Kriter > Siyaset |

Siyasette Aktörler, Tutumlar ve İttifak Senaryoları


Net olan durum şu ki, yeni seçim sistemi iki bloklu bir siyaseti öne çıkarmakta. AK Parti ve CHP bu iki blokun merkezi aktörleri. Dolayısıyla bu iki partinin aynı ittifak içinde olmayacağı gayet açık. Bunun yanında HDP’nin de Cumhur İttifakı’nın karşısında yer alacağı gayet net olarak gözüküyor.

Siyasette Aktörler Tutumlar ve İttifak Senaryoları

2023’te gerçekleştirilecek parlamento ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine iki yıldan fazla bir süre var. Ancak siyasi partiler arasındaki seçim ittifakı kurma çalışmaları ve halihazırda kurulu ittifakları sürdürme çabaları yoğun bir mesai ile devam ediyor. Sayısı giderek artan siyasi partiler ve sıklaşan partiler arası görüşmeler, ittifak senaryolarını gündemde tutmakla beraber, bu dinamizm ittifakların nasıl şekilleneceği konusunda tahmin yürütmeyi zorlaştırıyor. Yine de olasılıklar sonsuz değil, bu sebeple mevcut eğilimler üzerinden ittifakların nasıl şekillenebileceğine yönelik kimi çıkarımlarda bulunmak mümkün.

Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişle, cumhurbaşkanının halk tarafından doğrudan seçilmesi Türkiye’de siyaseti iki blok tarafından oynanan bir oyuna dönüştürdü denilebilir. Ünlü siyaset bilimci Duverger’in aslında parlamento seçimleri için öne sürdüğü bu mekanik etki, bir bakıma Türkiye’deki cumhurbaşkanlığı seçimleri için de geçerli oldu. Tek kazananı olan (neticede tek bir aday cumhurbaşkanı seçilebilecek) ve seçimi kazanmak için geçerli oyların yüzde 50+1’ine ihtiyaç duyulan her seçimde olduğu gibi 2018 cumhurbaşkanlığı seçimi de seçim için yarışan tarafları kabaca iki blokta topladı. 2023 seçimlerinde de aynı kuralların uygulanacağı düşünüldüğünde bu ikili ittifak yapısının süreceği öngörülebilir. Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda ikiden fazla aday görsek bile seçimin ikinci tura kalması durumunda, diğer parti ve adaylar ikinci tura kalacak olan iki adaydan birine destek vermek durumunda kalacaklar. Bu ittifaklar tüm şeffaflığıyla duyurulur mu, parti liderleri tarafından açıklanır mı bilinmez ama bu ikili yapı, yeni seçim sisteminin bir zarureti olarak hala karşımızda durmakta.

 

İttifak Bloklarının Temelleri

Halihazırda Türkiye siyaseti iki blokun, yani Cumhur ve Millet ittifaklarının ürettiği söylem üzerinden şekillenmekte. Cumhur İttifakı büyük ölçüde Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) ve Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) arasında seçim maratonundan da önce hayata geçmişti. PKK’nın 2015 yazında terör eylemlerine yeniden başlaması, bu terörün Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve (Demokratik Bölgeler Partisi-DBP’li) belediyeler üzerinden yürütülen Hendek ayaklanması ile tırmanması, 15 Temmuz darbe kalkışması gibi gelişmeler ittifakın ilanından çok önce AK Parti ile MHP’yi ortak bir terörle mücadele çizgisinde buluşturmuştu. Cumhur İttifakı Büyük Birlik Partisi’nin (BBP) de katılmasıyla 2018 cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanan taraf oldu. Hür Dava Partisi (Hüda-Par) ve Anavatan Partisi de ittifakta yer almamakla birlikte zaman zaman ittifaka destek verdiler.

Öte yandan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), İYİ Parti ve HDP, kısmen de Saadet Partisi (SP) karşı bloku oluşturdular. HDP Millet İttifakı içinde ismen anılmasa bile, “Bir oy İnce’ye, bir oy HDP’ye” sloganıyla hatırladığımız stratejik oylar, bu partilerin birlikte yaptıkları, bizlerin çok sonraları Ümit Özdağ ve İbrahim Kaboğlu’ndan öğrendiğimiz anayasa çalışmaları ve nihayetinde CHP’nin 2019 yerel seçimlerinde İYİ Parti ve HDP desteğiyle pek çok büyükşehirde belediye başkanlıklarını kazanması, bu bloğun varlığının göstergeleri oldu. Son yerel seçimlerde kazandığı büyükşehir belediyelerinden de anlaşılabileceği gibi CHP için bu üçlü bloku korumak seçim başarısı için kaçınılmaz bir hal aldı; zira İYİ Parti ve HDP’nin her ikisinin de desteği olmadan 2023 seçimlerinde CHP için gerçekçi bir başarı şansı bulunmuyor. SP ise muhafazakar seçmeni AK Parti’den koparmak adına CHP için oldukça kullanışlı bir ortak.

Erdoğan'ın Asiltürk Ziyareti

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkan Oğuzhan Asiltürk’ü evinde ziyaret etti. (7 Ocak 2021, Mustafa Kamacı)

 

Teröre Karşı Duruş

Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Cumhur İttifakı içinde yer alan siyasi parti liderleri Devlet Bahçeli ve Mustafa Destici ile sık sık bir araya geldiği biliniyor. Bunun yanı sıra muhafazakar siyasi çizgileri ve özellikle İslam dünyasında yaşanan sorunlara yaklaşımlarındaki ortaklıklar nedeniyle AK Parti ile Hüda-Par’ın da pek çok konuda benzer ilkelerde buluştuğu söylenebilir. Bu iki partiyi birbirine yaklaştıran bir diğer husus ise her ikisinin de PKK terör eylemlerinin hedefi olmaları. Hüda-Par 2014’te yaşanan 6-8 Ekim şiddet olaylarında PKK’lı saldırganların hedefindeydi. Milletvekili adayından sandık gözlemcisine AK Partili pek çok siyasetçi de PKK terör eylemlerinde katledildi. PKK’nın Hüda-Par’lı olsun AK Partili olsun, bölgede kendi yörüngesinde siyaset yapmayan Kürtlere yönelik oluşturduğu tehdit bu iki partiyi terörle mücadele konusunda da birbirine yaklaştırmakta.

Nitekim Hüda-Par 2018 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Cumhur İttifakı’nın adayı Erdoğan’a destek vermişti. Hüda-Par Genel Başkanı İshak Sağlam’ın 16 Aralık 2020’de Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Cumhurbaşkanlığı külliyesinde bir araya gelmesini de Hüda-Par’ın halen tutumunu değiştirmediğinin bir göstergesi olarak görenler oldu.

Erdoğan’ın son zamanlarda Külliye’deki bir diğer görüşmesi ise Demokratik Sol Parti (DSP) Genel Başkanı Önder Aksakal ile 30 Aralık’ta gerçekleştirdiği görüşme oldu. Görüşme sonrası Aksakal “Türkiye'de siyaset kurumu yeniden dizayn edilme çabalarıyla karşı karşıyadır. Bir taraftan Avrupa Birliği (AB) ülkeleri ve kurumları diğer taraftan ABD'nin bölgesel stratejilerinin gerçekleşebilmesi için ortaya koyduğu politikalar, tamamen Türk milletini teslim almaya yönelik aslında hiç de yabancı olmadığımız planların tezahürüdür. DSP olarak bu girişimlere karşı duruşumuz kendimizi tanımladığımız, milliyetçi, vatansever, sol bir parti kimliğimizin gereğiyle ilişkilidir. Fakat elbette gerek ekonomideki gerekse hukuk sistemi işleyişindeki aksaklıkların ortaya konulması ve çözüm yollarını önerme sorumluluğunu da bir muhalefet partisi olarak üzerimize yüklenmiş görev sayıyoruz" sözleriyle partisini muhalefette konumlandırmış olsa da özellikle terörle mücadele ve dış politikada bağımsızlık konularında Cumhur İttifakı’nın söylemiyle örtüşen açıklamalarda bulunan bir lider. Kendisini solda tanımlayan bir parti olarak DSP ile Cumhur İttifakı partilerinin ideolojik farklılıkları ortada, ancak DSP’nin CHP, İYİ Parti, HDP gibi aktörlerin oluşturduğu blokla da ciddi ayrışma noktaları olduğu unutulmamalı. Kendisini solda tanımlayan bir diğer aktör Doğu Perinçek’in Vatan Partisi ise Türkiye siyasetini yakından takip edenleri bile her dönem şaşırtmayı başarabilen bir hareket. O sebeple bundan 2 yıl sonra gerçekleşecek bir seçimde hangi blokta yer alacağını tahmin etmek zor.

 

SP’nin Yol Haritası

Tüm bu ittifak senaryoları içinde son zamanların en çok konuşulan konusu ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk ile görüşmesi oldu. Asiltürk’ü evinde ziyaret eden Erdoğan görüşme sonrası yaptığı açıklamada, ''Geçmişte beraber olduğumuz bir büyüğümdür. 86 yaşında bir büyüğüm. Benim bu ziyaretim hem bir nezaket ziyareti hem de bu ittifak meselesinde yani bir seçim ittifakı mı olur veya geleceğe yönelik biz bir terörle mücadele verirken, burada, bu terörle mücadelede her türlü desteğin bizim yanımızda olması lazım. Yani bizim bir yalnızlık hissetmememiz lazım. Bunun için de şu anda buna benzer görüşmeleri bundan sonra da yapmayı planlıyorum, yapacağım” demişti. Görüşmenin ardından SP Genel Başkanı Karamollaoğlu “Bir diyalog kurulmuş, bir adım atılmış, bir ziyarette bulunulmuş, bunu ne çok küçümsemeye ne de abartmaya gerek var” açıklamasıyla ittifak senaryolarında partisinin tutumu hakkında renk vermemeye gayret gösterirken, genel resim bu ziyaretin iki parti arasındaki iletişim kanalını güçlendirdiği yönünde.

Tabii sadece bu ziyaretten yola çıkarak, SP Cumhur İttifakı’na katılıyor sonucunu çıkarmak aceleci bir yorum olur. Zira SP’de, AK Parti hariç her siyasi aktörle iş birliği yapmaya açık bir kesim olduğu da sır değil. Hasan Damar’ın 2019 yerel seçimleri ardından partililere yaptığı coşkulu konuşmasında “İstanbul’u da kaybettiren Saadet Partisi’dir. 120 bin oy aldı bizim başkan adayımız, AK Partisi de 15 bin oyla seçimi kaybetti. Kaybettiren biziz” açıklaması hala hafızalarda canlı. Erdoğan-Asiltürk görüşmesinden rahatsızlığını gizlemeyen kimi SP’li isimler de sosyal medya paylaşımlarında tavırlarını net biçimde ortaya koydular. Açıkçası iktidarın AK Parti’den CHP’ye geçmesini sağlamak bir SP’li için neden başarı olarak görülebilir, böyle bir iktidar dönüşümü olursa, bu durum Milli Görüş geleneğinin hangi gayesine hizmet eder bunu anlamak pek kolay değil. Ancak SP içinde CHP’yi AK Parti’ye tercih eden bu kesimin direnci kırılabilir mi bunu zaman gösterecek. Böyle bir ittifak sağlanması durumunda SP içindeki kategorik AK Parti karşıtları da belki CHP’ye katılıp CHP iktidarı için doğrudan çalışma imkanı bulabilir, belki yeni bir parti kurabilir, belki de mevcut yeni partilerden birine katılabilirler.

SP içindeki kategorik AK Parti karşıtlarına rağmen SP’nin, AK Parti ile ittifak yahut farklı bir iş birliği formülü bulması mümkün. SP’nin başörtüsü yasaklarına son veren, Ayasofya’yı tekrar ibadete açan, 28 Şubat’ın faili askeri vesayet rejimine son veren, Filistin’den Arakan’a dünya Müslümanlarının en gür sesli savunucusu rolünü üstlenen bir AK Parti ile ilkesel düzeyde daha yakın olduğu düşünülebilir. CHP, İYİ Parti ve HDP’nin ise “Erdoğan’ı indirmek” gibi negatif/oyun bozucu bir politika dışında hangi konuda ortak bir siyasal yol haritasına sahip oldukları şu an için bilinmiyor. Bu ortak ilkeler konusunda, genelde daha fazla adalet, daha fazla özgürlük gibi genel cevaplar verilse de HDP’nin, İYİ Parti’nin, CHP’nin ve SP’nin özgürlükten ne anladıkları henüz ortaya konulmadı. Bu partilerden biri özgürlüğü Öcalan’ın salınmasıyla anarken bir diğeri buna karşı çıkabilir, biri adaletten LGBT haklarını anlarken bir diğeri buna karşı çıkabilir. Dolayısıyla içi doldurulmamış, içeriği belirsiz özgürlük, adalet gibi söylemler, kurucu bir siyaset yapmak için yeterli değil. Bu durumun farkında olan CHP, büyük ihtimalle İYİ Parti, HDP ve SP’nin desteğini alarak gelecek ilk seçimi kazanmak için soyut ifadelerin ötesine geçebilen, somut bir yol haritası çizmekten kaçınacaktır.

Ali Babacan ve Kemal Kılıçdaroğlu

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ve beraberindeki heyeti parti genel merkezinde ağırladı. (28 Ocak 2021, Erçin Ertürk)

 

İttifak İlkeleri

Burada öne çıkan bir konu ise bu seçim kazanma odaklı ittifak ve içeriksiz siyasetin sanıldığından çok daha dönüştürücü olabilmesi. Muhalefet blokunun “Diyarbakır anneleri” gibi Türkiye tarihinin en önemli ve cesur toplumsal inisiyatiflerinden birine sessiz kalması, bu tarz bir blok siyasetinin kalıcı izler bırakabilecek yan etkilerinden birisi. Açıkçası CHP içinden isimlerin PKK kurucularını anmasına, PKK marşı okuttuğu için görevden alınan HDP’li belediye başkanlarına destek ziyaretinde bulunmasına artık blok içinden itiraz dahi gelmemekte.

Yukarıda bahsi geçen ve geçtiğimiz seçimlerde ittifak tercihlerini gördüğümüz partilerin yanı sıra bir de rekabete yeni katılan partiler var tabi. AK Parti’den kopan Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun partileriyle, CHP’den kopan Öztürk Yılmaz, Mustafa Sarıgül ve Muharrem İnce’nin partileri. Bu partilerin de seçim maratonuna girildiğinde kendilerine bir blok seçmeleri icap edecek. Bu yeni kurulan partilerin de eklenmesiyle Türkiye’de siyasi partilerin sayısı giderek artmakta ve 2023 seçimlerinde üçüncü bir blokun da kurulabileceği dile getirilmekte. Ancak her ne kadar üçüncü bir blok kurulma ihtimali mevcut olsa da, sistem ilk turda değilse bile ikinci turda iki adaylı, dolayısıyla iki bloklu bir rekabeti dayatmakta.

İttifakları tahmin etmenin bir zorluğu da siyasetin ilkelerden ibaret olmaması. Örneğin siyaset ilkesel politikalardan ibaret olsaydı şüphesiz İYİ Parti ile MHP, SP ile AK Parti, DSP ile CHP aynı blokta yer alabilirdi. Ancak öte yandan İYİ Parti için MHP, SP için AK Parti, DSP için CHP benzer seçmen kitlesine hitap eden, teşbihte hata olmayacaksa aynı ürünü satan partiler. Dolayısıyla ittifaklara katılan partilerin tercihlerini üç değişken etkiliyor: İttifaka hakim olan ilke ve ideolojiler; ittifaka katılımla elde edilecek doğrudan kazanımlar (mecliste sandalye bölüşümü); ve ittifaka katılımla elde edecekleri dolaylı kazanımlar (kendilerine ilkesel düzeyde en yakın partiyi hezimete uğratarak onun seçmen kitlesine sahip olmak). Normal şartlarda zıt kutuplarda olmaları beklenen İYİ Parti ve HDP’nin ister stratejik oy kullanmak suretiyle ister CHP’li adaylar lehine seçimlere katılmamak şeklinde seyretsin, son yerel seçimlerde yaptıkları gibi 2023 seçimlerinde de CHP’nin lokomotifi olduğu bir siyasi blok içinde hareket etmeleri gayet mümkün. Bu da ittifak tercihlerinde belirleyici olan üç değişkenden en etkisizinin, ilkeler olduğunu gösteriyor.

Görüldüğü üzere hem faal siyasi parti listemiz yeni katılımlarla günden güne uzuyor hem de partilerin ittifak tercihlerini belirleyen birden fazla etken var. Tüm bunlara bakarak hangi parti hangi partiyle ittifak kuracak sorusunu cevaplamak zor. Ancak net olan durum şu ki, yeni seçim sistemi iki bloklu bir siyaseti öne çıkarmakta. AK Parti ve CHP bu iki blokun merkezi aktörleri. Dolayısıyla bu iki partinin aynı ittifak içinde olmayacağı gayet açık. Bunun yanında HDP’nin de Cumhur İttifakı’nın karşısında yer alacağı gayet net olarak gözüküyor. Hemen hiçbirimizin itiraz edemeyeceği bu tahminlerin ötesindeyse büyük bir belirsizlik hakim. Küçüklü büyüklü diğer partilerin, özellikle yeni kurulan partilerin hangi blokla paralel hareket edeceği için iddialı tahminlerde bulunmak içinse hala çok erken.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası