Kriter > Dosya > Dosya / İdlib Çatışması |

İdlib’de Türkiye ve Rusya’nın Pozisyonu


İdlib’de Türk askerlerinin hedef alınarak 34 askerimizin şehit olması ile neticelenen son saldırı, Türkiye-Rusya ilişkileri açısından bir kırılma noktasıdır. Rusya’nın destek verdiği rejim güçlerinin Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönelik saldırıları, Türkiye ve Rusya’nın stratejik iş birliğine hasar bırakacak gibi görünüyor.

İdlib de Türkiye ve Rusya nın Pozisyonu

İdlib konusunda Türkiye ile Rusya, Esed rejimi ve İran arasında yaşanan tırmanma, hem Suriye iç savaşının ne yöne evrileceğine hem de Türkiye-Rusya ilişkilerinin geleceği açısından oldukça kritik bir noktadadır. Özellikle son yıllarda ivme kazanarak stratejik bir boyuta gelen Türkiye-Rusya ilişkileri son dönemdeki gerilimden oldukça olumsuz etkilenmektedir. Liderler düzeyinde yapılan görüşmeler krizleri ara ara dondursa da özellikle Türkiye ve Rusya’nın konuya yaklaşımlarında ciddi farklılıklar mevcuttur.

İdlib’de Türk askerlerinin hedef alınarak 34 askerimizin şehit olması ile neticelenen son saldırı Türkiye-Rusya stratejik ilişkileri açısından bir kırılma noktasıdır. Bu yaklaşım ile Türkiye’nin İdlib çevresinde son 6 ayda oluşan statükoyu kabul etmesi ve Soçi Anlaşması ile belirlenen kazanımların çok küçük bir kısmına razı olması beklenmektedir. Rusya tarafının bu güvenilmez tavrı, Türkiye-Rusya ilişkilerinin stratejik düzlemde ilerlemesinin önüne set çekecektir. Özetle Rusya’nın destek verdiği rejim güçlerinin Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönelik yapılan saldırılar ve özellikle de son saldırı, Türkiye-Rusya stratejik iş birliğine kalıcı hasar bırakacak gibi görünüyor.

 

Çatışmasızlık Bölgesi

Türkiye’nin stratejik hedefi, rejim güçlerinin Soçi’de belirlenen gözlem noktalarının gerisine çekilmesi ve bu sayede o bölgedeki siviller açısından kalıcı güvenli bölgelerin oluşmasıdır. Türkiye’nin Astana ve Soçi süreçlerine katkı vermesinin arkasındaki temel gerekçe belirlenen bölgelerde güvenli alanların oluşması ve sığınmacı akınının sınırın Suriye tarafında tutulmasıydı.

Türkiye son 5 senedir tutarlı bir şekilde bölgede siviller için güvenli bölge oluşturulması fikrini savunmaktadır. Bu konuda ABD ve Avrupalı aktörlerle de temasa geçildi ancak şu zamana kadar bu doğrultuda somut bir sonuç alınamadı. Soçi Mutabakatı ve Rusya ile koordinasyon neticesinde oluşturulan gözlem noktaları bu plana en yakın neticeyi sağladığı için Türkiye bu planı destekledi. Türkiye bundan sonraki aşamada ise Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekatları ve Soçi Mutabakatı’nda oluşturulan çatışmasızlık bölgelerinin yeniden inşa edilerek Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların kademeli olarak bu bölgelere dönmelerini istemektedir. Soçi Mutabakatı, Türkiye’nin kaygılarını dikkate alan bir plan olduğu için Türkiye nezdinde büyük ölçüde karşılık buldu ancak bu planın yürürlükte kalabilmesi için Rusya ve rejimin de bu plana bağlı kalmaları gerekmekteydi.

Rejim güçlerinin son 6 aydır Soçi’de mutabık kalınan çatışmasızlık bölgelerine yönelik devam eden saldırıları sonrasında Türkiye açısından durum çok kritik bir noktaya geldi. Eğer saldırılar devam ederse, Türkiye’deki 4 milyona yakın Suriyelinin dönebilecekleri bir ortam ve alt yapı kalmayacak. Aslında rejim ve Rusya kısmen bunun için çabalıyorlar. Dönüş imkanının kalmamasının yanı sıra, 3 milyona yakın yeni sivilin de Türkiye’ye gelme ihtimali var. Zaten son iki ayda bu sayı bir milyonu aştı. Eğer Türkiye böylesi bir müdahaleyi yapmazsa 7 milyondan fazla topraksız Suriyeli ile kala kalacaktır. Hiçbir uluslararası aktör de bu noktada Türkiye’ye destek olmaya yanaşmıyor. Bu da Türkiye açısından tahammül edilmesi mümkün olmayan bir durumdur. Bu durum Türkiye’nin uzun vadeli olarak istikrarsızlaştırılması anlamına gelmektedir ki hiçbir şekilde böylesi bir senaryonun kabul edilmesi mümkün değildir.

 

Türk ve Rus heyetleri
Türk ve Rus heyetleri, İdlib meselesine ilişkin Ankara’da yaptıkları ilk görüşmede, sahada bir an önce sükunet sağlanması ve siyasi sürecin ilerletilmesi için atılabilecek adımlar üzerinde durdu, 8 Şubat 2020

Rusya’ya Güvenmek

Türkiye, bu şartlar göz önünde bulundurulduğunda Rusya veya AB ile gerilmek de dahil her türlü riski alabilecek bir noktaya gelmiştir. Rusya ile fikir ayrılığını diplomatik yollarla çözmek Türkiye’nin önceliği olsa da bu özellikle 34 askerimizin şehit olması ile neticelenen saldırının ardından Esed rejimine yönelik askeri seçeneği zorlamak tek seçenek haline gelmiştir. Türkiye’nin bu noktadaki hedefi Soçi Anlaşması ile belirlenen ancak son aylarda Suriye Rejimi ve Rusya tarafından oluşturulmaya çalışılan yeni durumun ortadan kaldırılarak Soçi sınırlarına dönülmesidir. Suriye rejimini bu statükoyu bozmaya yönelik ilerlemesini engellemek için bu alanın da dışında toprak kontrol etmek, Türkiye’nin diplomatik pozisyonunu güçlendirecektir. Bu nedenle son saldırıdan sonra Suriyeli muhaliflerin ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, Soçi sınırları dışında da kazanımlarda bulunması bir seçenek haline gelmiştir.

İdlib çevresinde Türk askerlerine yönelik son saldırılar şunu gösterdi ki; rejim ile karşı karşıya gelindiğinde Rusya’ya güvenmek mümkün değil. Rusya buradaki durumu kullanarak Türkiye’den tavizler koparmak istemekte ve Türkiye’yi diğer birçok konuda köşeye sıkıştırmaktadır. Özellikle ABD ile ilişkilerin normalleşmesinin önüne set çekmeye çalışan Rusya, Türkiye’yi sıkıştıran hamleleri ile beklentilerinin tam tersi bir sonuç alabilir. ABD ve NATO’nun sahada Türkiye’ye fazla bir katkısı olmayacaktır, hatta böylesi bir katkı Rusya nezdinde geri de tepebilir. Ancak NATO ve ABD’nin Türkiye’ye diplomatik desteği ve hava desteği Türkiye açısından çok kritiktir. BM ve NATO’nun Türkiye yanında pozisyon belirlemesi bu kurumların itibarı açısından da önemlidir, zira Türkiye’ye yönelik Rusya destekli rejim saldırıları aynı zamanda NATO’nun da itibarını zayıflatmaktadır.

 

Rusya ve Rejimin Amacı

Rusya öncelikle atmış olduğu adımlarla Suriye meselesinin bir siyasi çözümle neticelenmesi projesinin altını oymaktadır. Son altı aydır, Rusya destekli Suriye rejimi tarafından yapılan Soçi Anlaşması’nın altını oyan her girişim, bu durumun en açık göstergesidir. Rusya rejimle son hamleleri ile askeri çözümü dayatmaya çalışmaktadır. Temel olarak Rusya, Türkiye’nin HTŞ ve radikal unsurları tamamen İdlib ve çevresinden çıkarmasını istiyor. Ruslar muhalifler arasında fazla bir ayrım gözetmemekte. Suriye Milli Ordusu gibi ılımlı muhalif unsurların da bölgeden tamamen çıkarılmasını istemekteler. Bu şartlar altında muhaliflerin kontrolündeki bölgelerde siviller açısından koruma kalkanı oluşmamakta. Rejim unsurları girdikleri yerlerde oldukça gaddarca saldırılarda bulunuyorlar ve bu saldırıların bir kısmını da sosyal medya üzerinden paylaşıyorlar. Sivilleri, hatta mezarlıkları ve camileri bile hedef alarak tahrip eden bu saldırılar sivilleri göç ettirmeye yönelik planlı eylemlerdir. Böylesi bir saldırganlık sahadaki muhalifler açısından kabul edilebilir değildir.

Rusya tarafı, Türkiye’nin HTŞ konusundaki taahhütlerini tam olarak yerine getirmediğini öne sürmektedir. HTŞ’ye bağlı unsurlar halen büyük ölçüde İdlib şehir merkezini ve kırsalda bazı mevzileri kontrol etmekte. Rusya ve rejimin ılımlı muhalifleri ve sivilleri hedef alması HTŞ ve daha radikal muhalefetin güçlenmesini sağlıyor. HTŞ ise stratejik olarak sınır hattını boşaltarak rejim ile Türkiye’nin doğrudan karşı karşıya gelmesini istiyor. Bu konuda da kısmen başarılı oldukları söylenebilir. Rusya İdlib ve çevresindeki insani altyapıyı sistemli bir şekilde tahrip ederek sivillerin hedef almakta ve göç dalgasını tetiklemektedir. Daha sonraki aşamada ise bütün bu muhalif unsurlara topyekun saldırmalarını ve Grozni tarzı top yekûn bombardıman ve yıkım ile bir neticeyi alma çabaları sürpriz olmayacaktır.

 

Türkiye’den Taviz Yok

Bölgede sivillerin gidebilecekleri alanlar oldukça daraltılmaktadır. Siviller tek seçenek olarak Türkiye sınırına, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı bölgelerine doğru harekete geçmiş durumdalar. Bu da stratejik olarak Türkiye üzerinde baskı oluşturuyor. Rejime bağlı unsurlar M4-M5 karayollarını ele geçirip o bölgenin güney ve doğusunda kalan muhalifleri Türkiye sınırına daha yakın bölgelere itmek istiyor. Sonuç olarak topraksızlaştırılmış siviller üzerinden hem Türkiye hem de Avrupa ülkeleri üzerinde baskı oluşturmaya çalışacaktır.

Türkiye açısından kritik nokta şu; eğer rejim ve Rusya, M4 ve M5’i tamamen ele geçirirse bundan sonraki durumda siyasi müzakerelere ihtiyaç duymayacaktır ve muhaliflere ve Türkiye’ye taviz vermeyecektir. Yani müzakere masasında taviz vermelerini gerektirecek bir durum olmayacak. Zaten böyle bir durum olduğunda geri kalan bölgeler tamamen Türkiye’ye bağımlı ve kendi ayakları üzerinde durma kapasitelerini kaybetmiş olacakları için müzakerelerde muhatap alınmayacaklardır. Bu muhtemel durum Türkiye’nin ve ılımlı muhaliflerin eğer devam ederse siyasi süreçlerdeki pozisyonlarını çok zayıflatacaktır. Bu da Rusya’nın Suriye sorununu askeri yöntemlerle çözme planını büyük ölçüde başarılı hale getirebilir. Rusya ancak bu seçenek tamamen ihtimal dışı hale gelirse tekrar Türkiye ile siyasi çözüm müzakerelerine dönecektir. Yani Türkiye gözlem noktaları içindeki alanda kontrolü sağlarsa, Rusya tekrar devreye girerek Türkiye ile siyasi müzakerelere oturacaktır. Henüz böylesi bir seçeneği tercih etmemekteler ancak Türkiye’nin sahadaki artan askeri varlığı bu noktaya zorlayabilir.

Rusya’nın son dönemde İdlib’e yönelik tavrı Türkiye tarafında da ciddi bir güven erimesine neden olmuştur. Özellikle 34 askerimizin şehit olması ile neticelenen saldırı, Türkiye’nin Rusya saldırganlığına karşı tavrını daha olumsuz hale getirecektir. En nihayetinde Rusya ve Esed rejiminin son 6 aydır devam ettirdikleri yeni askeri strateji, Türkiye tarafından başarısız hale getirilirse Vladimir Putin tekrar devreye girecektir ancak bu sefer karşısında kendisine daha az güvenen bir muhatap olacaktır.

Rusya’nın Soçi Mutabakatı’nı bu kadar rahat göz ardı edebilmesinin en temel nedeni Türkiye’nin müttefikleri ABD, NATO ve Avrupalı aktörlerin Türkiye’ye destek vermemeleri ve Türkiye’nin özellikle hava savunma sistemine veya yakın hava desteğine sahip olmamasıdır. ABD ve AB, geçtiğimiz dönemde en azından Suriye konusunda Türkiye ile dayanışma içinde olduklarını gösterselerdi, Rusya bu kadar rahat bir şekilde Astana ve Soçi mutabakatlarında uzlaşılan konuları ihlal edemezdi. Suriye’den gelen tehditler üzerinden oluşabilecek bir Türkiye-ABD yakınlaşması, Rusya’nın istemediği bir durumdur ancak son dönemde Türk askerlerini hedef alan saldırgan hamleler ile bu durumun önünü açmaktadır.

Türkiye’nin Rusya’dan beklentisi, rejimin Soçi’de belirlenen gözlem noktalarının gerisine çekilmesi ve sivil bölgelere saldırılara son vermesidir. Rusya’nın ise Suriye krizinin siyasi çözüm ile neticelenmesini istediğine dair sinyaller zayıflamaktadır. Ruslara göre siyasi çözüm askeri olarak sahada elde ettikleri kazanımların siyasi açıdan garanti altına alınmasıdır. Böylesi bir yaklaşım aslında siyasi çözümün mantığı ile de çelişmektedir. Türk askerinin Soçi Anlaşması ile belirlenen bölge içerisinde rejim ve Rusya tarafından defalarca hedef alınması ve Türkiye sınırına mülteci akınının devam etmesi, Türkiye-Rusya ilişkilerindeki olumsuz durumun kalıcı hale gelmesine neden olacaktır. Bu durum ancak liderler arasında yapılabilecek bir anlaşma ve yeniden başlatılacak karşılıklı güven artırıcı adımlarla engellenebilir. Mevcut durumda Rusya kanadı Türkiye’yi terörle yeterince mücadele etmemekle suçlamaktadır ancak rejimin “terörle mücadele” altında yaptığı sivilleri hedef alan saldırılar daha çok radikal grupların işine gelmektedir. Türkiye ile Rusya arasında diplomasi-askeri saha sarkacında seyreden ilişkiler hassas bir dengede ilerlemektedir. Bu dengeyi tamamen bozmak iki tarafın işine de yaramayacaktır ancak son dönemde Türkiye’nin çok sayıda şehit vermesi ile sonuçlanan saldırılar bu dengeyi onarılması güç bir noktaya getirmiştir.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası