Kriter > Siyaset |

Gezi, Maşeri Vicdanda Hüküm Giydi


Gezi kalkışmasının organizatörü olduğu iddiası ile yargılanan Mehmet Osman Kavala’nın da dahil olduğu 9 kişi hakkında verilen beraat ve tahliye yönündeki karar kamu vicdanını yaralamış ve bu karar kamuoyunda tartışılmaya devam edilmektedir.

Gezi Maşeri Vicdanda Hüküm Giydi

Gezi kalkışması ile ilgili İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nce verilen karar kamuoyu vicdanının kabul edebileceği bir karar değildir. Beraat kararları, iddianamede ortaya konulan delillerin hukuki olarak yeteri kadar inceleme ve araştırma yapılmadan karar verildiğini göstermektedir. Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) 216/1 ve 217/2 maddeleri gereğince hukuka uygun elde edilmiş her türlü delil ile maddi gerçeğin ortaya çıkarılması gerekmektedir.

 

Beraat ve Tahliye

Gezi davasında yargılanan 16 sanıktan Mehmet Osman Kavala’nın da aralarında bulunduğu 9 sanık hakkında CMK 223. Maddesi’ndeki “Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması” yani “şüpheden sanık yararlanır” gerekçesine istinaden beraat kararı verilmiştir. Böylelikle Kavala’nın da tahliyesine karar verilmiştir. Diğer firari 7 sanık hakkında da CMK 216/3 Maddesi’ndeki “son söz dava da hazır bulunan sanığa aittir” ilkesi gereğince haklarındaki davanın tefrik edilmesine karar verilmiştir. Ayrıca haklarında tutuklamaya dönük yakalama kararının da kaldırılması ve ifade alınması bakımından yakalama kararı verilmiştir.

Ancak Gezi kalkışmasının organizatörü olduğu iddiası ile yargılanan Kavala’nın da dahil olduğu 9 kişi hakkında verilen beraat ve tahliye yönündeki karar kamu vicdanını yaralamış ve bu karar kamuoyunda tartışılmaya devam edilmektedir. Gezi kalkışmasının barışçıl bir eylem olup olmadığı, şiddeti hedefleyen ve illegal örgütlerin yaptığı organize bir kalkışma olup olmadığı da tartışılmaktadır.

 

İstinaf Yolu

Bu noktada akla gelen soru, “Beraat kararı ile Gezi kalkışması ibra mı oldu?” sorusudur. Bu dava Gezi kalkışmasının tüm sorumlularının yargılandığı ve Gezi’nin sorumlularından hesap sorulan bir dava mıydı? Neticesinde beraat kararı verilmesi ile Gezi kalkışması barışçıl bir eylem olarak mı ifade edilecekti? Bu soruların cevabını açıkça ifade etmemiz gerekiyor. Bu dava ile Gezi kalkışmasının tüm sorumlularının yargılandığı ve verilen beraat kararı ile de Gezi kalkışmasının sorumlularının ibra olduğu bir karar olarak ifade etmek mümkün değildir. Çünkü yerel mahkemenin verdiği bu karara karşı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından süre tutum dilekçesi verilerek İstinaf Kanun Yolu’na başvurulmuştur. Henüz dava hukuki olarak kesinleşmemiştir. Ayrıca Gezi kalkışması ve Gezi davası tam anlamıyla aynı şey değildir. Gezi davası Mayıs 2013’te gerçekleşen olayları organize eden bir kısım sorumluların yargılandığı bir dava olarak açılmıştır. Gezi kalkışması ise çok geniş kitlelerin hükümeti alaşağı etmek için giriştiği toplumsal olaylardır. Bu nedenle Gezi kalkışması ve Gezi davası arasında önemli farklar olduğunu da belirtmem lazım.

 

Darbe Suçlaması

Kalkışma suçları, devletin güvenliğine karşı suçlar, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 302. maddesi ve devam maddelerinde düzenlenmiştir. TCK 312. maddesinde hükümete karşı suç; “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs eden kimseye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir” şeklinde düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile devletin egemenliğini temsil eden üç güçten biri olan hükümetin görevlerini yapmasını engelleme ve ortadan kaldırmaya teşebbüs suçu (darbe suçu) düzenlenmiştir. Düzenlemenin gerekçesinde cebir ve tehdit ile hükümetin görevini yapmasına engel olma olarak belirtilmiştir. Dolayısıyla kalkışma (darbe) suçunun cezası, Türk ceza sistematiğinde en ağır yaptırım olan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası olarak düzenlenmiştir. Gezi kalkışması ile ilgili iddianame de, TCK 312. maddesi gereğince darbe suçundan ve diğer suçlardan dolayı tanzim edilmiştir.

Gezi davası iddianamesine baktığımızda; kalkışmanın Mehmet Osman Kavala’nın yönetiminde ve organizesinde olduğu, Açık Toplum Vakfı ve Anadolu Kültür A.Ş.’nin desteği ile Gezi olaylarıyla öncesi ve sonrasında Garaj İstanbul Forum Toplantıları, Anadolu Jam, Baraka Forum Toplantıları gibi bazı olayların organize edildiği belirtilmektedir. İddianamede, Gezi olayları ile ilgili belgesel-film çekimi, sergi vb. hazırlanması, Avrupa parlamenterleri ile görüşülmesi, biber gazının Türkiye’ye ihracının yasaklanması yönündeki girişimler ve uluslararası ambargo kararının aldırılması çalışmaları, Türkiye’yi uluslararası alanda zor durumda bırakmak ve kamuoyu oluşturmak için medya-televizyon kurulması gibi çok sayıda faaliyette bulunulduğu kaydedilmektedir.

 

Hedef Hükümet

İddianamede, Gezi olaylarından önce Küçükçiftlik Park’ta 1 Aralık 2012’de yapılan, Nisan 2013’e kadar gösterimde kalan bir oyun olaylara zemin hazırlığı şeklinde değerlendirilmektedir. Bu oyunda, izleyicilerin sosyal medya aracılığı ile örgütlenerek Pinima adlı hayali bir ülkenin başkanına karşı ayaklanması teşvik ediliyor. Hayali ülkenin başındaki zalim diktatör üzerinden Türkiye’ye atıfta bulunulan oyun, haksız tutuklamalar, adam öldürmeler ve susturmalar karşısında halkın başkana karşı ayaklanmasını konu alıyor. Oyundan kısa bir süre sonra da Gezi kalkışmasının meydana gelmesi olaylar arasındaki irtibatı ortaya koymaktadır.

Bir başka yönden, Taksim yayalaştırma ve Gezi Parkı’nın düzenlenmesi projesine başlanmadan 27 Mayıs 2013’ten önce proje aleyhine yoğun kampanyalar yürütüldüğü de tespit edilmiştir. Bu kapsamda 2012’den başlayarak sosyal medya üzerinden halkı eylem yapmaya çağıran ve tahrik eden paylaşımların yapıldığı tespit edilmiştir.

Gezi Parkı eylemlerinde park işgali ile başlayan olaylar zaman içerisinde tüm Türkiye’ye yayılan, 76 ilde yapılan eylemlerle toplu bir şekilde seçilmiş hükümeti alaşağı etmeye ve devirmeye dönük eylemlere dönüşmüştür. Taksim’de taş, sopa, molotof, ses bombası, sapan ve bilye gibi malzemeler kullanarak ortalığı savaş alanına çeviren eylemciler kamunun özgürlük alanını yok etmiştir. Bu kaos ve şiddet olaylarının organizasyonunda sanıkların aktif rol aldıkları da açık bir şekilde iddianamede ortaya konmuştur.

 

Mesele Ağaç Değil

Gezi kalkışması, Aralık 2010’da Tunus’ta başlayan ve yayılarak birçok Arap ülkesinde devam eden ve dünya kamuoyunda “Arap Baharı” olarak bilinen silahlı halk ayaklanmalarının Türkiye’ye teşmil edilmesi olarak kurgulanmıştır. Gezi kalkışması ile sistemli ve organize bir şekilde kitlelerin şiddet olaylarını arttırarak hükümetin görevlerini yapmasına engel olunması hedeflenmiştir. İddianamede açıkça tanımlandığı üzere, Mehmet Ali Alabora’nın paylaşımlarında yaptığı “Mesele sadece ağaç değil, anlamadın mı arkadaş” çağrısı ile asıl hedefin hükümete karşı girişilen bir isyan olduğu doğrudan belirtilmiştir. Aralarında Mehmet Ali Alabora’nın da yer aldığı bazı kişilerin 2011’de Gezi Parkı’nda “Ayaklan İstanbul” sloganıyla çektikleri ve Gezi kalkışmasının amacını açıkça ortaya koyan videolar da dava dosyasında bulunmaktadır.

Daha da önemlisi, uluslararası vakıf ve fonların yoğun bir şekilde para transferi yaptıkları da dosyadaki deliller arasında yer almıştır. Bu paraların kullanıldığı yerler MASAK raporlarında açıkça belirtilmesine rağmen mahkemenin somut delile ulaşılamadığı yönündeki tespitlerine katılmak mümkün değildir.

Netice olarak, Gezi davası henüz hukuki olarak kesinleşmiş değildir. İstinaf Mahkemesi tarafından yapılacak değerlendirme neticesinde bir karar verilecektir. Ayrıca yerel mahkemenin verdiği kararın Gezi’nin ibrası olduğu sonucunu çıkarmak da kamu vicdanı açısından kabul edilir değildir. Çünkü Gezi kalkışmasında kamunun özgürlük haklarının ortadan kaldırıldığı ve devlet otoritesinin yok edilmeye çalışıldığı milletimizin belleklerinde canlı bir şekilde durmaktadır.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası