Kriter > Dış Politika |

Fransa Suriye Labirentinde Oyun Dışı


Türkiye, dünyayı karşısına alarak giriştiği Barış Pınarı Harekatı ile başta ABD ve Rusya olmak üzere, YPG’nin kendi sınırlarını tehdit eden bir terör örgütü olduğunu bütün dünyaya, özellikle de YPG'yi “özgürlük savaşçısı kahramanlar” diye sunan Fransa’ya kabul ettirmiş oldu.

Fransa Suriye Labirentinde Oyun Dışı

Haftalardır gece gündüz demeden “Öğrenci velisi başörtülüyse çocuğuna okul önünde refakat edebilir mi, edemez mi?” diye tartışan, Milli Eğitim Bakanı’nın da “Hayır, tabi ki edemez” dediği Fransa’nın Suriye’deki gelişmelere yaklaşımı da bu bakış açısından çok farklı değil. Terör örgütü YPG/PKK, seküler yapısıyla Fransa için Suriye’de neredeyse bulunmaz Hint kumaşı gibi. Tarihçi Jean Pierre Filiu’nun tespitiyle, Fransa Suriye’de kültürel klişelerle “kibar” YPG’lileri, yani seküler “ilericileri”, “kötü” Araplara, yani “gericilere” tercih etti.

Fransa, bir görüşe göre despot rejimlerin yıkılışını getiren Arap Baharı’nı kavrayamadığı, bir diğerine göre ise despot olmakla birlikte Batı yanlısı bu rejimlerin kalmasını istediği için Arap Baharı başladıktan çok sonra pozisyon aldı. Tunus ve Mısır’da rejim yıkıldı, sıra Suriye’ye geldiğinde belki de bu gecikmeyi telafi etmek adına Şam yönetimine karşı hadiselerin en başında müdahil oldu. 42 yıllık Esed rejimine yönelik gösteriler başlar başlamaz rejimin giriştiği katliamlara karşılık dönemin Cumhurbaşkanı Sarkozy, “Esed katil, Şam rejimi derhal gitmeli” derken, Fransa Suriye Ulusal Konseyi’ni en önce tanıyan ülkelerin başında geldi.

Bir yıl sonra Sarkozy’nin yerine seçilen sosyalist Cumhurbaşkanı François Hollande, Suriye’deki durumu “Sorunun kökeni Esed” diye tanımlamakla kalmayıp, sadece DEAŞ’ı suçlamanın bu örgütün oluşmasına zemin hazırlayan rejime mazeret oluşturduğunu da savundu. Hollande, Moskova’nın Esed’e çekilmesi için baskı yapması gerektiği, Rusya’nın Suriye’de DEAŞ’a yönelik hava saldırılarının da ancak geçiş sürecini sağlaması halinde bir anlam taşıyacağı, aksi takdirde ise bunun Esed rejimini güçlendireceği görüşündeydi.

Ancak Arap Baharı’nın başlamasından itibaren Batılı pek çok ülke gibi Fransa’nın dikkatini çeken bir başka husus daha vardı. Despot ama Batı yanlısı bu rejimlerin yerini Tunus ve Mısır’daki değişim itibarıyla “Batı karşıtı İslamcı siyasi iktidarların” alacağı kanaati oluşmuştu. Bu kanaate rağmen Fransa, Suriye’de yaşanan kanlı katliamlar nedeniyle Esed karşıtı pozisyonunu terör örgütü DEAŞ’ın Haziran 2014’te Musul’u almasına kadar sürdürdü. Ancak Ocak 2015’te El Kaide’nin üstlendiği Charlie Hebdo saldırısından bir ay sonra artık Suriye rejiminin kalıp kalmamasının önemi azalmış görünüyordu. Hollande ilk kez resmi olarak PYD’li bir grubu Elysee Sarayı’nda kabul ettiğinde, bu ziyaret resmi haber kanalında “Hollande Kürt kahramanları ağırlıyor” başlığıyla duyuruldu.

Hollande’ın, PYD’lilerin “Çok tarihi bir adım ve belki olumlu bir şeylerin başlaması için ilk etap, DEAŞ’ı yenmemiz için silah yardımına ihtiyacımız var” mesajına yanıtı, “İkili ilişkilerin koordinasyonunu sağlayacak bir büro lazımdı” oldu. Mayıs 2016’da ise Paris’te “Rojava Temsilciliği” açıldı. DEAŞ’ın Paris’te Kasım 2015’te 130 kişinin ölümüne yol açan terör saldırısının ardından ise artık Paris için tek bir düşman vardı, o da DEAŞ’tı.

Mayıs 2017’de seçilen Cumhurbaşkanı Macron Fransa’nın pozisyonunu, “Esed Suriyelilerin düşmanı, bizim düşmanımız DEAŞ” sözleriyle ifade ediyordu. Esed’in yerine geçecek meşru bir isim olmadığını ve savaşı bitirmek için Rusya ile çalışmaya hazır olduklarını söyleyen Macron, Moskova’nın “Esed’in alternatifi yok” görüşüne daha yakın durdu. “İlk olarak tüm terör gruplarıyla sonuna kadar savaş. Onlar bizim düşmanımız” diyen Elysee’nin yeni patronu, Esed’in devrilmesinin öncelik olmadığına dair beyanını “Mühim olan Suriye’de istikrar” sözüyle de pekiştiriyordu. Macron bir süre sonra ise, “Esed orada kalacak” ve “Biz onunla yahut temsilcileriyle konuşmayacağımızı söyleyemeyiz” diyerek Suriye’de sergilenen siyasi manevrayı bir adım daha ileriye taşıdı.

Diğer taraftan ABD ise, Obama döneminden başlayarak önce Esed’e sonra da DEAŞ’a karşı savaşan, DEAŞ’ı Halep ve ülkenin kuzey batısından atan Arap ve Sünni devrimci gruplar yerine, çoğunluğunu YPG’nin oluşturduğu SDG’yle ittifak etmişti. Bu açıdan da konjonktür Fransa’nın YPG’yle ittifaka girişmesine elverişliydi. Elbette Paris için, YPG’nin Suriye’de Kürtleri vatandaştan dahi saymayan, ancak 1984-1998’de Abdullah Öcalan’a kucak açan ve PKK’yla hususi ilişkiler kuran Esed rejimiyle iş tutması da sorun değildi. YPG/PKK gibi Stalinist bir örgütün sadece bölgenin değil Kürt sosyolojisinin dokusuna da aykırı olması ve bunun da sürdürülebilir bir siyaset olmaması da dikkate alınmamıştı.

 

Le Point

Fransız dergisi Le Point 24 Ekim 2019 tarihli sayısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fotoğrafına yer vererek, “Etnik temizlik Erdoğan’ın metodu. Erdoğan’ın Avrupa’yı tehdit etmesine izin vermeli mi?” ifadelerini kullandı.

Örgüt Propagandası

YPG’ye “DEAŞ’la mücadele” adı altında silah yardımı yapan ülkeler arasında yer alan Fransa, Türkiye’nin Suriye’de gerçekleştirdiği operasyonlara karşı tutumunda da tutarsızlıklar sergiledi. Cumhurbaşkanı Macron, “Türkiye’nin Afrin operasyonu işgale dönüşmemeli” dediyse de, Türk Dışişleri’nin bu açıklamaya tepki göstermesinin ardından geri adım attı ve bunun bir işgal girişimi olmadığının anlaşıldığını beyan etti. Ancak Türkiye 2 ayda YPG’yi, Afrin’den temizledikten hemen sonra ABD Başkanı Trump’ın “Yakında ABD Suriye’den çekilecek” açıklaması belki de acziyetini hissettirdiği için Fransa’yı çok öfkelendirdi. Macron ABD Başkanı’na “Bir müttefik güvenilir olmalı” diye veryansın ederken yetkili ağızlardan ABD çekilse dahi Fransa’nın Suriye’de kalacağı yönünde beyanlarda bulunuldu. Fransa’nın ne yapabileceğine dair yapılan analizlerin içinde en dikkat çekici olanı Le Monde gazetesinde “Fransa Suriye ihtilafında oyun dışında” başlığıyla çıktı. Başyazıda mevzu şöyle özetleniyordu: “Evet, YPG hem diplomatik, hem askeri destek istiyor, Türkiye de kararlı bir dille Fırat’ın doğusunda bir harekata girişeceğini duyuruyor. Bu arada YPG ve Suriye rejimi arasında bir anlaşma da olabilir. Ama Amerikalılar olmadan Fransa bu tabloda ne yapabilir? Hiçbir şey!

ABD çıktıktan sonra Fransa’nın yaralılarını helikopterle ülkeden çıkartması dahi mümkün olmaz!” Nitekim başyazı internet sayfasında ilk yayımlandığında “Fransa Suriye ihtilafının labirenti içinde” başlığıyla çıksa da gazete baskısında “Fransa Suriye ihtilafında oyun dışında” başlığıyla yer aldı.

Türkiye Barış Pınarı Harekatı’nı başlattıktan bir gün sonra Fransa’da YPG’liler üzerine kurgulanmış “Kadınların Silah Kardeşliği” filmi vizyona girdi. Vahşi DEAŞ karşısında YPG’li kadınların feminist bir devrim yaptığı, kadınların tarihi değiştireceği mesajlarının verildiği bu filmin tanıtım filmi Temmuz’da çıktığından bu yana tam 6 milyon kez seyredilmişti. Gazetelere göre bu bir rekordu, yani kamuoyu da YPG’nin arkasında mevzilendirilmişti. Operasyonun başladığı gün Macron da, Elysee’de görüştüğü SDG’ye destek vermeyi sürdüreceklerini açıkladı. Denilebilir ki, bu durumun uluslararası arenada efektif bir sonucu olmayacaksa da Macron “Suriye’de devam eden tek taraflı askeri operasyonu şiddetle kınıyorum. Türkiye’nin operasyonu orada DEAŞ’ın halifeliğini yeniden tesis etmesine yardım edebilir!” ifadelerini kullandı. Ayrıca Trump’a da “NATO’da olduğumuzu düşünüyordum. ABD’nin ve Türkiye’nin de NATO’da olduğunu düşünüyordum. Sonra ABD’nin, Türkiye’nin operasyonunun önünü açmak için askerlerini çekme kararı aldığını bir tweet’le öğrendim. Herkes gibi başka bir NATO gücünün, DEAŞ’la savaşan koalisyonun partnerine saldırma kararı aldığını anladım” cümleleriyle kükredi.

Macron sabah akşam tepki verirken, daha operasyonun 3’üncü gününde, Suriye konusunda yazılan bir makalede “Afrin’de Türkiye’ye YPG’yi temizlemek için 2 ay yetti. Şu anda da hızla ilerliyor. YPG şimdiden Esed rejimiyle anlaştı. Dün vizyona giren bu yeni film ‘Kadınların Silah Kardeşliği’nin hiçbir süksesi olmaması mümkün!” diye yazıyordu. Nitekim Ankara ile Washington arasındaki anlaşmanın hemen ardından Türkiye açısından hükmü olmasa da Macron, Paris’in pozisyonuna nispetle bir geri adım daha attı ve “YPG, PKK’yı kınamalı” deyip Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşmek istediğini de söyledi. Erdoğan ve Putin’in Soçi’de görüşeceği gün Le Monde gazetesinde çıkan makalede ise Türkiye’nin askeri müdahalesinin sonucu Batı’nın Suriye’den kovulduğu, bu yenilginin sadece ABD’ye değil Avrupa’ya da ve özellikle Macron Fransa’sına da ait olduğu vurgulandı.

Türkiye, bütün dünyayı karşısına alarak giriştiği Barış Pınarı Harekatı’nın başlamasıyla başta ABD ve sonra Rusya olmak üzere, YPG’nin kendi sınırlarını tehdit eden bir terör örgütü olduğunu bütün dünyaya, özellikle de YPG’yi “özgürlük savaşçısı kahramanlar” diye sunan Fransa’ya da kabul ettirmiş oldu.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası