Kriter > Dış Politika |

Barış Koridoru Beklentileri


Türkiye’nin perspektifi, güvenli bölgenin PYD ve DEAŞ gibi terör örgütlerinin köklerini kazıyacak şekilde tasarlanması ve bölgenin denetiminin kendi kontrolünde olmasıdır.

Barış Koridoru Beklentileri

Güvenli bölgeler” belirli bir bölgeyi, orada yerleşik veya oraya yerleşebilecek bir nüfusu korumak adına oluşturulan, koruyucu ve caydırıcı bir askeri güç tarafından aktif şekilde güvenli tutulan bölgelerdir. Güvenli bölgelerin kapsamı geçmişte Bosna’da olduğu gibi kasabaları ya da Irak ve Ruanda’daki gibi daha büyük bölgeleri içerebilmektedir. Güvenli bölge sık sık askerden arındırılmış bölge (demilitarized zone, DMZ), uçuşa yasak bölge (no-fly zone), tampon bölge (buffer zone) gibi semantik komşularıyla birlikte kullanılmakla beraber bu kavramlar farklı durumları işaret etmektedir. Aslında güvenli bölge tampon bölgenin özel türü olarak görülebilir. Sadece bir çatışmayı durdurmaktan öte insani güvenliği sağlamayı da önceleyen tampon bölgelere güvenli bölge denilmektedir.

Suriye’de Fırat’ın doğusunda kalacak şekilde Türkiye sınırına paralel bir güvenli bölge düşüncesi 2012’den beri zaman zaman gündeme gelmektedir. Türkiye 2012’den beri güvenli bölge fikrini savunmaktadır. Başbakan Erdoğan 2012’deki açıklamasında “Tampon bölge ile uçuşa yasak bölge birbirinin mütemmimidir” ifadesini kullanmış ve güvenli bölge için uluslararası destek gerektiğini vurgulamıştır.

Türkiye 2014’te güvenli bölge konusunu tekrar gündeme getirmiş ve sınırına paralel Akdeniz’den Irak’a kadar uzanacak güvenli bölge oluşturulması önerisinde bulunmuştur. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2014’teki ABD ziyaretinde bu konu Amerikalı yetkililere iletilmiş ancak bir sonuç alınamamıştır. Söz konusu bölgenin kapsamı hakkındaysa İdlib, Afrin, Cerablus, Ayn el-Arap (Kobani), Tel Abyad ve Haseke’nin kuzeyindeki kimi yerleşkeleri kapsayacağı açıklaması yapılmıştır. Irak’ta Saddam Hüseyin yönetimine karşı oluşturulan güvenli bölgeler örneği üzerinden önerilen bölge için askeri tampon bölge yerine insani güvenlik bölgesi (humanitarian safe zone) tabiri kullanılmıştır.

Ne var ki Türkiye’nin de sık sık talep ettiği güvenli bölge bir türlü vücut bulmamıştır. Obama başkanlığındaki ABD yönetimi yerel muhalifleri eğitip donatmaya yönelik birkaç cılız teşebbüsün akabinde PKK’nın Suriye uzantısı Demokratik Birlik Partisi (PYD) üzerinden sahada aktif olmayı tercih etmiştir. Bu karara göre Suriye’nin doğusunda ABD’nin eğittiği, silahlandırdığı ve hava gücüyle desteklediği PYD DEAŞ’la savaşacak, DEAŞ’tan arındırılan alanlarda kendisine otonom bir alan oluşturacak ve ABD üsleri de bu bölgede konuşlanacaktır.

 

ABD için Önemi

ABD’nin güvenli bölge konusunda adım atmaması ve üstelik Türkiye için tehdit oluşturan PYD türü örgütlerle geliştirdiği ilişki neticesinde Türkiye de 2017’de Rusya ve İran ile birlikte Astana sürecini başlatmış, önce Suriye’nin muhtelif yerleşkelerinde çatışmasızlık bölgeleri oluşturulmasına destek vermiş, sonra da yine bu ülkelerle koordineli bir şekilde Suriye’nin kuzeybatısında askeri operasyonlar gerçekleştirerek kendi inisiyatifiyle terör örgütlerinden arındırdığı alanlarda güvenli bölgeler oluşturmuştur. Ancak Fırat Nehri’nin doğusunda PYD kontrolü devam etmiş ve Türkiye bu konuda adım atmak için gerek Rusya gerekse ABD ile iletişim içerisinde olmuştur. Suriye’de güvenli bölgenin tekrar gündeme oturması ise ABD Başkanı Trump’ın 13 Ocak 2018’de attığı bir tweetle olmuştur. Trump söz konusu açıklamasında ABD güçlerinin Suriye’den çekileceğini ve 20 mil (32 kilometre) derinliğinde güvenli bölge oluşturulacağını belirtmiştir.

Nihayetinde ABD için Suriye’de askeri güç bulundurmak bir öncelik değildir. Bunun yerine küresel ölçekteki rakibi Çin’i çevrelemek için Güney Çin Denizi ve çevresine tahkimat yapmayı tercih eden ABD bölgesel düzeyde ise İsrail’in, petrol kaynakları ve İran Körfezi’nin güvenlikleri gibi önceliklerle İran yayılmasını durdurmak ve geri itmek niyetindedir. Ne var ki ABD Suriye’de PYD ile geliştirdiği ortaklıkla İran’a karşı başarılı olamaz. PKK tarafından 2003’te kurulduğu günden bugüne PYD’nin başlıca hedefi Türkiye’dir. PYD Türkiye’ye karşı Suriye rejimiyle de İran’la da ittifak kurabilecek bir örgüttür. Kaldı ki PYD’nin İran’ı durdurmak ve geri itmek için askeri kapasitesi de yetersizdir. ABD’nin sahada söz konusu örgütle kurduğu ilişki bu sebeplerden ötürü İran yayılmasına karşı etkisiz olmaya mahkumdur. Güvenli bölgenin ABD için en büyük avantajı ise Suriye krizinde bugüne kadar uyguladığı yanlış politikalarla Rusya ve İran ile iş birliği geliştirmeye ittiği Türkiye’yi çok geç olmadan geri kazanma imkanı sunmasıdır. Dolayısıyla Trump’ın Suriye’den çekilme ve güvenli bölge kurma niyetinin –Batı kamuoyu çevrelerinde yöneltilen eleştirilere rağmen– ABD için rasyonel bir politika olduğu görülmektedir.

 

Denklemin Türkiye Ayağı

Denklemin ABD tarafı böyleyken Türkiye tarafında Suriye politikasını belirleyen üç öncelikten bahsedilebilir: Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması, ülkedeki savaşın ve terör örgütlerinin faaliyetlerinin son bulması ve savaş sonrası Suriye yönetiminin kuşatıcı bir sistem üzerine kurulması. Bu şartlar sağlandığı takdirde Türkiye’nin güvenliğini tehdit eden Suriye kaynaklı sorunlar da ortadan kalkacaktır. Ankara DEAŞ karşıtı koalisyon içerisindeki Batılı ortaklarının bu öncelikleri paylaşmadığını, özellikle de PYD gibi terör örgütleriyle geliştirdikleri ilişkiler üzerinden Suriye’nin toprak bütünlüğüne zarar verecek adımlar atıldığını dile getirmektedir. Türkiye koalisyon ortaklarına yönelik bu eleştirilerini defalarca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ağzından da en üst seviyede yapmıştır. Bu sebeple Türkiye oluşturulacak güvenli bölge için ABD Güvenlik Danışmanı John Bolton’ın 2018 yazında önerdiği –PYD’yi de bölgenin yönetimi ve denetimine dahil eden– planını ivedilikle reddetmiştir. Türkiye söz konusu güvenli bölgenin güvenliğini kendi başına sağlayabileceğini vurgulamaktadır. Münih Savunma Konferansı’nda konuşan Savunma Bakanı Hulusi Akar uluslararası koalisyonun 440 kilometre uzunluğundaki güvenli bölgeyi korumakta yetersiz kalacağını ve güvenli bölgede sadece Türkiye güçlerinin konumlanması gerektiğini belirtmiştir. Bu konuda kararlılığını sürdüren Türkiye – Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da altını çizdiği gibi– güvenli bölgeyi ABD desteği olsun veya olmasın oluşturacağını duyurmuştur.

Ne var ki geçtiğimiz Temmuz’da ABD tarafından ortaya atılan iddialar Türkiye’nin güvenli bölge konusundaki beklentilerinden uzak kalmıştır. 5 ila 14 kilometre arasında bir derinlikten bahsedilen kimi açıklama ve sızan haberler Türkiye’yi rahatsız etmiştir. Washington ile güvenli bölge konusunda devam eden müzakereler ve ABD’li sivil ve askeri heyetlerle yapılan görüşmelerden sonra 7 Ağustos’ta açıklama yapan Milli Savunma Bakanlığı üzerinde uzlaşılan üç noktanın altını çizmiştir:

  • Türkiye’nin güvenlik endişelerini giderecek ilk aşamada alınacak tedbirlerin bir an önce uygulanması
  • Bunun için Türkiye’de ABD ile koordinasyonu sağlayacak “Müşterek Harekat Merkezi” kurulması
  • Güvenli bölgenin Suriyeli sığınmacıların dönebileceği bir barış koridoruna dönüştürülmesi için gerekli tedbirlerin alınması

Nitekim görüşmeler neticesinde Savunma Bakanı Hulusi Akar son olarak 24 Ağustos’taki açıklamasında Birleşik Müşterek Harekat Merkezinin tam kapasiteyle faaliyete başladığını ve güvenli bölgenin birinci safhasıyla ilgili sahada uygulamalara geçildiğini duyurmuştur. Bu kapsamda güvenli bölgede ilk ortak helikopter uçuşu da aynı gün gerçekleşmiştir.

Sonuç olarak Türkiye’nin perspektifi güvenli bölgenin PYD ve DEAŞ gibi terör örgütlerinin köklerini kazıyacak şekilde tasarlanması ve bölgenin denetiminin kendi kontrolünde olmasıdır. Bu yöndeki iradesini sık sık ifade eden Türkiye Fırat’ın batısındaki tecrübesiyle güvenli bölge kurma konusunda askeri ve insani kapasitesini kanıtlamıştır. Türkiye’yi avantajlı kılan bir diğer nokta da bir yandan Suriye’deki muhalifler nezdinde inandırıcılık ve etkiye sahipken diğer yandan da hem Rusya hem de ABD ile koordineli hareket edebilme imkanıdır. Sonuç itibarıyla Suriye’de Türkiye sınırından 32 kilometrelik bir derinliğe ulaşacak şekilde tasarlanacak bir güvenli bölge Türkiye’nin kendi güvenliğini sağlaması, güvenli bölgenin terör unsurlarından temizlenmesi ve buradaki hayatın rehabilite edilerek Suriye kaynaklı göç sorununun çözülmesi için gerekli ve başarılabilecek bir projedir.

Türkiye güvenli bölgeyi ABD ve Rusya ile bir gerginlik doğurmadan kuracak ve sürdürebilecek yegane ülke olduğu iddiasındadır. Söz konusu güvenli bölge DEAŞ ve PYD gibi terör örgütlerini dışarıda bırakırken yerel katılımı öne çıkaracaktır. PYD’nin alternatif kanalları ortadan kaldırması sebebiyle yerel siyasi aktörler Suriye dışına çıkmış veya yeraltına inmiş durumdadır. Ancak Türkiye bu alternatif katılım kanallarını tekrar açacağını işaret etmektedir. Ankara için güvenli bölgenin bir diğer misyonu da başta güvenlik olmak üzere sağlık, barınma ve eğitim hizmetleriyle bölgeyi tekrar yaşanabilir kılmak, Suriye’den dışarıya göçün önüne geçmek ve Suriyeli sığınmacılara geri dönebilecekleri bir ortam sağlamaktır. Türkiye için güvenli bölgenin kimin denetimi altında olacağı kadar bu bölgenin güvenliğini sağlamaya yetecek derinliğe ulaşması da önemlidir. Suriye’yi batıdan doğuya kesen en önemli kara yolu olarak kabul edilen M4 kara yolunu kapsamayan bir güvenli bölgenin kontrolü oldukça zor olacaktır. Bu kara yolu Kuzey Suriye’nin denetimi için anahtar konumdadır.

Ocak 2019’da Trump tarafından zikredilen 32 kilometre derinliğindeki güvenli bölge hem M4 kara yolu hem de Ayn el-Arap, Tel Abyad, Kamışlı ve Rasulayn gibi önemli yerleşkeleri içermekte ve bölgenin kontrolü için yeterli bir derinliğe ulaşmaktadır. Bu kara yolu ve yerleşkeler güvenli bölge kapsamına alındıktan sonra PYD dışında ciddi bir unsur barındırmayan SDG zaten daha güneydeki kesimlerde tutunamayacaktır. Türkiye ise SDG’nin PYD dışındaki unsurlarıyla birlikte hareket edip bu unsurların kontrol ve disiplinini sağlayarak Fırat’ın doğusundaki tüm sahanın terörsüz ve istikrarlı bir yaşam alanına dönüşmesine yardımcı olabilir. Bir diğer deyişle Türkiye kendi sınırları boyunca uzanacak 32 kilometre derinliğe sahip güvenli bölgenin güvenliğini tesis etmeyi planlarken daha güneydeki kesimlerde de hayatın normalleşmesi ve terör örgütlerinin yeni kuşatılmış bölgeler oluşturmaması için iş birliğine açık bir görüntü sergilemektedir.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası