Kriter > Siyaset |

CHP’nin Yol Ayrımı


16 Nisan referandumu yenilgisinden sonra CHP’de muhalifler sesini yükseltti. Bundan sonraki süreçte partinin bölünmesi, değişmesi veya yeni bir siyasi partinin kurulması ihtimalleri dillendiriliyor.

CHP nin Yol Ayrımı

16 Nisan referandumu yenilgisinden sonra CHP’de muhalifler sesini yükseltti. Bundan sonraki süreçte partinin bölünmesi, değişmesi veya yeni bir siyasi partinin kurulması ihtimalleri dillendiriliyor. Parti içinde eski dönemden kalan isimleri büyük oranda temizleyen Kemal Kılıçdaroğlu, kendisine tabi olan ciddi bir örgütlenme kurdu. Bu nedenle CHP içerisinde itiraz eden, yönetimsel olarak değişim talep eden kişilerin istediklerini gerçekleştirme imkanları oldukça zayıf… Referandumda çıkan yüzde 48,6 oy oranını kendi partilerine ait gören CHP yönetimi 2019 seçimlerinde ortak aday projesiyle bunu yükseltme isteği taşıyor. Ancak HDP ve FETÖ gibi temelde anlaşamadığı yapılarla ittifak kurarak gireceği yarış CHP’nin parti olarak inisiyatifi kaybetmesiyle sonuçlanabilir. Partinin tek söz sahibi olarak hareket eden Kılıçdaroğlu yüzde 25’lik tabanıyla iktidar olamasa da konumunu korumayı amaçlıyor. Ağustos ayında başlayan kongre sürecinde de alternatif isimlerin şansları olmadığı için gücünü arttırabilir.

CHP, Osmanlı devletinin ardından kurulan genç Türkiye Cumhuriyeti’nin ideolojik formasyonla oluşturmaya çalıştığı yeni bir ulus-toplum projesinin aracı kurumu olarak doğdu. Devleti kuran partinin siyasi hesapları da toplumun sorunlarını çözme eğilimden daha çok “Altı Ok” fikrinin hayata geçirilmesi yönünde oldu. Toplum nazarında devlet aygıtıyla özdeşleşen bir kimlik kazanan CHP 1946 yılına kadar ülkeyi muhalefetsiz yönetti. CHP’nin lider kadroları aynı zamanda devletin yöneticisi hatta tek söz sahibiydi.

1950’li yıllardan itibaren muhalefete düşen CHP içerisinde zihniyet değişimleri yaşandı. Devlet partisinden halk partisine dönüşme çabaları sürerken 27 Mayıs Darbesi’nin açtığı alan partiyi farklı bir mecraya sürükledi. O yıllardan başlayan sol söylem blok ve cephe siyasetini de partiyle buluşturdu. Kemalist doktrinler ile sosyal demokrat söylemler arasında gidip gelen parti yükselen muhafazakar halkçı siyasetle rekabet etmekten uzaklaştı. Türkiye’deki seküler ve ayrışma noktalarını buluşturan bir eğilimle kurulan SHP’nin dönemsel başarısı tabanını memnun eder gözükse de parti içi ayrışmaları hızlandırdı. 1980 öncesi kapatılan CHP 1992 yılında yeniden kurulduğunda “Altı Ok” söylemini yeniden savunmak üzere siyasette yerini aldı.

Kılıçdaroğlu Partiyi Tamamen Değiştirdi

İkinci kez kuruluşundan itibaren genel başkanlığını yürüten Deniz Baykal’ın 2010 yılında kaset skandalıyla gidişine kadar CHP üniformalı siyaset söylemi eleştirilerinden kurtulamadı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığıyla birlikte toplumla kucaklaşma, ülke sorunlarına çözüm sunma yaklaşımının merkeze alınacağı iddia edildi.

Parti içi teşkilatlanma ve milletvekili tercihlerinde geçiş döneminde tek başına kalan Kılıçdaroğlu, ilk genel kurulda Deniz Baykal döneminin güçlü isimlerinin yerine kendi tercihlerini yerleştirdi.

Sekiz Seçim Kaybetti

CHP’nin temel yaklaşımlarına ek olarak popülist söylemleri önceleyen yeni dönemde, Güneydoğu’da özerklik şartı, Ege’de çağdaşlık ve cumhuriyetçilik, Karadeniz’de milliyetçilik gibi vaatler üzerinden oy oranının artırılması hedeflendi. Ancak tüm bu söylemsel popülizme rağmen sandık sonuçları istenildiği gibi olmadı. Kemal Kılıçdaroğlu partinin başına geldiği 2010 yılından beri iki halk oylaması, üç genel seçim, iki yerel seçim ve bir Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybetti. Parti oylarında ciddi bir artış olmamasına karşın AK Parti iktidarına karşı yürüttüğü muhalefet görevini FETÖ, HDP ve PKK gibi milli sorunlarla iş birliği yaparak sürdürdü. 2014 belediye seçimleri, 2015 milletvekili seçimleri CHP’nin AK Parti karşısında her türlü iş birliğine açık olduğunu gösteriyordu. Bunu ideolojik bir sapma olarak algılamak yerine toplum karşısında eriyen siyasi stratejilerin tutunma çabası olarak görmek daha doğru olur. 7 Haziran seçimlerinde yüzde 24,6 gibi düşük oranda oy almasına karşın, kendi tabanını HDP’ye oy vermeye yönlendirme gayreti partinin geleceğine ilişkin yol haritasını da belli etmişti.

Birisi Kulağına Fısıldıyor

Siyasi bir misyon olarak uluslararası gruplaşma ve gerilimler içerisinde, Türkiye’yi operasyon merkezi olarak gören odaklarla yakın temasa girilmesi de bu strateji kapsamındaydı. CHP kadrolarında bu duruma ilişkin eleştiriler de tahammülsüz şekilde bastırılıyor ya da tepki görüyor. Geçtiğimiz günlerde CHP’nin simge isimlerinden Mersin Milletvekili Fikri Sağlar Akşam gazetesine verdiği röportajda, Kılıçdaroğlu’nun Parti Meclisinde herhangi bir karar alınmasına izin vermediğini, kulağına kim ne fısıldıyorsa kararını ona göre verdiğini belirtti. Fikri Sağlar’ın, “CHP lider partisi değil, kadro partisidir. Son 10 yıla baktığımızda CHP lider partisi haline getirilmeye çalışılıyor. Partide tek adamlılığı değiştirmemiz gerekiyor. Söylediğinizde samimi olmadığınızı toplum görürse size güvenmez. Kılıçdaroğlu referandum kampanyasında “Tek adama karşıyız” propagandası yaptı ama kendisi tek adam oldu!” sözlerinin ardından hakkında ihraç istemiyle disiplin kurulu soruşturması başlatıldı.

Parti İçi Sert Tartışmalar

Referandum sonrası yaşanan tartışmalar kapalı kapılar ardında restleşmelere hatta küfürlü kavgalara bile yol açtı. İddialara göre CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş’ın, “CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Selin Sayek Böke ile birlikte CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun evinde gizli toplantılar yapıyor. Böke, Özel, Erdoğdu ve bazı partililer size kumpas kuruyor” sözleri gerilim yarattı. Yarkadaş’ın sözleri kavgaları alevlendirirken, kavga parti sözcüsü Selin Sayek Böke’nin görevinden ayrılmasıyla sonuçlandı.

CHP eski milletvekillerinden Çetin Soysal, “Bizim olağan kongrelerimiz var. O kongre sürecinde birbirinden farklı değerlendirmeleri olan arkadaşlar kongre vakti geldiğinde değerlendirilecektir. Altı ok bizim kurucu felsefemizdir. Bizim ondan taviz vermemiz veya uzaklaşmamız söz konusu değildir. Biz bunun yanı sıra özgürlükçü, sosyal demokrasiyi savunan bir partiyiz. Sosyal demokrasi iddiamız devam ediyor. Önümüzdeki süreçte 2019’a dönük hazırlanma olacaktır. Biz 2019’a kilitlenmiş durumdayız. 2019’a dönük siyasi hamlelerimiz olacaktır. Parti toplumun tümüne kabul ettireceği hamleler yapacaktır. Bizim HDP ile ittifakımız yok. Biz Türkiye genelinde toplumun her kesimine hitap edecek bir politika hedefliyoruz. Almış olduğumuz yüzde 49’un gereği neyse onu yapmaya dönük hamlemiz olacak” diye konuştu.

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Ergün Yıldırım ise CHP’nin derin bir paradigmal bunalım yaşadığını belirtiyor. Yıldırım’a göre, “CHP’nin artık devletle özdeşleşen bürokratik oligarşiyle bütünleşen bir siyasetle varlığını sürdürmesi mümkün değildir. Çünkü Kılıçdaroğlu’nu buraya getiren çevrelerin çok büyük beklentileri vardı. Bunlar AK Parti’yi engellemek istiyorlardı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Tayyip Erdoğan’ın başarısının önüne geçmek gayretindeydiler. Fakat başaramadılar. Hatta 7 Haziran seçimlerinden önce ana akım medya, FETÖ ve HDP gibi gruplarla bir araya geldiler. 1 Kasım’da ciddi başarısızlık yaşadılar. Referandumla birlikte net bir biçimde bu başarısızlık ortaya çıktı. Yeni dönemde CHP bu bunalımı aşmak için ya kendi içerisinde parçalanacak ya da yeni ittifaklar oluşturarak yeni siyaset tarzı geliştirmeye çalışacak. Bu yeni siyaset tarzını geliştirmek kolay bir şey değil. Prof. Yıldırım CHP’nin şu an yüzde 48,6’lık oy oranını kendi tabanı olarak konsolide etmek istediğini ve bunu farklı noktalara çekmek istediğini belirtiyor. Yıldırım’a göre bu yüzden parti içinde bir liderlik sorunu da var. Eren Erdem, Sezgin Tanrıkulu gibi isimlerin parti içerisinde etkin hale getirilmeleri 100 yıllık kurumsallaşmış CHP geleneğiyle örtüşmeyen bir süreçtir. CHP’nin bu tartışmaları ya yeni bir siyasetle ortaya çıkacak ya da parti ikiye bölünecek” diye konuştu.

“Türkiye DEAŞ’tan petrol alıyor” ve “28 Şubat’ta yargılandım (İlkokul öğrencisiydi)” gibi tekzip edilmiş bilgilerle siyaset yapan CHP İstanbul Milletvekili Eren Erdem, örgüt politikalarının belirlenmesinde etkin rol alıyor. Geçtiğimiz günlerde HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’la yaptığı görüşme sonrasında, “Ben Selahattin Demirtaş ile bir görüşme yaptım. Kürt sorununun çözümü adına ilk dört madde konusunda hiçbir talebimiz yok dedi” açıklaması kısa süre içinde Demirtaş tarafından yalanlandı. Ayrıca CHP milletvekili Tuncay Özkan’ın Demirtaş’ı hapiste ziyaret etmesi de CHP içi siyaset açısından oldukça tartışıldı.

Sabah gazetesi yazarı Mahmut Övür, CHP içerisinde Kemal Kılıçdaroğlu’yla başarılı olunamayacağını düşünen bir arayışın hep var olduğunu ancak mevcut isimlerin karşılığının olmadığını vurguluyor. CHP’nin ittifak için FETÖ dahil her türlü ihtimali kullandığını belirten Övür, “Buna rağmen parti içerisinde şöyle bir şey oluştu. Yeter artık gitmiyor. Parti içerisinde 10 farklı grubun arayışı vardı. Her grup şöyle bir arayış içerisindeydi. Acaba kimle çıksak CHP’yi yüzde 25’in üzerine çıkarabiliriz. Çoğunluk güçlü bir aktör bulmak istiyordu. Referandumda bu çok daha net ortaya çıktı. Referandum süreci içerisinde kaybetmeyi herkes tahmin ediyordu. Referandum süreci tartışmaları gölgelemişti. Hemen sonrasında Deniz Baykal, Muharrem İnce isimleri açığa çıktı. Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı çıkan kişiler parça parça doğru şeyler söylüyor olsalar da toplamda doğru bir siyaset aklı oluşturmuyorlar. O yüzden Kemal Bey’i destekleyen kişiler ve diğer gruplar için cezbedici olmuyor. Baykal, Sağlar ve İnce gibi isimler geçmişlerine bakıldığında siyaseten yıpranmış kişiler. Parti içerisinde bir karşılık bulamıyorlar. Aslında Kemal Kılıçdaroğlu çevresi de 2019 seçimlerine Kemal Bey’le girildiği takdirde kazanamayacaklarını bildiği için böyle bir arayış içerisindeler” dedi.

Hayır blokunun ortak aday çıkarma fikrine sıcak baktığına dikkat çeken Övür, “Ama Deniz Baykal buna karşı çıkıyor. Siyasi parti gücü olan birinin aday olması gerektiğini söylüyor. Çatı adayı siyasi mücadele yürütemez, partiler sahip çıkmaz diyor. Kemal Bey, partinin şu andaki pozisyonunu kaybetmemek için, “CHP etrafında yüzde 48,5’u toplayamayız” diyor o yüzden çatı adayına sıcak bakıyor. Blok aday oluşturma çabaları zor gibi görünüyor ama HDP ile ittifak ilişkileri de gelişiyor. Kemal Bey bu süreçte kendisine karşı içeriden gelen etkilere karşı gücünü koruyacak. Sağlar, Baykal ve İnce bir araya gelse yine bir şey yapabileceklerini sanmıyorum. CHP içerisinde şu anda yüzde 70 oranında Alevi örgütlenmesi var. O yapı Kemal Bey’i bırakmaz diye düşünüyorum. Olağan kongreler Ağustos’ta başlıyor, orada da Kemal Bey güçlü çıkacak. İtiraz edenler başarısız olursa yeni bir parti oluşturmaları ihtimal dahilinde görünmüyor” diye konuştu.

Son tahlilde CHP içi tartışmalar devam edecek görünüyor. Fakat bu tartışmaların Kılıçdaroğlu’na alternatif bir oluşuma dönüşebilme ihtimali güçlü değil. Bu yüzden tartışmaların yönünün daha çok parti içi ikilik ve ideolojik farklılaşma bağlamında ilerleyebileceğini söylemek mümkündür.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası