Kriter > Dış Politika |

GPU'lar: İnovasyonun ve Jeopolitikanın Katalizörleri


Milyonlarca işlemi aynı anda gerçekleştirebilme kapasitesi sayesinde GPU’lar, karmaşık makine öğrenmesi modellerini eğitmek, bilimsel araştırmaları ilerletmek ve kripto para madenciliğine güç sağlamak gibi birçok alanda vazgeçilmez hâle gelmişlerdir. Yapay zekâ ve veri odaklı inovasyon çağında, GPU’lar sadece sofistike teknolojik araçlar olarak değil, üretimleri ve dağıtımları büyük jeopolitik öneme sahip stratejik varlıklar olarak öne çıkmaktadırlar.

GPU'lar İnovasyonun ve Jeopolitikanın Katalizörleri

Yapay zekânın (YZ) hızla gelişmesi ve ABD-Çin arasındaki teknolojik üstünlük yarışının kızışmasıyla birlikte ilgi, büyük ölçüde çipler ve yarı iletkenler arasındaki rekabete yönelmiştir. Söz konusu yönelimle birlikte en az bu rekabet kadar önemli olan ve sıklıkla göz ardı edilen bir unsur da donanımın, özellikle yüksek performanslı Grafik İşlemci Birimlerin (GPU) kilit rolüdür. Bu ileri düzey işlemciler, yapay zekâ geliştirme ve inovasyon için gerekli muazzam hesaplama gücünü sağlamanın en doğrudan ve vazgeçilmez yoludur.

 

GPU’ların Dönüştürücü Gücü

Son on yılda bilişim dünyasını GPU’lar kadar derinden etkileyen çok az sayıda teknolojik bileşen bulunmaktadır. Başlangıçta görüntü ve video işleme gibi yoğun hesaplama gerektiren görevleri yönetmek için geliştirilen GPU’lar, artık büyük ölçekli veri işleme, yapay zekâ ve yüksek performanslı bilgi işlem alanlarında adeta bir “güç kaynağı” haline gelmiştir.

GPU teknolojisinin kökenleri 1990’lara dayanmaktadır. O dönemde oyun ve profesyonel görselleştirme alanlarında 3D grafiklere yönelik artan talep, bu teknolojinin hızla gelişmesine önayak olmuştur. 3dfx Interactive ve ATI (daha sonra AMD tarafından satın alındı) gibi şirketler, gelişmiş ekran kartları üretmek için yoğun bir rekabet içindeyken, GPU’ların gidişatını köklü bir şekilde değiştiren asıl şirket NVIDIA olmuştur. Paralel işlem mimarisine odaklanması ve akademik araştırmacılarla kurduğu iş birlikleri sayesinde NVIDIA, GPU’ların oyun sektörünün ötesine uzanan potansiyelini keşfetmiştir. 2000’lerin başlarında, bilim insanlarının GPU’ların fizik simülasyonları ve moleküler modelleme gibi yüksek paralellik gerektiren hesaplamaları hızlandırabildiğini fark etmeleri üzerine bu keşif, günümüzün yapay zekâ devriminin temellerini atmıştır.

Milyonlarca işlemi aynı anda gerçekleştirebilme kapasitesi sayesinde GPU’lar, karmaşık makine öğrenmesi modellerini eğitmek, bilimsel araştırmaları ilerletmek, oyun deneyimlerini zenginleştirmek ve kripto para madenciliğine güç sağlamak gibi birçok alanda vazgeçilmez hâle gelmişlerdir. Yapay zekâ ve veri odaklı inovasyon çağında, GPU’lar sadece sofistike teknolojik araçlar olarak değil, aynı zamanda üretimleri ve dağıtımları büyük jeopolitik öneme sahip stratejik varlıklar olarak öne çıkmaktadırlar.

Uluslararası ilişkiler ve jeopolitik açısından bu konuyu daha da önemli kılan unsur, küresel GPU pazarının büyük ölçüde birkaç kilit oyuncu tarafından, özellikle ABD’de (başta NVIDIA ve AMD) ve Asya’nın belirli bölgelerinde (Tayvan’daki TSMC ve Güney Kore’deki Samsung gibi üreticiler öncülüğünde) domine ediliyor olmasıdır. Bu şirketler, ürünlerinin yapay zekâ, süper bilgisayarlar ve diğer dönüştürücü teknolojilerdeki kritik rolü sayesinde kayda değer bir jeopolitik etki gücüne sahip olmaktadırlar. Zira bu teknolojiler, hem ekonomik büyümenin hem de askeri kabiliyetlerin temelini oluşturmaktadır. Gelişmiş GPU’lara erişimi olan ülkeler (örneğin ABD), yapay zekânın etkilediği tüm alanlarda belirgin bir avantaj sağlarken, bu teknolojiden yoksun kalan ülkeler giderek artan kırılganlıklarla karşı karşıya kalmaktadırlar. Söz konusu durum, küresel teknolojik tabloda, büyüyen bir ayrışmaya işaret etmektedir.

Bu bağlamda GPU’ların jeopolitik öneminin, yarı iletkenlere kıyasla daha entegre bir üretim sürecine sahip olmalarından kaynaklandığını belirtmek gerekmektedir. Yarı iletkenlerin tasarımı ve üretimi çoğunlukla farklı ülkelere dağılmışken, GPU’lar genellikle aynı şirketler veya sıkı kontrol altındaki tedarik zincirleri tarafından tasarlanıp üretilmektedirler. Bu şartlar, ülkeler arasında karşılıklı bağımlılığı azaltmakta ve GPU’ları kontrol eden ülkelere ve şirketlere daha fazla özerklik sağlamaktadır. NVIDIA ve AMD gibi şirketler ile onlarla iş birliği yapan Tayvan ve Güney Kore’deki üreticiler, merkezi üretimleri sayesinde küresel teknoloji piyasalarında büyük bir etki gücüne sahip olmuşlardır. Yarı iletkenlerde ortak bağımlılıklar sebebiyle “ayrışma” (decoupling) olanakları sınırlı kalırken, GPU’lar ABD’nin son dönemde Çin’e yönelik GPU ihracatını kısıtlayan adımlarında görüldüğü gibi, ihracat kısıtlamaları ve kurumsal politikalar yoluyla daha etkin biçimde kontrol edilebilmektedir. Kendi GPU üretim kapasitesi olmayan (örneğin Çin gibi) ülkelerin yapay zekâ ve teknolojik hedeflerinde stratejik kırılganlıklarla karşılaşmasına yol açan bu etmen, jeopolitik rekabeti daha da körüklemektedir.

 

NVIDIA: Oyun Dünyasından Küresel Liderliğe

GPU’ların jeopolitik yansımalarını incelerken, üretimlerinde başı çeken şirket olan NVIDIA’nın kritik rolü göz ardı edilememektedir. Küçük bir ekran kartı üreticisinden küresel çapta teknolojik bir güce dönüşen NVIDIA, inovasyonun dönüştürücü gücünün somut bir örneğidir. Başlangıçta oyun deneyimlerini iyileştirmeye odaklanan şirket, kısa sürede GPU’ların bilimsel araştırmalar ve yapay zekâdaki potansiyelini fark etmiştir. Dönüm noktası ise 2012’de Toronto Üniversitesi’ndeki araştırmacıların, NVIDIA GPU’larını kullanarak çığır açan derin öğrenme algoritması AlexNet’i eğitmesidir. Bu başarı, GPU’ların muazzam hesaplama gücünü gözler önüne sermiş ve yapay zekâ devriminin başlangıcını işaret etmiştir.

Günümüzde NVIDIA, yapay zekâya yönelik GPU pazarının yüzde 95’inden fazlasını kontrol etmektedir. Şirketin gelirleri de muazzam bir artış göstermiş; 2024’ün başında 22 milyar dolara ulaşarak, bundan bir yıl önceki 6 milyar dolarlık seviyenin çok ötesine geçmiştir. NVIDIA’nın başarısı donanımın da ötesine uzanmaktadır; 2019’da Mellanox’u satın almasıyla ağ (network) alanındaki kabiliyetlerini güçlendirmiş ve veri merkezlerinin performansını rakiplerinin erişemeyeceği şekilde optimize etme imkanı kazanmıştır. En nihayetinde NVIDIA GPU’ları, otonom araçlardan ChatGPT ve Gemini gibi büyük dil modellerine (BDM’lere) kadar pek çok uygulamaya güç vererek şirketi yapay zekâ odaklı inovasyonun kilit aktörü haline getirmiştir.

Yukarıda da bahsedildiği üzere, NVIDIA’nın bu hakimiyeti önemli jeopolitik sonuçlar doğurmaktadır. Şirketin çipleri, hem yapay zekâ araştırmalarının hem de askeri uygulamaların ayrılmaz bir parçası olup, küresel teknolojik üstünlük yarışında stratejik varlık niteliği taşımaktadır. Dünyanın dört bir yanındaki hükümetler ve kurumlar, NVIDIA GPU’larına bağımlı hale gelmiş ve şirket, yalnızca yapay zekânın değil geleceğin şekillenmesindeki etkisini de açıkça ortaya koymuştur.

çip

Elon Musk’ın GPU Stratejisi: Yapay Zekâ Ufuklarını Yeniden Şekillendirmek

2024 boyunca GPU’ların önemi ve bu alana yönelik ilginin artmasıyla birlikte, dikkat çeken bir diğer gelişme ise Elon Musk’ın NVIDIA’nın en büyük müşterilerinden birine dönüşüp görülmemiş miktarlarda GPU satın almasıdır. Tesla, SpaceX ve Neuralink gibi Musk’ın girişimlerinin hepsi yapay zekâ ve yüksek hesaplama gücüne büyük ölçüde dayanmaktadır. Öte yandan Musk’ın en yeni projesi xAI, ilk aşamalarında bizzat Musk’ın da yer aldığı OpenAI’nin ChatGPT’si gibi devlerle boy ölçüşebilecek yapay zekâ modelleri geliştirmeyi hedeflemektedir. Bu doğrultuda, Musk NVIDIA’dan 100 bin adet H100 GPU satın alarak “Colossus” adını verdiği bir süper bilgisayarı tamamlamıştır. Genellikle yıllar süren bu inşa süreci sadece 19 günde gerçekleşmiştir. Musk, kısa süre içinde GPU sayısını 200 bine çıkarmayı, uzun vadede ise bir milyon GPU’ya ulaşmayı planlamaktadır. Bu süper bilgisayar, Grok adlı yapay zekâ sohbet robotu da dahil olmak üzere yapay zekâ modellerinin eğitilmesi için kullanılmaktadır.

Ancak Musk’ın hedefleri, yalnızca yapay zekâ araştırmalarıyla sınırlı değildir. Girişimleri çoğu zaman jeopolitik boyutları da beraberinde getirmektedir; örneğin Starlink’in çatışma bölgelerine internet bağlantısı sağlaması veya Tesla’nın küresel elektrikli araç pazarına etkisi gibi. Devasa GPU stoku oluşturan Musk, sadece rekabetçi bir avantaj elde etmekle kalmamakta, aynı zamanda geniş yapay zekâ ekosisteminde de önemli bir aktör konumuna yükselmektedir. Tüm bu gelişmeler, teknolojik gücün yoğunlaşması ve küresel yönetişim üzerindeki etkileriyle ilgili önemli soru işaretlerini de gündeme getirmektedir.

Ek olarak, Musk’ın yatırımları, özel sektörün uluslararası teknolojik kabiliyetleri etkileme biçimine ilişkin daha geniş bir eğilimi yansıtmaktadır. Musk gibi kurumsal aktörler gelişmiş teknolojileri satın alıp kontrol ettikçe, geleneksel devlet merkezli jeopolitik model, yeni boyutlarıyla daha karmaşık hale gelmektedir. Musk’ın girişimleri, özel sermaye ve inovasyonun stratejik bazı alanlarda devlet egemenliğini nasıl zorlayabileceğinin çarpıcı bir örneğini teşkil etmektedir.

 

Küresel Yansımalar: GPU Jeopolitiği ve Güç Kaymaları

GPU’ların artan önemi, uluslararası sistem üzerinde derin etkiler oluşturmaktadır. Gelişmiş GPU üretebilme kapasitesine sahip ülkeler (örneğin ABD, Güney Kore ve Tayvan), önemli stratejik avantajlardan yararlanmaktadır. Bu ülkeler, tasarımdan üretime kadar tedarik zincirinin kilit unsurlarını kontrol ederek küresel teknoloji trendlerine yön verme imkanına sahip olmaktadırlar.

Buna karşın, GPU üretim kapasitesinden yoksun ülkeler çeşitli zorluklarla karşılaşmakta ve ithalata bağımlı olduğu için ihracat kısıtlamalarına ve tedarik zincirindeki aksamalara karşı daha savunmasız hale gelmektedirler. Örneğin, ABD öncülüğünde uygulanan yüksek performanslı GPU’lara yönelik ihracat kontrolleri, Çin’in yapay zekâ hedeflerini sekteye uğratarak GPU üreten ülkelerin jeopolitik kaldıraç gücünü gözler önüne sermektedir.

GPU erişimindeki dengesizlik, gelişmiş teknolojilere sahip ülkelerin ekonomik ve askeri gelişimlerini hızlandırmasıyla birlikte küresel eşitsizlikleri artırmaktadır. Gelinen noktada ise az sayıda teknoloji açısından ileri devletin diğerlerini geride bıraktığı, “teknopolar” bir dünya oluşturma riski doğmaktadır.

GPU pazarındaki talep ve arz arasındaki dengesizlik, ülkeleri GPU’ları aşırı şekilde rezerve etmeye ve stoklamaya yöneltmiş, bu da rekabeti daha da kızıştırmıştır. Devletler ve şirketler, ihracat kısıtlamaları veya artan teknolojik bağımlılık nedeniyle ileride yaşanabilecek sıkıntılara karşı hazırlıklı olmak istemektedirler. Sergilenen tutum nedeniyle, zengin ülkelerin ve büyük şirketlerin muhtemel kıtlıklara daha iyi uyum sağlayabilmesi piyasa asimetrilerini kalıcı hale getirerek, daha az gelişmiş ekonomilerin aleyhine sonuçlanmaktadır.

Çokuluslu şirketlerin rolü de küresel yönetişim ihtiyacını vurgulamaktadır. NVIDIA gibi firmalar, ekonominin ve jeopolitiğin kesişim noktasında faaliyet gösterdiklerinden, inovasyonun eşitlikçi erişimle dengelenmesi için düzenleyici çerçevelere ihtiyaç vardır. Ülkeler arasında, GPU’ların dolaşımı ve kullanımını düzenlemeye yönelik iş birliği çabaları, hem kötüye kullanımları engelleyebilir hem de ortak faydayı teşvik edebilir.

 

Türkiye’nin GPU Çağındaki Stratejisi

Küresel GPU rekabetinin getirdiği zorlukları aşarak öne çıkmak isteyen Türkiye, teknoloji alanında iddialı bir aktör olma hedefi doğrultusunda odaklanabileceği stratejiler aşağıda listelenmektedir:

  • Yerli Üretime Yatırım Yapmak

Türkiye, “Milli Teknoloji Hamlesi”nden yararlanarak yarı iletken sektörünü geliştirmeye öncelik vermelidir. Bu kapsamda, GPU gibi ileri teknolojilere odaklanmak ve kamu-özel sektör ortaklıkları aracılığıyla inovasyonu desteklemek büyük önem taşımaktadır. Ayrıca, kritik kaynak ve uzmanlığa erişimi güvence altına almak amacıyla müttefiklerle iş birliği yapmak stratejik bir hamle olabilir.

  • Araştırma ve Geliştirmeyi Güçlendirmek

İnnovasyonu teşvik etmek için AR-GE’ye yapılan yatırımlar artırılmalıdır. Türkiye’deki üniversiteler ve araştırma kurumları, yapay zekâ ve GPU odaklı alanlara yoğunlaşarak bu sahalarda uzmanlaşmış bir yetenek havuzu oluşturabilir. Bu da yerel teknolojik gelişmeleri destekleyecektir.

  • Stratejik İttifaklar Kurmak

Türkiye, jeopolitik konumunu kullanarak GPU üreten ülkeler ve şirketlerle ortaklıklar kurabilir. NVIDIA gibi firmalarla yapılacak iş birlikleri, Türkiye’nin küresel teknoloji ekosistemindeki rolünü güçlendirirken ileri teknolojilere erişim imkanı da sunabilir. Aynı zamanda, ABD veya Güney Kore gibi GPU üreticisi devletlerle iş birliği olanakları değerlendirilebilir, ancak bu tür ittifakların siyasi konjonktüre bağlı olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.

Diğer yandan, Türkiye bölgesel aktörler (örneğin BAE) ile iş birliği yaparak daha dengeli ve esnek fırsatlar oluşturabilir. Bu tür girişimler, kaynak ve uzmanlık paylaşımı üzerinden Türkiye’nin teknolojik iş birliği merkezi haline gelmesini sağlayabilir. Komşu ülkelerle yürütülecek bölgesel inisiyatifler de kolektif ilerlemeyi teşvik ederken Türkiye’ye rekabet avantajı kazandırabilir.

  • İnovasyon Ekosistemlerini Desteklemek

Teknoloji merkezleri ve inovasyon ekosistemleri oluşturmak, yabancı yatırım ve yetenek çekmek için etkili bir yoldur. Türkiye’de halihazırda var olan teknoparklar, GPU ve yapay zekâ odaklı endüstrileri de içine alacak şekilde genişletilerek bu alanda sağlam bir temel oluşturabilir.

 

Sonuç: Küresel Etki İçin Katalizör Olarak GPU’lar

GPU’lar, dar bir oyun odaklı donanımdan yapay zekâ ve teknolojik inovasyonun kritik bir bileşenine dönüşerek küresel güç dengesini yeniden şekillendirmede kilit rol oynamaktadırlar. NVIDIA gibi şirketler ve Elon Musk gibi vizyoner girişimciler, teknoloji ile jeopolitiğin kesişim noktasında bu dönüşüme öncülük etmektedir.

Devletler açısından bakıldığında, GPU yarışı, teknoloji alanında egemenliğin önemini gözler önüne sermektedir. GPU üretimine ve yapay zekâ çalışmalarına yatırım yapan ülkeler, 21. yüzyılda liderliği ele geçirirken, geride kalanlar dışlanma riskiyle karşı karşıya kalmaktadır. Türkiye, bu hızla değişen ekosistemde öncü bir konuma yükselmek istiyorsa, stratejik yatırımlar ve iş birliklerine odaklanarak kendisini küresel ölçekte rekabetçi ve yenilikçi bir güç olarak konumlandırmalıdır.

GPU çağı yalnızca teknolojiyle sınırlı değil; güç, nüfuz ve uluslararası sistemin geleceğiyle de yakından ilişkiyi içermektedir. Bu dinamiği kavramak ve ona uyum sağlamak, giderek “teknopolar” hale gelen bir dünyada yol almanın anahtarını sunmaktadır.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası