Kriter > Dış Politika |

Türkiye’yi İdlib’den Rehin Alma Projesi


Rusya ile Türkiye arasında 17 Eylül 2018’de Soçi’de imzalanan İdlib mutabakat zaptının korunması her açıdan Ortadoğu’daki yeni sürecin de sigortası olacak ve bu sigorta en çok da Ankara ile Moskova’ya bölgesel ve küresel düzeyde güç katacaktır.

Türkiye yi İdlib den Rehin Alma Projesi

Suriye’nin geleceğine dair siyasi müzakereler, Cenevre görüşmeleri ve anayasa hazırlıklarının devam ettiği bir süreçte muhaliflerin son kalesi İdlib’e yönelik saldırılar yeniden arttı. Suriye’de rejim güçleri, İran destekli gruplar ile Rusya’nın İdlib’e yönelik 25 Nisan’dan bu yana düzenlediği saldırılarda en az 200 sivil yaşamını yitirirken 500’den fazla sivil de yaralandı. Bu son bir aylık bilanço kimseyi yanıltmasın. Esed rejimi ve destekçileri, Türkiye ve Rusya’nın İdlib mutabakat zaptını imzaladığı 17 Eylül 2018’den bu yana sistematik bir şekilde kente saldırıyor.

Ramazan ayının başlamasıyla Halep, Hama ve Lazkiye’den İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’ne saldırılarını üç koldan artıran rejim güçleri Rusya’nın hava desteğiyle bir ay içinde 100 kilometrekare civarında bir alanı ele geçirdi. İdlib’de milyonlarca insan yoğun bombardımanlardan korunmak için yer altındaki tünellere sığınmış durumda.

Son saldırılar Şam’ın ateşkesi ilk ihlali değil. Soçi’de imzalanan mutabakat zaptından sonra rejim güçlerinin son bir yıl içinde İdlib bölgesine yönelik sistematik saldırıları nedeniyle 553 binden fazla sivil yerlerinden oldu. Şimdi de 4 milyona yakın insanın Hatay üzerinden Türkiye’ye veya Suriye’de Türkiye’nin kontrolündeki el-Bab, Cerablus ve Afrin bölgelerine sürülerek yeni bir göç dalgasının kapısı aralanmak isteniyor.

Bu sinsi planın Türkiye’ye yönelik siyasi ve jeopolitik amaçları çok açık. Hedef Suriye’nin geleceğine dair opsiyonlarda muhalefetin doğal temsilcisi konumundaki Türkiye’nin elini zayıflatmak. Fakat bu öyle göründüğü gibi kolay değil.

Aslında bu kirli senaryoları çok önceden gören Türkiye daha 7 Ekim 2017’de harekete geçti. Türkiye 24 Ağustos 2016’da başlayan ve 29 Mart 2017’de sona eren Fırat Kalkanı Harekatı’nın (FKH) birinci aşamasında Cerablus ve el-Bab operasyonlarını gerçekleştirerek bu bölgeleri DEAŞ terör örgütünden temizledi.

FKH’nin ikinci aşamasını herkes 20 Ocak 2018’de başlayan Zeytin Dalı Harekatı (ZDH) olarak biliyor. Oysa Afrin’e yönelik bu operasyondan önce Türkiye, Rusya’yı da ikna ederek 7 Ekim 2017’de İdlib harekatını başlatmıştı. PKK/YPG terör örgütlerini hedef alan Afrin operasyonu İdlib harekatından üç ay sonra gerçekleşti.

Bu bağlamda İdlib’e yönelik saldırıları Türkiye’nin tepkisini ölçme provaları olarak da okumak mümkün. Öncekiler gibi İdlib’i ele geçirmeye yönelik bu son deneme de Türkiye’nin vetosuyla/ asabiyesiyle karşılaştı. Moskova ve Ankara’nın üzerinde uzlaştığı “Rus-Türk çalışma grubu” rejimin hevesini bir kez daha kırdı. Grubun İdlib için yol haritası hazırlayacağını açıklamasından sonra rejim tek taraflı olarak ateşkes ilan etmek zorunda kaldı.

 

Ortak Payda

Burada önemli bir gelişme de İdlib’de Türkiye’ye yakın duran Ulusal Kurtuluş Cephesi (UKC) gibi gruplarla diğer örgütlerin birleşme kararı almasıdır. Bu birleşmeye Rusya’nın hedef seçtiği Nusra’nın çatı örgütü Tahriru’ş-Şam Heyeti, Ceyşü’lİzze, Türkistan İslam Partisi ile El-Kaide’ye yakın on bir grubu bünyesinde barındıran Hurrase’d-Din gibi örgütler de katıldı. Ortak bildiri yayımlayan İdlib’deki bütün muhalif gruplar “Şam’ın Fethi Ortak Operasyon Odası” adı altında geniş tabanlı bir koalisyona vardıklarını duyurdu. Bu koalisyon 2015’ten sonra ilk kez bölgeyi askeri açıdan geniş ölçüde birleştirmiş oldu. Zira 2015’te bölgedeki muhalif gruplar Fetih Ordusu adında bir ortak operasyon kararı almış ve bu kapsamda İdlib ilinin tamamına yakınını rejim güçlerinin elinden almıştı.

Rusya’nın Soçi kentinde Türkiye ve Rusya arasında “İdlib Gerginliğin Azaltılması Bölgesindeki Durumun İstikrarlaştırılmasına İlişkin Mutabakat Zaptı” imzalanmıştı. 17.09.2018

 

Jeopolitik Anlayış

Bu gelişmenin ne anlama geldiğini en iyi anlayan ülke ise Rusya’dır. Bu nedenle sürekli olarak Türkiye ile ortak hareket etmeye çalışıyor. Çünkü Türkiye’nin İdlib’e yönelik izlediği strateji makro planda Rusya’nın da faydasına. Zaten Rusya Suriye’yi de aşan jeopolitik bir mantıkla bölgedeki gelişmelere baktığı için son kertede hep Türkiye’nin ağırlığına göre karar verdi. Son saldırılara karşı kurulan ortak çalışma grubunun da gösterdiği üzere Moskova ve Ankara arasındaki eş güdüm ve üst düzey iş birliği İdlib özelinde bir kez daha ağır bastı.

Rusya’nın reel politik gerekçelerle de olsa Türkiye ile bir koordinasyona varması önemli. Çünkü Türkiye’nin İdlib stratejisi yüzde yüz olmasa da bölgesel ve küresel siyasette Rusya’nın elini güçlendiriyor. Bu bağlamda Türkiye’nin İdlib siyasetinin farklı nitelikteki ayaklarına bakılacak olursa öncelikli olarak şu hedefler öne çıkıyor:

• İlk hedef ABD’nin Balkanlaştırma projesini engelleyip Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması

• İkinci hedef raf ömrü dolan DEAŞ, El-Kaide ve Nusra ile bağlantılı radikal örgütlerle PKK’nın Suriye’deki kolu PYD/ YPG gibi taşeron terör örgütlerin sahadaki etkisinin yok edilmesi

• Üçüncü hedef ABD’nin Türkiye’yi “terör koridoru” ile kuşatma projesinin çökertilmesi

• Dördüncü hedef Türkiye’nin 911 kilometreyi bulan Suriye sınırının bloke edilip Arap topraklarıyla karasal bağlantısını kesme planının sekteye uğratılması

• Beşinci hedef Irak sınırından başlayıp Suriye’nin kuzeyinden Akdeniz’e ulaşacak Türkiye’ye alternatif bir enerji koridorunun engellenmesi (Rusya’nın enerji tekeline karşı da bir tehdit oluşturan bu proje Kremlin ve Ankara’yı Suriye’de birbirine yaklaştıran önemli faktörlerin başında geliyor.)

• Altıncı hedef hem büyük bir sivil katliam hem de devasa bir yeni göç dalgasının önlenmesi (Zira Suriye’nin iç bölgelerinden kaçan sivillerin de sığınmasıyla İdlib kenti şu an 2,5 milyonu yerli ve 1,5 milyonu da iç göçle gelmiş 4 milyona yakın kişinin sıkıştığı deyim yerindeyse bir kamp konumunda)

Bu nedenle ateşkesin korunması ve Esed rejiminin saldırılarının engellenmesi her bakımdan sadece Türkiye için değil Rusya için de hayati önem arz ediyor.

 

Yeni Sürecin Sigortası

Her şeyden önce İdlib’in düşmesiyle Azez-Marea hattı kullanılarak YPG’nin Ayn el-Arap ve Menbiç’ten Afrin’e ulaşmasının yolu da açılmış olacak. Ancak Rusya’nın, askeri üslerinin bulunduğu Lazkiye’ye komşu olması nedeniyle İdlib’in İran destekli rejim güçlerince kontrol edilmesinden yana olmayacağı açık. Eğer İdlib düşerse Türkiye dışında İran faktöründen dolayı ABD ve İsrail’in de Rusya’ya baskıları yeniden had safhaya ulaşacaktır.

Hatay’a komşu olan İdlib’in rejimin eline geçmesi PKK/YPG’nin Türkiye’ye sızmasının yolunu da açacağından Şam’ın eline Ankara’ya karşı yeni bir koz verecektir. Bir bakıma Rusya farklı gerekçelerle de olsa İsrail, ABD ve Türkiye’yi sırf İdlib faktörü nedeniyle karşısına almak istemeyecektir. İşte bu yüzden Moskova, İdlib’de Ankara’nın rıza göstermediği bir projenin hayata geçmesine reel politik nedenlerden dolayı izin vermeyecektir. Çünkü İdlib mutabakatının zedelenmesi en başta Rusya’nın Suriye’de elde ettiği siyasi ve askeri kazanımlara zarar verecektir. Dolayısıyla Rusya ile Türkiye arasında 17 Eylül 2018’de Soçi’de imzalanan İdlib mutabakat zaptının korunması her açıdan Ortadoğu’daki yeni sürecin de sigortası olacak ve bu sigorta en çok da Ankara ile Moskova’ya bölgesel ve küresel düzeyde güç katacaktır.

 

Mezhepsel Gerilimler

Altı önemli hedefin dışında İdlib’in coğrafi, tarihi, kültürel ve jeostratejik konumundan kaynaklanan birçok belirleyici unsur daha var. Bu unsurlardan dolayı rejim ve Rusya’nın Türkiye’nin rızası olmadan İdlib’i ele geçirmesinin maliyeti çok ağırdır. Öncelikle Türkiye sınırındaki İdlib, Suriye’nin en yeşil ve dağlık bölgesi konumuyla gerilla savaşı açısından mükemmel özelliklere sahip bir coğrafyadır. Çoğu askeri uzmanın İdlib’i Irak’ın kuzeyindeki Kandil bölgesiyle karşılaştırması boşuna değil. Bu anlamda Türkiye sınırındaki Bab el-Hava Sınır Kapısı kentin stratejik değerini oldukça yükselten bir faktör konumundadır. İdlib’in önemini artıran bir faktör de kentin sahip olduğu lokasyon itibarıyla Suriye’nin hinterlandını kıyı kesimi ve Şam’a bağlayan koridor olma niteliğidir.

Halep’i Lazkiye’ye bağlayan M4 kara yolu ile Halep’i Şam’a bağlayan M5 otobanları İdlib’den geçiyor. Yani İdlib Suriye’nin kuzey-güney ve doğu-batı eksenlerinde uzanan yolların kesişme noktasıdır. İdlib’in muhaliflerin elinde olması Şam’ın jeoekonomik hakimiyeti önünde en büyük risklerden biridir. Bir bakıma Şam ile ülkenin gerisini hem siyasi hem de ekonomik açıdan bloke etme gücünden dolayı İdlib, Suriye’nin geleceğinde kritik bir role sahiptir. Bu nitelik muhalefete askeri ve ekonomik açıdan birçok avantaj sunuyor.

Bir diğer faktör başta buğday olmak üzere patates, pamuk, zeytin ve her tür meyve ağacına ev sahipliği yapan İdlib’in Suriye’nin tarım, su ve gıda merkezi olmasıdır. Kendi kendine yeten bu özelliği nedeniyle kent rejimin saldırılarına uzun süre dayanabilecek güçtedir. Başka bir faktör de İdlib’e yönelik bir saldırının Hama, Halep ve Lazkiye gibi kritik alanlarda mezhebi çatışmaları tetikleme riskinin çok yüksek olmasıdır.

Bu bağlamda Moskova ve Ankara’nın üzerinde anlaştığı İdlib mutabakat zaptının hem Suriye’nin geleceğini kurtardığını hem de Rusya’nın elde ettiği siyasi ve askeri kazanımları koruduğunu söylemek yanlış olmaz.

Öte yandan İdlib’de asıl mücadele Ortadoğu ve Doğu Akdeniz denkleminde ağırlığı giderek artan Türkiye’nin nüfuzunu sınırlamaya odaklıdır. Bu nedenle İdlib krizi Rusya için tam bir turnusol işlevi görüyor. Rusya’nın Türkiye’nin endişelerine yönelik göstereceği hassasiyet şimdiden iki ülke arasındaki bölgesel ve küresel ortak vizyonu uzun vadede etkileyecek en önemli faktöre dönüşmüş durumdadır. Burada müttefikliği test edilen Rusya’yı doğrusu zorlu bir sınav bekliyor. Zira Kremlin’in Beştepe ile inşa ettiği stratejik ilkelere bağlılığı önümüzdeki süreçte daha da hayati önem arz edecek. Yoksa Rusya da yerel halktan siyasi destek kazanamadığı için Suriye’de devlet terörüne başvuran ABD’nin konumuna düşerek bölgede elde ettiği jeopolitik güç tekelini kısa sürede yitirebilecektir.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası