Kriter > Siyaset |

Barış Pınarı Harekatı’nda Planlama, Strateji ve Uygulama


Barış Pınarı Harekatı, askeri temposu/başarısı, diplomasının kararlılığı ve kamu diplomasisinin konsolidasyonuyla önemli bir askeri, siyasi ve sosyal başarı hikayesidir. Üçlü mekanizmanın harekete geçirilebilmesi bakımından terörle mücadele literatürüne şimdiden girmiştir.

Barış Pınarı Harekatı nda Planlama Strateji ve Uygulama

Barış Pınarı Harekatı siyasi hedefleri, askeri temposu ve diplomatik kazanımları itibarıyla dünya gündemini uzun süre meşgul edecek özelliklere sahiptir. Harekat, Suriye iç savaşıyla birlikte kendini gösteren mülteci krizi, vekalet savaşları, terör örgütlerinin toprak elde etme çabasından kaynaklanan bir çok açmazın çözümü için yeni bir durum yaratmıştır. Türkiye’nin sınır güvenliğinin sağlanması, Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin ülkelerine geri dönüşüne zemin hazırlanması ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün muhafazası şeklinde ifade edilen siyasi hedeflere göre harekatın askeri amaçları da belirlenmiştir.

 

Harekatın İcrası

17 Ekim’de ABD ile 22 Ekim’de Rusya ile yapılan mutabakatlar neticesinde askeri harekatın diplomatik kanallarla devam ettirildiğini gösteren yeni bir sonuç ortaya çıksa da Barış Pınarı Harekatı askeri anlamda çok büyük bir etki üretmiştir. Harekatın siyasi hedeflerine ulaşabilmesi için Suriye’nin kuzeydoğusunda bulanan ve Türkiye sınırına paralel olarak batıda Ayn el Arab ve doğuda Malikiye hattında uzanan 450 kilometre uzunluğunda ve 30 kilometre derinliğindeki yaklaşık 13 bin 500 kilometrekarelik “Güvenli Bölge” alanını kapsamaktadır. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarının toplamının yaklaşık üç katı büyüklüğündeki alan ve buradaki tehdit değerlendirmeleri göz önünde bulundurulduğunda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) hazırlık ve icrasının önceki harekatlardan daha farklı olduğu görülmektedir. Uzunca bir cephe hattında yarı-konvansiyonel askeri kapasiteye kavuşturulan ve NATO üyesi ülke askerlerinin de harekat alanının içinde PKK/PYD terör örgütüyle birlikte yer aldığı harekat alanında TSK’nın harekat alanını detaylı bir şekilde etüt edip muharebe sahası ve istihbarat hazırlığı yaptığı söylenebilir.

Bu kapsamda, TSK’nın harekatı safhalara ayırdığı her safhaya uygun bir harekat planı/tasarısı geliştirdiği ve buna uygun olarak da kuvvet yapılandırdığı görülmektedir. Harekatın ilk safhasının Tel Abyad-Resulayn arasındaki 120 kilometre genişliğindeki ve 30 kilometre derinliğindeki bir alanı hedeflediği görülmüştür. Harekat birinci safhada, TSK ve Suriye Milli Ordusu (SMO) ile müşterek sürdürülmüş, Türk Hava Kuvvetleri’nin ve silahlı insansız hava unsurlarının havadan ve Kara Kuvvetleri ateş destek vasıtalarının (Top, çok namlulu roket atar, havan vb.) ateş desteğinde Özel Kuvvetler (komando), Zırhlı Mekanize Birlikler ve SMO’nun manevrasında icra edilmiştir. Harekat, Zeytin Dalı Harekatı’nın aksine, hava kuvvetlerine bağlı çok daha az sayıdaki F-16 uçaklarıyla başlatılmış ve 24 saat sürekli ve anında hava desteği sağlayacak bir yöntem izlenmiştir.

Harekatın birinci aşamasında Tel Abyad ve Resulayn yerleşim yerleri dışında yer alan teröristlere ait komuta kontrol merkezleri, silah mevzileri, mühimmat depoları, terörist barınakları ve beton tüneller hassas güdüm sistemleri sayesinde etkili şekilde vurulmuştur. Böylece teröristlerin hazırlıklı savunma mevzileri ve bunlar arasındaki taktik ve lojistik faaliyetleri akamete uğratılmıştır. Hedefler değer önceliklerine göre karadan ateş destek vasıtalarıyla havadan da T-155, T-122 gibi ateş destek vasıtalarıyla vurularak baskı altında tutulmuştur. Bununla birlikte, taktik büyüklükteki terörist unsurlar TB2 gibi taktik silahlı insansız hava araçlarıyla yer/mevzii değiştirme esnasında hassas bir şekilde vurularak etkisiz hale getirilmiştir. Bu süreçte, teröristlerin elektronik haberleşme imkanları da KORAL Elektronik Harp Sistemi’yle susturulmuştur.

Manevra unsurlarının ileri harekatı karadan ve havadan ateş desteği altında, harekatın başladığı günün gecesinde teröristlerin görüş imkanlarının daha sınırlı olduğu şartlarda dört farklı noktadan Tel Abyad ve Resulayn ilçe merkezlerini çevreleyecek şekilde bu yerleşim merkezlerinin doğu ve batısında gerçekleştirildi. Temposu yüksek bir manevra ile teröristlerin birinci savunma hatları yarılarak iki kent merkezi de kısa bir sürede çevrelendi. Çevrelenmenin müteakibinde kent merkezlerindeki yapı üstünde ve sokak içlerindeki terör mevzileri kısa sürede ele geçirilip teröristlerin kent çatışmalarını yapı altlarındaki tünellere çektiği görüldü. Tel Abyad’da fazla bir direnç gösteremeyen teröristlerin Resulayn kent merkezi ile bu ilçenin doğu sektöründe bulunan tünel içlerindeki yoğun tahkimat ve takviye imkanları harekatın doğu sektöründe bir müddet yavaşlamasına neden olsa da harekatın altıncı gününde teröristlerin yarattığı etki ortadan kaldırıldı.

Harekat doğuda Resulayn kent merkezinde sivil şahıs ve yapılara zarar vermemek için temposunu yavaşlatıp bu kentin batı ve güney istikametine doğru gelişirken, Tel Abyad’da ise Ayn İsa istikametinde güneye ve Ayn el Arab istikametinde batıya gelişerek birinci safhasının hedeflerine ulaşılmıştır. 17 Ekim’de ABD ile varılan mutabakat sonrasında harekata, meşru savunma hakları saklı kalmak üzere 120 saatliğine ara verilerek teröristlerin ABD kontrolünde güvenli bölgenin dışına çıkmasına müsaade edildi. Harekatın on ikinci gününde Resulayn’da kalan teröristlerin tamamı ABD tarafından tahliye edildikten sonra harekat büyük ölçüde birinci safha hedeflerine ulaşmış oldu. Bundan sonraki süreçte, teröristlerin güvenli bölgeden çıkmaması halinde harekatın doğu ve sektöründe gelişerek diğer safha icraları görülebilir.

ABD ile yapılan mutabakat neticesinde meydana gelen durum teröristlerin çekilmesi, terör örgütünün elinde bulunan silahların toplanması ve güvenli bölgedeki askeri/sivil faaliyetlerinin uygulanması şeklinde gelişeceği değerlendirilmektedir. Ancak teröristlerin çekilmesi ve silahların teslimi konusunda direnç gösterecekleri yüksekle muhtemeldir. Bu durumda süreç içinde harekatın temposunu arttırarak özellikle doğu istikametinde gelişmesi de kaçınılmaz olabilir. Buna ilave olarak, teröristlerin güvenli bölgeyi terk etse dahi geride bırakacakları ve sivil halkın içine karışan unsurlarıyla güvenli bölge faaliyetlerini terör saldırılarıyla sabote etmeye çalışacakları da beklenmelidir. Nitekim 24 Ekim’de Tel Abyad’a yapılan intihar saldırısı bunun bir göstergesidir.

 

Harekatın Etkisi

Harekat, Türkiye’nin PKK ile mücadelesini Türkiye’de Şanlıurfa-Mardin-Şırnak hattındaki operasyonel alan ile Suriye içindeki Ayn el Arab-Ayn İsa ve Haseke-Malikiye hattındaki karasal alanda birleştirerek Türkiye’den Suriye’ye coğrafi bir derinlik kazandırmaktadır. Bu anlamda, PKK ile mücadele Türkiye ve Suriye içinde eş zamanlı operasyonlarla senkronize edilecek ve Türkiye’deki Kıran operasyonları ile Irak’taki Pençe harekatları arasındakine benzer bir eşgüdüm yakalanabilecektir. Öte yandan Barış Pınarı Harekatı, PKK ile mücadeleyi sadece PKK ile askeri mücadele alanında tutmayıp PKK/PYD’ye destek veren ülkelerle diplomatik mücadeleye, yabancı kamuoyundaki PKK sempatizanlığına karşı da kamu diplomasisi cephelerine boyutlandırmıştır. ABD ile varılan mutabakat, PKK/PYD’ye destek veren ülkelerinin sahada yaratılan askeri gerçeklikle masada diplomatik bir başarıya evrilebileceğini ve dünya kamuoyunda da PKK/PYD’nin terör kimliğinin tartışılabileceğini göstermiştir. Dolayısıyla, PKK ile mücadele sahada istihbari-askeri, ülkeler arasında diplomasi, kamusal alanda da propaganda/karşı propaganda üstünlüğünün ele geçirilmesi için farklı alanlara boyutlanmıştır. Tüm bunlarla birlikte bütünleştirme etkisi itibarıyla; Barış Pınarı Harekatı coğrafi anlamda Türkiye-Irak ve Türkiye-Suriye alanlarında derinleşmiş olan PKK/PYD ile mücadeleyi Suriye-Irak ekseninde yatay zeminde birleştirerek PKK/PYD’nin bu iki ülke arasındaki eleman-ideoloji geçişkenliğini sonlandıracak coğrafi alanda bütüncül bir mücadele fırsatı sunmaktadır. Buna ilave olarak istihbarat-diplomasi-kamu diplomasisi şeklinde boyutlandırılmış mücadele Türkiye’de, Orta Doğu’da, Avrupa’da, ABD’de ve Rusya’da PKK/PYD ile mücadele şeklinde ikincil bir bütüncüllük alanı ihtiva edecektir.

Sonuç olarak Barış Pınarı Harekatı, askeri temposu/başarısı, diplomasinin kararlılığı ve kamu diplomasisinin konsolidasyonuyla önemli bir askeri, siyasi ve sosyal başarı hikayesidir. Bu bağlamda terörle mücadelede başarı için gerekli olan istihbarat-harekat-kamu diplomasisi üstünlüğü üçlemesinin nasıl tezahür ettiğini göstermesi bakımından terörle mücadele literatürüne şimdiden girmiştir.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası