Kriter > Dosya > Dosya / Enerjide Dönüşüm |

Türkiye’nin Enerji Ajandası


Türkiye yüksek enerji talebini sürekli ve kesintisiz bir şekilde karşılamak için önemli politikalar geliştiriyor. Bu anlamda 2017’de ortaya konan “Milli Enerji ve Maden Politikası” yerlileştirme ve enerji arz güvenliği stratejileriyle ön plana çıkıyor. Bugün gelinen nokta itibarıyla söz konusu politikanın başarılı olduğu söylenebilir. Zira yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının toplam elektrik üretimi içerisindeki payının yüzde 50’yi aşması bunun en bariz örneği niteliğinde.

Türkiye nin Enerji Ajandası
Yavuz Sondaj Gemisi, Karadeniz'de doğal gaz üretiminin ilk ve en önemli aşaması olan büyük kontrol sistemlerinin deniz tabanına yerleştirilmesi için Türkali-2 kuyusuna doğru yola çıktı. (Ömer Faruk Cebeci/AA, 8 Nisan 2022)

Türkiye 2000’lerin başından bu yana, birçok alanda olduğu gibi enerji konusunda da hızlı bir değişim ve dönüşüm süreci yaşıyor. Ulaşım, sağlık ve altyapı sektörlerinde gerçekleştirilen yatırımların yanı sıra enerji özelinde hayata geçirilen büyük projeler ve uygulanan politikalar, Türkiye’yi önemli bir noktaya getirdi. Bugün Türkiye, enerji alanında bölgesinde ve küresel piyasalarda söz sahibi bir ülke olma yolunda hızla ilerliyor.

Türkiye gelişen ekonomisi, artan nüfusu ve ilerleyen teknolojik altyapısı sonucu, enerji arz ve talebinin hızla arttığı ülkeler arasında yer alıyor. Ancak özellikle fosil yakıtlarda yüksek oranda dış tedarikçilere bağımlı olması enerji alanındaki en önemli dezavantajlardan biri. Öte yandan, yakın geçmişte gerçekleştirilen petrol ve doğal gaz keşifleri, Türkiye’nin dışa bağımlılığını azaltma noktasında ciddi katkı sağlayacak bir potansiyele sahip. Dolayısıyla, söz konusu keşif faaliyetlerinin artırılması ile ilgili sürdürülen çalışmalar memnuniyet verici.

Bunun yanı sıra, Türkiye’nin coğrafi konumu enerji ticareti anlamında ülkeye ciddi bir sorumluluk yüklüyor. Türkiye ispatlanmış küresel hidrokarbon rezervlerinin büyük bir kısmına yakınlığı nedeniyle küresel enerji arz ve talep hareketleri bakımından oldukça kritik bir konumda bulunuyor. Enerji kaynaklarının transfer edilmesi bağlamında stratejik bir pozisyonu olan Türkiye, bu avantajını geliştirerek enerji merkezi olma hedefine ulaşmayı arzu ediyor.

Güçlü politikalarla desteklenen stratejik hamleler, Türkiye’nin enerji alanında yakaladığı başarılarının temelini oluşturmaktadır. Fosil yakıtlardaki yüksek oranlı dışa bağımlılık, yerli ve yenilenebilir enerji sektörlerinde gerçekleştirilen atılımlarla minimize edilmeye çalışılırken nükleer enerji gibi alternatif kaynaklar da ülke ekonomisine kazandırılıyor. Bununla beraber arz ve talep güvenliği konusundaki riskler enerji verimliliği, yatırımlar ve depolama faaliyetleri gibi alanlardaki ilerlemelerle birlikte azaltılıyor. Ayrıca Türkiye’nin enerji konusundaki nihai hedeflerinden biri olan merkez ülke olma vizyonunun, uluslararası projelere ev sahipliği yapılarak ve öngörülebilir bir piyasa oluşturularak gerçekleştirilmesi adına çalışmalar devam ediyor.

Türkiye enerji alanında, bulunduğu bölgedeki en güçlü altyapı imkanlarını, piyasayı ve teknik uzmanlığı bünyesinde barındırmaktadır. Bu bakımdan ülkenin birçok fırsata sahip olduğu ortada. Ancak Türkiye’nin özellikle enerjide dışa bağımlılığı ve bu durumun beraberinde getirdiği yüksek enerji harcamaları konularında bazı dezavantajları da bulunuyor.

 

Genel Enerji Görünümü

Türkiye gerek bölgesel gerekse küresel enerji piyasaları açısından önemli bir enerji tüketicisi durumundadır. Yüksek enerji talebini sürekli ve kesintisiz bir şekilde karşılamak için ülkede önemli politikalar geliştiriliyor. Bu anlamda 2017’de ortaya konan “Milli Enerji ve Maden Politikası” yerlileştirme ve enerji arz güvenliği stratejileriyle ön plana çıkıyor. Bugün gelinen nokta itibarıyla söz konusu politikanın başarılı olduğu söylenebilir. Zira yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının toplam elektrik üretimi içerisindeki payının yüzde 50’yi aşması bunun en bariz örneği niteliğinde.

Elektrik üretimi anlamında belirleyici bir gösterge olan kurulu güç alanında ise Türkiye son yıllarda önemli bir ivme yakaladı. 2020’de 27 bin Megawatt (MW) düzeyinde olan kurulu güç 2021’de yaklaşık dört kat artarak 100 bin MW seviyesine ulaştı. 2022 Mart sonu itibarıyla ise bu rakam 100 bin 334 MW olarak gerçekleşti. Söz konusu kurulu gücün yaklaşık yüzde 55’ini yenilenebilir kaynakların oluşturması, Türkiye’nin yerli ve milli enerji politikalarının başarılı bir şekilde işletildiğinin kanıtı olarak kabul edilebilir.

GRAFİK 1. TÜRKİYE’NİN ELEKTRİK ENERJİSİ KURULU GÜÇ GELİŞİMİ

Enerji tüketimi Türkiye’nin ekonomik performansı ve dinamik nüfusu için son derece önemli bir süreç. Bu manada Türkiye’nin enerji arz güvenliğini artırmak üzere çok boyutlu politikalar geliştirilmesinin elzem olduğu görülüyor. Ülkenin yıllık petrol ve doğal gaz tüketimi sırasıyla 30 milyon ton ve 60 milyar metreküp seviyesindedir. Geçtiğimiz yıl yapılan yeni keşiflerle birlikte Türkiye’nin yerli petrol rezervlerinde yaklaşık 8 milyon ton, doğal gazda ise 540 milyar metreküp düzeyinde bir artış yaşandı. Dolayısıyla, büyük oranda dış tedarikçilere bağımlı olduğumuz bu iki kaynakta ciddi bir rezerv seviyesine ulaşıldı. Ancak Türkiye gibi yüksek enerji talebi bulunan bir ülke için söz konusu yerli rezervlerin artırılması ve böylece dışa bağımlılığın kademeli olarak azaltılması hususu kritik önemi haiz. Zira söz konusu bağımlılık, Türkiye için ciddi bir enerji harcamasını beraberinde getiriyor. Yıllık 45-50 milyar dolar seviyesinde olan enerji harcamamızın, son dönemde küresel Covid-19 salgınının enerji piyasalarında ciddi fiyat şoklarına neden olmasıyla beraber artması da bekleniyor. Bu bağlamda, Türkiye’nin yerli enerji kaynaklarını bir an önce ekonomiye kazandırması son derece önemli.

Yenilenebilir enerji kaynak potansiyeli bakımından oldukça uygun bir coğrafyada bulunan Türkiye’de, bu alandaki yatırımların artarak devam ettiği bir süreç yaşanıyor. Geçmişten günümüze yenilenebilir enerji sektöründe 70 milyar dolara yaklaşan yatırım hacmi, Türkiye’yi yenilenebilir enerjide üretim ve teknoloji merkezi haline getirme konusunda gösterilen kararlılığın işaretleri arasında. Yenilenebilir enerjinin kurulu güç içerisindeki payının son dönemde yüzde 50’yi aşması dikkat çekiyor. Bu kapsamda bilhassa rüzgar ve güneş enerjisi ile ilgili yatırımlara hız verilmiş, “daha fazla yerli, daha fazla yenilenebilir” stratejisi paralelinde son dönemde inşa edilen elektrik üretim santrallerinin neredeyse tamamı yenilenebilir kaynaklara göre dizayn edilmiştir.

Yenilenebilir gibi alternatif bir enerji kaynağı olan nükleer güç alanındaki çalışmalar da Türkiye’de son dönemde hız kazandı. Yarım asırdan fazla süren nükleer güç santrali kurma gayretleri 2010’da Türkiye ile Rusya arasında imzalanan anlaşma sonucunda gerçekleşme aşamasında girdi. Temeli 2018’de Mersin’de atılan Akkuyu Nükleer Güç Santrali ile tamamlandığında her biri bin 200 MW kapasitesinde dört ünite olmak üzere toplam 4 bin 800 MW kurulu güç potansiyeline sahip bir tesis Türkiye’nin enerji profiline dahil olacak. Söz konusu santralin ilk ünitesinin 2023’te, diğer ünitelerin ise birer yıl arayla 2026 sonuna kadar işletmeye alınması için çalışmalar sürüyor.

Akkuyu Nükleer Güç Santrali
Mersin'in Gülnar ilçesinde yapımı süren Akkuyu Nükleer Güç Santrali'ndeki çalışmalar planlandığı şekilde devam ediyor. Tam kapasite devreye girdiğinde yılda yaklaşık 35 milyar kilowattsaat elektrik üretecek santralin, Türkiye'nin elektrik ihtiyacının yüzde 10'unu karşılaması öngörülüyor. (Serkan Avcı/AA, 26 Mart 2022)

 

Hedefler

Türkiye’nin enerji alanındaki hedefleri genel olarak iki başlık altında toplanabilir: Yerli enerji üretimini artırma, küresel enerji ticaretinde merkez ülke olma. Bu hedeflerin gerçekleştirilebilmesi için ülkenin enerji politikalarıyla eş güdümlü yürütülen projeler sürdürülüyor.

Türkiye gibi enerji kaynaklarında dış tedarikçilere yüksek oranda bağımlı olan ülkeler için bu alanda çeşitlendirme yoluna gitmek ve yerli enerji üretimini teşvik etmek bir zorunluluk halini almaktadır. Türkiye’nin enerji üretimi noktasındaki nihai hedeflerinin başında ülkenin enerji üretiminde kendi kendine yetebilen bir yapıya ulaştırılması bulunuyor. Elbette ki mevcut konjonktürde bu hedefi tutturmak uzak gibi görünse de yerli kaynaklarla enerji üretiminin artırılması bağlamında yapılan çalışmalar olumlu sonuçlar vermiştir. Örneğin 2023 için yenilenebilir enerjide ortaya atılan toplam elektrik üretiminin en az yüzde 30’unun bu kaynaklarla sağlanması hedefinin daha şimdiden tutturulup aşılması olumlu bir gelişme olarak kabul edilmektedir.

Bunun yanı sıra Türkiye’nin son dönemde Doğu Akdeniz ve Karadeniz’deki arama-sondaj faaliyetleri sonucunda gerçekleştirdiği petrol ve doğal gaz keşifleri bir anlamda ülkenin motivasyonunu artırmaktadır. Özellikle Karadeniz’deki önemli keşifler sayesinde arama-sondaj çalışmalarının seyri değişmiş ve bu alanda gerçekçi hedefler koyulmaya başlanmıştır. Karadeniz’deki keşifler sonrasında hem bu bölgede hem de Doğu Akdeniz’de yapılan arama ve sondaj faaliyetleri hız kazanmıştır. Mavi Vatan olarak kabul edilen denizlerde en kısa sürede yeni keşiflerin gerçekleştirilmesi hedeflenmektedir. Denizlerde devam eden çalışmaların yanında ülkenin kara kısımlarında da petrol ve doğal gaz arama çalışmaları sürdürülmektedir. Dolayısıyla Türkiye’nin fosil yakıtlar bağlamında dış tedarikçilere bağımlı yapısını kendi lehine çevirmesi anlamında ciddi bir mesafe katettiği söylenebilir.

Türkiye’nin enerji özelinde bir diğer kritik hedefi de bu alanda ticaret merkezi olmaktır. Bulunduğu stratejik coğrafi konumu itibarıyla dünyanın en önemli arz ve talep merkezlerini birbirine bağlayan Türkiye, bu avantajla birlikte doğudan batıya uzanan enerji transfer rotalarının vazgeçilmez aktörlerinden biridir. Dolayısıyla, ülkenin avantajlı konumu enerji alanında nihai hedeflerden biri olan enerji ticaretinde merkez ülke olma konusunda Türkiye’ye birçok fırsat sunmaktadır. Bu bağlamda TANAP ve TürkAkım projelerinde gösterilen başarı Türkiye’nin enerji ticaret üssü olmasında birer referans noktası olarak kabul edilmektedir. Bahsi geçen projelerle Türkiye sadece kendisinin değil aynı zamanda başta Avrupa kıtası olmak üzere birçok ülkenin enerji arz güvenliğini sağlama noktasında oldukça kritik bir misyon üstlenmektedir.

Bu hedeflere paralel olarak Türkiye gibi talep ettiği toplam enerjinin yaklaşık yüzde 70’ini ithal eden bir ülkenin, tüketilen enerji kaynaklarını yerlileştirmesi oldukça önemlidir. Bu hamle bir yönüyle Türkiye ekonomisi üzerinde olumlu etki sağlarken diğer taraftan ülkenin siyasi bağımsızlığına da katkı sunacaktır. Dolayısıyla, güçlü politikalarla desteklenen enerji hamleleri kararlılıkla sürdürülmelidir. Türkiye’nin enerji merkezi olabilmesi için bu alandaki çalışmalar ile politikaların eş güdümlü olarak yürütülmesi ve milli enerji stratejisinden taviz verilmemesi gereklidir.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası