Kriter > Dış Politika |

Sudan: Askıda Devrim


Suudi Arabistan blokundan 3 milyar dolar gibi büyük bir parasal yardım alan geçici askeri konsey Sudan siyasetini bu blokun istekleri doğrultusunda dizayn etmeye niyetlenmiş görünüyor.

Sudan Askıda Devrim

Sudan’da sokak protestolarını sürdürmeye devam eden gençlerin bugünlerde en fazla kullandıkları slogan: “Özgürlük, Barış, Adalet… Halkın tercihi Sivil Yönetim”. Hatılanacağı gibi 11 Nisan’da Ömer el-Beşir’in iktidarına son veren askeri darbeden sonra ülkede oluşan en büyük beklenti sivil bir idarenin hızla tesis edilmesiydi. İktidarı ele geçirerek Geçici Askeri Konsey (GAK) oluşturan ordu mensuplarının ilk açıklamalarının da bu yönde olması halk nazarında tescillenmemiş bir devrim atmosferi yaratmıştı. Ancak zaman i.erisine süreci manipüle etmeye uğraşan karşı-devrim aktörlerinin kendilerini iyice açığa çıkartmasıyla komplikasyonlar artmaya başladı.

Ülke için Ömer el-Beşir’in devrildiği 11 Nisan kadar 3 Haziran da önemli bir kırılma noktası oldu. GAK üzerinde baskıyı sürdüren protestocu grupların kanlı bir şekilde dağıtıldığı 3 Haziran’da en az 128 kişi hayatını kaybederken günlerce Nil Nehri’nden ceset çıkartıldı. Kanlı müdahale esnasında yüzlerce insan da ağır yaralandı. Ülkede internet bağlantısı tamamen kesilirken ortalıktan kaybolan çok sayıda kişiden haber alınamadı. Birdenbire halkın Cancavit diye tanıdığı Hızlı Destek Kuvvetleri dehşetinin yaşandığı Hartum sokaklarında kadınlara yönelik tecavüz vakaları konuşulur oldu. Böylece 3 Haziran’a kadar devrimin garantörüymüş gibi davranan GAK birdenbire protesto gruplarını ve onları temsil eden Özgürlük ve Değişim Güçleri (ÖDG)’ni  karşısına almış oldu.

3 Haziran’a kadar diyalog sürecini önemsiyor gözüken GAK üyelerinin infial yaratacak böylesine kanlı bir katliama imza atmalarının üzerinde biraz durmak gerekir. Sudan için Mısır, Libya, Suriye ve hatta Yemen senaryolarının dile getirilmesine yol açan bu kırılma anı enterasan bir şekilde mübarek Ramazan ayının son günü yani bayram arifesinde yaşandı. Bu katliamın özellikle konseye başkanlık eden Abdülfettah Burhan ve onun yardımcısı konumunda bulunan Hızlı Destek Kuvvetleri Başkomutanı Muhammed Hamdan (Hamedti) tarafından gerçekleştirilen Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan ziyaretleri sonrası gerçekleşmesi de son derece dikkat çekiciydi. Bu durum esasında ÖDG bünyesinde toplanan sivil oluşumlarla müzakere sürecini devam ettiren GAK’nin demokrasi, uzlaşı, diyalog gibi bir anlayıştan uzaklaşarak farklı bir yola meylettiğini gösterdi.

Suudi Arabistan blokundan 3 milyar dolar gibi büyük bir parasal yardım alan GAK Sudan siyasetini bu blokun istekleri doğrultusunda dizayn etmeye niyetlenmiş görünüyor. Özellikle İran-ABD ipinin iyice gerildiği bir ortamda Sudan’ın Yemen Koalisyonu’na sağladığı asker desteğini sürdürmesini isteyen bu aktörler Suudi Arabistan, Mısır ve BAE ile onlarla birlikte hareket eden Trump idaresinin bu bölgede stratejik çıkarlarına aykırı bir durumun oluşmaması gayreti içindeler. İlginçtir ki Yemen’de İran destekli Husileri durdurmak için oluşturulan birliklere en fazla asker tedarik eden ülke Sudan. Türkiye ve Katar’ın bu bölge pasifize edilmesinin de söz konusu çıkarlar arasında olduğunu belirtmek gerekir.

 

Kanlı Süreç

Üzerinde durulması gereken diğer bir husus ise 3 Haziran’da kanlı müdahaleyi yapan Hızlı Destek Kuvvetleri’nin oynadığı kritik rol. Cancavid adı verilen silahlı milislerden oluşturulan bu toplama birlik bugüne kadar Darfur bölgesinde çok kanlı olaylara imza atarken protesto sürecinin başlamasıyla birlikte başkent Hartum’da konuşlanmıştı. 2013’te Sudan ordusuna intibak ettirilen bu birlik talimatları bizzat Ömer el Beşir’den alırken Hartum’a da rejimi koruma adına getirilmişti. Bu birlikleri komuta eden ve bugüne kadar Darfur’da işsiz güçsüz gençlerin silah altına alınarak Yemen’e götürülmesinde kritik rol üstlenmiş olan Hamedti 11 Nisan’daki darbe sürecine destek vererek Ömer el-Beşir ile bağını sonlandırdı. 2013’ten itibaren El-Beşir ile girdiği ittifak sayesinde eğitimsizliğine rağmen devletin üst makamlarına erişen Hamedti şimdilerde GAK içinde en kilit pozisyonda bulunarak ülkenin de facto lider gibi hareket ediyor.

Ancak göstericilerin kanlı bir şekilde bastırılmasında rol oynayan ve Darfur’un kuzeyindeki bir Arap kabileye mensup Hamedti silahlı çatışma sahasında tecrübe sahibi olsa da siyaset sahnesinde tecrübesizliği aşikar. Önündeki yazılı metinleri bile okumakta zorlanan Hamedti bu haliyle Sudan halkının beklentilerini karşılamaktan uzak bir profile sahip.       

3 Haziran sonrasında Sudan’da siyaset yeniden şekillenmeye başlarken devrim süreci de resmen başa sarmış oldu. Mısır’ın telkinlerine rağmen göstericilere uygulanan şiddet nedeniyle Afrika Birliği Sudan’ın üyeliğini askıya alırken GAK üzerinde şimdilik zayıf da olsa bir baskı oluşmaya başladı. Hızlı Destek Kuvvetleri’ne bağlı silahlı milislerin güvenliği sağlamak adına işledikleri insan hakları ihlalleri tepki toplarken üç gün süren sivil itaatsizliğin ardından yeniden örgütlenen protesto grupları gösterilerini genellikle geceleri sürdürüyor. Bu durum GAK’nin karşısında dirençli ve örgütlü bir protesto hareketinin olduğunu net bir biçimde ortaya koymakta. Protesto dalgasını aşırı şiddet kullanımıyla sonlandıracağını zanneden GAK 3 Haziran’dan sonra üstüne çektiği iç ve dış tepkiler dolayısıyla çelişkili demeçler vermeye başladı. Apar topar verilen beyanatta önce ülkenin dokuz ay içinde seçime götürüleceği ilan edilirken sonraki açıklamalarda ön koşulsuz olarak müzakere sürecinin yeniden başlatılmasına yeşil ışık yakıldı.      

Gelinen noktada Suudi Arabistan ve ortaklarının Sudan’da Burhan-Hamedti ikilisinin iktidarda kalmaya devam etmelerini arzuladıkları netleşmiş durumda. Ne var ki kan dökerek halkın gözünde meşruiyetini yitiren bu isimlerle iş birliği Suud eksenine karşı da büyük bir tepki doğurdu. Özellikle diasporadaki Sudanlılar protesto eylemlerini Mısır, Suud ve BAE diplomatik misyonlarına yöneltmiş durumdalar. Hatta aleyhlerine oluşan bu atmosferi dağıtmak için Mısır, BAE ve Suud şiddeti tasvip etmediklerini beyan ederek Sudan’da tarafsız kaldıklarını beyan etmek durumunda kaldılar. BAE 3 Haziran’da yaşananları katliam olarak değerlendirdi. Oluşan öfkeyi dağıtmak isteyen GAK ise çareyi Ömer el-Beşir’i apar topar mahkeme salonuna getirmekte buldu. 3 Haziran’da bu kadar kan dökülebileceğini kimse tahmin etmemişti ancak bu elim hadise GAK üyelerinin gerçek niyetlerini ortaya çıkartarak Sudan’da devrim sürecinin belki de daha yeni başladığını göstermiş oldu.

İslamcıların Pozisyonu

Afrika Birliği’nin Sudan’ın üyeliğini sivil idareye geçilene kadar askıya almasıyla başlayan tepki süreci ve sonrasında Etiyopya ve Hükümetlerarası Kalkınma Otoritesinin (IGAD) arabuluculuk üstlenmesi Sudan’da yaşanan siyasal krizin derinleştiğinin de bir göstergesiydi. Oluşan bölgesel baskı hem protesto sürecini sonuna kadar götürmeye kararlı görünen ÖDG hem de GAK üzerinde yeniden müzakere için baskı oluşturdu. Asker, karşısındaki devrimci güçlerin sandığından daha örgütlü ve inançlı olduğunu anlarken sokağı örgütleyen ÖDG de Ömer el-Beşir sonrası iktidara egemen olan yapıların ciddi komplikasyonlar doğurmadan tüm yetkilerini sivil bir idareye kolay kolay bırakmayacaklarını anladı. Ne var ki Etiyopya’nın sunduğu öneri Acil Destek Güçleri (ADG) tarafından kabul edilirken GAK tarafından tuhaf bahanelerle reddedildi.

Yaşanan gelişmelerden de anlaşılmakta ki kendisine iyi kötü toplumsal bir zemin oluşturmak zorunda hisseden GAK kendi güdümünde göstermelik bir kukla sivil idare teşkil etme arayışı içerisinde. ÖDG bloğunun Sudan toplumunu tek başına temsil edemeyeceği argümanına sarılan GAK bu yolla karşısında direnç gösteren blokun meşruiyetini sorgulatma arayışında. Özellikle Hamedti’nin sıkı sıkıya sarıldığı bu argüman GAK’nin kendine kalıcı meşruiyet zemini oluşturmaya çalıştığının en büyük göstergesi. Bu arayış Hamedti’yi kabile liderlerine kadar götürse de merkezde GAK’nin İslamcılar dışında kendini yaslayabileceği bir toplumsal zemin bulunmuyor. İslamcıların dünden razı oldukları böyle bir ittifak ise toplumsal huzursuzluğu sona erdiremeyeceği için sokaklarda protesto sürecinin devam etmesi anlamına gelmekte.

Sivil idareye geçerek elde ettiği imtiyazlı konumu kaybetmek istemeyen GAK açıktan ya da gizli ÖDG blokunda yer alan siyasi aktörler arasında oluşan ihtilafları derinleştirmeye çalışarak bu blokun müzakere gücünü ortadan kaldırmaya çalıştı ancak bu taktik pek işe yaramadı. Güçlü bir direniş sergileyen protesto grupları yeniden organize olarak 30 Haziran’da çok geniş katılımlı eylemler gerçekleştirdiler. Ülkede internet kapalı olmasına rağmen geleneksel yöntemlerle örgütlenen gruplar Askeri Konsey’den gelen üstü kapalı tehditlere aldırmayarak sokak ve caddeleri doldurdular. Şimdiden tarihe geçen 30 Haziran gösterileri esasında halkın sivil oluşumlara verdiği desteği gösterirken Askeri Konsey için de halkın taleplerini dikkate almısı yönünde açık bir mesaj içermekteydi.  

3 Haziran’dan ve hatta onun birazda öncesiden itibaren Sudan’da karşı devrim güçlerinin ülkede siyasal süreci birtakım odakların çıkarlarıyla örtüşük hale getirmeye çalıştıkları gözlemlenmekte. Devrim sürecini kızağa çeken bu aktörlerin güvendikleri en önemli iki enstrüman para ve silah idi. Silahla protesto organizatörü ÖDG’yi sindirmeye çalışan askeri iktidar parayla da kendine destek olabilecek toplumsal odakları satın almayı denedi. Lakin bu stratejiye rağmen son derece örgütlü ve dirençli bir şekilde GAK’a karşı direnen genç protesto hareketi bastırılamadı. Neticede askeri yapı ortaya çıkan halk iradesini görmezden gelerek siyaseti şekillendiremeyeceğini anlarken sivil oluşumlar da askerin elinde bulundurduğu yetkileri sadece iç baskıyla kolay kolay devretmeyeceğini anladılar.

Gelinen noktada 3 Haziran’la birlikte askıya alınan müzakereler Afrika Birliği ve Etiyopya aracılığıyla yeniden gündeme gelerek tarafların mutabakata varmasıyla son buldu. Bugüne kadar muazzam bir direniş örneği sergileyen halkın sokaktaki gücü askerleri kışlalarına göndermeye yetmese de geri adım atmaya zorladı. 30 Haziran’a kadar güç paylaşımına yanaşmayan GAK üyeleri gönülsüz de olsa sivillerle yetkilerini paylaşmayı kabul ettiler. Tam sivilleşme arayışındaki siyasi oluşumlar için askerlerle varılan mutabakat istenen asıl zafer değil. Bu oluşumlar önemli bir dış baskı oluşmadığında sokağın siyasette sağlayabileceği dönüşümün sınırına gelmiş görünüyorlar. Bu yüzden sivil oluşumlarda buruk bir sevinç kutlaması söz konusu. Gene de gelinen bu durum Sudan’ın artık yeni bir evreye girdiğini göstermekte.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası