Kriter > Ekonomi |

Küresel Ekonomide “Fırtına Bulutları”


Büyük şirketlerin iyice vatansızlaşma, uluslaşsızlaşma sendromu yaşayacakları konuşuluyor. Türkiye de tüm bu küresel riskleri gözeterek 2019’u “ihracat bazlı büyüme” ile yönetmeyi sürdürecek.

Küresel Ekonomide Fırtına Bulutları

Dünya ekonomisi, küresel finans piyasaları 2019’a bir dizi küresel ve bölgesel belirsizlik ve risk başlığıyla girdi. ABD-Çin ve ABD-AB ticaret savaşları, Avrupa Birliği’nin (AB) geleceğini ciddi ölçüde etkilemesinden endişe edilen ve giderek belirsiz bir hal almış olan Brexit süreci ile 2018’den 2019’a devredildi. Ayrıca küresel büyümeye yönelik endişeler, küresel emtia (enerji ve ham madde) fiyatlarındaki dalgalanmalar, küresel enflasyon riski ve bu riske bağlı olarak ABD Merkez Bankası (FED) ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) gibi dünyanın önde gelen merkez bankalarının para politikasını normalleştirme adımlarının dünya ekonomisine olası etkileri bir çırpıda sayılabilecek başlıklar.

Neticede küresel emtia fiyatlarındaki dalgalanmalar da, ticaret savaşlarının sebep olduğu kur savaşları da, ABD dolarının avro, yuan, yen, sterlin gibi önemli para birimleri karşısında değer kazanması da, küresel enflasyon riskine karşı merkez bankalarının attığı ve atabileceği adımlar da, küresel finans piyasalarında hisse senetleri ve tahvillerin değerlerinde ciddi dalgalanmalara ve küresel sermayenin gelişmiş ve önde gelen gelişmekte olan piyasalar arasında mekik dokumasına sebep oluyor. Trump yönetiminin beklenmedik ölçüde sert, küresel ve bölgesel siyasi dengeleri altüst eden çıkışları da, küresel terörün sebep olduğu travma da, küresel piyasalar üzerinde keyifsizlik, belirsizlik ve endişeleri arttırmakta. Bu tablo ise doğrudan küresel büyümeyi ve küresel ticareti etkiliyor.

Öyle ki Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu (IMF), Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) gibi kuruluşların 2019 başından bu yana son dört ayda yenilenen dünya ekonomik görünüm raporları, 2019 ve ötesi için beklenenden daha düşük büyüme oranı ihtimallerini öne çıkarıyor. Sadece ABD’nin tetiklediği küresel ticaret savaşlarının dünya ekonomisinin büyüme performansını 0,3-0,5 puan arasında olumsuz yönde etkilemesinden endişe edilmekte. Endişelerin bütünü, merkez bankalarının tutumlarındaki belirsizliğe bağlı olarak, küresel likidite, yani gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomiler arasındaki sermaye hareketlerine de bir zayıflama getirmekte. Bu da bilhassa gelişmekte olan ülkelerin yatırımlarını sürdürebilmeleri adına dünya ekonomisinden gerekli kaynağı bulabilmeleri adına manevra alanlarını kısıtlıyor.

 

“Fırtına” Uyarısı

IMF Başkanı Christine Lagarde küresel ekonominin beklentilerin üstünde bir hızla yavaşladığına dikkat çekerek “fırtına” uyarısında bulunmakta. Fırtınaya sebep olacak elektrik yüklü dört bulutu ilki ABD’nin tetiklediği ticari gerginlikler ve ek gümrük vergileri artırımıdır. İkinci fırtına bulutunun küresel finansal sıkılaşma, buna karşılık devletlerin ve özel şirketlerin artan borç yüküdür. Üçüncü bulutu Brexit sürecinin sebep olduğu belirsizlik oluşturmaktadır. Son fırtına bulutu ise Çin ekonomisindeki hissedilen gerilemedir. Lagarde havada çok fazla bulut olduğunda fırtınanın çıkması için gereken tek şeyin yıldırım olduğunu hatırlatıyor.

IMF, Nisan başında paylaştığı son dünya ekonomik görünüm raporunda, ekonomik aktivitedeki azalış ve artan riskler nedeniyle küresel büyüme tahminini 2019 için –önceki analizinde yüzde 3,7’den yüzde 3,5’e çekmiş olmasına rağmen– yüzde 3,3’e düşürdü. Hatta Nisan raporuna “Büyümede yavaşlama, kırılgan büyüme” başlığı daha atıldı. Dünya genelinde tüketici güveninin nasıl seyrettiği, imalat sanayiindeki üretim eğilimleri, Çin’de gölge bankacılığının önlenmesi adına hayata geçirilen düzenlemelerin etkisi, AB cephesindeki pek çok başlık, küresel petrol fiyatlarındaki dalgalanma, tüm başlıklar mercek altında. 

Bu noktada küresel ekonomik büyümenin bu yılın ikinci yarısında Çin’deki teşvik politikası ve küresel piyasa algılarındaki son gelişmelerin de etkisiyle toparlanması umut ediliyor. Ayrıca bu yılın ikinci yarısında gelişen ekonomilerde bilhassa Türkiye ve Arjantin’deki kademeli dengelenmenin gelişmekte olan ekonomilerin performansına olumlu yönde yansıması bekleniyor. Nitekim gelişmekte olan piyasa ve ekonomiler için bilhassa 2019’un ikinci yarısında daha belirgin olarak gözlenecek olan iyileşme ve büyümedeki ivme artışının bilhassa 2020’de dünya ekonomisinin büyüme performansına 2019’a göre 0,1-0,3 oranında artırıcı yönde yansıması öngörülüyor.

Uluslararası kurum raporları küresel ekonomik büyümenin, küresel ticaret anlaşmazlıklarının çözümlenmesi durumunda yukarı yönlü değişebileceğine işaret ederken gelişmiş ekonomilere ilişkin ekonomik büyüme tahmini 2019 için yüzde 2 seviyesinden yüzde 1,8’e çekiyor. Ayrıca 2020 için yüzde 1,7 ile sabit tutulmaktadır. ABD ekonomisine ilişkin büyüme tahmininin 2019 için yüzde 2,5 seviyesinden yüzde 2,3’e ve 2020 için de yüzde 1,8’den yüzde 1,9’a değiştiği görülmektedir. Avro Bölgesi’nin büyüme tahmini 2019 için yüzde 1,6’dan yüzde 1,3’e, 2020 için yüzde 1,7’den yüzde 1,5’e revize edilirken Almanya için büyüme beklentisi de 2019 için yüzde 1,3’ten yüzde 0,8’e, 2020 için yüzde 1,6’dan yüzde 1,4’e düşürülmüş durumdadır. Gelişmekte olan ekonomilere ilişkin büyüme tahminleri ise 2019 için yüzde 4,5 seviyesinden yüzde 4,4’e ve 2020 için de yüzde 4,9’dan yüzde 4,8’e çekilmiş durumda.

 

2019 Riskleri

Dünyanın saygın düşünce kuruluşları, tanınmış ekonomi ve siyaset uzmanları bu yıl için küresel ekonomi politiğin yakın ve orta vadeli geleceğini etkileyecek beş temel riske odaklanmış durumdalar: Birinci risk ABD ile Çin arasında tırmanacağına kesin gözüyle bakılan “ticaret savaşı”. Bilhassa bu savaşın tırmanmasının sebep olacağı küresel ticarette yarılmanın yeni bir ekonomi politik düzenin habercisi olduğu ifade ediliyor. ABD ile Çin arasındaki gerginlik bir cephede dünyanın “çok kutuplu” bir sürece yöneldiği yorumlarına sebep olurken bir başka cephede “kutupsuzlaşma”, “manyetiksizleşme” olarak öngörülmekte. ABD’nin Çin politikasının kalıcı hale geleceği ve ülkelerin artık küresel ticaretin bu iki güç merkezi arasındaki gerginliğe dayalı olarak şekilleneceğini kabullenmeleri gerektiği önemli bir tespit.

İkinci temel küresel risk kişisel verilerin geleceği ve gizliliği. “Veri madenciliği” ve “büyük veri” üzerinden yeniden şekillenen, dijitalleşen yerel ve küresel ticarette, Çin’in aşırı veri kontrolü, AB’nin aşırı veri gizliliği ve ABD’nin veriyi ticarileştirme eğilimleri arasında ciddi bir çatışma bekleniyor. Bu çatışma da siber saldırı ve siber güvenlik konularını 2019’da daha da öne çıkaracak.

Üçüncü küresel temel risk Trump’ın ABD siyasetinde sebep olduğu tıkanma. Cumhuriyetçiler ile Demokratlar arasında Kongrede tırmanan gerginlik ABD ekonomisinin ihtiyaç duyduğu karar ve reformları geciktirdiği gibi, Trump’ın sebep olduğu travma küresel ekonomi politik açısından “belirsizliği” ve “karmaşa”yı daha da tırmandıracak.

Dördüncü küresel temel risk ise küresel terör tehdidinin de ötesinde olağanüstü doğal afetlerin sebep olacağı devasa insan kaybı ve ekonomik tahribat olarak tanımlanıyor. Devasa orman yangınları, sel baskınları, fırtına ve kuraklığın üretim, ticaret, ulaştırma, lojistik başta olmak üzere küresel ekonomiye vereceği zararın 2019’da yeni bir rekora ulaşmasından endişe edilmekte.

Beşinci ve son küresel temel risk ise ABD, Fransa gibi ülkelerin kendi uluslar üstü şirketleri üzerinde ciddi manada artıracakları “korumacılık” ve “ülkeye geri dönme” baskısıdır. Bu nedenle bu tür şirketlerin iyice vatansızlaşma, ulussuzlaşma (nationless) sendromu yaşayacakları konuşuluyor. Türkiye de tüm bu küresel riskleri gözeterek 2019’u “ihracat bazlı büyüme” ile yönetmeyi sürdürecek.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası