Sonuçta kamuoyu araştırmalarına bakıldığında Türkiye’de toplum çok büyük ölçüde yeni bir anayasa istiyor ve darbecilerin hazırlattığı bir anayasa ile devam etmek istemiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısı bu tespitin ve ihtiyacın bir yansımasıdır. Bu yüzden yeni sivil bir anayasayı yapmak milli iradenin temsilcisi TBMM için tarihi bir sorumluluk konumunda.
Bir anayasanın meşruluğunu, demokratikliğini ve toplum tarafından benimsenmesini sağlayan husus sadece içeriğinin özgürlükçü ve demokratik olması değil hazırlanma yönteminin de demokratik olmasıdır. Bu açıdan sivil anayasa talebi anayasanın hem muhtevasına hem de yöntemine ilişkin bir taleptir.
Anayasa yapım sürecinin halkta başlayıp halkta bitmesi yönteminin, demokratik ve meşru anayasalar için en iyi metot olduğu çokça söylenir. Sık sık anayasaları yenilenen ya da değiştirilen bir toplum olarak, yeni ve sivil demokratik bir anayasanın nasıl yapılıp yapılmayacağını artık öğrenmiş olmamız gerekir. 1982 Anayasasını bugüne kadar çoktan sivil bir anayasa ile değiştirmeliydik. Ama çok geç kaldık…
Siyasi partiler için legalist olmayan bir anlayışla kuruluşu, örgütlenmesi, finansmanı ve mali denetimi gibi hususlarda parti içi demokrasiyi önceleyecek temel ilkeleri ortaya koymakla yetinen bir kanun yapılması en isabetli tercih olarak görünüyor. Özgürlüğün kural, regülasyonun istisna olduğu çağdaş anlayış benimsenmeli ve mevcut SPK, doktriner bir üslupla kullanılan ideolojik öğelerden arındırılmalıdır. Temel hedef mümkün olduğunca siyasi partileri düzenlemekten kaçınmak olmalıdır.
Deniz kuvvetlerinin ateş gücünü dış bağımlılıktan kurtarma işlevi görecek olan atmaca füzesi, aynı zamanda maliyet açısından etkin bir çözüm. Üretim maliyeti, envanterde bulunan Harpoon füzelerine oranla yarı fiyatına denk geliyor. Savunma harcamaları üzerindeki yükü de azaltma işlevi görecek olan Savunma Sanayii’nin bu yeni incisinin menzili de Harpoon füzelerine göre çok daha gelişmiş durumda.
Gerek ABD tarafından fonlanan gerekse iktidara “muhalefet etmek” adına ABD’yi güçlü bir dayanak gören bulanık zihinlerden “ABD Boğaziçi’ne el koyabilir” başlıklarını atabilmek sürpriz olmamalıdır. Bahse konu bu medya kuruluşlarının her türlü vesayeti özümseyebilecek karakteri, yabancı bir ülkenin fonları ile “gazetecilik” yapmalarına bir engel teşkil etmemektedir.
Türkiye’de gıda güvenliğini güvence altına almak ve bu konudaki kaygıları giderecek politikaları hayata geçirmek her zamankinden daha önemli hale gelmiş durumda. Yaşanan gıda enflasyonu, üretimden uzaklaşan çiftçiler, tarım alanlarının değerlendirilmemesi gibi çözülmesi zor olmayan sorunlar ile birlikte kooperatifçiliğin güçlendirilmesi, toptancı hallerin modernizasyonu ve yeni hal yasasının bir an önce yürürlüğe girmesi gibi çözüme yönelik adımlar önümüzde duruyor.
YPG/PKK ve FETÖ Türkiye’nin ulusal güvenliğine yönelik önemli bir tehdit olmasına rağmen, ABD bu terör örgütlerini desteklemeyi sürdürüyor ve bununla birlikte Türkiye’yi ulusal çıkarlarını koruduğu için de eleştiriyor. Bu, Trump döneminde genel bir duruştu ve benzer bir politikaya Biden döneminde de devam edilmesi kuvvetle muhtemeldir.
Sonuçta kamuoyu araştırmalarına bakıldığında Türkiye’de toplum çok büyük ölçüde yeni bir anayasa istiyor ve darbecilerin hazırlattığı bir anayasa ile devam etmek istemiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısı bu tespitin ve ihtiyacın bir yansımasıdır. Bu yüzden yeni sivil bir anayasayı yapmak milli iradenin temsilcisi TBMM için tarihi bir sorumluluk konumunda.
Türkiye’de gıda güvenliğini güvence altına almak ve bu konudaki kaygıları giderecek politikaları hayata geçirmek her zamankinden daha önemli hale gelmiş durumda. Yaşanan gıda enflasyonu, üretimden uzaklaşan çiftçiler, tarım alanlarının değerlendirilmemesi gibi çözülmesi zor olmayan sorunlar ile birlikte kooperatifçiliğin güçlendirilmesi, toptancı hallerin modernizasyonu ve yeni hal yasasının bir an önce yürürlüğe girmesi gibi çözüme yönelik adımlar önümüzde duruyor.
28 Şubat'ı tarihin tozlu sayfalarında mı bırakmak gerekiyor; yoksa soruların ve sorunların üstüne gitmek mi? Deniz Işıker Bedir aldığı psikoloji eğitimi ve ailecek çok yakından hissettikleri 28 Şubat darbesinde yaşadıklarını bir araya getirerek özgün bir esere imza atmış: 28 Şubat'ın Psikolojik Etkileri. Kitap 28 Şubat hakkında konuşurken, mağdurlar hakkında yorum yaparken ve hatta iletişime geçerken ne kadar hassas olmamız gerektiğine dair çok kıymetli.
AYIN YAZARLARISivil Anayasa Tarihi Sorumluluk / Mart 2021 / Yıl 5, Sayı 55
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz.
Daha fazlası