Bu seçimlerin, yakın tarihimizde kararsız seçmenin, kimlik ve ideolojik aidiyet açısından en fazla zorlanacağı seçimler olduğu görüşündeyim. Bunun sebebi de iki ana ittifakın kutuplaşmasının sağ-sol veya muhafazakâr-seküler gibi ideolojik ayrımlardan ziyade, Erdoğan faktörü ile belirlenmesidir.
Seçim öncesi son sayımızda Yayın Koordinatörümüz Ferhat Pirinççi moderatörlüğünde SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran, Siyaset Araştırmaları Direktörü Nebi Miş, Dış Politika Araştırmaları Direktörü Murat Yeşiltaş, Toplum ve Medya Direktörü Talha Köse ve SETA Araştırmacısı Cem Duran Uzun seçim sürecini ve muhtemel senaryolar üzerinden seçim sonrasını Kriter okuyucuları için değerlendirdi.
AK Parti’nin 2023 seçim beyannamesi, Cumhuriyetin yüzüncü yılına yönelik bir perspektifle hazırlandığı için sadece bir seçim dönemi ile sınırlandırılmamıştır. Nasıl 2011 seçim beyannamesinde 2023 vizyonu ortaya konduysa, bu beyannamede de uzun dönemli hedeflere yer verilmiştir.
MHP, “Yükselen Ülke Türkiye” vizyonuyla hazırladığı seçim beyannamesinde eğitimden sağlığa, ekonomiden dış politikaya, bölgesel kalkınmadan tarıma, kadın politikalarından sosyal politikalara, işsizlikle mücadeleden turizme kadar birçok konu masaya yatırılarak; Türkiye’nin problemlerine “100 Söz” niteliğinde yeni çözüm önerisi geliştirdi.
Ortak aday belirleme sürecinde yaşanan krizin de gösterdiği gibi parti olarak CHP ve lideri, toplumun geniş kesimlerinden teveccüh hususunda istenilen noktaya gelemedi. Öyle ki, altılı masadaki diğer partilerin tabanlarının ortak aday olarak Kemal Bey’e oy verip vermeyeceği bile hâlâ tartışılıyor. Yine seçime CHP listelerinden giren sağ parti seçmenlerinin de CHP’ye teveccüh gösterip göstermeyeceği muallak.
Muharrem İnce’nin beklenmeyen ve muhalefet blokunu telaşa sürükleyen yükselişi; 6 Şubat depremleri, Kılıçdaroğlu’nun adaylığı, İYİ Parti’nin altılı masadaki hızlı gidiş-dönüş krizi ve eski AK Partililerin CHP listelerinden aday gösterilmesi sonrası gerçekleşti. Yani Kılıçdaroğlu’nun tercihleri belki de İnce’nin yükselişinde, Muharrem İnce’nin kendisinden çok daha etkili oldu.
Millet İttifakı’nın tüm hesapları, Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığını kazanması üzerine kurulu. Bunun gerçekleşmemesi, İttifakın tüm ortaklarını derinliği değişen krizler içine itecek. Bu partileri hem kendi içinde hem de ittifakta tutacak tek motivasyon ise 2024 yerel seçimleri olabilir. Ancak bu sürecin de İttifakın yolun sonuna geldiği gerçeğini değiştirmeyeceği kolayca tahmin edilebilir.
Millet İttifakı’nın hükümet sistemi önerisinin bir parlamenter sistemden ziyade yarı başkanlık sistemi olarak nitelendirilmesi mümkündür. Ancak bu teorik tartışmalar ve isimlendirme sorunundan öte, asıl mesele bu sistemin iki başlılığa, çifte meşruiyete ve krizlere açık bir sistem olmasıdır. Türk siyasi hayatı bu risklere işaret eden çok sayıda örnekle doludur.
AK Parti’nin seçim beyannamesine göre, Türkiye kısa vadeli kazanımlar peşinde koşmak yerine, uzun vadeli stratejik hedeflerin peşinde olmaya devam edecek. AK Parti, dış politikadaki temel uzun vadeli hedefleri şu üç temel husus üzerinden ifade ediyor: Milli menfaatlerin muhafazası, bölgesel istikrarın temini ile idamesi ve adil bir küresel düzenin kurulması.
Bu seçimlerin, yakın tarihimizde kararsız seçmenin, kimlik ve ideolojik aidiyet açısından en fazla zorlanacağı seçimler olduğu görüşündeyim. Bunun sebebi de iki ana ittifakın kutuplaşmasının sağ-sol veya muhafazakâr-seküler gibi ideolojik ayrımlardan ziyade, Erdoğan faktörü ile belirlenmesidir.
Seçim öncesi son sayımızda Yayın Koordinatörümüz Ferhat Pirinççi moderatörlüğünde SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran, Siyaset Araştırmaları Direktörü Nebi Miş, Dış Politika Araştırmaları Direktörü Murat Yeşiltaş, Toplum ve Medya Direktörü Talha Köse ve SETA Araştırmacısı Cem Duran Uzun seçim sürecini ve muhtemel senaryolar üzerinden seçim sonrasını Kriter okuyucuları için değerlendirdi.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz.
Daha fazlası