Kriter > Dış Politika |

ABD-İran Gerginliğinde Yeni Safha: Orduların Terör Örgütü İlan Edilmesi


22 Nisan’da ABD’nin açıkladığı ve 2 Mayıs itibarıyla hiçbir ülkeye İran’dan petrol alımı konusunda muafiyet sağlanmayacağına ilişkin karara karşılık İran’ın Hürmüz Boğazı’nı kapatma ihtimali bulunmaktadır.

ABD-İran Gerginliğinde Yeni Safha Orduların Terör Örgütü İlan Edilmesi
İran Ordusu, Tahran, 18 Nisan 2014

ABD Dışişleri Bakanlığı 8 Nisan’da İran’ın resmi ordularından biri olan Devrim Muhafızları Ordusunu (DMO) Yabancı Terör Örgütleri listesine aldığını açıkladı. Karar 15 Nisan itibarıyla yürürlüğe girdi. İran da misilleme olarak ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığını (CENTCOM) terör örgütü olarak kabul ettiğini açıkladı. Karar İran İslami Şura Meclisi tarafından da onaylandı. Böylelikle modern tarihte ilk kez egemen devletler birbirlerinin resmi ordularını terör örgütü olarak sınıflandırıp dolaylı yoldan birbirlerine savaş ilan etmiş oldular. Elbette uluslararası hukuk açısından örneği olmayan bu kararlar siyasi ve askeri boyutları açısından kritik öneme sahiptir ve tartışılmayı hak etmektedir.

ABD’nin İran devletini terörle ilişkilendirmesi yeni bir gelişme değildir. 1984’te İran, ABD tarafından “teröre destek veren devlet” olarak ilan edilmiştir. Bunun yanında ABD daha önce DMO’yu da çeşitli sebeplerden yaptırım kapsamına almış ve terör örgütü olarak sınıflandırmıştır. 2007’de İran’ın balistik füze programından dolayı yaptırımların hedefi olan DMO daha sonra da terör örgütlerine destek vermek, insan haklarını ihlal etmek ve İran’ın nükleer silah elde etmeye matuf olduğu iddia edilen faaliyetlerinde yer almak gibi suçlamalardan ötürü yaptırım listesine alınmıştır. DMO’nun bölgesel operasyonlarını yürüten Kudüs Gücü 2007’de ABD Hazine Bakanlığı tarafından Taliban, Hizbullah, İslami Cihat ve Hamas ile olan bağlantılarından dolayı “terörizme destek verdiği” gerekçesiyle 13.224 numaralı başkanlık emri kapsamında yaptırıma tabi tutulmuştur. 2017’de yine Hazine Bakanlığı bu kez DMO’yu Kudüs Gücü ile olan ilişkisinden dolayı “küresel terör örgütü” olarak sınıflandırarak “teröre destek” suçlamasından “terör örgütü” suçlamasına geçiş yapmıştır.

 

Maksimum Baskı

ABD, DMO’yu daha önce de terör örgütü olarak listelediğine göre bu yeni kararın ne yenilik getirdiği tartışılabilir. Burada dikkat edilmesi gereken husus yeni sınıflandırmanın öncekilerin aksine Hazine Bakanlığı değil Dışişleri Bakanlığı tarafından yapıldığıdır. Böylelikle ABD kendisiyle teritoryal bağlantısı olsun veya olmasın küresel ölçekte DMO ile bağlantılı tüm entiteleri hukuki sorumluluğa tabi tutmaktadır. Dolayısıyla bu kararın üçüncü tarafları ciddi şekilde ilgilendiren bir yönü bulunmaktadır. Örneğin DMO’ya bağlı şirketlerle ticaret yapan her şirket “teröre destek verme” kapsamında değerlendirilebilecektir. DMO, İran ekonomisinin içerisinde asli bir unsuru teşkil ettiğinden bundan sonra Avrupalı şirketlerin İran ile ticaret yapmaktan imtina etmeleri muhtemeldir. Avrupa Birliği’nin (AB) karar karşısında şu ana kadar sessiz kalması İran’ı bu açıdan zorlu günlerin beklediğini göstermektedir.

Buna ek olarak kararı İran’a karşı ABD’nin “maksimum baskı” siyaseti çerçevesinde değerlendirmek yerinde olacaktır. ABD, Başkan Trump’ın göreve başladığı günden bu yana İran’ı her alanda sıkıştırmaya ve terbiye etmeye çalışmaktadır. Trump Mayıs 2018’de ABD’yi nükleer anlaşmadan çektiğini açıklamış, Ağustos ve Kasım’da da İran’ı ekonomik olarak zor durumda bırakmayı hedeflediği yaptırım paketlerini devreye sokmuştur. Aynı doğrultuda İran’a yakınlığıyla bilinen Irak’taki Nuceba Hareketi de Mart 2019’da ABD tarafından terör örgütleri listesine alınmış ve böylece İran’ın Irak üzerindeki nüfuzu azaltılmaya çalışılmıştır.

Yine İngiltere’nin Şubat’ta Lübnan’daki Hizbullah’ın yalnızca askeri değil siyasi kanadını da terör örgütü olarak kabul etmesi Lübnan üzerinde de işlerin İran için iyi gitmediğini göstermektedir. İngiltere’nin bu kararının ardından ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo Lübnan’a ziyarette bulunmuş ve yapmış olduğu temaslarda Lübnan devleti üzerindeki Hizbullah etkisini azaltmaya dönük formül arayışlarını tartışmaya açmıştır. Lübnan devleti Pompeo’nun Hizbullah karşıtı mesajlarına destek vermese de ABD’nin Golan Tepeleri’ni İsrail’in egemenlik alanı olarak tanıması Hizbullah’ı ve dolayısıyla İran’ı zayıflatacak bir gelişmedir. Bütün bunlara ek olarak ABD’li yetkililer İran’ın terör örgütü olarak kabul ettiği Halkın Mücahitleri Örgütü’ne olan desteklerini de gizlememektedir. Son DMO kararıyla ABD’nin “maksimum baskı” stratejisi daha da güçlü bir şekilde yürütülecektir.

 

Devrim Muhafızları

DMO 1979’daki İran İslam Devrimi’nin hemen ardından devrimin lideri Ayetullah Humeyni’nin emriyle kurulmuş olan İslami ve ideolojik formasyonu yüksek bir ordudur. DMO’nun kuruluş sebebi Şah döneminden bakiye nizami ordunun seküler dünya görüşünü benimsemesi ve güvenilmez bulunmasıdır. Devrimin değerlerini ve İslami yapıyı koruma amacıyla kurulan DMO özellikle İran-Irak Savaşı’ndaki rolü ve Besic adı verilen paramiliter güçlerinin sergilediği başarılarla itibar kazanmıştır. Nizami ordunun sahip olduğu tüm güçlere (kara, hava, deniz) kendisi de sahip olan DMO zamanla onu gölgede bırakmış ve salt askeri gücünün yanında ekonomik ve siyasi güç de elde etmiştir. İran içerisindeki en güçlü istihbarat yapılanması DMO’nun kendi istihbarat örgütüdür. DMO muvazzaf subaylar ve mecburi askerlik hizmetini gerçekleştiren İranlı erkeklerden müteşekkildir. Bunun yanında Besic adı verilen gönüllü güçlerinin sayılarının 3 milyonu bulduğu iddia edilmektedir. Besic’in her üyesi silah kullanma kapasitesine sahip olmasa da DMO’nun sosyal sermayesini oluşturduğundan bu sayı önemlidir. DMO, Haşimi Rafsancani’nin cumhurbaşkanlığı döneminde başlatılan özelleştirme hamlesiyle pek çok şirketi satın alarak ekonomik güce kavuşmuş ve özellikle Mahmud Ahmedinejad’ın cumhurbaşkanlığı döneminde de siyasete olan dehaletini artırmıştır.

Bugün DMO pek çok farklı alanda yatırımı ve iştiraki bulunan dev bir komplekse dönüşmüş durumdadır. Örneğin DMO’nun sahibi olduğu Hatemü’l Enbiya şirketinin enerji, inşaat, otomotiv ve petrokimya sektörlerinde milyarlarca dolarlık yatırımı bulunmaktadır. Bu şirket tam zamanlı ve sözleşme usulü çalışanlarıyla birlikte sayıları milyonu bulan bir iş gücüne sahiptir. DMO’nun kendisinin sahip olduğu ya da bağlantılı şirketleri üzerinden İran ekonomisinin yüzde 20’sini kontrol ettiği tahmin edilmektedir. Yine bazı tahminlere göre değişkenlik arz etse de 8-11 milyon arası insanın bu karardan doğrudan etkileneceği düşünülmektedir. DMO sahip olduğu şirketlerin yanı sıra medya alanında da söz sahibidir. DMO’ya ait gazete, haber ajansı ve haber web siteleri bulunmaktadır. DMO sahip olduğu üniversite ve kültür merkezleriyle entelektüel dünyada da kontrol sahibidir. Mahalle teşkilatları ve pek çok kurumlardaki temsilcilikleri sayesinde de sosyal sermayesini güçlendirmektedir. DMO’nun sahibi olduğu bankalar bulunmakta ve finans alanında da varlık göstermektedir.

İran’ın bölgesel siyaseti de büyük oranda DMO tarafından belirlenmektedir. Kasım Süleymani’nin komuta ettiği Kudüs Gücü, DMO çatısı altında faaliyet göstermekte ve İran’ın sınır ötesi operasyonlarını yürütmektedir. Afganistan ve Pakistan’dan gelip Suriye’de savaşan Şii savaşçılar Kudüs Gücü tarafından koordine edilmektedir. Aynı zamanda Irak’taki Haşdi Şabi ordusu üzerinde de Kudüs Gücü’nün ağırlığı bulunmaktadır. Hizbullah, Hamas, Taliban ve İslami Cihat başta olmak üzere bölgedeki diğer silahlı örgütlerle İran’ın ilişkilerini düzenleyen de büyük oranda Kudüs Gücü’dür. Kudüs Gücü’nün İran’ın bölgesel dış siyasetindeki ağırlığı o kadar yüksektir ki bu durum zaman zaman İran içerisindeki diğer dış politika karar alıcılarının tepkisini beraberinde getirmektedir. Örneğin Şubat’ta Suriye rejiminin lideri Beşar Esed’in Tahran’a gerçekleştirmiş olduğu ziyaretten Cevad Zarif’in haberdar edilmemesi fakat Kasım Süleymani’nin ziyaret sırasında huzurda bulunması Zarif’in tepkisi ve istifasıyla sonuçlanmıştır. İstifa Cumhurbaşkanı Ruhani tarafından kabul edilmemiş ve Zarif görevine devam etmiş olsa da DMO’nun dış siyasetteki gücünü göstermesi açısından bu olay çarpıcı bir örnektir.

 

Kararın Etkileri

Askeri, ekonomik ve siyasi açıdan bu derece güçlü, devlet ve toplumla bütünleşmiş bir yapıyı terör örgütü ilan etmek aslında İran’ı ayrım yapmadan bir bütün olarak hedefe koymak anlamına gelmektedir. Dolayısıyla bu kararın çok ciddi sonuçları olacaktır. Kararın en etkili muhtemel sonucu ise İran ve ABD askeri güçleri arasında yaşanabilecek bir askeri çatışmadır. Özellikle Basra Körfezi’nde bulunan ABD ve İran savaş gemileri arasında bir çatışma riski yüksektir. Bunun yanında 22 Nisan’da ABD’nin açıkladığı 2 Mayıs itibarıyla hiçbir ülkeye İran’dan petrol alımı konusunda muafiyet sağlanmayacağına ilişkin karara karşılık Tahran yönetiminin Hürmüz Boğazı’nı kapatması ihtimali bulunmaktadır. Basra Körfezi dışında Irak, Suriye, Afganistan, Yemen ve Lübnan’da da İranlı ve ABD’li kuvvetler arasında askeri çatışma riski de vardır. Böyle bir senaryonun hayata geçmesi durumunda daha geniş ölçekli ve diğer aktörlerin de dahil olacağı bir bölgesel savaşın yaşanması riski söz konusudur.

Sonuç olarak karar sonrası İran’ı siyasi, ekonomik, askeri ve diplomatik açıdan zor bir dönemin beklediği söylenebilir. Dış ticaret faaliyetlerinde hatırı sayılır bir azalma yaşanması muhtemeldir. Ek olarak AB de İran’ı ABD’ye karşı daha fazla destekleyebilecek gibi görünmemektedir. Washington’ın kararının üçüncü tarafları ilgilendiren yönü Tahran’ın daha fazla izole edileceği anlamını taşımaktadır. Askeri bir çatışma ihtimalinde ise yalnızca İran’ı değil bölgeyi de içine alacak bir kriz alanının oluşması kaçınılmaz gibi durmaktadır. Son olarak karşılıklı tansiyonun yükseltilmesi siyasetinin iki tarafın da şahinlerini güçlendireceğini öngörmek zor değildir. Bu anlamda İran’da reformistler sertlik yanlısı muhafazakarlara karşı zayıf durumda kalacaktır. Bu gelişme de İran’ın 2013’te Ruhani’nin cumhurbaşkanlığı ile başlayan yumuşama ve açılım siyasetini olumsuz etkileyecektir. Bütün bu gelişmeler yalnızca Washington-Tahran ilişkilerini bozmamakta, bölgede ülkeler arası ilişkilerin diplomasi, müzakere ve hukukun geçerli olacağı bir temelde kurulmasını ertelemekte ve istikrarsızlığı beslemektedir.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası