Kriter > Dosya > Dosya / Tarım |

Tarım ve Kırsal Kalkınma Politikalarının Etkinliği Üzerine


Günümüz ihtiyaçlarını asgari seviyede karşılayan altyapı yanında eğitim, sağlık, sosyal ve kültürel imkanlar gibi yaşam şartlarının olmadığı bir kırsalda tarım sektörünün gelişmesi pek mümkün olmaz. Şehirdeki yaşam şartlarını asgari seviyede sağlayamayan kırsal ne genç kızları cezbeder ne de evlenecek kız bulamayan genç delikanlıları tutabilir.

Tarım ve Kırsal Kalkınma Politikalarının Etkinliği Üzerine
Mardin Ovası, Halil İbrahim Sincar/AA

Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de tarım politikaları kamuoyunun hep gündeminde olmuştur. Örneğin tohum, hububat ve et gibi temel tarım ve gıda ürünleri, genetiği değiştirilmiş tarım ürünleri, arazilerin tarım dışında kullanımı, alternatif tarım, arazi ve miras hukuku, uluslararası tarım ticareti, tarımsal destekler ve kırsal kalkınmaya yönelik politikalar tarımla doğrudan ilgisi olsun veya olmasın toplumun çoğunun gündemindedir. Neden?

Çünkü tarım politikaları toplumun tüm kesimleriyle ilgili temel amaçları güder. Bunlar; (1) toplumun beslenme ihtiyacını garanti altına almak, (2) tarım sektöründe nispeten düşük getiriyle çalışan çiftçilerin, tarım işçilerinin gelir seviyesini yükseltmek ve (3) tarım sektörünün çok büyük bir kısmını oluşturan aile işletmelerinin sürdürülebilir bir tarım yapabilmelerini sağlayarak korumaktır. Bu amaçların temel gerekçeleri de tarım sektörünün sahip olduğu temel sorunlardır.

Dünya nüfusu sürekli artarken tarımsal üretim kaynaklarının sabit olması, yeter ve sürdürülebilir tarım ve gıda ürünleri üretimini teminat altına almayı gittikçe zorlaştırmaktadır. Tarım sektörü olumsuz iklim şartlarından ve arz-talep uyuşmazlığı gibi piyasa dengesizliklerinden çok etkilendiği için yüksek risk altında üretim yapar. Ayrıca üretilen materyalin canlı olması hem üretim sürecinin uzamasına neden olarak sermayenin dönüşüm hızını azaltır hem de hastalık ve zararlı kayıplara maruz bırakır. Büyük çoğunluğu oluşturan aile işletmeleri rekabet açısından büyük işletme olmanın avantajına sahip olmadıklarından aşırı rekabet durumunda korunmaları, sürdürülebilir üretim yapabilmeleri ve sahip oldukları yaşam ortamını koruyabilmeleri çok önemlidir.

Bu tarım politikası amaçlarına; doğal kaynaklar ve çevrenin korunması, imalat sanayinin ihtiyacı olan hammaddelerin temini, tarımsal ihracat gelirlerinin artırılması ve tarımda oluşan sermaye birikimiyle diğer sektörlere katkı sağlanması gibi yine toplumun çoğunu ilgilendiren amaçlar da eklenebilir.

 

Tarım Politikaları ve Destekleri

Tarımsal destekler, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de tarım politikalarının en çok gündemde olan ve tartışılan kısmını oluşturur. Hatta “tarımsal destekler” yerine “tarım politikaları” ifadesi de kullanılır. Aslında, tarım politikaları tarımsal destekleri de kapsadığı için bu şekilde ifade edilmesi çok da yanlış değil. Tarım politikaları sektörle ilgili tüm hükümet müdahalelerini içerirken, destekler daha çok politikaların parasal teşvikler kısmını oluşturur. Destekler, doğrudan parasal transferler yanında özellikle ticaret politikalarıyla çiftçilere sağlanan korumacı avantajları ve dolaylı destekleri de içerir.

Tarım sektörünü arzu edilen doğrultuda yönlendirebilmek için verilen tarımsal destekler, sektörde ortaya çıkan sorunları çözmek, yeni teknolojilerin benimsenmesini sağlamak ve üretim yetersizliğini gidermek için uygulamaya konan ve ihtiyaç kalmadığında sonlandırılan hükümet müdahaleleridir. Asıl hedef, tarım sektörünü rekabet edebilir ve desteklere bağımlı olmadan kendi ayakları üzerinde durabilen bir konuma taşımak olmalıdır. Dolayısıyla tarımsal desteklerin hem çiftçi gelirini iyileştirici hem de sektörün yapısal ve dönemsel problemlerinin çözümüne katkısı olması beklenir.

Ancak tarım sektörünü sürükleyenlerin içinde tarımsal desteklerin etkisinin olması gerekenin üzerinde olduğunu düşünmek ve sektörün tüm problemlerini tarımsal destekler ile çözmeye çalışmak bizi yanlışa götürebilir. Yapılan bilimsel çalışmalar, özellikle arz ve talep yönlü piyasa sürükleyicilerinin sektörü yönlendiren asıl unsurlar olduğunu göstermektedir. Türkiye tarım sektöründeki büyümede tarım politikalarından çok son yirmi yıldaki ekonomik büyümenin etkisinin olduğu hep göz ardı edilir. Dünyanın hiçbir yerinde ekonomisi gelişmiş ancak tarımı geri kalmış veya tarımı geliştiği halde ekonomisi geri kalmış bir ülke yoktur. Hem iktidar hem de muhalefet tarımdaki olumlu/olumsuz gelişmeleri daha çok tarım politikalarına bağlayarak önemli bir yanılgının içine düşmektedirler.

Tarımsal desteklerin, muhatabı olan çiftçileri arzu edilen doğrultuda yönlendirebilmesi için beş yıllık kalkınma planlarına paralel olarak uzun süreli değişmeden yürürlükte olması gerekir. Tarımsal destekler tamamen “arz” yönlü, yani üretime, üreticiye ve çiftçilere yönelik olması yanında piyasayı sürükleyen “talebi” artırıcı, tüketiciye yönelik destekler de yer almalıdır. Özellikle düşük gelirli ailelere yapılacak temel gıda destekleri hem sağlıklı nesillerin yetişmesine hem de gelir dengesizliğinin giderilmesine katkı verir. Bölgeler arası mukayeseli üstünlük dikkate alınarak bir bölgedeki en uygun üretimin olduğu ürünler öncelikli desteklenmelidir. Bu amaç doğrultusunda kurgulanan havza bazlı destekleme modelinin uygulaması iyileştirilmelidir. Ayrıca tek ödeme sistemi gibi bürokrasiyi azaltan destekleme sistemleri artık gündeme getirilmelidir.

Erzincan'da devlet desteğiyle kurulan seralar
Erzincan'da devlet desteğiyle kurdukları seraların kapasitesini artıran ziraat mühendisi kardeşler, bu sezon 600 ton domates ve 200 bin marul üretmeyi hedefliyor. (Kemal Özdemir, 12 Mayıs 2022)

 

Tarım-Kırsal Kalkınma İlişkisi

Kırsal kalkınma politikalarının temel amacı, kırsalda iş ve yaşam şartlarının iyileştirilerek kırsalda yaşamayı ve çalışmayı teşvik etmektir. Yani tarım politikalarının doğrudan tarımsal faaliyeti ve üretimi; kırsal kalkınma politikalarının ise tarımla iştigal etsin veya etmesin kırsalda yaşayanları hedeflediği söylenebilir. Diğer taraftan tarım politikalarının tarımsal geliri artırarak kırsal kalkınmaya; kırsal kalkınma politikalarının da tarımsal faaliyetin yapıldığı kırsalda iş ve yaşam şartlarını iyileştirerek tarım sektörünün gelişmesine katkı verir.

Avrupa Birliği Ortak Tarım Politikası bütçesinde olduğu gibi Türkiye’de de kırsal kalkınmaya ayrılan destekler nispi olarak az da olsa artmaktadır. Aynı doğrultuda gerek Avrupa Birliği Katılım Öncesi Yardım Aracı Kırsal Kalkınma Programı, gerekse Tarım ve Orman Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve büyükşehir belediyelerinin verdiği kırsal kalkınma destekleri göreceli olarak artmaktadır. Bu destekler hem yaşanabilir bir kırsala ve hem de rekabet edebilir bir tarıma zemin hazırlamaktadır. İyileştirilmiş yaşam ve geliştirilmiş iş şartları olduğu takdirde tarımsal desteklere çok ihtiyaç kalmaz.

Yeni Zelanda’da eşiyle beraber kivi, avokado ve mısır üreten çok büyük bir tarım işletmesine sahip çiftçiye bu kadar işin altından iki kişiyle nasıl kalktığı sorulduğunda; “Ben sadece piyasa şartlarına göre neyi ne kadar üreteceğime karar veriyorum. Bütün işleri konusunda uzmanlaşmış profesyonel firmalara yaptırıyorum” diyerek müteşebbisliğini sergiliyor. Yine bir süt üreticisi çiftçiye ise “düşen süt fiyatları karşısında ne tedbirler alıyorsunuz?” diye sorduğunda; “treadmill teorisinin gereğini yapıyorum” diyerek ne kadar profesyonel olduğunu gösteriyor. Bu kadar iyi çalışma şartlarına ve profesyonel ve müteşebbis çalışanlara sahip tarım sektöründe herhangi bir tarımsal destek almadan faaliyet gösteren tarım işletmelerinin rekabetçi olması kaçınılmazdır.

Günümüz ihtiyaçlarını asgari seviyede karşılayan altyapı yanında eğitim, sağlık, sosyal ve kültürel imkanlar gibi yaşam şartlarının olmadığı bir kırsalda, tarım sektörünün gelişmesi pek mümkün olmaz. Şehirdeki yaşam şartlarını asgari seviyede sağlayamayan kırsal, ne genç kızları cezbeder ne de evlenecek kız bulamayan genç delikanlıları tutabilir. Gençlerin yaşamayı göze almadığı bir kırsalda yapılan tarımsal faaliyetler de cazip olmaz. Dolayısıyla son zamanlarda önem kazanan kırsal kalkınma politikaları ve destekleri; miktar, kapsam ve etkinlik açısından daha ileri noktalara taşınmalıdır.

 

Kırsalda Kalma ve Kırsala Dönüş

Çocukluğumuzda ezberlediğimiz Ahmet Kudsi Tecer’in “Orda bir köy var uzakta” diye başlayan ve “O köy bizim köyümüzdür; Gezmesek de tozmasak da; O köy bizim köyümüzdür” diye devam eden şiirini hepimiz hatırlarız. Cumhuriyetin ilk yıllarında yazılan bu şiirde ifade edilen köyün uzak olması, fiziki uzaklıktan ziyade gidilmesinin zor olmasındandır. Özellikle 1950’lerde şehirlerarası yollar, 1980’lerde köy yolları, 2000’lerdeki çift şeritli yollar için yapılan hamleler ve en son büyükşehir belediyelerinin altyapı ve ulaşıma yönelik çalışmaları bu uzaklıkları yakınlaştırdı ve yakınlaştırıyor. Ancak, köylere ulaştıran yolların iyileşmesinde hala kat edilmesi gereken çok yol var.

Ülke genelinde ulaşımın kolaylaşması köylerden şehirlere göçü de beraberinde getirdi. Özellikle 1950’lerde başlayan göç, 1980’lerde daha da bir hız kazandı. Önceleri kış aylarında gurbetçi olarak şehirlere çalışmaya giden gençler, iş imkanlarını artırdıkça gurbette daha uzun kalmaya başladılar. İlk zamanlar kazandıkları birikimleri köyüne/kasabasına getiren, ev yapan, traktör alan ve yaz aylarında çiftçilik yapan bu gurbetçiler, 1980’lerde köy ve kasabalardaki ekonominin canlanmasına katkıda bulundular. Diğer taraftan 1960’larda Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerine giden işçiler, kazandıklarının önemli bir kısmını köyünde/kasabasında harcayarak bu sürece katkı verdi. Kasaba esnaflarının en çok kazandığı ve zengin olduğu dönemdir bu yıllar. Ancak şehir hayatına, Avrupa’daki yaşama alışan gurbetçilerimiz, memleketlerinde daha kısa süreli kalmaya başladılar ve peşinden ailelerini de büyük şehirlere, Avrupa’ya götürdüler. Bu süreç, köyden vasıflı iş gücünün çoğunlukla ayrılmasına, dışarda kazanılanların oldukları yerde harcanmasına ve köylerdeki nüfusun yaşlanmasına neden oldu. Özellikle 2000’lerde köylerdeki yaşlıların çocukları tarafından kente götürülmesi ise birçok bölgede özellikle kış aylarında köylerin tamamen boşalması sonucunu getirdi.

Nüfus yoğunluğu girdilerinden hareketle yapılan son hesaplamalara göre kırsal nüfus yüzde 37 olarak tahmin edilmektedir. Toplam iş gücünün tarımda istihdam edilen oranı ise yüzde 20 civarıdır. Avrupa’da kırsal nüfus yüzde 28, Amerika’da yüzde 18 iken tarımsal istihdam Avrupa’da yüzde 5, Amerika’da yüzde 2 civarıdır. Dolayısıyla kırsal nüfus ile tarımsal nüfusu birbirinden ayırmak gerekir. Kabaca, Türkiye’de nüfusun yüzde 17’si, Avrupa’da yüzde 23’ü, Amerika’da ise yüzde 16’sı kırsalda yaşamakta ama tarım dışı faaliyetlerde bulunmaktadır. Görüldüğü gibi kırsalda yaşayan nüfustan ziyade tarımda istihdam edilen nüfusun azalıyor olması gelişmişlik göstergesidir. Kırsalda yaşayan nüfusun azalması yerine artması, kırsal alanlarda ekonomik faaliyetlerin artmasını, doğal kaynaklara sahip çıkılmasının yanında etkin kullanılmasını, şehirlerdeki nüfus baskısının azalmasını ve kırsala yönelik kalkınma politikalarının daha etkili olmasını sağlayacaktır. Güçlü göç eğilimlerinin olduğu son yıllarda kırsalın insansız olmasının önüne geçilmesi için köye dönüşe zemin hazırlayacak kırsal kalkınma destekleri artmalıdır.

Kırsal kalkınma programları; yerel inisiyatifleri harekete geçirebilen, projeli çalışma alışkanlığı kazandıran, yerel potansiyelleri değerlendirebilen ve iyi uygulama örnekleri çıkarabilen niteliklere sahip projeleri desteklemelidir. Farklı büyülükte ölçeklere sahip yatırımları gerektiren projelerin çok iyi hazırlanması, sürdürülebilir olması, amacına uygun olarak gerçekleştirilmesi, atıl kalmayacak şeklide ölçeklendirilmesi ve en fazla toplumsal yararı sağlayacak şekilde tasarlanması elzemdir.

Muğla'nın Köyceğiz ilçesine bağlı Çandır Mahallesi
Muğla'nın Köyceğiz ilçesine bağlı Çandır Mahallesi'nde ekolojik turizm ve tarım çalışmaları kapsamında hazırlanan ahşap kulübelerde yöresel ürünler sergileniyor. Mahalle sakinleri, yetiştirdikleri ürünleri, Tarım ve Orman Bakanlığı'nca hazırlanan ahşap kulübelerde, satışa sunuyor. (Ömer Kundakçı/AA, 4 Mayıs 2022)

 

Yöresel Ürünlere ve Turizme Dayalı Kırsal Kalkınma

Tayvan’ın büyük şehirlerinden Taichung’a yakın Lugu kasabasındaki çay üreticisi, evinin giriş katındaki sunum ve satış yerinde turist misafirlerini ağırlıyor. Ağaç gövdesinden tek parça olarak yapılmış otantik bir masanın etrafında oturan misafirlerine geleneksel yöntemlerle demlediği yeşil çayı ikram ediyor. Yeşilimsi sarı rengin gözlemlenip kokusu alındıktan sonra çayın tadılması gerektiğini misafirlerine hatırlatmayı da unutmuyor. Aynı alandaki işleme ve paketleme süreçlerini gösterdikten sonra evin balkonundan çay bahçesini seyrettirip peşinden çay satışlarını yapıyor. Çay üreticisi işleme, paketleme, sunum ve satış merhalelerini de üstlenerek üretimden tüketime tüm aracıları ortadan kaldırarak katma değerin tümünü kendi gelirine ekliyor.

İtalya’nın Venedik şehrine 125 kilometre uzaklıktaki Asiago platosunda yaz aylarında kiraladığı meraya çıkan süt üreticisi Martinello ailesi, bir yanda merada otlayan yerli ineklere, diğer tarafta hayvanların kaldığı ve sağıldığı sundurma alana ve yanında iki katlı evin alt katında sütlerin işlendiği mandıra ve sunum/satış yerine sahip. Mandırada baba oğul süt işleme işi ile meşgul, anne ve gelin sunum ve satış işi ile ilgileniyor ve üç kız çocuğu ise ailelerine yardım ediyorlar. Yaklaşık 90 yerli ırk süt ineğine, sabah sağılırken yeterince süt yemi veriliyor, gündüz çiftlik evinin de içinde bulunduğu merada otluyor ve yine akşam sağılma sırasında ineklere süt yemi yediriliyor. Üç nesil yedi kişilik aile fertleri, iş birliği ile akşam ve sabah sağılan sütü küçük mandıralarında tereyağı ve kaşara benzeyen yöresel bir peynir olarak işliyorlar. Hafta sonu yoğunluklu olarak gelen yerli ve yabancı turistlere peynir ve tereyağını sunum yerinde farklı yiyecek formlarında ikram ediyor ve sonrasında da satış yapıyorlar. Yani yoğun aile iş gücü kullanarak üretimden tüketime tüm katma değeri elde ediyorlar.

Verilen bu iyi uygulama örneklerinde yöresel ürünler ve kırsal turizm birlikteliği ile gerçekleşen bir kırsal kalkınma yaklaşımı söz konusudur. Bu yaklaşımının uygulandığı bölgelerde genellikle arazinin kırık, meyilli ve dağlık olması yanında doğal güzelliklerin varlığı da fark edilir. Tarımsal kaynakların ticari tarım açısından kısıtlı olduğu bu bölgelerde yoğun iş gücü kullanıp üretilen sınırlı miktardaki ürünlere ham değerinin birkaç katı değer katmak ve böylece sürdürülebilir yeter gelir elde etmek bir zorunluluktur. Ayrıca coğrafi işaret alması yanında markalaşması sağlanan yöresel ürünlerin değerleri daha da artırılarak sürdürülebilir yeter gelir elde etmek daha bir mümkün olabilecektir. Dolayısıyla belirtilen özelliklere sahip bölgelerde verilen örneklerdekilere benzer kırsal kalkınma yaklaşımlarıyla yapılan projelerin en doğru ve uygun bir şekilde desteklenmeleri artarak devam etmelidir.

 

Son Söz

Tarım ve kırsal kalkınma politikaları, zapturapt altına alan değil, düzenleyici, denetleyici ve destekleyici; sil baştan değil, mevcudu daha iyiye götüren; reaktif değil daha çok proaktif ve insanı öne çıkaran ve odak noktasına koyan özelliklere sahip olmalıdır.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası