2024’e ait nüfus verileri, 6 Şubat’ta Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından ilan edildi. Türkiye nüfusu, bir önceki yıla göre 292 bin 567 kişi artarak 85 milyon 664 bin 944 kişi oldu. 2023’te binde 1,1 olan yıllık nüfus artış hızı 2024’te binde 3,4 oldu. 2024’te 937 bin 369 bebek dünyaya geldi. 2023’te ise 958 bin 408 doğum gerçekleşmişti. Buna göre 2024 sonu itibarıyla 21 bin 39 daha az doğum gerçekleşmiş oldu. TÜİK’in daha önceki yıl Mayıs’ta yayınladığı doğum istatistiklerine göre 1,51 olan toplam doğurganlık hızının 2024 için daha aşağı bir seviyede olacağı ihtimal dâhilindedir.
Toplam nüfusun durumunu anlayabilmek için bir diğer parametre ise yabancı nüfustur. 2023’te azalma eğiliminde olan yabancı nüfus, 2024’te de düşmeye devam etmiştir. Bu bağlamda geçici koruma statüsünde olan Suriyeliler ayrı tutulduğunda yabancı nüfus, 89 bin 996 kişi azalma ile 1 milyon 480 bin 547 kişiye gerilemiştir.
Kent nüfusu, bir önceki yıla göre artarak yüzde 93,4 oranına ulaştı, kırsal alan nüfusu ise azalmaya devam etti. İstanbul’un nüfusu bir önceki yılda azalma göstermişken bu yıl 45 bin 678 kişi artarak 15 milyon 701 bin 602 kişiye ulaştı. İstanbul’u sırasıyla Ankara (5 milyon 864 bin 49), İzmir (4 milyon 493 bin 242), Bursa (3 milyon 238 bin 618) ve Antalya (2 milyon 722 bin 103) takip etti. Bu durum, belirli büyükşehirlere sıkışan Türkiye nüfusunun demografik ve yaşam memnuniyeti yapısının hızlıca dönüşmesine; güvenlik, sağlık, ulaşım ve benzeri alanlarda sunulmaya çalışılan hizmetlerin daha karmaşık hale gelmesine sebebiyet vermekte, gerçekleştirilen politika ve hizmetleri görünmez kılmakta ve siyasi tercihleri de ciddi manada etkilemektedir.
Büyükşehirler daha da kalabalık hale gelirken diğer şehirlerin nüfusları azalmaktadır. Bu hal, bir yönüyle çok sayıda şehrin nüfus yapısında ciddi değişimlere sebebiyet vererek şehirlerin boşalmasını görünür kılmaktadır. Böylelikle kısa, orta ve uzun vadede en temelde milli güvenlik sorunu olması bakımından ciddi bir sorunu Türkiye aleyhine gün yüzüne çıkarmaktadır. Bu minvalde tehlikeli bir örnek olarak muhtemel İstanbul depreminin sonuçlarının tüm Türkiye’ye etki edebilecek düzeyde olabileceği hiçbir zaman akıldan çıkarılmamalı ve buna göre tedbirler alınmalıdır.
Bu çerçevede 2024’e ait nüfus verileri çarpıcı bir gerçeği gözler önüne sermektedir. O da 2023’te 10 ilin nüfusunda azalma yaşanmışken, 2024’te nüfusu azalan il sayısı 40’a yükselmiştir. Daha da ilginç olan husus ise bu illerin her coğrafi bölgeden olması, Türkiye’deki demografik dönüşümün ve hareketliğinin ne kadar dinamik ve yayılımlı gerçekleştiğini göstermektedir.
40 İlin Nüfusu Azalıyor!
40 ilde nüfusun bir önceki yıla göre azalmış olmasındaki en büyük sebepler arasında illerdeki hareketliliklerin ve doğurganlığın azalması bulunmaktadır. Bu 40 il; 2022, 2023 ve 2024’e ait nüfus verileri açısından incelendiğinde ise Kütahya ve Van haricindeki diğer 38 ilin 2022’ye göre 2023 nüfuslarında artış görülmektedir. Ancak bunun dışında ortak biçimde 2023’e kıyasla 2024’te 40 ilin nüfuslarında azalma söz konusudur.
Tablo 1’e bakıldığında bilhassa coğrafi bölgeler temelinde, Türkiye’nin 1950’lerden itibaren kırdan kente göç ve gurbet hareketliliği bağlamında öne çıktığı üzere Doğu Anadolu ve Karadeniz bölgelerindeki nüfus hareketliliği devam etmektedir. Bu manzarada; eğitim, iş ve benzeri sebepler öncü etkenlerden olmaktadır. Aynı zamanda bu bölge illerindeki toplam doğurganlık hızlarının önceki yıllara göre oldukça azalması, çok daha çarpıcı olan bir durumdur.
Bu bölgelere ek olarak İç Anadolu Bölgesi’nde de hareketlilikten söz edilebilir. Ancak bu bölgelerde yer alan illerin nüfuslarındaki azalma sebebi sadece göç hareketliliği ile elbette açıklanamaz. Bilhassa doğurganlığın azalıyor oluşu da bu illerde nüfusun azalmasında etkilidir. Marmara, Akdeniz ve Ege bölgelerinde yer alan iller için doğurganlığın azalmasının yanı sıra yaşlılığın artış göstermesi de önemli bir etkendir. Son olarak Güneydoğu Anadolu bölgesinde Siirt’in nüfusunun düştüğü görülmektedir. Bu bölge, Türkiye ortalamasına kıyasla yüksek doğurganlık hızına sahip olmasına rağmen Siirt ilinin nüfusunun azalması dikkat çekicidir.
Bu kadar sayıda ilin nüfusunun düşmesindeki temel etkenin doğurganlığın azalması olduğu nüfus piramitlerine bakıldığında da görülebilmektedir. Bilhassa 0-4 yaş grubundaki daralma ile alt yaş grupları aleyhine bir değişim belirgin olmaktadır. 2023’te 5 milyon 348 bin 54 olan 0-4 yaş grubu nüfus, 2024’te 5 milyon 82 bin 386’ya gerilemiştir. Bu durum 0-14 yaş grubundaki nüfusa da yıldan yıla etki etmektedir. 2023’te 18 milyon 311 bin 633’ten 17 milyon 926 bin 565’e gerileyerek 2024 sonu itibarıyla bu yaş grubundaki oran yüzde 21,4’ten yüzde 20,9’a düşmüştür.
Yine piramitlerden hareketle yaşlı nüfusun ve ortanca yaşın artışı da görünür olmaktadır. Bu bağlamda, 2023’te 65 ve üzeri yaşında olan nüfusun, toplam nüfusa oranı 10,2 iken 2024 sonu itibarıyla bu oran 10,6’ya yükselmiştir. “Yeni doğan bebekten en yaşlıya kadar nüfusu oluşturan kişilerin yaşları küçükten büyüğe doğru sıralandığında ortada kalan kişinin yaşı” olarak tarif edilen ortanca yaş, 2023’te 34 iken 2024 sonu itibarıyla 34,4’e yükselmiştir.
Demografi alanında 0-14 ile 65 ve üzeri yaş grubu bağımlı yaş olarak tarif edilmekte, 15-64 yaş grubu ise bağımlı olmayan yaş grubu olarak ifade edilmektedir. 2007 ve 2024 arasında toplam yaş bağımlılık oranı 2018, 2019 ve 2020 haricinde mütemadiyen azalma göstermiştir. Bu azalmayı mümkün hale getiren esas unsur 0-14 yaş aralığını temsil eden çocuk bağımlılık oranının düzenli bir şekilde azalmasıdır. Öyle ki 2007 için 39,7 olan çocuk bağımlılık oranı, 2024 sonu itibarıyla 30,6’ya gerilemiştir. Bu durum, doğurganlığın azalmasındaki en bariz göstergelerden biri olmaktadır. Diğer yandan toplam yaş bağımlılık oranının yükselmesine yeterli biçimde etki edemese de 65 ve üzeri yaşı temsil eden yaşlı bağımlılık oranı her yıl düzenli şekilde artmıştır. Bu bağlamda 2007’de 10,7 olan yaşlı bağımlılık oranı, 2024 sonu itibarıyla 15,5’e ulaşmıştır.
Hanehalkı sayısının artması ancak hanehalkı büyüklüğünün azalması, son yıllardaki bir başka dikkat çekici gelişmedir. Bu durum 2023 ve 2024’e ait verilerde de kendini göstermektedir. 2008’de 4 olan ortalama hanehalkı büyüklüğü, 2024 sonu itibarıyla 3,1’e gerilemiştir.
Hanehalkı sayısı ise 2023 itibarıyla 26 milyon 599 bin 262 idi. 2024’e ait veriler henüz yayınlanmamakla birlikte Türkiye’de tek kişilik hanehalkı sayısının sürekli olarak yükselerek, bilhassa yalnız yaşayanların sayısının her geçen yıl artmasıyla 2024 sonu itibarıyla 5 milyon 321 bin 540’a ulaşmıştır.
Grafik 2’ye göre, 2 ve 3 kişilik hanelerin sayısı en fazla olurken 1 kişilik hane 5 milyon 192 bin 825 ile sıralamada yerini almaktadır.
Açıklanan nüfus verileri, Türkiye’nin dengeli bir nüfus dağılımına ihtiyacının olduğunu her geçen yıl sürekli biçimde göstermektedir. İstanbul başta olmak üzere nüfusu layıkıyla yönetilemeyen, hizmet üretilemeyen mega şehir yapılanmalarından vazgeçilmelidir. Anadolu’daki kentleşme biçimi de bu türden şehirlerin “tıpkısının aynısı” olmak zorunda değildir. Kırsal alan, tarım ve hayvancılık somut desteklerle işler kılınmalı ki kırsal alanlar daimi yahut dönemsel biçimde boş ve atıl kalmasınlar. Aksi takdirde nüfusun şehirler çerçevesinde dengesiz dağılımı, Türkiye’yi birçok hususta çok daha olumsuz neticelerle karşı karşıya getirme ihtimali taşımaktadır. Bunlardan en çarpıcı olanı ise doğal afetlerin Türkiye için en önemli gerçeklerden biri olmasıdır. Bu türden olumsuz durumlar, Türkiye’nin nüfusunu, servetini, güvenliğini, kamu sağlığını ve düzenini tehlikeye atacak kabiliyete sahiptir.