Kriter > Dış Politika |

Netanyahu'nun Gazze Politikasının ABD Seçimlerine Etkisi


Netanyahu’nun 7 Ekim’den sonra yaptığı Ortadoğu’da “yeni düzen” kurulacak açıklamasının, Filistinlilerin ve Filistin devletinin tamamen ortadan kaldırıldığı ve bölgedeki bazı sınırların yeniden çizilmesini içeren bir anlam ifade ettiği şimdi daha iyi anlaşılmaktadır. Bunu mümkün kılmak için gereken tek şey ise Trump’ın ABD başkanı olmasıdır. Netanyahu’nun ABD seçimlerini etkileme çabası da işte tam olarak bundan kaynaklanmaktadır.

Netanyahu'nun Gazze Politikasının ABD Seçimlerine Etkisi
ABD'nin Florida eyaletinin Palm Beach kentindeki Mar-a-Lago malikanesinde eski Başkan Donald Trump (solda), İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu (sağda) ile görüştü. (Amos Ben-Gershom (GPO) / Handout / AA, 26 Temmuz 2024)

ABD’nin küresel sistemdeki rolü ve seçilecek yeni başkanının mevcut ittifak mimarisine yönelik yaklaşımının ne şekilde olacağına yönelik belirsizlik nedeniyle, 5 Kasım 2024’te yapılacak ABD başkanlık seçimleri hiç olmadığı kadar önem arz ediyor ve kampanya süreci tüm dünyada ilgiyle takip ediliyor.

Biden ile Trump arasında geçmesi beklenen yarışın, Biden’ın yarıştan çekilerek Trump’ın karşısına başkan yardımcısı Kamala Harris’in çıkartılmasıyla yeni bir aşamaya geçtiği ve tarafların birbirlerine üstünlük sağlamak için bazı iddialar ortaya attığı görülmektedir.

Bu iddiaların en ilginç olanı ise bazı devletlerin seçim sürecini manipüle edip, kendi istedikleri adayın seçilmesini sağlamaya çalıştıkları olmuştur.

 

Yabancı Ülkelerin Seçimlere Müdahale İddiaları

Özellikle Trump’ın seçildiği 2016 seçimlerine Rusya tarafından Trump lehine müdahale edildiğine yönelik iddialar nedeniyle yaşananlar henüz hafızalarımızda taze iken, 5 Kasım’da yapılacak seçime de; başta Rusya olmak üzere Çin ve İran’ın da müdahale edeceğine yönelik söylentiler, seçimi daha da tartışmalı hale getirmiş durumdadır.

Zira Demokratlar, Trump’ın Ukrayna’da devam eden savaşa yönelik sözleri nedeniyle seçimin Rusya tarafından Trump lehine etkilenmeye çalışıldığını ileri sürerken, Cumhuriyetçiler de, Kamala Harris’in İran ile yeniden nükleer anlaşma yapılabileceğine yönelik söylentiler yüzünden İran’ın Harris lehine seçimi etkilemeye çalıştığını iddia etmektedirler. Çin’in rolüne yönelik iddialar ise her iki partiden de gelmektedir.

Ancak bahse konu ülkeler dışında, görece ABD siyasetine daha yakın olan ve ABD’de yerleşik Yahudi lobisi ve diaspora örgütleri sayesinde ziyadesiyle etkili olan İsrail’in bu seçimdeki rolüne ise yeterince temas edilmediği görülmektedir.

Dolayısıyla bu çalışmada; İsrail’in ve özellikle Netanyahu hükümetinin ABD seçimlerini neden ve kimin lehine etkilemek istediği, bunu yapmak için Gazze politikasını nasıl araçsallaştırdığı açıklanmaya çalışılacaktır.

 

Netanyahu Neden ABD Seçimlerini Etkileme İhtiyacı Duydu?

ABD’deki Yahudi lobisinin siyaset, bürokrasi, iş dünyası, medya ve sivil toplum üzerinde çok etkili olduğu ve bu sayede Beyaz Saray’dan veya Kongre’den İsrail aleyhinde herhangi bir karar çıkmasının mümkün olmadığı yaygın olarak kabul edilen bir gerçekliktir.

Bu nedenle ABD başkanlarının da hangi partiden olduğundan bağımsız olarak İsrail’i destekledikleri bilinmektedir. Bunun en somut örneği ise Biden’ın, 7 Ekim 2023’ten bu yana devam eden Gazze saldırılarında 42 binden fazla Gazzelinin katledilmesine ve Gazze’de bir soykırım uygulanmasına rağmen İsrail’i hem askeri hem de siyasi olarak desteklemesidir.

Biden’ın İsrail’e yönelik bu koşulsuz ve sınırsız desteğine rağmen, Netanyahu ve aşırı sağcı hükümetinin aklının hâlâ 2016-2020 döneminde başkanlık yapmış olan ve bu dönemde Kudüs’ün İsrail’in başkenti olduğuna dair karar ile Golan bölgesinin İsrail toprağı olduğu kararını kabul eden Trump’ta olduğu bilinmektedir.

Zira hatırlanacağı üzere Trump 2020’de sözde Yüzyılın Planını ortaya atmış ve akabinde de İbrahim Anlaşmaları sürecini başlatmıştı. Eğer Trump seçimi kazansaydı muhtemelen yapacağı ilk iş Batı Şeria’nın ilhak edilmesine onay vermek veya göz yummak olacaktı. Dolayısıyla Netanyahu ve şürekasının Trump ile yarım kalmış bir hesapları vardı ve bu hesabı kapatmak için de Trump’ın mutlaka seçilmesi gerekiyordu.

Keza 2020’deki seçimde Yahudilerin Biden’ı tercih etmesi nedeniyle yarışı kaybettiğini düşünen Trump’ın da, bu sefer işini şansa bırakmak istemediği ve bu nedenle İsrail’in hayal ettiği her şeyi vaat ettiği bilinmektedir.

Trump’ın kampanya sürecinde yaptığı bir konuşmada, “İsrail küçücük bir yer... Biraz daha büyütmenin bir yolu var mı?” diyerek İsrail’in sınırlarının genişletilmesinden bahsettiği unutulmamalıdır. Zira bu ancak başka bir ülkenin topraklarının işgal veya ilhak edilmesiyle mümkün olabilecek, tamamen hukuksuz bir söylemdir.

Ayrıca bir zamanlar Netanyahu’nun en büyük destekçisi olan kumarhaneler kralı Sheldon Adelson’un ölümünden sonra servetini yöneten dul eşi Miriam Adelson’un Trump’a, “Batı Şeria’nın İsrail tarafından ilhak edilmesine göz yumması karşılığında” seçim kampanyasına 1 milyar dolar bağış yapacağını söylediği ve Trump’ın da bu teklifi kabul ettiği Amerikan ve İsrail gazetelerinde haber olmuştur. Hatta Adelson’un şimdiye kadar Trump’ın kampanyasına 100 milyon dolar bağışladığı da bilinmektedir.

Bunların yanı sıra, Trump’ın, Biden ve Harris’in aksine İsrail’in İran’ın nükleer tesislerini vurmasına sıcak baktığı ve yaptığı bir konuşmada, “Eğer İran nükleer silaha sahip olursa yapacağı ilk şey İsrail’i ve ardından da ABD’yi vurmak olacaktır. Bu nedenle İsrail’in öncelikle İran’ın nükleer tesislerini vurması ve İran’ın nükleer silaha ulaşmasını engellemesi gerekir” şeklindeki sözleriyle tam da Netanyahu’nun istediği bir profil çizdiği unutulmamalıdır.

Keza Cumhuriyetçi Parti’nin ağır toplarından Senatör Lindsay Graham’ın da Trump ile aynı şekilde düşündüğü ve İsrail’in İran’ı, özellikle de nükleer tesisleri vurması gerektiğini ifade ettiği de bilinmektedir. Graham’ın İsrail aşkı öyle bir seviyededir ki, seçim bölgesi olan Güney Karolina kasırga nedeniyle yerle bir olmuşken, kendi vatandaşlarının sorunlarıyla ilgilenmek yerine, verdiği mülakatlarda İsrail’in mutlaka korunması gerektiğini söyleyerek aslında kime hizmet ettiğini göstermiştir.

Tüm bunların ötesinde, Temsilciler Meclisi’nin Cumhuriyetçi Partili başkanı Mike Johson, Uluslararası Ceza Mahkemesi savcısı Netanyahu ve Gallant hakkında Gazze’de işledikleri savaş ve insanlığa karşı suçlar nedeniyle tutuklama talebinde bulunmuşken ve Uluslararası Adalet Divanı’nda İsrail aleyhinde soykırım davası devam ederken Netanyahu’yu onur konuğu olarak Kongre’ye davet etmiş ve Netanyahu’nun konuşması Cumhuriyetçiler tarafından dakikalarca ayakta alkışlanmıştır.

Dolayısıyla Netanyahu’nun zaten elinde ABD seçimlerini etkilemek için yeterli imkanı varken, bunu; kendisine ve hükümetine karşı özellikle son dönemde görece eleştirel yaklaşan Demokrat Parti ve Kamala Harris yerine, İsrail’e sınırsız desteğini açıklayan Trump ve Cumhuriyetçi Parti lehine kullanması kaçınılmaz gözükmektedir.

2024 ABD Seçimlerinde aday eski başkan Donald Trump
Eski ABD Başkanı Donald Trump "Görevde olsaydım ne İsrail'e saldırı ne Ukrayna'da savaş olurdu." (Celal Güneş / AA, 25 Şubat 2024)

 

Netanyahu’nun Gazze Politikası ABD Seçimlerini Nasıl Etkiliyor?

ABD’deki azınlıkların ve özellikle Müslümanların, vaat ettikleri ve uyguladıkları liberal politikalar nedeniyle genellikle Demokratlara oy verdiği bilinmektedir. Hatta 2020 seçimlerinde de Biden’ın özellikle salıncak eyaletlerden sayılan Michigan ve Arizona gibi yerlerde bu kesimlerden önemli destek aldığı ve bu sayede Trump’a karşı yarışı kazandığı ileri sürülmektedir.

Ancak Biden’ın 7 Ekim’den itibaren takip ettiği politikalar ve İsrail’e koşulsuz destek sağlaması nedeniyle başta Müslümanlar olmak üzere, siyahiler, Asyalılar ve Z kuşağının oylarını kaybettiği anketlere yansımıştır. 2020’de anahtar salıncak eyaletlerde Demokrat Parti’ye destek yüzde 60 seviyesindeyken, bugün desteği yüzde 18’lere düşmesi Demokrat Parti’yi zora sokmuştur.

Biden’ın adaylıktan çekilmesinden sonra yerine aday gösterilen Kamala Harris, başlarda arkasına bir rüzgar almış gibi gözükse de, yukarıda bahsedilen seçmen gruplarının; Harris’in İsrail ve Gazze politikasının da Biden’a benzemesi, en azından İsrail’in katliam ve soykırımlarını durduracak bir ateşkes anlaşmasının kotarılamaması nedeniyle, Demokratların adayı Harris yerine üçüncü yol olarak Yeşil Parti adayı Jill Stein’e yöneldiği görülmüştür.

Bu oyların kaybedilmesi halinde seçimi kazanma şansı çok azalacak olan Demokrat Parti, durumu lehine çevirmek için Harris’in yardımcılığına daha popüler olmasına rağmen aşırı İsrail yanlısı olarak bilinen Pensilvanya valisi Josh Shapiro yerine Minnesota valisi Tim Waltz’ı getirmiştir. Bunun yanı sıra Harris yaptığı konuşmalarda, İsrail’e verilen desteğin devam edeceğini belirttikten sonra artık Gazze’de bir ateşkes sağlanması gerektiğini sık sık dile getirmeye başlamıştır.

Fakat Netanyahu, Biden’a ateşkes sağlanması konusunda verdiği sözleri tutmadığı ve sürekli olarak yalan söylediği gibi, Harris’e karşı da benzer bir tutum takınmış ve Harris’e oy kazandırması muhtemel bir ateşkesi neredeyse imkansız hale getirmek için çaba sarf etmiştir. Hatta savaşı daha da genişletecek adımlar atan Netanyahu, bu sayede Harris’in desteğini iyice azaltmayı ve Trump’ın seçilmesini sağlamayı planlamıştır.

Biden yönetiminin ise Harris’in seçimi kesin olarak kaybetmesine yol açacak bölgesel savaşa engel olmak için İsrail’in İran’a yönelik muhtemel saldırı planlarını sızdırdığı ve bu sayede en azından seçimler yapılan kadar zaman kazanmaya çalıştığı tahmin edilmektedir. Ancak Harris’in seçimi kazanmasını istemeyen Netanyahu’nun da, her şeye rağmen İran’a saldırarak Demokratların planını suya düşürmek istediği de bilinmektedir.

 

“Yeni Düzen” İçin Planlı Yol

Her ne kadar Rusya, Çin ve İran’ın ABD’deki başkanlık seçimlerini manipüle ederek kendileri için en uygun adayın başkan seçilmesini sağlamaya çalıştıkları ileri sürülse de, bu konuda en mahir olanın İsrail olduğu görülmektedir.

Zira hem Yahudi lobisi sayesinde ABD siyasal sisteminde yeterince etkisi ve karşılığı bulunmakta, hem de bir yılı aşkın süredir Gazze’de sürdürdüğü katliam ve soykırım politikalarıyla Demokrat Parti’nin geleneksel tabanını oluşturan başta Müslümanlar olmak üzere siyahilerin, Asyalıların ve Z kuşağının da oylarının Demokratlardan Yeşil Parti adayı Jill Stein’e kaymasının yolu açılmış ve bu sayede Cumhuriyetçi Parti’nin adayı Trump’ın seçimi kazanması mümkün hale getirilmiştir.

Aslında her iki adayın da İsrail’i destekledikleri ve seçilmeleri halinde de desteklemeye devam edecekleri görülmekle birlikle, Harris’in seçilmesi halinde İsrail’in Gazze’de kalıcı olmaması için baskı yapacağı ve en kısa sürede bir ateşkes ile esir takası anlaşması yapılması için İsrail’i zorlayacağı tahmin edilmektedir.

Diğer taraftan Trump’ın seçilmesi halinde ise İsrail’in Gazze’yi tamamen ele geçirmesine ve Batı Şeria’yı ilhak etmesine göz yumulacağı ve bunun da iki devletli çözüm planını tamamen ortadan kaldıracağı öngörülmektedir.

Dolayısıyla Netanyahu’nun 7 Ekim’den sonra yaptığı Ortadoğu’da “yeni düzen” kurulacak açıklamasının, Filistinlilerin ve Filistin devletinin tamamen ortadan kaldırıldığı ve bölgedeki bazı sınırların yeniden çizilmesini içeren bir anlam ifade ettiği şimdi daha iyi anlaşılmaktadır. Bunu mümkün kılmak için gereken tek şey ise Trump’ın ABD başkanı olmasıdır. Netanyahu’nun ABD seçimlerini etkileme çabası da işte tam olarak bundan kaynaklanmaktadır.

Bakalım ABD halkı 5 Kasım’da nasıl bir karar verecek ve bu karar bizi, bölgemizi ve dünyayı nasıl etkileyecek?

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası