Yabancı düşmanlığı, göç karşıtlığı ve İslamofobik söylemlerle büyüyen tematik partiler, Avrupa'da merkez siyaseti de etkiledi. Bir ülkede bu temalar üzerinden taban edinen aşırı sağcı siyasal partilerin siyasetleri, diğer ülkelerde kopyalandı. Şimdi benzer bir süreç Türkiye'de deneniyor. Göçün ve yabancı düşmanlığının siyaseti yükseltiliyor.
Avrupa aşırı sağının “yabancı düşmanlığı”, kimliklerinin önemli bir unsuru olmasına ve birçoğunun fikirlerinin tarihsel derinliklerinde “Yahudi karşıtlığı” da olmasına rağmen Gazze’de soykırım yapan İsrail’i desteklemeleri
üzerinde durulması gereken bir olgudur. Bu noktada, Avrupa’daki aşırı sağcı partilerin siyonistlere desteğinde
iki temel motivasyonun rol oynadığından bahsedilebilir.
27 Mayıs’la başlayan darbeler süreci ve darbe paradigması, sadece içerideki siyasi liderlerin polemikleri üzerinden anlaşılamaz. Darbelerin uluslararası sistemdeki yeri anlaşılmadıkça, darbelerin analizinin yapıldığı söylenemez. Soğuk Savaş’ta bloklar arasındaki çatışmanın sertleşmesi, blok dahilindeki ülkeler hiyerarşisi çerçevesinde ülkelerin içinde de türbülanslara sebep olmuştur. Bu türbülansların Türkiye’de darbelere yol açtığını görüyoruz.
İran, Arap Baharı döneminde sıra Suriye’ye geldiğinde, Hizbullah, Zeynebiyyun ve Fatimiyyun tugayları üzerinden gerçekleştirdiği müdahaleyle Suriye içindeki askeri pratiğini güçlendirdi ve kendisine yayılmacı “Şii Hilal Projesi” için her zamankinden daha çok fırsat kapısı açıldı. Kuruluşundan itibaren Suriye ile ilişkisi ittifak ile başlayıp sonra stratejik ortaklığa evrilmişken, Suriye iç savaşı sonrasında İran’ın çıkarlarını gözeten “eksen ortaklığı” kavramına dönüşmüştür.
Şu anda, verilerin nasıl toplandığı, nasıl kullanıldığı ve kimlerin yararına olduğu konusunda kontrol, büyük teknoloji şirketlerinin elinde. Bu şirketlerin çoğu Batı’da, özellikle de ABD’de yer alıyor ve bunun sonucunda geliştirilen modeller, genellikle Batı perspektifini yansıtıyor. Bu durum, YZ tarafından üretilen yanıtların öngörü sergilediği durumlarda özellikle de hassas jeopolitik meseleler söz konusu olduğunda daha belirgin hale geliyor.
ABD siyasetinde en belirleyici etkeni, Kongredeki lobilerin tesir kapasiteleri olarak gösterebiliriz. “İsrail lobisi” de bu resimdeki en güçlü çıkar grubu. Bu blokun içinde Yahudiler olduğu gibi Yahudi olmayan kesimler de bulunuyor. Ana amaçları ise ABD-İsrail arasındaki simbiyotik ilişkiyi savunmak, İsrail’i ABD’nin 51’inci ve en değerli eyaleti olarak konumlamak. Yakın dönemdeki tüm sınamalarda, ABD dış politikası, İsrail lehine hizalandı.
Başta HAMAS olmak üzere Gazze’deki tüm Filistinli grupların Gazze’nin geleceğine yönelik perspektiflerinde baştan beri bir değişiklik veya sapma olmamıştır. Yani 7 Ekim’de nasıl İsrail’in ablukasını kırmak, dünyaya seslerini duyurmak ve işgali sonlandırmak istediler ise bugün de aynı noktadadırlar. Hatta Heniyye’nin Tahran’da İsrail’in gerçekleştirdiği bir suikast ile şehit edilmesi, bu azmi ve kararlılığı daha da artırmıştır.
2024 yerel yönetim seçimlerine AK Parti, Türkiye Yüzyılı Vizyonu ile gitmiştir. 2004’te yerel kalkınma, 2009’da marka şehirler, 2014’te büyük medeniyet yolunda insan-demokrasi-şehir, 2019’da gönül belediyeciliği sloganlarıyla hazırlanan yerel seçim beyannameleri, 2024’te Türkiye Yüzyılı idealine doğru gerçek belediyecilik modeliyle taçlandırılmıştır. Bu bağlamda AK Parti kendi tarihsel birikimini oluşturan bir siyasi hareket olarak nitelendirilebilir.
Kriz bağlamında değerlendirildiğinde Türkiye ve Mısır’ın İsrail karşısında olası ittifakı, Tel-Aviv üzerinde caydırıcı bir etki oluşturabilir. Bu caydırıcılığın kalıcı hale gelebilmesi ve İsrail’in durdurulması konusunda sonuç üretebilmesinde, İslam dünyasında ekonomik güçleriyle öne çıkan Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar gibi Körfez ülkelerinin destekleri de büyük önem taşımaktadır.
Yabancı düşmanlığı, göç karşıtlığı ve İslamofobik söylemlerle büyüyen tematik partiler, Avrupa'da merkez siyaseti de etkiledi. Bir ülkede bu temalar üzerinden taban edinen aşırı sağcı siyasal partilerin siyasetleri, diğer ülkelerde kopyalandı. Şimdi benzer bir süreç Türkiye'de deneniyor. Göçün ve yabancı düşmanlığının siyaseti yükseltiliyor.
Bugün maliyeti oldukça düşük bilgisayar ve yazılım programlarıyla inovasyon yarışında ön plana geçebilmek mümkün. Geriye tek bir ihtiyaç kalıyor: YZ çağında geçerli bir pozisyonu yakalayabilmek için bütünlüklü kurumsal bir çerçeve. Bu noktada Türkiye’nin ulusal yapay zekâ stratejisi ve dış politikada YZ vizyonu önemli bir gereklilik olarak öne çıkıyor.
İki bölümden meydana gelen Türk Dış Politikası Yıllığı 2023; 402 sayfa boyunca okuyucusuna Türk dış politikasının önemli gelişmelerine dair kapsamlı bir içerik sunuyor. Eserdeki birinci bölüm “Türk Dış Politikası Üzerine Bağımsız Makaleler” başlığını taşırken, ikinci bölüm bölgesel dış politikalara ayrılarak “Türk Dış Politikasının 2023 Gelişmeleri” başlığı altında okuyucuya aktarılıyor.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz.
Daha fazlası