Kriter > Siyaset |

Siyasette Ne Oldu Ne Yaşanacak?


2019’dan bugüne erken seçim tartışmaları hiç gündemden düşmedi. İktidarda olan ittifak partileri seçimlerin zamanında yapılacağını sürekli vurgulasalar da, muhalefet erken seçimin teknik olarak zor olduğunu bildiği halde, bir taktik ve strateji olarak gündemi sürekli bu tartışma ile meşgul etti. Erken seçim tartışmasının muhalefet açısından taktiksel yönü, Millet İttifakı’nın birlikteliğini her an seçim olabilir teyakkuzu ile diri tutmak, ittifak içi muhtemel ayrışmaları önlemek ve söylem birliğini devam ettirmek üzerine bina edilmişti.

Siyasette Ne Oldu Ne Yaşanacak
(Murat Çetinmühürdar/TCCB-AA, 10 Ocak 2021)

2021, hem Türkiye hem de dünya için zorlu bir yıldı. En büyük zorluk, Covid-19 salgınının hala kontrol altına alınamamasıydı. Halbuki 2021’e girerken dünya, aşının bulunmasından dolayı umutluydu. Aşı, kuşkusuz salgınla ilgili nispeten bir rahatlamayı ortaya çıkarsa da -2021’in son günlerinde ortaya çıkan Omicron varyantından dolayı- ülkelerin yeniden kapanmayı tartışıyor olması, tünelin ucunda ışığın hala görünmediğinin işareti. Salgında maalesef günlük ölüm sayıları hiç de az değil. Salgın başladığında, ortaya çıkan belirsizliklerle ilgili ileriye dönük ortaya konulan senaryoların bazıları ise hızla gerçekleşiyor. Pandeminin ekonomik, toplumsal ve siyasal sonuçları ile devletler ve toplumlar ciddi şekilde yüzleşmeye başladı.

Salgının ilk döneminde, ortaya çıkan küresel tehdidin; radikal bir değişim ortaya koyacağı için tarihsel bir kırılma anının yaşanacağını iddia edenlerle, bir dönüşüm yaşansa da paradigmatik bir değişimin söz konusu olmayacağını savunan görüşler arasında, insanlık gelecekte ne olacağını kestirmeye çalışıyordu. Bu iki yaklaşım tarzından farklı olarak dönüşüm-değişim meselesine kuşku ile yaklaşanlar ise mevcut sistemin krizlerden beslenerek yoluna devam edeceğini öngörüyorlardı.

Şu anda belirsizlik geçmiş değil. Ancak pandeminin sağlık, ekonomi, eğitim, ulaşım, tedarik zinciri, dijitalleşme, etkin yönetim, güvenilir siyasi liderlik, iyi işleyen bir bürokrasi ve düzgün ve güvenilir yürütülen iletişim becerileri gibi birçok başlıkta test edilme süreci devam ediyor. Salgının ilk döneminde dile getirilen karamsar öngörüler ise gerçekleşiyor. Tedarik zincirindeki sorunlar, tüm dünyayı etkilemiş durumda. Batı ülkeleri son 40-50 yıllık tarihlerinde görülmemiş düzeyde enflasyon artışlarıyla karşı karşıyalar. Ulusal siyasetlerin yön ve yönelimi ile ilgili tartışmalar da sürüyor. Kriz süreçlerinde iyi sınav veren yönetimlerin mahiyeti, farklı başlıklar üzerinden analiz ediliyor. Hangi liderlik türünün ve yönetim şeklinin kriz yönetme beceresinin daha iyi olduğuna dair epeyce karşılaştırmalı çalışma yapıldı.

 

Kriz Çözme Bağışıklığı

Pandemi ile yaşama deneyiminin tam iki yılını geride bıraktık. Pandeminin olumsuz sonuçlarından, tüm dünya gibi, Türkiye de etkilendi. Ancak, benzer gelişmişlik düzeyine sahip olan ülkelerle karşılaştırıldığında, Türkiye süreci daha iyi yönetti. AK Parti iktidarlarının kriz çözme bağışıklığını kazanmış olması bir avantaj olarak öne çıktı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 28 Mayıs 2020’de salgının ilk dalgasının ardından normalleşme adımlarını açıklarken konuşmasının bir yerinde şöyle bir hususu dile getirmişti: “İnşallah daha önce İkinci Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş sonrası yapılan hataları tekrarlamayacak, ülkemizin önüne gelen fırsatı değerlendirmeye çalışacağız.” Erdoğan bu açıklamayı, salgın sonrası küresel sistemin siyasi ve ekonomik olarak yeniden yapılanacağı beklentisi üzerinden yapmıştı. 2021’de Erdoğan’ın ekonomik sorunları aşmaya dönük açıkladığı yeni ekonomi programında, “Ekonomi politikasında tarihi bir değişim başlattık. Bu değişim de yeni başlamamıştır, uzunca bir süredir devam etmektedir. Yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla ülkeyi büyütme temelli bir ekonomi politikasına yönelik” sözleri, tam da salgın sonrası küresel sistemde oluşan fırsat alanlarını avantaja çevirme adımının somut bir yansıması olarak görülebilir.

Bu genel girişin ardından, bu metinde 2021’in Türkiye siyaseti açısından bir değerlendirmesini ve 2022’de de nasıl şekilleneceğine dair öngörülerde bulunmaya çalışacağım. 2021’in tamamlanmasıyla AK Parti 19 yıllık iktidarını da geride bıraktı. Türkiye 3 yıldır başkanlık sistemi ile yönetiliyor. 2023 seçimlerine bir buçuk yıldan az bir süre var. İttifaklar siyasi alanı şekillendirmiş durumda. Cumhur İttifakı stratejik, Millet İttifakı ise taktiksel birlikteliğini sürdürüyor.

Geride bıraktığımız yıl içinde siyasi alanda karşımızda şöyle bir tablo vardı. 2019’dan bugüne erken seçim tartışmaları hiç gündemden düşmedi. İktidarda olan ittifak partileri seçimlerin zamanında yapılacağını sürekli vurgulasalar da, muhalefet partileri erken seçimin teknik olarak zor olduğunu bildikleri halde, bir taktik ve strateji olarak gündemi sürekli bu tartışma ile meşgul ettiler. Erken seçim tartışmasının muhalefet açısından taktiksel yönü, Millet İttifakı’nın birlikteliğini her an seçim olabilir teyakkuzu ile diri tutmak, ittifak içi muhtemel ayrışmaları önlemek ve söylem birliğini devam ettirmek üzerine bina edilmişti. İlaveten, erken seçim sürekli gündemde tutulduğunda, bürokrasinin seçim konumuna geçerek iş yapmasının yavaşlatılması, yatırım ve ekonomi ile ilgili kararların ertelenmesi, uluslararası toplumun Türkiye ajandasına her an seçim olabilir algısının yerleştirilmesi gibi amaçlarla, hükümetin icraatlarını olumsuz etkileyecek bir siyasal atmosfer oluşturulmaya çalışıldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile MHP lideri Bahçeli
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile MHP lideri Bahçeli Beştepe’de bir araya geldi. (Murat Kula/AA, 25 Ekim 2021)

 

Cumhur İttifakı Sınamalardan Başarı ile Geçti

Cumhur İttifakı’nı oluşturan AK Parti, MHP ve BBP arasında geçtiğimiz yıl içinde herhangi bir ayrışma olmadığı gibi aksine bu partiler, uyumu ve ittifakı derinleştiren bir siyaset izlediler. Muhalefet kesimleri, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin her an ittifakı bozabilecek bir hamlede bulunabileceğini özellikle kritik meselelerin gündemde olduğu dönemde köpürterek dile getirseler de hem Erdoğan hem de Bahçeli ittifakın geleceğinin her şeyden önemli olduğunu söz ve fiilleriyle gösterdiler. Örneğin, Devlet Bahçeli’nin “ittifak içinde bulunsa da MHP’nin iktidar ortağı değil, muhalefet olduğunu” söylemesi, muhalefeti destekleyen çevreler tarafından heyecanlı yorumlarla, parçalanmaya gidişin bir işareti olarak yorumlandı. Ancak, Bahçeli’nin, “Şunu herkes bilmelidir ki hükümet değilsek de hükümete bakan vermemiş olsak da Cumhur İttifakı’nın sevabına da günahına da ortağız, anca beraberiz kanca beraber olacağız. Bilhassa söylemek isterim ki Cumhur İttifakı’nda çatlak, patlak olmaz ama ittifakımızı hazmedemeyip çatır çatır çatlayanların varlığı ise her türlü izahtan varestedir” açıklaması, muhalefetin beklentilerinin tekrar karamsarlıkla sonuçlanmasını beraberinde getirdi. Bahçeli ve Erdoğan yıl içindeki kritik kararların öncesinde yüz yüze görüşerek ittifakın selametini öncelediler. Sadece 2021 içinde 3’ü Devlet Bahçeli’nin konutunda olmak üzere 8 kez görüştüler. Birçok etkinlik ve programa da birlikte katıldılar.

 

AK Parti Hala Alternatifsiz

İktidar-muhalefet ilişkileri ve toplumun partilere yön ve yönelimi açısından siyasete bakıldığında, AK Parti hala en yakın rakibi olan CHP ile arasındaki toplumsal destek makasını korumayı sürdürdü. Yıl içinde anket şirketlerinin muhalefetin oyunu artırdığına yönelik özellikle kamuoyunu şekillendirmeye dönük anket sonuçları da bu gerçekliği perdeleyemedi. İktidarın oy oranının düştüğüne dair iddiaların, muhalefetin oylarında artış olduğuna dair somut veri ile desteklenememesi, “kararsız seçmen” tartışmaları ile geçiştirilmeye çalışıldı. Muhalefete yakın anket şirketleri dahi CHP’nin oy oranının bir türlü yükselmediğinden şikayetçi oldular. Özellikle ekonomi ile sorunların olduğu dönemlerde bile endişeli seçmenler, muhalefet partilerine yönelmek yerine “sorunları yine ancak ve ancak Erdoğan çözebilir” yaklaşımıyla pozisyon alarak kenarda beklemeyi tercih etti.

Seçmen açısından Erdoğan ve AK Parti’nin sınanmış ve test edilmiş bir hikayesi var. Sorun ve krizlerle karşılaşsa da AK Parti ve Erdoğan’ı konjonktürel gelişmelerle değil, 19 yıllık hizmet ve icraat siyaseti üzerinden değerlendiriyor. 15 kez görev onayı almış bir parti olarak iktidara yaklaşıyor, Erdoğan’ın kriz çözme becerisine güveniyor. Toplumun çok geniş kesimleri, Erdoğan’ın kritik dönemlerde risk aldığını, 15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişiminde olduğu gibi gerektiğinde hayatını ortaya koyabildiğini, mücadele ve reform siyasetini birlikte yürütebildiğini, sosyolojik dönüşüme göre siyasetini ve kadrolarını yenileyebildiğini birçok kez deneyimleyerek görmüş durumda. Erdoğan’ın ulusal ve küresel mücadelesinde sahicilikten taviz vermemesi, söylediğini yapan ve sözünde duran bir lider olarak görülmesi, seçmendeki desteğinin bu kadar süre aşınmadan devam etmesiyle sonuçlanıyor.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar ile CHP genel merkezinde görüştü. (Alp Eren Kaya/CHP-AA, 28 Aralık 2021)

 

Muhalefet İçin Kayıp Yıl

Muhalefet açısından 2021 değerlendirildiğinde, öne çıkarılacak en önemli başlık ne ittifak olarak ne de partiler düzeyinde Türkiye’nin geleceğine yönelik somut, sahici, ayakları yere basan ve toplumu ikna edebilecek bir siyasetin bir türlü üretilemiyor oluşudur. Muhalif siyasal alanda, en azından geçmişte durdukları yer açısından ideolojik ve kimlik olarak birbirinden farklı birçok parti var. Bu partiler, iktidar karşıtlığında bir ve beraber olabilmek için, parti kimliklerini ve dünya görüşlerini şimdilik sümen altı etmeye yönelik özel bir çaba sarf ediyorlar. Böyle olduğu için de Türkiye’nin iç ve dış politikasına yönelik olarak somut siyaset üretemiyorlar. Söylem birlikteliğine zarar gelmemesi için, kimliksizleşmeyi bir siyaset yapma biçimi olarak önceliyorlar. Bundan dolayı seçmenin büyük çoğunluğu, muhalif siyasal alanda ne işlev gördüğünü tam kestiremedikleri, farklı adlar ve genel başkanlarla kamuoyunun önüne çıkan yarım düzine parti görüyor.

Bu partiler yıl içinde düzenli aralıklarla ve karşılıklı olarak birbirlerini ziyaret ettiler. Ziyaretlerinin ardından genelde “erken seçim istiyoruz”, “eski parlamenter sisteme döneceğiz” ve “Erdoğan gitsin de nasıl giderse gitsin”den öteye giden bir açıklama yapamadılar. Aslında bu ziyaretlerin amacının, Türkiye’nin sahici meseleleri ile ilgili olmadığını, böylece her seferinde göstermiş oldular. Karşılıklı ziyaretlerin en önemli amacının seçmen tabanlarını bu birlikteliğe alıştırma amacına matuf olduğunu bu bağlamda analiz etmeye gerek bile yok.

 

Siyasi Alanı Önemsizleştirme Siyaseti

CHP öncülüğündeki Millet İttifakı’nın bu yıl içinde de en önemli iki gündem başlığı, muhalefetin 2023 seçimlerinde ortak çatı adayının kim olacağı meselesi ve güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçilmesi gerektiği söylemiydi. 2019 seçimlerinden itibaren bu güne kadar Millet İttifakı partileri, kimi aday gösterebileceklerini sırasıyla şu minvalde tartıştılar: a) İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in “pekala aday olabileceği”, b) “Akşener aday oluyorsa bizim genel başkanımızın neyi eksik Kılıçdaroğlu da aday olabilir”, c) “öyleyse her partinin ilk turda genel başkanlarının aday olabileceği”, d) “parti başkanları fedakarlık yapsın” bu durumda Ankara ve İstanbul büyükşehir belediye başkanlarından birinin aday gösterilmesi gerektiği, e) “nefsine hakim olan birinin cumhurbaşkanı olması lazım”, f) “Ablam bana ‘Ekrem Kardeşimin yüzünde Rabbi Yessir gördüm’ dedi”, dolayısıyla Ekrem İmamoğlu’nun öne çıkması, g) tekrar CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına yatırım, h) “Herkes idealist davranmalı. Nefis zamanı değil. Kazanacak bir aday belirlemeliyiz”, ı) “İstanbul ve Ankara’nın yönetimini bırakamayız. Cumhurbaşkanı devlet deneyimi olan bir kişi olmalı”, i) tüm bu tartışma başlıklarının her birine HDP’nin, “bizi dikkate almadan aday belirleyemezsiniz” açıklamasını da eklemek gerek. j) Ayrıca Ali Babacan ve Abdullah Gül’ün adaylığının da düşünülmesi gerektiğini zaman zaman dile getiren ya da ima eden Temel Karamollaoğlu’nun açıklamaları da bu bahse dahil.

Muhalefet, çatı adaylık konusunda şu ana kadar anlaşamadı. Aslında anlaşmaları da öyle kolay değil. Kendi aralarında alttan alta yürüyen sert bir mücadele var. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener “ben başbakan olacağım” diyerek fedakarlık görüntüsü verse de aslında partisini Millet İttifakı içerisinde öne çıkarmaya çalışıyor. Özellikle 2023 milletvekili seçimleri için CHP tabanından oy almaya dönük bir siyaset izliyor. Kendi tabanının bir kısmının Ali Babacan’ın partisine gitme ihtimalini önlemeye çalışıyor. Oy oranını artırdığında hem çatı adaylık belirleme sürecinde hem de 2023 sonrası muhalefet içinde elinin güçlenmesine yatırım yapıyor.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'i parti genel merkezinde ziyaret etmiş, baş başa görüşmenin ardından Babacan ve Akşener ortak basın toplantısı düzenlemişti. (Erçin Ertürk/AA, 4 Şubat 2021)

 

Kemal Kılıçdaroğlu, yerel seçimlerde muhalefetin oyun kurucusunun kendisinin olduğunu varsayarak, çatı adayın belirlenmesi konusunda da bu misyonunu devam ettirmek istiyor. Dolayısıyla da, kendi partisinin geleceğinden daha çok Millet İttifakı’nı düşünüyor. Bu bağlamda zaman zaman CHP çevrelerinden “ittifak uğruna partiyi feda ettiği” eleştirilerine muhatap oluyor. Kılıçdaroğlu, bütün enerjisini sadece Millet İttifakı’nı 2023’e kadar taşımaya hasrettiği için, ülkenin sahici meseleleri ile ilgili somut siyaset üretmeye vakit ayırmıyor. Böyle olduğu için de dış politika meseleleri başta olmak üzere birçok konuda gelgitler yaşayarak çelişkili bir siyasal pozisyona düşüyor.

Millet İttifakı’nın diğer önemli gündem başlığı olan güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüş konusu da yıl içinde özellikle öne çıkarıldı. Ortak bir söylem kurmanın zor olduğunun farkında oldukları için, ittifak bileşenlerini bir arada tutmanın en kolay yolu, eski sisteme dönüş konusunda birliktelik görüntüsünün verilmesiydi. Yıl içinde İYİ Parti, Deva ve Gelecek partileri bu konudaki görüşlerini rapor olarak kamuoyu ile paylaştılar. Ardından da 6 parti bir araya gelerek ortak bir metnin kamuoyuna açıklanması için toplantılar yaptılar. Partilerin, güçlendirilmiş parlamenter sistem konusunda anayasal bir çerçeve ortaya çıkarmaları zor olsa da 2022 içinde birkaç sayfadan oluşan ve çok genel ilkeleri ortaya koyan bir metni kamuoyu ile paylaşmaları ihtimal dahilinde. Esaslı bir metin üzerinde çalışmaları durumunda ayrıştıkları noktalar fazla olacağından ve HDP’nin özellikle anadil ve yerel yönetim konusunda küstürülmesi endişesinden dolayı genel söylemlerle bu süreç geçiştirilecek. Çünkü Millet İttifakı partileri de eski sisteme dönmek için anayasal bir değişikliğin kolay olmayacağını biliyorlar. Dolayısıyla da seçimlere kadar tabanlarını oyalama siyaseti ile bir arada tutmanın en kolay yolu olarak, eski sisteme dönüşte uzlaşma görüntüsü veriyorlar.

 

Siyasetin 2022 Gündemi

İktidar açısından 2022’de en önemli gündem maddesi kuşkusuz ekonomi olacak. Seçmen eğilimlerini belirleyen en önemli değişkenlerden birinin ekonomi olduğu tartışmadan vareste. AK Parti Cumhuriyetin yüzüncü yılı olan 2023 için birçok proje ve yatırım planlamıştı. Dolayısıyla, yerli otomobilin banttan indirilmesinden, Karadeniz’de bulunan doğalgazın işletmeye alınmasına kadar birçok başlıkta yıl içinde gelişmeler yaşanacak. Cumhur İttifakı, 2023 seçimlerine adayını çoktan belirlemiş olmanın rahatlığı ile girecek. AK Parti’nin seçimlere kadar en önemli sınavı, orta ve alt toplum kesimlerinin ekonomi konusunda memnun edilmesi ve gençlere yönelik üretilen siyasetin anlatılması başlıklarında olacak.

Muhalefetin en önemli sınavı ise geçtiğimiz yıl olduğu gibi çatı adaylık konusunda yaşanan mücadele olacak. Muhalefet için ortak bir adayın belirlenmesi hiç de kolay olmayacak. Oyunu kimin kuracağı ile ilgili rekabet gittikçe açığa çıkacak. Çatı adaylık konusu ya bir oldubitti üzerinden “gel bakalım Muharrem” sürecinde olduğu gibi son anda belirlenecek ya da Ahmet Necdet Sezer’in Meclis’te aday gösterilmesine benzer şekilde herkesin üzerinde ittifak edebileceği daha düşük profilli bir aday arayışı ile sonuçlanacak. Ama belediye başkanlarının adaylığı meselesi sadece Millet İttifakı içinde değil, aynı zamanda İstanbul sermayesi ve uluslararası çevrelerden fonlanan medyanın dahil olduğu geniş bir ittifak bileşeni düzleminde tartışılacak.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası