Kriter > Dosya > Dosya / Türkiye'deki Suriyeli Mülteciler |

Kilidi Açamayan Anahtar: Mülteci Anlaşması


AB’deki rahatsızlığın nedeni olarak güvenlik, ekonomi ve işsizlik sorunu gibi gerekçeler öne sürülse de AB halklarının mültecileri almak istememelerinin altında yatan asıl neden Avrupa’nın pek çok ülkesinde gittikçe yükselen Müslüman karşıtlığıdır.

Kilidi Açamayan Anahtar Mülteci Anlaşması

Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında 3 Ekim 2005’te başlayan müzakere süreci gerek iki tarafın yaşadıkları birtakım sorunlar gerekse karşılıklı ilişkilerde yaşanan pek çok anlaşmazlık sebebiyle yakın dönemde sekteye uğramıştır. Son dönemde ilişkileri etkileyen en önemli olaylardan biri de Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde yaşanan ve “Arap Baharı” olarak adlandırılan süreç sonrası yaşananlardır. Zira bu süreç sonrası bazı ülkelerde yönetim değişiklikleri yaşanmış bazıları ise uzun yıllar sürecek olan iç savaşlara sürüklenmiştir. Bu ülkelerden Suriye’de iç savaş halen devam etmektedir. Bu iç savaşın Ankara ile Brüksel arasındaki ilişkileri en fazla ilgilendiren boyutu savaştan kaçarak Avrupa ülkelerine ulaşmaya çalışan insanların oluşturduğu mülteci sorunudur. Suriye halkının daha güvenli ve iyi bir yaşam için öncelikli olarak sınırdaş Türkiye topraklarına, zaman içinde de artan biçimde Avrupa ülkelerine sığınma çabalarıyla ortaya çıkan mülteci sorunu İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’nın yaşadığı en vahim insani kriz haline gelmiş, bundan dolayı da “Avrupa’nın mülteci krizi” olarak nitelendirilmiştir.

2015 sonuna doğru mülteci krizinin insani boyutunun giderek daha fazla ön plana çıkması sonucunda AB 2016 başında bu sorunun çözümü konusunda Türkiye’nin kapısını çalmıştır. Hızla artan mülteci sayısı üzerine AB nezdinde birtakım adımlar atılmaya başlanmıştır. 14 Ekim 2015’te sığınmacı krizi gündemiyle Brüksel’de toplanan AB Liderler Zirvesi’nde sığınmacılar konusunda Türkiye’ye mali yardım yapılması kararlaştırılmıştır. Zirve sonunda konuşan AB Konsey Başkanı Donald Tusk Birlik’in dış sınırlarını korumaya dair birtakım kararlar aldıklarını ve sığınmacı krizi konusunda Türkiye’den AB’ye olan sığınmacı akışını yavaşlatma yönünde önemli bir adım olan Türkiye-AB ortak eylem planını memnuniyetle karşıladıklarını ifade etmiştir. Türkiye’nin iş birliği karşılığında AB’den 3 milyar avro yardım, üyelik müzakerelerinde birtakım fasılların açılması ve Schengen vize kolaylığını da içeren bir dizi talebi olmuştur. AB Ekim’de açıkladığı eylem planıyla Türkiye’ye maddi ve teknik alanda teşvikler sunma ve siyasi diyaloğu artırmayı vadederken buna karşılık Geri Kabul Anlaşması’nın (GKA) tam olarak uygulanmasının mümkün olduğunca erkene çekilmesini istemiştir. Eylem planı üzerinde taraflarca yapılan müzakereler 29 Kasım’da Türkiye ile AB arasında bir zirve yapılmasıyla devam etmiştir.

 

Kilidi Açamayan Anahtar: Mülteci Anlaşması
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu 2013’te Türkiye ve AB arasında imzalanan Geri Kabul Anlaşması’nı Türkiye’nin tek taraflı olarak askıya aldığını açıkladı, 22 Temmuz 2019

 

Zirve Kararları

Zirvede alınan kararların ilki AB’nin bugün en öncelikli gördüğü konular olan güvenlik ve göç yönetimidir. Buna göre AB ve Türkiye, sınır güvenliğinin sağlanması, kaçakçılığın önlenmesi, terörizmle mücadele gibi konularda ortak hareket edecektir. Türkiye GKA’yı en geç Haziran 2016’da tam olarak uygulamaya koyacak, AB de bunun karşılığında Türkiye’ye kapasite artırımı için 3 milyar avroluk ek kaynağı da içeren maddi destek ve gerektiğinde teknik yardımda bulunacaktır.

İkinci konu AB’nin Türk vatandaşlarına yönelik uyguladığı vizelerin kaldırılmasıyla ilgilidir. Buna göre GKA tamamen yürürlüğe girdikten sonra AB, yol haritasında sayılan kriterleri dikkate alarak Türk vatandaşlarına uygulanan kısa süreli turistik vize uygulamasını kaldıracaktır. Bu şartlar altında vizelerin kaldırılması en erken 2017 sonlarında mümkün olabilecektir. 29 Kasım’daki zirvede GKA’nın uygulanması hızlandırılınca bu anlaşmaya endeksli bir süreç olan vize diyaloğunun takvimi de erkene çekilmiş olmuştur.

Üçüncü başlık da Türkiye’nin AB üyelik sürecinin canlandırılmasını içeriyordu. Türkiye’nin tam üyelik müzakerelerine yeni fasılların açılmasıyla hız verilecek ve iki taraf düzenli üst düzey zirveler ve diyalog mekanizmalarıyla devamlı iletişim halinde olacaktı. Bu zirve 2016’da ilişkilerin canlandırılacağı düşüncelerini ön plana çıkartmıştı.

7 Mart 2016’da yılın ilk zirvesi gerçekleşti. 29 Kasım zirvesini takip eden bu zirvede dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu Türkiye’nin tekliflerini şu şekilde sıralamıştı:

 

  • Türkiye’nin Yunan Adaları’ndan geri kabul ettiği her bir Suriyeli için Türkiye’den başka bir Suriyelinin bir AB üyesi ülkeye yerleştirilmesi

 

  • Türkiye’ye öncelikle 3 milyar avroluk mevcut fonun aktarılmasının hızlandırılması ve ek olarak AB’nin Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılar için 2018 sonuna kadar 3 milyar avro daha yani toplamda 6 milyar avro yardım sağlaması

 

  • Daha önce Ekim 2016 olarak açıklanan vizesiz seyahat tarihinin öne çekilerek en geç Haziran sonuna kadar sağlanması

 

  • Türkiye ile AB arasındaki devam eden üyelik müzakerelerinin canlandırılması için yeni müzakere fasıllarının açılması

 

18 Mart 2016’da taraflar 29 Kasım zirvesinden itibaren üçüncü kez bir araya gelmiştir. İki taraf arasında Ekim’den beri devam eden görüşmelerin son aşamasını oluşturan zirvede görüş birliği sağlanmıştır. 7 Mart zirvesinde Türkiye tarafından gündeme getirilen teklifler Yunan Adaları’ndan Türkiye’ye iade edilen her Suriyeli için Türkiye’den bir Suriyelinin AB ülkelerinde yerleştirilmesi ve Türk vatandaşları için vize serbestliğinin Haziran’da gerçekleşmesi kabul edilmiştir. Bu toplantıda AB liderleri öncelikle 29 Kasım 2015’te hayata geçirilen Ortak Göç Eylem Planı’nın uygulanması konusundaki kararlılıklarını teyit etmiştir. Zirvede mülteci krizini çözmek için belirlenen Ortak Eylem Planı çerçevesinde bugüne kadar atılan adımlar teyit edilmiştir. Bunun yanında Türkiye’de Suriyelilere çalışma imkanı sunulması, Suriye ve diğer ülke vatandaşları için vize uygulaması getirilmesi, sahil güvenlik ve polis tarafından güvenlik ve sınır korumanın güçlendirilmesi, AB ile bilgi paylaşımının artırılması ve Türkiye Mülteci Aracı adı altında 3 milyar avronun kullandırılmasına başlanması olumlu gelişmeler olarak kaydedilmiştir.

 

Avrupa’da Müslüman Mülteci Karşıtlığı

Brüksel’in Ankara’ya mülteci meselesi konusunda gösterdiği tavır her geçen gün AB sınırlarına geçen Suriyeli sayısının artmasından kaynaklanmaktadır. Bu rahatsızlığın nedeni olarak güvenlik, ekonomi ve işsizlik sorunu gibi gerekçeler öne sürülse de AB halklarının mültecileri almak istememelerinin altında yatan asıl neden Avrupa’nın pek çok ülkesinde gittikçe yükselen Müslüman karşıtlığıdır. Artan bu Müslüman karşıtlığının siyasi yansıması ise pek çok ülkede görülen aşırı sağın yükselişidir. Bu durum AB liderlerini endişelendirmiş ve Türkiye ile iş birliği yaparak en kısa sürede ve en az zararla bu sorunu aşmak için çaba göstermeye sevk etmiştir.

Mart zirvelerini takip eden dönemde Türkiye, AB tarafından sunulan 72 şartı 2016 başlarında büyük ölçüde yerine getirmiş ve Mayıs başında Avrupa Komisyonundan bu yönde olumlu bir karar çıkmasını beklemiştir. Avrupa Komisyonu Türk vatandaşlarına yönelik vizelerin kaldırılması için tavsiye kararında bulunmuştur. Kararın teknik ayağının böylelikle tamamlanmasının ardından siyasi ayakta Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Konseyinin onayı beklenmeye başlanmıştır. Komisyon tavsiye kararında Türkiye’nin AB tarafından sunulan 72 şarttan 67’sini yerine getirdiği belirtilerek geriye kalan 5 şartın da acilen tamamlanması tavsiye edilmiştir. Avrupa Komisyonunun Türkiye’den tamamlamasını istediği 5 şart şu şekildedir:

 

  • Organize suçlar ve terörle mücadeleyle ilgili yasaların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadı, AB müktesebatı ve AB ülkelerinin uygulamalarıyla uyumlu olması ve uygulamada güvenlik ile özgürlük hakkını, adil yargılanma hakkını, ifade özgürlüğünü güvence altına alacak şekilde gözden geçirilmesi (Türkiye’nin bu alanda terör tanımı kapsamını daraltması gerekiyordu. Bu aynı zamanda üzerinde en çok ihtilaf olan maddeydi.)
  • Avrupa Konseyi bünyesinde görev yapan Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu’nun (GRECO) yolsuzlukla mücadele alanındaki önerilerinin uygulanması (Türkiye yolsuzlukla mücadele alanında 30 Nisan’da yeni bir strateji ve eylem planını kabul etti.)
  • Avrupa Polis Teşkilatı ile Operasyonel İşbirliği Anlaşması yapılması ve uygulanması
  • Avrupa standartlarıyla uyumlu kişisel verilerin korunması yasasının kabul edilmesi ve uygulanması (Türkiye 24 Mart’ta bu yönde bir yasa kabul etti ancak bu AB tarafından yeterli bulunmadı.)
  • Suç bağlantılı konularda AB’nin tüm ülkeleriyle etkili iş birliği sağlanması

 

Yukarıdaki maddelerden ilki yıl boyunca en çok tartışılan madde olmuştur. Türkiye 2016 boyunca terör örgütleriyle mücadele konusunda büyük uğraşlar vermiştir. Bu süreçte AB tarafından sürekli Terörle Mücadele Kanunu’nu (TMK) değiştirmesinin istenmesi vize muafiyeti konusunda da sıkıntıya neden olmuştur. Komisyon tarafından verilen tavsiye kararı Avrupa Parlamentosu tarafından desteklenmemiş, Parlamento 72 şartın tamamının yerine getirilmesi konusunda ısrarcı olmuştur. Haziran içerisinde Lüksemburg’da toplanan AB ülkeleri içişleri bakanları Türkiye’ye yönelik vize muafiyetinin gecikeceğini açıklamıştır. Resmi bir karar almayan bakanlar Türkiye’nin kendi parlamentosundaki Kürt kökenli milletvekilleri ve Alman Parlamentosundaki Türk kökenli milletvekillerine yaptığını iddia ettikleri baskıları eleştirmişler ve Ankara’nın gerekli şartları yerine getirmediğini belirterek bu durumda vize muafiyeti için uygun bir zaman olmadığını dile getirmişlerdir. Ekim vize muafiyeti açısından önemli bir tarihi işaret ediyordu. Zira Mart’ta yapılan anlaşmada vize muafiyeti için Haziran belirlenmiş olsa da Türkiye ile AB arasındaki anlaşmazlıklar ve 15 Temmuz’da yaşanan darbe girişimi bu tarihin Ekim’e ertelenmesine neden olmuştu. Ancak iki taraf belirlenen 72 şarttan özellikle TMK ile ilgili olan maddede anlaşma sağlayamadı.

2018’de iki taraf arasında yapılan karşılıklı ziyaretler, Reform Eylem Grubunun uzun bir aradan sonra yeniden toplanması ve bu toplantıda da vize muafiyeti meselesinin gündeme gelmiş olması 2019’un bu konuda daha olumlu geçeceği düşüncelerini akla getirmiştir. Ancak 2019’un ikinci yarısında Ankara ile Brüksel arasındaki ilişkileri geren konu Doğu Akdeniz ile ilgili olmuştur. AB Türkiye’nin kendi hakları çerçevesinde bölgedeki varlığını dışlamak istemiştir. AB dışişleri bakanlarının 16 Temmuz’da Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de doğal gaz sondaj çalışmaları nedeniyle Ankara’ya yönelik yaptırım kararı alması ilişkilerin yeniden kötüleşmesine sebep olmuştur. Bu yaptırım kararına cevaben Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye ile AB arasındaki GKA’yı Türkiye’nin tek taraflı olarak askıya aldığını açıklamıştır. Çavuşoğlu, GKA ile Vize Serbestisi’nin aynı anda yürürlüğe gireceğini açıklamıştır. Bu durum 2013 sonunda başlayan sürecin şimdilik dondurulduğu anlamına gelmektedir.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası