Göç, Afganistan tarihinin en istikrarlı olgularından birisi olagelmiştir. Öyle ki Afganistan 1979’dan beri dünyada mülteciliğin ana kaynak ülkelerinden biri olarak ön plana çıkıyor. Bu durumun arkasında hiç şüphesiz siyasi istikrarsızlıklar, savaş/iç savaş, doğal afetler (kuraklık/sel) ve ekonomik geri kalmışlık gibi bazı önemli nedenler bulunuyor. Afgan göçlerine dair örnekler her ne kadar 1979’dan çok daha eski tarihlerde görülebilse de 1979 öncesi göçler daha çok ekonomik nedenlerle ortaya çıkan ve ev sahibi ülkeler tarafından resmi olarak kabul edilen göç hareketleri şeklinde oldu. Ancak 1979’da Sovyetler Birliğinin Afganistan’ı işgal etmesiyle birlikte Afganistan’dan ilk kitlesel göçler ortaya çıkmaya başladı ve bu göçler öncekilerden farklı olarak çoğunlukla “zorunlu göç” şeklinde gerçekleşti. Yine de 1979’da başlayan zorunlu kitlesel göç hareketleri, İran ve Pakistan tarafından resmi olarak kabul edilen göçlerdir. İran ve Pakistan, tarih boyunca Afganistan’a sınır komşusu olmaları, dini ve kültürel yakınlıkları ve Afganistanlı mültecilere karşı açık kapı politikaları uygulamaları nedeniyle en çok Afgan mülteciye ev sahipliği yapan iki ülke.
Günümüz dünyasında ve özellikle Türkiye’de son zamanlarda artan “mültecilerin/sığınmacıların güvenlikleştirilmeleri” ve “mültecilerin geri dönüşü tartışmaları” düşünüldüğünde İran’daki Afgan mülteciler konusu önemli bir örnek vaka oluyor. Bu bağlamda öncelikle Afganların mülteci konumuna düşmelerine neden olan gelişmeler ve sonrasında geri dönüşlerin ortaya çıkmasına yol açan gelişmelerin ve gerçekleşen geri dönüşlerin sonuçlarının incelenmesi önem arz ediyor.
Afgan Göçlerinin Geri Planı
Afgan göçleri 1979-1992 arası dönem, 1992-2001 arası dönem, 2001-2021 arası dönem ve 2021 sonrası dönem olmak üzere 4 ayrı dönemde incelenebilir. Bu dönemlerde ortaya çıkan bazı gelişmeler Afgan göçünün ortaya çıkmasında etkili olurken; bazı gelişmeler ise Afgan göçmenlerin Afganistan’a toplu geri dönüş yapmalarında önemli oldu. Bu bağlamda 1979’da gerçekleşen Sovyetler Birliği işgali, 1994’te Taliban’ın yeni bir aktör olarak ortaya çıkarak 1996’da yönetimi ele geçirmesi ve 2021’de Taliban’ın Afganistan’da yönetimi yeniden ele geçirmesi Afganistan’da kitlesel göçü artıran gelişmeler olarak ön plana çıkıyor. 1989’da Sovyet işgalinin sona ermesi ve 2001’de ABD’nin Afganistan’a müdahale ederek Taliban yönetimini devirmesi ise Afganların toplu geri dönüşlerini artıran gelişmeler olarak öne çıkıyor. Ayrıca Afgan geri dönüşlerinde bu iki önemli gelişmenin yanı sıra Afgan mültecilere ev sahipliği yapan ülke yönetimleri ve toplumlarında Afgan göçmenlere karşı olan tutumda ortaya çıkan olumsuz değişimler de oldukça önemli.
Afgan Göçmenler ve İran
1970’lerde Afganistan’da çatışma ve siyasi anlaşmazlıklar ortaya çıktığında İran yönetiminin Afganistan’daki şiddet ortamından kaçan Afganlara karşı açık kapı politikası söz konusuydu. 1979’da Afganistan’ın Sovyetler Birliği tarafından işgal edilmesi ve yine 1979’da İran’da İran İslam Devrimi’nin yaşanması, Afgan göçmenlerin İran’a gelmesi açısından o yıllarda meydana gelen önemli kırılma noktaları.
Sovyetlerin ülkelerini işgaliyle İran sınırlarına doğru kaçan binlerce Afgan, İran yeni yönetimi tarafından “din kardeşliğinin bir gereği” ve “mazlum Müslümanlara sahip çıkma” söylemleri altında İran’a kabul edildi. İran yönetimi tarafından 1970’lerde başlatılan açık kapı politikası 1992’ye kadar devam ettirildi ve bu dönemde gelen Afgan göçmenlere İran’da süresiz kalma izni verildi.
Konuya ilişkin bir diğer kırılma noktası da 1989’da Sovyetler Birliği’nin Afganistan’dan çekilmesi oldu. Bu gelişmeden sonra İran’ın açık kapı politikasında da bazı değişiklikler ortaya çıkmaya başladı. Bu dönemde İran yönetimi, yeni Afgan mültecilerin ülkeye gelmesini engellemeye çalışmakla kalmayıp, Afganları “gönüllü geri dönüş” noktasında teşvik etmeye ve hatta geri dönmeleri için baskı uygulamaya başladı. Bu politik dönüşün gerçekleşmesinde 8 yıl süren İran- Irak Savaşı’nın sona ermiş olması ve savaşın getirdiği mali yüklerin İran ekonomisini olumsuz etkilemiş olması önemli bir etken. Ayrıca sayıları 2 milyona yaklaşan Afgan mülteciye ev sahipliği yapmanın getirdiği ekonomik maliyetler ve güvenlik tehditleri de İran’ı bu noktada zorlamaya başlamıştı. Buradan hareketle İran, Sovyet işgalinin bitmiş olduğunu ve bu nedenle geri dönüş için güvenli bir ortamın Afganistan’da sağlandığını ileri sürerek Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) ve Afganistan ile üçlü bir anlaşma yapma yolunu seçti.
Nitekim 1992’den itibaren Afganistan’a geniş çaplı bir geri dönüş süreci başladı. 1992 ve 1995 arasında, 1,3 milyondan fazla Afgan, gönüllü olarak İran’dan Afganistan’a döndü. Ancak bu durum çok uzun sürmedi. Çünkü 1992’de Afganistan’da ortaya çıkan iktidar mücadelesi zamanla bir iç savaşa dönüştü ve 1994’te Taliban Örgütü bu iç savaş ortamında ortaya çıkarak 1996’da Afganistan’da iktidarı ele geçirdi. Taliban’ın kısa sürede Afganistan’da etkili bir aktör olup hakimiyet alanını genişletmesiyle 1994-2001 arasında İran’a doğru yeni bir Afgan göçü gerçekleşmeye başladı. Bu gelişme karşısında İran, 1995’de Afganistan ile olan sınırını kapatarak, Afgan mültecilere sağlık hizmeti ve eğitim sağlamayı durdurdu. Dahası 190 bin belgesiz Afgan’ı 1998 ve 1999 arasında sınır dışı etti. Yine de bu girişimler Afganların İran’a kaçak yollarla girişine engel olamadı.
Konuya ilişkin bir diğer kırılma noktası ise ABD’nin, 2001’de Afganistan’ı işgal ederek Taliban yönetimini düşürmesidir. Taliban yönetiminin düşmesiyle Afganistan’a tekrardan bir geri dönüş süreci başladı. Bu geri dönüş sürecinin başlamasında Taliban’ın devrilmesi kadar İran’ın bu gelişme esnasında ve sonrasında benimsemiş olduğu politik tutum da oldukça önemliydi.
ABD’nin Afganistan işgali ile birlikte İran, Afgan mülteciler için kısıtlayıcı düzenlemeler yapmanın yanı sıra, BMMYK ile iş birliği içinde Afganların gönüllü ve bazen de zorunlu olarak ülkelerine geri gönderilmesinin yollarını da aramaya başladı. Nitekim 2002'de İran, milyonlarca Afgan'ın geri dönüşünü hızlandırmak için Afganistan ve BMMYK ile yeni bir üçlü anlaşma imzaladı. Anlaşma kapsamında Nisan 2002'de Afganistan'a büyük bir gönüllü geri dönüş operasyonu başlatıldı ve o günden bugüne 856 bini BMMYK'nin yardımıyla olmak üzere yaklaşık 1,4 milyon Afgan, Afganistan’a geri döndü.
Afgan göçünde son kırılma noktası ise Ağustos 2021 sonunda ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi ve Taliban’ın çok kısa bir sürede Afganistan’da yönetimi yeniden ele geçirmesi oldu. Bu gelişmeyle birlikte Afganistan’dan özellikle de komşu ülkelere doğru üçüncü bir göç dalgası daha ortaya çıktı. Öyle ki Afganistan’dan kaçmak için tahliye uçaklarının tekerlerine asılan insan manzaraları tüm dünyada şok etkisi doğurdu. Bu yeni göç dalgası başta Pakistan ve İran olmak üzere komşu ülkelerdeki Afgan sayısının ani ve keskin bir şekilde daha da çoğalmasına neden olabilecek bir gelişme. Zira Taliban’dan kaçan Afgan sayısı her geçen gün artıyor. Ancak şu an için bu konuda net rakamlar vermek mümkün değil.
Çıkarılacak Ders
1970’lerden günümüze kadar her ne kadar başarılı olarak kabul edilen önemli geri dönüş programları devreye sokulmuş olsa da Afganistan’daki olumsuz şartların da etkisiyle İran, günümüzde önemli bir Afgan varlığına ev sahipliği yapmaya devam ediyor. Mülteci statüsünde 780 bin, Afganistan pasaportu sahibi 586 bin ve herhangi bir resmi kaydı olmayan yaklaşık 2,25 milyon kişi olmak üzere yaklaşık 3,5 milyon Afgan BM’nin 2021 verilerine göre hala İran’da hayatlarını devam ettiriyorlar.
İran’daki Afgan göçmenler konusu göçmenlere/mültecilere yönelik politika seçimlerinde incelenmesi gereken önemli bir örnek vaka olarak karşımıza çıkıyor. Nitekim 1979’da İran’a başlayan ilk kitlesel Afgan göçleri sonrasında Afganlar, toplu geri dönüş programları kapsamında iki kere Afganistan’a geri dönmüş ya da gönderilmiş olsalar da Afganistan’daki göçe neden olan sorunların çözülmemiş olması ve geri dönüş için elverişli koşulların mevcut olmaması nedeniyle İran’a yönelik Afgan göçü kendini tekrar etti. İran her ne kadar 1995’ten sonra açık kapı politikasını terk etmiş olsa da kayıt dışı düzensiz göçleri engelleyemedi. Halihazırda da sayıları her geçen gün artan Afgan göçmene ev sahipliği yapmaya devam ediyor. Bu durum ev sahibi ülkeler için geri dönüş programlarına ya da geri gönderme faaliyetlerine başlanmadan önce menşe ülkedeki göçe neden olan sorunların çözülmesi ve yaşam koşullarının düzeltilmesi gerekliliğini bir kez daha gösteriyor. İran her ne kadar mültecilerin geri dönüşünü sağlamak için haklı sebeplere sahip olsa da şartlar geri dönüşe uygun olmadan geri dönüş/gönderme faaliyetlerine başvurmuş ve bunun neticesinde de kayıt dışı düzensiz göçe maruz kalmıştır. Bu anlamda harcanan ekonomik kaynaklar, çaba ve emekler ise boşa gitmiş binlerce insanın mağduriyeti daha da artmıştır. Dolayısıyla mülteci sorunlarının ve düzensiz göçlerin insan onuruna yaraşır şekilde barışçıl ve kalıcı yollarla çözülmesi için mültecilerin değil, insanların mülteci konumuna düşmesine neden olan sorunların güvenlikleştirilmesi gerekmektedir. Eğer evinizi su basmışsa su evinize akmaya devam ederken kovalarla suyu boşaltmaya çalışmanın hiçbir anlamı yoktur. Öncelikle su baskınına neden olan sorunların ortadan kaldırılması, sonrasında evinizdeki suyun tahliye faaliyetlerine girişilmesi gerekir.