Kriter > Siyaset |

AK Parti-MHP İttifakının Potansiyeli


Yapılan tüm kamuoyu araştırmalarında AK Parti-MHP Cumhur İttifakı’nın güçlü bir arka plana ve oy oranına sahip olduğu görülüyor.

AK Parti-MHP İttifakının Potansiyeli

Cumhur ittifakı’nın kamuoyuna duyurulmasından sonra 2018 sonbaharında bir erken seçim beklentisi oluştu. Sonuçta 24 Haziran 2018’de karar kılındı.

“Neden bu kadar erken bir tarih seçildi?” sorusuna “Ülke ekonomisi seçim takvimi sürecinde daha fazla zarar görmesin” cevabı verilebilir. Zaten ekonomik alanda uzunca bir süredir tehdit altında olan Türkiye seçim sürecinde olası tehditleri en aza indirebilmek amacıyla bu süreci oldukça kısa tutmaya çalışmıştı. Özetle parti menfaatlerinden daha çok ülke menfaatleri gözetilmiş ve seçim kararı erken bir tarihe çekilmişti.

Seçime Hazır Tek Taraf “Cumhur İttifakı”

Seçim kararından itibaren Cumhur İttifakı’nın önümüzdeki seçimde ne derece başarılı olacağı konuşulmaya ve tartışılmaya başlandı. Bu soruya cevap vermeden önce MHP ile geçmişte yapılan birliktelikleri hatırlayalım. 1991 seçimlerinde Refah Partisi ile Milliyetçi Çalışma Partisi yanına Islahatçı Demokrasi Partisi’ni de alarak Refah Partisi çatısı altında bir ittifak yapmıştı. Bu ittifak kısa sürede kamuoyundan destek görmüş, çarpan etkisi yaratmış ve üç partinin oyunun oldukça üzerinde oy alarak seçimden başarıyla çıkmıştı.

2010 referandumunda MHP “hayır” kampanyası yürütmüş ancak MHP seçmenlerinin önemli bir bölümü AK Parti ile birlikte hareket ederek “evet” oyu vermişti. Bu nedenle referandumdan yüzde 58 oranında “evet” çıkmıştı. Yine 2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminde MHP Ekmeleddin İhsanoğlu’nu aday göstermiş ancak MHP seçmenlerinin bir bölümü AK Parti tabanıyla birlikte hareket edip AK Parti adayı Erdoğan’a oy vermişti. Bu sonuçlardan çıkardığımız AK Parti ve MHP tabanlarının ideolojik ve sosyoekonomik profil olarak birbirine benzediğidir. Ağırlıklı olarak Milliyetçi ve Muhafazakar tabana sahip AK Parti ve MHP seçmenlerinin Türkiye’nin gündemindeki pek çok konuyla ilgili benzer düşündükleri çoğu kamuoyu araştırmasında da görülmektedir. 15 Temmuz süreci ve sonrasında yaşananlar, 16 Nisan referandumu, Zeytin Dalı Harekatı hakkındaki kanaatlerde hep bu benzerlikler görülmektedir.

Gezi Parkı Şiddet Eylemleri’nden itibaren Türkiye üzerinde pek çok oyun denendi, önemli badireler atlatıldı. Bu süreçte AK Parti ve MHP seçmeni her defasında yan yana durdu. Önümüzde Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile ilgili yapılacak ilk genel seçimler var. Genel seçimlere giderken pek çok şey yazıldı, çizildi. İttifakın başarılı olamayacağını söyleyenler oldu. Hatta MHP ile ittifakın özellikle AK Parti’nin muhafazakar Kürt seçmenlerinde kırgınlığa neden olacağı ve AK Parti’ye oy kaybettireceği söylendi.

Yapılan tüm kamuoyu araştırmalarında AK Parti-MHP Cumhur İttifakı’nın özellikle Doğu ve Güneydoğu’da yaşayan AK Parti’li seçmenlerde herhangi bir kırılmaya yol açmadığı görüldü. Aslında bunun için araştırma sonuçlarına bakmaya dahi gerek yok. 16 Nisan halk oylaması bunun en önemli göstergesi. Unutmayalım ki 16 Nisan referandumunda AK Parti ve MHP yine ittifak yapmış ve bu ittifakın oyları özellikle Doğu ve Güneydoğu’da 1 Kasım 2015 seçim sonuçlarına göre ciddi oranda artmıştı. Buradan yola çıkarak Kürt kökenli seçmenlerde kırgınlık oluşacak, oy kaybedilecek söylemlerinin bilimsel hiçbir yanının olmadığı görülmektedir.

Özetle 24 Haziran seçimlerine giderken “Cumhur İttifakı” aylar öncesinde kamuoyuna açıklanmış, konuşulmuş ve tartışılmıştır. Parti tabanlarında sıcak bir ilgiyle karşılandığı tüm kamuoyu araştırmalarında da görülmüştür. Durum böyleyken Cumhur İttifakı’nın 24 Haziran seçimlerinde başarısız olacağını düşünenler sandıklar açıldığında hayal kırıklığı yaşayacaklardır.

Bu yazının kaleme alındığı günlerde kamuoyuna aylar öncesinden açıklanan Cumhur İttifakı’nın adayı belli iken Cumhur İttifakı karşısındaki muhalefet bloğunun adayı henüz belli olmamıştı. Seçim kararının kamuoyuna duyurulduğu günden itibaren muhalefetin Cumhurbaşkanlığı seçimine ortak bir adayla mı yoksa her siyasi partinin kendi adayı ile mi girmesi başarı getirir konusu tartışıldı. Kaldı ki ittifaklar her zaman aynı sonucu vermeyebilir. İki kere iki siyasette bazen dört değil altı bazen ise üç etmektedir. Geçmişte bunun pek çok örneği vardır.

Seçmen Geçişleri Bloklar Arasında Değil Bloklar İçinde

Otuz yılı aşkın süredir kamuoyu araştırmaları yapan, seçmen davranışlarını inceleyen birisi olarak ifade etmeden geçemeyeceğim. Seçime katılan adayların sayısı seçim sonucunu belirlemede asla etkili olmayacaktır. Çünkü Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Türkiye’de iki bloklu bir siyasetin yolunu açmıştır.

Sistemin kendisi seçmenleri ve siyasi partileri iki bloktan birinde yer almaya zorlamaktadır. Türkiye gibi farklı renklerin bir arada olduğu bir ülkede belki sistem iki partili bir sonucu doğurmamaktadır. Ancak 50+1’i bulabilmek için partileri ve seçmenleri bu blokların birinde yer almaya zorlamaktadır. Kaldı ki özellikle 15 Temmuz’dan sonra saflar daha da netleşmiş, seçmenler ve siyasi partiler hangi blokta yer alacaklarını belirlemişlerdir. İşte bu nedenle önümüzdeki günlerde belli olacak adaylar bloklar arası seçmen geçişkenliğine değil, blokların kendi içindeki oy kaymalarına neden olacaktır. Biraz açmak gerekirse seçim kampanyaları süresince az da olsa muhtemel oy geçişleri birinci blokta AK Parti ve MHP arasında, diğer blokta ise CHP-HDP-İYİ Parti ve diğer partiler arasında yaşanacaktır. Bloğun toplam oyu değişmemekle beraber AK Parti’nin oyu azalırsa MHP’nin oyu artacak, MHP’nin oyu düşerse de AK Parti’nin oyu yükselecek ancak bloğun toplam oyu bundan pek etkilenmeyecektir. Yine aynı şekilde CHP oyları yükselirse diğer partilerin oyu düşecek veya tersi olacaktır.

Tüm bu gelişmeler az önce ifade ettiğim gibi blokların kendi içinde olacaktır. Araştırmacılar olarak yaptığımız tüm kamuoyu araştırmalarında seçmenlere parti tercihlerini, ikinci tercihlerini ve ağzıyla kuş tutsa asla oy vermem dedikleri partileri sorarız. Yukarıda anlatmak istediğim işte bu araştırmaların sonuçlarından ortaya çıkan verilerdir. Seçmenlerin ikinci tercihleri ağırlıklı olarak aynı bloğun içinde yer alan parti veya partilerdir. Bloklar arası geçiş yok denecek kadar az yani seçim sonucunu etkileyebilecek büyüklükte değildir.

16 Nisan halk oylaması sonucu üzerinden muhtemel senaryolar üretmek akılcı değildir. Çünkü seçmenler 16 Nisan’da herhangi bir lidere veya siyasi partiye oy vermedi. 16 Nisan’da oylanan “Parlamenter sistem mi?” yoksa “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi mi?” sorusuydu. Bu soruya cevap verirken seçmenler o an kendisi veya ülke için doğru olduğunu düşündüğü tercihte bulunmuşlardır. 1 Kasım 2015 Türkiye genel seçimleri sonuçları ile 16 Nisan 2017 halk oylaması sonuçlarına bakarak bu tespiti yapmak mümkün. Halbuki bu kez bir sistem oylaması değil parti ve lider oylaması yapılacak. Örneğin AK Parti’ye oy verecek bir seçmenin milletvekili seçiminde partisinin dışında bir partiye, Cumhurbaşkanlığı seçiminde ise liderinin dışında bir adaya oy vermesi daha zordur. Bu nedenle önümüzdeki genel seçimlerde 1 Kasım 2015 milletvekili genel seçimleri ve sonrasındaki muhtemel partiler arası oy kaymalarına bakarak simülasyonlar yapmak çok daha doğru ve akıllıca olacaktır.

24 Haziran Akşamı Sürpriz Bir Sonuç Çıkmayacak

 Kaldı ki Cumhur İttifakı’nın adayı Recep Tayyip Erdoğan ittifak dışındaki partilerden de oy alabilecek potansiyelde bir adaydır. 24 Haziran akşamı sandıklar açıldığında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın milletvekili seçimi sonuçlarına göre ittifakın oylarından daha fazla oy alması şaşırtıcı olmayacaktır. 24 Haziran akşamı bazı bölgelerde özellikle Doğu ve Güneydoğu’da cumhurbaşkanına çıkacak oy oranının MHP-AK Parti ittifakının milletvekili seçimlerinde o seçim çevresinde alacakları oyun üzerinde olacağı aşikardır. Çünkü geçmişte AK Parti’ye oy veren, bugün siyasi tercihi farklı olan özellikle Kürt kökenli seçmenlerimizde Tayyip Erdoğan’a olan ilginin hala devam ettiğini pek çok araştırma sonucuyla biliyoruz.

Seçmen kanaatlerinin aylar öncesinden oluştuğu, tüm seçim kampanyalarının bir elin parmakları sayısınca yüzdeye sahip seçmeni etkilemeye yönelik yapıldığı gerçeğini de görerek 24 Haziran akşamı herhangi bir sürprizle karşılaşmayacağımızı düşünüyorum. Yani “Cumhur İttifakı’nın” birinci turda kazanarak seçimi noktalayacağını söylemek yanlış olmaz. Ancak unutmayalım ki bu sonuç rehavete girilerek, “Nasıl olsa kazanıyor, benim oyuma ihtiyaç yok” denilerek alınmaz.

24 Haziran’da mutlaka sandığa gidip vatandaşlık görevini yerine getirmemiz gerekiyor. Türkiye’nin zor bir dönemden geçtiğini, içeride ve dışarıda bizi bölmek parçalamak isteyen dahili ve harici düşmanlarımız olduğunu unutmayalım. Suriyelilerin gidecek bir Türkiye’si olduğunu ancak bizim gidecek hiçbir yerimizin olmadığını asla ama asla aklımızdan çıkarmayalım. Birlik, beraberlik ve kardeşliğimizin daha da perçinleşmesi dileğiyle…


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası