durumda değil. Üstelik inşaat sektörü, Türkiye yüzde 5 büyürken, küçülmeye devam ediyor. Bölgesel kalkınma, AR-GE ve teknoloji yatırımlarına önem verileceğine dikkat çekiliyor. Halbuki en çok AK Parti iktidarı döneminde buna bütçe ayrılmış ve yerli elektrikli otomobil gibi, savunma sanayiindeki hayata geçen projeler gibi zaten halihazırda yürüyen ve ülkemizde kahir ekseriyetin uzlaşı sağladığı projeler, bunlar.

Gelecek Partisi, Saadet Partisi ve Demokrat Parti’nin seçim beyannameleri incelendiğinde detaylarda farklılıklar olsa da hemen hemen diğerleriyle benzer ifadelerin yer aldığını gözlemlemekteyiz. Enerji arz güvenliğinin sağlanması ki bu dönem iktidarın belki de en iddialı olduğu alanlardan biri oldu. Hakeza yer altı zenginliklerinden tutun da esnafa, iç ve dış ticarete, engelli bireylere, kadınlara, dezavantajlı zümrelere ve dahi ulaştırmaya ilişkin hemen tüm öneri ve tedbirler, zaten mevcutta var olan çalışmalar olarak karşımıza çıkmaktadır.

 

Hangi Ekonomi Politikaları Uygulanacak, Kim Yönetecek?

Masanın altından gün yüzüne çıkan Yeşil Sol Parti’nin (nam-ı diğer HDP) ise seçim beyannamesinin diğerlerinden ayrıştığını söylemek yanlış olmaz. Zira masa, neoliberal ekonomi politikalarını başucu kitabı haline getirmişken, Yeşil Sol Parti ise neredeyse 180 derece farklı ve neoliberal ekonomi politikaları ile örtüşmeyen öneriler sunuyor, emeklilik yaşını düşürmeyi, vergi muafiyeti, istisnası, indirimi ve vergi aflarına son vermeyi vaat ediyor. Hatta net bir dille “Neoliberal Dönüşümü Durdurmak İçin Buradayız, Birlikte Değiştireceğiz” diyerek, gizli ortaklarıyla tamamen zıt bir bakış açısı ortaya koyuyor. Millet İttifakı’nın iş başına geldiğini düşünsenize… Bir taraf, emeklilik yaşını daha da yükseltme çabası içerisine girerken, diğer taraf düşürmek isteyecek. Bir taraf, salt sermaye ve sahiplerine kucak açarken, diğer taraf salt emeği destekleyecek. Peki, bu ülke, böylesi bir durumda nasıl yönetilecek? Hangi ekonomi politikaları hayata geçirilecek? Kimin dediği olacak? Kim yönetecek? Muhtemelen ekonomi bakanı belirlenirken yine bir kriz olacak ve diğerleri bakan yardımcısı olacak. Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı belirlediği süreç içerisinde edindiğimiz tecrübe, bize maalesef ki böyle olacağını söylüyor. Yani koalisyon dönemlerindeki istikrarsızlık süreçlerini hatırlatıyor.

 

Hülasa…

Seçim beyannameleri siyasi partilerin seçime giderken millet nezdindeki kimlik kartlarıdır. Kim olduğunu, neyi nasıl yapacağını vaat ettiği önemli dokümanlardır. Bireyler siyasi tercihlerini yaparken birçok parametreyi dikkate alır. Seçim beyannameleri de bunlardan bir tanesidir. Üzülerek söylemek istiyorum ki; siyasi stratejisini “Erdoğan’ın gitmesi” gibi trajik bir unsur üzerine kurgulayanların ekonomiye dair stratejileri de genel kavramların ve söylemin pek de dışına çıkamıyor. Üstelik hem tezatlarla dolu politika önerileri bulunuyor hem de Millet İttifakı üyeleri aynı ekonomi-politikte konsensüs sağlayamıyorlar.

AK Parti’yi seçmen nazarında 20 küsur yıldır iktidarda tutan belki de en önemli hususlar; millete üstünkörü değil canıgönülden kulak vermesi, dünya gerçeklerinin farkında olması ve eldeki imkanları, ülke kaynaklarını bilmesidir. Bir tarafta kaş yaparken diğer tarafta göz çıkarmama gayretidir. Ama en önemlisi nedir derseniz, verdiği sözleri tutmasıdır. Millet de bunun net bir biçimde farkında… Son söz elbette demokrasinin ve nihayet milletin.

 

Sorunun Cevabı Navigasyona Girdiğiniz Adreste Gizli

Ekonomi bir doğru yanlış işi değil, bir denge işidir. Bu yazıda çok teknik bir dille ve verilerle size neden ana akım ekonomi politikalarının sorunlara çözüm üretmediğini pek tabii anlatabilirdim. Fakat bu yazının esas odak noktası, Milleti İttifakı partilerinin seçim beyannamelerinin ekonomi bölümlerindeki vaatleri ve bunları gerçekleştirip gerçekleştiremeyecekleri. Nihayetinde bu sorunun cevabı, navigasyona hangi adresi girdiğinizde gizlidir. Strateji bağcı dövmek olunca, dövmek isteyenler de toplumun çok farklı saiklerinden olunca ortaya ahenkli, kulağa hoş gelen bir ekonomi melodisi maalesef çıkmıyor. Ziya Paşa diyor ya, ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz, diye. Millet İttifakı birçok konuda olduğu gibi ekonomi politikte de tek sesli olamıyor. Cumhur İttifakı ise çok başka bir gündemi yaşıyor. Milleti İttifakı’nın ana gündemi seçimken Cumhur İttifakı’nın ana gündemi deprem, depremzedeler… Bunun yanı sıra da Cumhur İttifakı’nın 2023 hedefleri doğrultusunda gündemi TOGG, Milli Muharip Uçağı, TCG Anadolu, İstanbul Finans Merkezi oluyor. Millet de bunu görüyor ve Türkiye Yüzyılı’nı kimin inşa edebileceğine net bir biçimde kanaat getiriyor.

Hedef belli: Enerjiden Ekonomiye Hür ve Tam Bağımsız Türkiye…

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası