Kriter > Dosya > Dosya / Afrika'da Türkiye |

Afrika ve 21. Yüzyılda Küresel Güç Mücadelesi


Kıtaya yönelen ilgiye bakıldığında dış aktörleri iki temel kategoride değerlendirmek mümkün: Geleneksel aktörler ve yeni aktörler. Kıtadaki geleneksel aktörler daha çok eski sömürge geçmişinden gelen bağlantılarını daha etkin hale getirmeye çalışmakta ve güvenlik ve siyasi konular dahil ekonomik ve dış yardım alanlarında varlığını hissettirmekteler. Yeni aktörler ise siyasal ve güvenlik konularında hala düşük profilli ya da ilgisiz bir siyaset izlerken, ekonomik ilişkileri geliştirme ve insani yardım konularında öne çıkıyorlar.

Afrika ve 21 Yüzyılda Küresel Güç Mücadelesi
(Regis Duvignau-AFP/Getty Images)

Afrika, 54 ülkesi ve bir milyardan fazla nüfusuyla dünyanın en çok nüfusa sahip ikinci kıtası konumunda. Birçok devletin çok farklı etnik ve kültürel yapıyı içermesi, birçoğunun çok dilli olması ve hepsinin farklı sömürge geçmişlerine sahip olması, hem kıtayı anlamayı zorlaştırıyor hem de çoğu zaman genelleyici bakış açılarının önünü açıyor. Fakat dünyada artık Afrika’ya yönelik yeni bir bakış açısı gelişirken, bugün dönüşen küresel siyaset kıtadaki büyük güçlerin rekabetini de artırıyor. Afrika’yı 21. yüzyılın rekabet dünyasında nereye yerleştirmek gerekir? Afrika küresel rekabette ne kadar özgün aktör olabilecek? Türkiye kıtayı nasıl okumalı?

 

Kıtada Değişen Üç Temel Faktör

Öncelikle şunu vurgulamak gerekir ki Soğuk Savaş sonrası dönemde dünya siyasetinde meydana gelen geniş ölçekli değişim, Afrika’yı da hem siyaset hem de sosyo-ekonomik dinamikler açısından etkilemiş ve dönüştürmüştür. Bu bağlamda kıtada üç temel faktörün değiştiğini ve bunların hepsinin Afrika’nın dünya siyasetindeki yerine dair önemli etkileri olduğunu vurgulamak gerekir. Bunlardan ilki, artık kıtanın diktatörlerle yönetildiği imajının değişmeye başlamasıdır. Son dönemde kıtada yeni bir darbeler süreci gözlense de bu durum bunu değiştirmemektedir. Afrika’daki ikinci temel dönüşüm kıtadaki demografik trendlerle alakalıdır. Kıta nüfusu o kadar hızlı büyümektedir ki 2035 itibariyle çalışma gücü açısından Çin’i geride bırakması beklenmekte ve 2050 itibariyle de en çok iş gücüne sahip kıta olması öngörülmektedir. Öte yandan, Afrika dünyada en genç nüfusa sahip kıtadır. Afrika kıtasının yaklaşık yüzde 70’i 25 yaşın altındadır. Kıtada yaşanan üçüncü dönüşüm ise hızla yaşanan şehirleşmedir. Dünyanın diğer bölgeleriyle karşılaştırılınca yaşanan bu çok hızlı şehirleşme, birçok fırsatla beraber birçok sorunu da beraberinde getiriyor. Sanayileşme açısından fırsatlar sağlasa da hızlı şehirleşme, konut yetersizliğinden güvenlik, eğitim ve altyapıya uzanan bir dizi soruna neden oluyor.

Afrika’da bu içsel dönüşüm yaşanırken farklı aktörler, özellikle yükselen güçler, kıtayla yakın ilişki içine girme konusunda adeta yarış içindeler. Kıta, ticari potansiyeli, yeraltı kaynakları ve uluslararası sistem ve uluslararası örgütlerdeki oy desteği dolayısıyla dünya siyasetinde önemli bir yer işgal ediyor. Kıtaya yönelen ilgiye bakıldığında, dış aktörleri iki temel kategoride değerlendirmek mümkün: Geleneksel aktörler ve yeni aktörler. Kıtadaki geleneksel aktörler daha çok eski sömürge geçmişinden gelen bağlantılarını daha etkin hale getirmeye çalışmakta ve güvenlik ve siyasi konular dahil ekonomik ve dış yardım alanlarında varlığını hissettirmektedirler.

Yeni aktörler ise siyasal ve güvenlik konularında hala düşük profilli ya da ilgisiz bir siyaset izlerken, ekonomik ilişkileri geliştirme ve insani yardım konularında öne çıkmaktadır. Dolayısıyla Fransa, İngiltere, Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri’nin geleneksel aktörler kategorisinde değerlendirirken; Rusya, Brezilya, Çin ve Hindistan’ı yeni aktörler olarak görmek daha doğru olacaktır. Türkiye ise iki kategorinin arasında kendine has bir aktör konumundadır.

Yeni Düzen

10 Yıllık “Diplomasi’nin Altın Çağı”

1999-2008 arası Güney Afrika Cumhuriyeti Devlet Başkanı olan Thabo Mbeki ve 1999-2007 arasında Nijerya Devlet Başkanın olan Olasegun Ọbasanjọ öncülüğünde oluşturulan blok, kıtanın bir aktör olarak varlığını hissettirmesine çok büyük katkı sağlamıştır. Afrika’da “Diplomasinin Altın Çağı” olarak da adlandırılan 1998-2008 arası, kıtanın iki kilit ülkesi olan Güney Afrika ve Nijerya devlet başkanlarının aynı vizyonda birleşmesi, birçok gelişmenin önünü açmıştır. Bu dönemde kurumsal yapılanmadan, kıtasal ekonomik kalkınma programına kadar birçok gelişme yaşanmıştır. Ayrıca bu dönemde kıtadaki birçok soruna çözüm bulmak adına çeşitli barış gücü misyonları oluşturulmuş ve orada barışın sağlanması ve uygulanması için bu tür çabalar, kıtanın önderliğinde ve liderliğinde sarf edilmiştir.

Bu dönemde yaşanan en önemli gelişmelerden bir tanesi 2002’de artık varlık sebebini bir nevi kaybetmiş olan Afrika Birliği Örgütü’nün kendisini yeni şartlara göre yeniden uyarlamasıdır. Mbeki ve Obajanso’nun devlet başkanlıklarından ayrılmalarıyla birlikte, 2008 sonrasında kıta daha çok kendi içine yönelmiştir. Aynı yıllarda kıtaya yönelik artmaya başlayan uluslararası ilgi de kıtanın aktör olma potansiyeline zarar vermiştir. Özellikle birçok Afrika ülkesindeki yöneticilerin kıtaya olan ilgiden maksimum fayda sağlamak için kendi ülkelerinin önceliklerini, kıtasal önceliklerin önüne koymaları hem ulusal çıkar merkezli yaklaşımı derinleştirilmiş hem de kıtasal olarak birlikte hareket etmenin ikincil konuma itilmesine sebep olmuştur.

Bu açıdan bakınca bugün için Afrika, 2000’lerdeki gibi oyun kurucu bir “aktör” olma iddiasından bir nebze vazgeçmiş, iç sorunlarını çözmeye yönelmiş ve uluslararası ilgiden maksimum fayda sağlamaya çalışan ülkeler topluluğundan ibarettir. Her ne kadar Afrika Birliği kıtada hala en saygın kurumlardan olsa da entelektüel ve siyasal liderliğin olmadığı bir dönemde kıtasal entegrasyon hareketleri ve örgütlerin etkinliği de zamanla sorgulanabilecektir.

 

Geleneksel-Yeni Aktörlerin Rolleri ve Konumları

Afrika kıtasında geleneksel aktörler, kendi rollerini yeniden tanımlama çabası içerisinde. Fransa kendi varlığını yeniden etkinleştirmeye çalışırken, hala eski üstten bakan dilden kurtulamıyor. ABD ise kendi iç sorunları ve küresel anlamda kendisini nasıl konumlandıracağını net olarak bilmediğinden, Afrika konusunu Obama döneminden beri ikincil konuma itti. İngiltere de kıtadaki eski sömürgeleriyle ilişkilerini rutin düzeyde götürürken, genel ilgisini Asya’daki etki alanına çevirmiş ve Afrika politikasını doğal akışına bırakmış durumda.

Kıtadaki yeni aktörlerden Brezilya, Lula döneminde kıtadaki etkinliğini Bolsonaro döneminde kaybederken, Afrika’dan neredeyse çekildi. Soğuk Savaş döneminde Afrika’da son derece etkin olan Rusya, yaklaşık 20 yıllık bir aradan sonra Putin döneminde, özellikle silah ticareti ve özel güvenlik şirketleri üzerinden kıtada kendisine alan açmaya çalışıyor. Hindistan’ın Afrika politikası ilginç bir şekilde ticari anlamda çok pozitif gelişirken, yumuşak güç ve siyasal etki anlamında istediği gibi gitmiyor. Bunun temel sebebi ise 19. yüzyılın başından beri Afrika’ya gelen ve özellikle Doğu ve Güney Afrika bölgesinde yaygın olan Hint alt kıtası kökenli insanların çoğunun Müslüman olması. Özellikle Modi döneminde ülke içinde Müslümanlara yönelik sert ve dışlayıcı politikalar, kıtada doğal olarak kendisiyle ticari ve siyasal anlamda iş birliği yapacak kesimi ürkütüyor ve kendi alanını sınırlıyor.

Çin, son 20 yılda Afrika kıtasında etkinliğini en çok genişleten aktör pozisyonunda. Ticaretten siyasete, kalkınma yardımından doğrudan yatırıma Çin ile kıtada rekabet edebilecek bir güç, bugün için yok. Fakat her ülkedeki etkinliğine rağmen, Çin ile ilgili kıtada her zaman ciddi şüpheler var. Çin’in inşaat işlerinde kendi ülkesinden cezaevindeki insanları getirip çalıştırması, Afrika’ya bir nevi insan ihraç etmesi Afrikalı liderler tarafından ara ara sorunsallaştırılıyor. Fakat ABD dahil Batılı ülkelerden istediğini almayan ve yüzyıllardır sistematik bir şekilde sömürüldüğünü düşünen Afrika ülkeleri, Çin’i yine de bir nevi yeni bir alternatif ve kurtarıcı olarak görüyorlar. Çin’e yönelik bağımlılığın özellikle ekonomik anlamda artması, Afrika’da çoğu insanın zihninde bilinmezliklere yol açarken, ciddi soru işaretleri de oluşturuyor. Fakat ülkelerinin kalkınmasını isteyen liderler, şimdilik Çin ile çalışmaktan başka bir opsiyonlarının olmadığı konusunda neredeyse mutabıklar.

 

Türkiye’nin Konumu: Yeni Bir Sürecin Başlangıcı mı?

Batıyla negatif tecrübesi ve Çin şüpheciliği arasında sıkışan Afrika siyasetinde Türkiye’nin yaptıkları kısmen bir yeni alan olarak tanımlanabilir fakat Ankara’nın gerek ekonomik ve siyasal gücünün yetersizliği, gerekse gelecek yıllara dair perspektifini hala sayılar ve skorlar üzerinden okuması, kıtadaki ülkelerin Türkiye’ye yönelik kısa vadeli ilişkilerini derinleştirirken, orta ve uzun vadede ortak bir perspektif, genel vizyon hala eksik durumda. 16-18 Aralık 2021’de yapılacak 3. Türkiye-Afrika Zirvesi’nin sonucu, bu anlamda eskinin devamı mı, yoksa yeni bir sürecin başlangıcı mı sorusuna cevap verecek.

Afrika, önümüzdeki yıllarda küresel rekabette merkezi bir rol oynayacak. Çoğu ülke bugün kıtada askeri üs açma konusunda yarış içerisinde. Ancak, küresel aktörlerin kıtaya bakışı, maalesef Afrika’nın sorunlarını çözmek değil, Afrika üzerinden ve doğrudan ilgili ülkelerde güç temerküzü yaparak, başka ülkelerle sistemsel hesaplaşmalara girmek üzerine. Afrika kıtasına bu kadar ilgi olmasına rağmen, kıtada bu kadar sorunun olması, bu durumun en net göstergesi. Afrika ülkelerinin küresel konularda iş birliği yapamamaları ve özellikle Nijerya, Güney Afrika, Etiyopya gibi lider ülkelerin kendi iç sorunlarıyla uğraşması, önümüzdeki dönemde kıtadaki rekabetin kıta lehine gelişmeyeceğine işaret ediyor. Bugün Afrika, Libya’dan Durban’a sorunlarla uğraşırken, kıtanın önümüzdeki yıllarda daha da artacak küresel rekabetten kazançlı çıkmasının tek yolu, 2000’lerde olduğu gibi, altı çok dolu olmasa bile bir vizyon etrafında beraber hareket etmesidir. Türkiye de kıtaya bu anlamda bakmalı ve yeni vizyonunda kıta ile kazan-kazan ilişkilerini derinleştirecek ana yaklaşım bu olmalıdır.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası